Volume: 38  Issue: 2 - 2008
Hide Abstracts | << Back
1.Investigation of the Relationship Amongst Refraction, Keratometric and Pachymetric Measurements
İlker Eser, Vedat Kaya, Yaşar Küçüksümer, Ömer Faruk Yılmaz
Pages 92 - 96
AMAÇ: Kırma kusurları, keratometrik ve pakimetrik değerler arasında ilişki varlığını araştırmak.
Yer: Beyoğlu Göz Egitim ve Araştırma Hastanesi
Gereç ve YÖNTEMLER: Kırma kusuru olup refraktif cerrahi olmak üzere Beyoğlu Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvuran 241 (%48) erkek hastanın 482 gözü ve 270 (%52) kadın hastanın 540 gözü (toplam 1022 göz) geriye dönük olarak incelendi. Erkek ve kadın hastaların ortalama yaşı sırasıyla, 32,1±9 ve 30,1±8,1 idi. Keratometrik ölçümler Javal Keratometresi ile, pakimetrik ölçümler ise DGH 4000B A-Scan/Pachymeter cihazı ile yapıldı. Kırma kusurları subjektif olarak belirlendi. Verilerin analizi SPSS 11.5 paket programında Mann Whitney U, Kruskal-Wallis, Spearman Korelasyon ve Wilcoxon İşaret testleriyle değerlendirildi. P<0,05 için sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
SONUÇLAR: Hastaların yaşı ile santral kornea kalınlığı (SKK) ve keratometrik değerler arasında anlamlı bir doğrusal ilişki tespit edilmedi, sırasıyla (p=0,598, p=0,403). Erkeklerde SKK kadınlardan daha yüksek iken (p=0,002), keratometri ölçümleri daha düşük bulundu (p=0,0001). Sferik eşdeğer (SE) ile SKK arasında anlamlı bir doğrusal ilişki (p=0,04) ve SE ile keratometri arasında negatif yönlü anlamlı bir doğrusal ilişki bulundu (p=0,0001). Kadınlarda birleşik miyopik astigmatizma, erkeklerde ise hipermetropi daha fazla görüldü (p=0,0001). Kırma kusuru +5 dioptri (D)’den daha büyük olan gözlerde SKK (p=0,04), -6D’den daha küçük olan gözlerde ise keratometri daha yüksek bulundu (p=0,0001).
TARTIŞMA: Erkekler kadınlara göre daha düşük keratometrik değerlere sahipti. Hipermetropi ve birleşik hipermetropik astigmatizma erkeklerde daha sık iken birleşik miyopik astigmatizma kadınlarda daha sık idi. SKK, yüksek hipermetroplarda fazla, yüksek miyoplarda ise düşük bulundu. Keratometri ile SE arasında negatif bir doğrusal ilişki bulundu. Bu parametrelerin incelenmesiyle gözün biyometrik özelliklerinin daha iyi anlaşılacağı ve kırma kusurlarında uygun cerrahi tekniğin seçilmesinde yararlı olacağı düşüncesindeyiz.
PURPOSE: To investigate the relationship amongst refraction, central corneal thickness (CCT) and keratometric measurements.
Setting: Beyoglu Eye Education and Research Hospital, Istanbul
METHODS: A retrospective study of the subjective refraction of 1022 eyes of 511 consecutive subjects who presented for refractive surgery evaluation was performed. Of the subjects, 241(48%) were male and 270(52%) were female. Mean age of male and female were 32.1±9 and 30.1±8.1 respectively. Javal Keratometer was used for keratometric measurements. CCT was obtained with DGH 4000B A-Scan/Pachymeter. The statistical forecasting methods used are Mann-Whitney U-test, Spearman Correlation, Wilcoxon signed rank test, Kruskal-Wallis methods as implemented in the software package SPSS version 11.5. A p-value of <0.05 was considered to be statistically significant.
RESULTS: The relation between the age of the patients and CCT, and keratometric measurements were not statistically significant (p=0.598, p=0.403) respectively. While CCT were higher in male (p=0.002), keratometric values were higher in female (p=0.0001). Spherical equivalent (SE) showed a correlation with CCT values (p=0.04), and a negative lineer correlation with the keratometric values (p=0.0001). While females were found to be more myopic, males were more hyperopic (p=0.0001). CCT were higher in the eyes those >+5.00 Diopter(D)(p=0.04), and keratometric values were higher in the eyes those less than -6.00 D(p=0.0001).
CONCLUSIONS: Males had lower keratometric measurements and were more likely to be hyperopic or mix hyperopic astigmatism than female. Females were more mix myopic astigmatism than males. CCT was higher in high hyperops and low in high myopes. A negative linear correlation between the keratometric measurements and SE was found. We believe that, investigation of these parameters would be helpful in better understanding of the biometric characteristics of the eye and choosing the appropriate technique in refractive surgery.
Abstract | Full Text PDF

2.The comparison of the Effects of the Pilocarpine Induced Accommodation with regard to Cyloplegia on Lens Thickness between Axial Myopia and Emmetropia
Orkun Müftüoğlu, Banu Melek Hoşal, Güler Zilelioğlu
Pages 97 - 102
AMAÇ: Sikloplejik duruma göre pilokarpin ile uyarılan akomodasyonun aksiyel miyopide ve emetropideki lens kalınlığına etkilerini karşılaştırmak.
GEREÇ-YÖNTEM: Bir gözünde aksiyel miyopisi ve iki gözünün sferik eşdeğerleri arasında 3 dioptriden fazla fark olan 27 olgu çalışmaya dahil edildi. Olguların ortalama yaşı 27.3 ± 8.1 (yaş sınırı: 14 ile 43) yıl idi. Tüm olguların her iki gözünün aksiyel uzunluk ve lens kalınlıkları siklopentolat %1 ve pilokarpin %2 damlatılması sonrasında ultrasonik biyometri ile ölçüldü. Aynı olguların aksiyel miyop gözleri (çalışma grubu) ile daha düşük aksiyel uzunluğa sahip gözlerinin (kontrol grubu) biyometri sonuçları karşılaştırıldı.
BULGULAR: Siklopentolat damlatıldıktan sonra ortalama lens kalınlığı aksiyel miyop grubunda 3.78 ± 0.08 mm iken kontrol grubunda 3.76 ± 0.10 mm idi. Pilokarpin damlatıldıktan sonra ortalama lens kalınlığı aksiyel miyop grubunda 3.96 ± 0.08 mm iken kontrol grubunda 4.00 ± 0.08 mm idi. Hem siklopentolat (p>0.05) hem de pilokarpin (p>0.05) damlatılması sonrası lens kalınlıkları açısından aksiyel miyop grubu ile kontrol grubu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark gözlenmedi. Sikloplejik duruma göre pilokarpin damlatılması sonrası ortalama lens kalınlığındaki artış aksiyel miyop grubunda 0.21 ± 0.10 mm iken kontrol grubunda 0.21 ± 0.11 mm idi. Aksiyel miyop grubu ve kontrol grubu arasında sikloplejik duruma göre pilokarpin damlatılması sonrası lens kalınlığı artışı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark gözlenmedi (p>0.05).
SONUÇ: Sikloplejik duruma göre pilokarpin ile uyarılan akomodasyonun aksiyel miyopide ve emetropideki lens kalınlığına etkileri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktur.
PURPOSE: To compare the effects of the pilocarpine induced accommodation with regard to cyloplegia on lens thickness between axial myopia and emmetropia.
METHODS: Twenty-seven subjects with unilateral axial myopia and more than 3 diopters of difference in spherical equivalent between two eyes of each subject were included in the study. The mean age of the subjects was 27.3 ± 8.1 (range: 14 to 43) years. Both eyes of all subjects underwent axial length and lens thickness measurements with ultrasound biometry under cyclopentolate 1% and pilocarpine 2%, respectively. The eyes with axial myopia (study group) were compared with same subjects fellow (control group) eyes with lower axial length.
RESULTS: The mean lens thickness under cyclopentolate was 3.78 ± 0.08 mm and 3.76 ± 0.10 mm in the axial myopia group and the control group, respectively. The mean lens thickness under pilocarpine was 3.96 ± 0.08 mm and 4.00 ± 0.08 mm in the axial myopia group and the control group, respectively. There was no statistically significant difference between the lens thickness of the axial myopia group and control group, under cyclopentolate (p>0.05) and pilocarpine (p>0.05), respectively. The mean increase in lens thickness after pilocarpine instillation with regard to cyloplegia was 0.20 ± 0.10 mm in the axial myopia group and 0.21 ± 0.10 mm in the control group. There was no statistically significant difference in increase in lens thickness after pilocarpine instillation with regard to cycloplegia between axial myopia and control groups (p>0.05).
CONCLUSIONS: There is no statistically significant difference in the effects of the pilocarpine induced accommodation with regard to cyloplegia on lens thickness between axial myopia and emmetropia.
Abstract | Full Text PDF

3.Clear Lens Surgery and Tecnis Multifocal Intraocular Lens Implantation In Presbyopic Hyperopic Eyes
Sibel Akyol, Anıl Kubaloğlu, Arif İbrahim Koytak, Ekrem Kurnaz, Yusuf Özertürk
Pages 103 - 109
AMAÇ: Presbiyopik hipermetroplarda saydam lens cerrahisi ve Tecnis multifokal intraoküler lens (İOL) implantasyonunun görsel ve refraktif sonuçları ile birlikte hasta memnuniyetini değerlendirmek.
YÖNTEM-GEREÇLER: Saydam lens cerrahisi yapılarak Tecnis ZM900 multifokal İOL yerleştirilen 15 presbiyopik hipermetrop hastanın 30 gözü çalışmaya alındı. Ameliyat sonrası 1. ve 6. aylarda hastaların yakın ile uzak düzeltilmiş ve düzeltilmemiş görme keskinliği, kırma kusuru, kontrast duyarlılığı ve hasta memnuniyeti değerlendirildi.
BULGULAR: Düzeltilmemiş ortalama uzak görme keskinliği Snellen eşeline göre ameliyat sonrası 1. ayda 0.68 ±0.19 ve 6. ayda 0.88 ±0.12, düzeltilmiş en iyi uzak görme keskinliği tüm gözlerde 0.8 ve üzerinde idi. Düzeltilmemiş yakın görme keskinliği 1.ayda gözlerin %93’ünde J2 ve üzerinde, 6.ayda ise %94’ünde J1 olarak tespit edildi. Ortalama sferik eşdeğer 1. ayda +0.60 ±0.50 diyoptri (D) ve 6. ayda -0.03 ±0.48 D idi. Hastaların fotopik kontrast duyarlılık ölçüm değerleri 1. aya göre 6. ayda tüm uzaysal frekanslarda istatistiksel açıdan anlamlı olarak arttı (p<0,05). Birinci ayda hastaların %34’ünde kamaşma, %40’ında halo şikayeti var iken 6.ayda % 20 kamaşma ve %20 halo şikayeti tespit edildi. Gözlüksüz yakın ve uzak görme ile halo ve kamaşma şikayetleri birlikte değerlendirildiğinde biri hariç tüm hastalar sonuçtan memnundu.
SONUÇ: Presbiyopik hipermetroplarda uygulanan saydam lens cerrahisi ve Tecnis multifokal İOL implantasyonu hastalara gözlükten bağımsız tatminkar düzeyde yakın ve uzak görüş sağlamaktadır. Olguların büyük bir kısmında kamaşma ve halo tarzında görüş şikayetlerine rastlanmakla birlikte hasta memnuniyet oranı oldukça yüksektir.
PURPOSE: To evaluate refractive and visual results of clear lens surgery and Tecnis multifocal intraocular lens implantation in presbyopic farsighted eyes and to assess patient satisfaction.
MATERIALS-METHODS: Thirty eyes of fifteen presbyopic farsighted patients who had refractive lens surgery with Tecnis ZM900 multifocal lens implantation for the treatment of both near and far vision are included in the study. Uncorrected and best-corrected visual acuities in near and far, refractive errors and contrast sensitivities of the eyes and patient satisfaction criteria are recorded in the first and sixth months postoperatively.
RESULTS: Mean uncorrected far visual acuity is measured 0.68± 0.19 in the first month postoperatively and 0.88± 0.12 in the sixth month. Best corrected far visual acuity was found 0.8 or above in all eyes both in the first and sixth months following the surgery. Uncorrected near visual acuities in the first month were measured Jaeger 2 (J2) or better in 93 percent of the eyes, while in the sixth month 94 percent of the eyes had an uncorrected near visual acuities of J1. Postoperative mean spherical equivalents were measured +0.60±0.50 diopters (D) in the first month and -0.03± 0.48D in the sixth month. Photopic contrast sensitivity in all spatial frequencies improved significantly in the sixth month compared to the first month after the operation (p<0,05). In the first month 34 percent of the patients complained of glare and 40 percent complained of halos, while in the sixth month 20 percent complained of glare and 20 percent of halos. Except one, all patients were satisfied with the visual results.
CONCLUSIONS: Clear lens surgery with Tecnis multifocal intraocular lens implantation in presbyopic farsighted eyes provided satisfactory results in near and far vision independent of glasses. Although majority of patients had night vision problems, overall patient satisfaction was high.
Abstract | Full Text PDF

4.The Comparison of Scotopic and Mesopic Contrast Sensitivity with Glare between Pseudophakic and Phakic Eyes
Orkun Müftüoğlu, Fatih Karel
Pages 110 - 115
AMAÇ: Psödofakik gözler ile yaş-uyumlu fakik gözlerin skotopik kontrast duyarlılık ve parlama eşliğinde mezopik kontrast duyarlılıklarının yaşla beraber değişimini karşılaştırmak.
Gereç - YÖNTEM: Çalışmaya ortalama yaşı 66.1 ± 7.6 yıl olan 41 hastanın 41 psödofakik gözü (A, çalışma grubu) ile ortalama yaşı 64.9 ± 6.6 yıl olan yaş-uyumlu 41 hastanın 41 fakik gözü (B, kontrol grubu) dahil edildi. Tüm hastalarda fotopik kontrast duyarlılık 85 cd/m2 aydınlık ortamında ölçüldü. Skotopik kontrast duyarlılık 0.032 ± 0.003 cd/m2, parlama eşliğinde mezopik kontrast duyarlılık 0.10 ± 0.01 cd/m2 aydınlık ortamlarında ölçüldü. Elde edilen veriler psödofakik ve fakik gözler arasında her iki grup 3 yaş alt-grubuna bölünmeden önce ve bölündükten sonra karşılaştırıldı (I.grup: ≤ 62 yıl, II. grup: 63 - 68 yıl, III. grup: ≥ 68 yıl).
SONUÇLAR: Fotopik kontrast duyarlılık, skotopik kontrast duyarlılık ve parlama eşliğinde mezopik kontrast duyarlılık açısından psödofakik ve fakik gözler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamadı (P>0.05). Hem psödofakik hem de fakik gözlerde yaşla beraber skotopik kontrast duyarlılık ve parlama eşliğinde mezopik kontrast duyarlılıkta azalma gözlendi (P<0.001). Tüm yaş gruplarında skotopik kontrast duyarlılık ve parlama eşliğinde mezopik kontrast duyarlılık açısından psödofakik ve fakik gözler arasında arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamadı (P>0.05).
TARTIŞMA: Yaşla beraber hem psödofakik gözlerde hem de fakik gözlerde skotopik kontrast duyarlılık ve parlama eşliğinde mezopik kontrast duyarlılık azalmaktadır. Psödofakik ve fakik gözler arasında skotopik kontrast duyarlılık ve parlama eşliğinde mezopik kontrast duyarlılık açısından belirgin bir farklılık yoktur.
PURPOSE: To compare the scotopic contrast sensitivity and mesopic contrast sensitivity with glare of pseudophakic eyes with those of age-matched phakic eyes.
METHODS: Forty-one pseudophakic eyes of 41 patients (group A) with a mean age of 66.1 ± 7.6 years and 41 phakic eyes of 41 age-mathced controls (group B) with a mean age of 64.9 ± 6.6 were included in the study. Fotopic contrast sensitivity was measured under 85 cd/m2 luminance. Skotopic contrast sensitivity was measured under 0.032 ± 0.003 cd/m2 luminance and mesopic contrast sensitivity with glare was measured under 0.10 ± 0.01 cd/m2 luminance. The data was compared between pseudophakic and phakic eyes before and after division of each group into 3 age subgroups (group I: ≤ 62 years, group II: 63 - 68 years, Group III: ≥ 68 years).
RESULTS: There was no statistically significant difference in photopic contrast sensitivity, scotopic contrast sensitivity and mesopic contrast sensitivity with glare between the groups A and B (P>0.05). Scotopic contrast sensitivity and mesopic contrast sensitivity with glare significantly decreased with age in both pseudophakic and phakic eyes. There was no statistically significant difference in scotopic contrast sensitivity and mesopic contrast sensitivity with glare between pseudophakic and phakic eyes within each age subgroup (P>0.05).
CONCLUSIONS: Scotopic contrast sensitivity and mesopic contrast sensitivity with glare deteriorates with age both in pseudophakic and phakic eyes. There is no significant difference in scotopic contrast sensitivity and mesopic contrast sensitivity with glare between pseudophakic and phakic eyes.
Abstract | Full Text PDF

5.Reconstruction of The Eyelid Defects With Semisircular Flap: Surgical Results
Aydın Atasoy, Bülent Yazıcı
Pages 116 - 121
AMAÇ: Tümör eksizyonundan sonra semisirküler fleple gözkapağı onarımı yapılan hastalarda ameliyat sonuçlarını gözden geçirmek.
GEREÇ-YÖNTEM: Bu çalışma tek taraflı malign tümör eksizyonundan sonra semisirküler fleple gözkapağı onarımı yapılan 36 hastayı (21 erkek, 15 kadın; yaş aralığı: 45-81 yıl) içerdi. Hastaların dosyaları demografik veriler, tümör özellikleri, cerrahi teknik ve postoperatif sonuçlar açısından gözden geçirildi. Semisirküler flep tekniği, doku defektinin kapanması, postoperatif görünüm, komplikasyonlar ve ikincil cerrahi gereksinimi açısından değerlendirildi.
SONUÇLAR: Otuzdört hastanın bazal hücreli, 2 hastanın yassı hücreli karsinomu vardı. Ortalama tümör çapı 11 mm’di (veri aralığı: 4-32 mm). Semisirküler flep 28 (%78) hastada tek başına, 8 (%22) hastada diğer onarım yöntemleriyle birlikte uygulandı. Tüm hastalarda gözkapağı defekti primer olarak kapatıldı. Cerrahın değerlendirmesine göre, ameliyattan sonra 34 hastada (%94), tatminkar bir kapak görünümü elde edildi. Ameliyattan sonra 11 hastada (%31) toplam 13 cerrahi komplikasyon kaydedildi; bunlar 5 hastada (%14) lateral kantal perdelenme, her biri 2’şer hastada (%6) olmak üzere alt gözkapağı medial ektropionu, alt gözkapağı lateral çekintisi, semblefaron ve her biri 1’er hastada (%3) görülen pyojenik granülom ve geçici ptozisti. Üç hastada (%8) medial ektropion veya pyojenik granülom nedeniyle ikincil cerrahi girişim önerildi. İzlem süresi 4 ile 81 ay arasında değişti (ortalama süre: 31 ay).
TARTIŞMA: Semisirküler flep çoğu hastada estetik ve işlevsel açıdan tatminkar bir gözkapağı onarımı sağlar, seyrek olarak ikincil bir girişim gerektiren komplikasyonlara neden olur. Bu yöntem gözkapağı defektlerinin tek aşamada onarımına olanak sağlar ve diğer onarım yöntemleriyle birlikte uygulanabilir.
AIM: To review the surgical results in patients who underwent an eyelid reconstruction with semicircular flap after tumor excision.
MATERIALS-METHODS: This study included 36 patients (21 men, 15 women; age range: 45 – 81 years) who underwent eyelid reconstruction with semicircular flap after tumor excision. The patient charts were reviewed for demographic data, tumor features, surgical technique and postoperative results. The technique of semicircular flap was evaluated in terms of closure of tissue defect, postoperative cosmesis, complications and need of secondary surgery.
RESULTS: Thirthy-four patients had basal cell carcinoma, 2 patients had squamous cell carcinoma. Mean tumor diameter was 11 mm (range: 4–32 mm). Semicircular flap was applied as alone in 28 patients (78%) and in combination with other reconstruction methods in 8 patients (22%). According to the evaluation of the surgeon, a satisfactory eyelid appearance was obtained after surgery in 34 patients (94%). After surgery, a total of 13 complications were recorded in 11 patients (31%); these were lateral canthal webbing in 5 patients (14%) and lower eyelid medial ectropion, lower eyelid lateral retraction, and symblepharon each in 2 patients (6%), and pyogenic granuloma and transient ptosis each in 1 patient (3%). Three patients (%8) were suggested a secondary surgical intervention because of medial ectropion or pyogenic granuloma. Follow-up time ranged from 4 to 81 months (mean time: 31 months).
DISCUSSION: Semicircular flap frequently achieves a satisfactory eyelid reconstruction in most patients for both esthetic and functional aspects, rarely causes significant complications requiring a secondary surgical intervention. This method allows reconstruction of the eyelid defects in one session and can be combined with the other reconstructive methods.
Abstract | Full Text PDF

6.Comparison of Retina Nerve Fiber Layer Measurements With Central Corneal Thickness in Glaucomatous,Ocular Hypertensive and Normal Eyes
Suat Hayri Uğurbaş, Mehmet Emin Özcan, Berktuğ Erdoğan, Atilla Alpay
Pages 122 - 127
AMAÇ: Bu çalışmada glokomlu,oküler hipertansiyonlu hastalar ve normal populasyonda merkezi kornea kalınlığı ile retina sinir lifi tabakası ölçümleri arasındaki ilişkinin belirlenmesi hedeflenmiştir.
YÖNTEM-GEREÇLER: Çalışmaya kliniğimizde rutin takipte olan 43 glokom hastası, 28 oküler hipertansiyonlu hasta ve 49 kontrol hastası dahil edilmiştir. Merkezi kornea kalınlığını ölçmek için ultrasonik pakimetri, göz içi basıncını ölçmek amacı ile goldman aplanasyon tonometresi ve retina sinir lifi tabakası (RSLT) parametrelerini ölçmek amacı ile de Tarayıcı lazer polarimetre kullanılmıştır.
SONUÇLAR: Gruplar arasında intraoküler basınç, merkezi kornea kalınlığı, number, ortalama kalınlık, superior ortalama ve inferior ortalama ölçümleri karşılaştırıldı ve ortalama kalınlık ölçümü (p=0.061) haricinde tüm ölçümlerde istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p<0.05). Oküler hipertansiyon grubunda kalın ve ince kornealı gözler arasında superior ortalama yönünden istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p=0.031); number, inferior ortalama, ortalama kalınlık yönünden istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı gözlenmiştir (p>0.05).
TARTIŞMA: Sinir lifi analizörü ile RSLT ölçümü glokom ve oküler hipertansiyonlu olguları normal olgulardan ayırt etmekte faydalı bir teknik olmakla beraber kullandığımız cihazın kornea düzelticisi olmaması nedeniyle kornea kalınlıklarının RSLT ölçümleri doğrudan ilişkisi gösterilememiştir.
OBJECTIVE: To identify the relationship between central corneal thickness with retinal nevre fiber layer measurements in glaucomatous,ocular hypertansive and normal eyes. METHOD-MATERIAL: 43 Glaucomatous eyes,28 ocular hypertansive eyes and 49 control eyes included in this study whose were already control in our clinic.Ultrasonic pachimetry was used to evaluate central corneal thickness, goldmann applanation tonometry was used to evaluate intraoculer pressure and Scanning Laser Polarimetry was used to evaluate nerve fiber layer thickness parameters.
RESULTS: Intraocular pressure,central corneal thickness,The Number value,avarage thickness,superior avarage and inferior avarage values were significantly different between ocular hypertansive,glaucomatous and normal eye groups (p<0.05). There was significantly difference between thinner and thicker corneas in ocular hypertansive group for superıor avarage value (p=0.031).
CONCLUSIONS: Although the measurement of retinal nerve fiber layer thickness is a useful technique to differentiate the gloucomatous and ocular hipertensive cases from the normal controls, No direct relationship between the RNFL measurements and corneal thickness were shown due to the lack of the corneal compansator in our device which is used in the study.
Abstract | Full Text PDF

7.Assessment of Central Macular Function by Preferential Hyperacuity Perimetry (PHP) in Idiopathic Epiretinal Membrane
Ebru Görgün, Melda Yenerel, Umut Aslı Dinç, Murat Öncel, Demir Başar
Pages 128 - 133
AMAÇ: İdyopatik epiretinal membran (ERM) olgularında santral makula fonksiyonlarının preferential hyperacuity perimetry (PHP) ile değerlendirilmesi.
YÖNTEM: İdyopatik ERM tanısı konulan hastalar çalışma kapsamına alındı. Olgular detaylı oftalmolojik muayene sonrasında optik koherens tomografi (OKT) ile değerlendirildi. Tüm olgularda santral 14°x14°’lik görme alanı PHP (Foresee PHP, Notalvision) ile incelendi. PHP ile hyperacuity deviasyon haritası ve hyperacuity defekt haritaları kaydedildi. Yanlış pozitif ve yanlış negatif yüzdeleri güvenilir olmayan olgular çalışma dışında bırakıldı.
BULGULAR: Ortalama yaşları 63.9±7.4 yıl olan 7’si kadın, 5’i erkek toplam 12 hastanın 15 gözü çalışma kapsamına alındı. Olguların ortalama görme keskinliği 0.7±0.2 olup OKT ile belirlenen ortalama santral makula kalınlığı 334.4±72.1 μm idi. Değerlendirmeye alınan 9 gözde PHP ile hyperacuity deviasyon haritasında belirgin defekt saptanırken 6 gözde hyperacuity deviasyon haritası tamamen normal olarak bulundu. PHP’de görme alanı defekti saptanan ve saptanmayan gözler karşılaştırıldığında ortalama görme düzeyleri arasında istatiksel olarak anlamlı fark saptanırken (p=0.005 Mann-Whitney U testi), OKT ile saptanan ortalama santral makula kalınlıkları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edilmedi (p= 0.689 Mann-Whitney U testi).
SONUÇ: İdyopatik ERM olgularında santral makula fonksiyonları PHP ile değerlendirilebilmektedir. Özellikle görme keskinliği azalmış olan idyopatik ERM olgularında PHP’de belirgin görme alanı defekti saptanmıştır.
PURPOSE: To assess central macular function by preferential hyperacuity perimetry (PHP) in patients with idiopathic epiretinal membrane (ERM).
MATERIALS-METHODS: Patients diagnosed to have idiopathic ERM were enrolled in the study. After a detailed ophthalmological examination, all participants were evaluated by optical coherence tomography (OCT). Central 14°x14° visual field was tested by PHP (Foresee PHP, Notalvision); hyperacuity deviation map and hyperacuity defect maps were recorded. Patients having high false positive or false negative ratios were excluded.
RESULTS: Fifteen eyes of 12 patients with a mean age of 63.9±7.4 years and a mean visual acuity of 0.7±0.2 were recruited in the study. Mean central macular thickness was found to be 334.4±72.1 μm by OCT. In hyperacutiy deviation map, significant visual field defect was detected in 9 eyes whereas it was entirely normal in 6 eyes. When the eyes with and without visual field defect were compared, we found a statistically significant difference in mean visual acuity (p=0.005 Mann-Whitney U test); however there was no statistically significant difference in mean central macular thickness measured by OCT (p= 0.689 Mann-Whitney U test).
CONCLUSION: In idiopathic ERM patients central macular function may be monitored by PHP. Especially in idiopathic ERM patients having low visual acuity a prominent visual field defect was detected by PHP.
Abstract | Full Text PDF

8.The Evaluation of Fixation Pattern with MP-1 Microperimetry in Eyes with Stargardt Disease
Fevzi Şentürk, Hakan Özdemir, Serra Arf Karaçorlu, Murat Karaçorlu
Pages 134 - 138
AMAÇ: Stargardt hastalığı olan olgularda fiksasyon özelliklerini ve fiksasyonun tercih edilen retinal alan ile ilişkisini belirlemek.
YÖNTEM: Stargardt hastalığı olan 13 hastanın 26 gözünde fiksasyon özellikleri MP-1 mikroperimetre ile değerlendirildi. Olguların görme keskinliği 1/10 ile 2/10 arasında değişmekteydi. Tercih edilen retinal alan tespit edildi ve santral skotom ile olan ilişkisi incelendi.
SONUÇLAR: Gözlerin tümünde tercih edilen retinal alan oluştu ve yine gözlerin tümünde skotom fiksasyonun üzerindeydi. Dokuz gözde (%35) “relatif stabil olmayan fiksasyon”, 17 gözde (%65) ise “stabil olmayan fiksasyon” vardı.
TARTIŞMA: Çalışmamızın sonuçları mikroperimetrinin Stargardt hastalarında tercih edilen retina alanının ve onun fiksasyonla ilişkisinin değerlendirilmesinde önemli bir yöntem olduğunu göstermektedir.
PURPOSE: To evaluate the fixation pattern and its relation with preferred retinal locus in eyes with Stargardt disease.
METHODS: MP-1 microperimetry analysis of fixation patterns in 26 eyes of 13 patients with Stargardt disease was done. Patients visual acuity has changed 1/10 to 2/10. The preferred retinal locus was determined and it’s relationship with central scotoma was evaluated.
RESULTS: All eyes had an established preferred retinal locus and all eyes also placed the scotoma above the fixation. Fixation was unstable in 17 eyes (65%) and relative unstable in 9 eyes (35%).
CONCLUSION: Our results showed that microperimetry is an important method for the evaluation of preferential retinal locus and its relationship with fixation in patients with Stargardt disease.
Abstract | Full Text PDF

9.A New Diagnostic Tool For The Detection of Choroidal Neovascularization Secondary to Age-Related Macular Degeneration: Preferential Hyperacuity Perimetry
Umut Aslı Dinç, Melda Yenerel, Ebru Görgün, Murat Öncel, Demir Başar
Pages 139 - 143
AMAÇ: Yaşa bağlı makula dejenerasyonuna (YBMD) bağlı gelişen koroid neovaskülarizasyonu (KNV) tanısında yeni bir yöntem olan ‘preferential hyperacuity perimetri’nin (PHP) lezyonu saptamada ve lokalizasyonunu belirlemedeki etkinliğinin değerlendirilmesi.
YÖNTEM: Klinik olarak YBMD’na bağlı KNV tanısı konulan hastalar çalışma kapsamına alındı. Olgular detaylı oftalmolojik muayene sonrasında fundus floresan anjiografi (FFA) ile değerlendirildi. Tüm olgularda santral 14°x14°’lik görme alanı PHP (Foresee PHP, Notalvision) ile incelendi. PHP ile hyperacuity deviasyon haritası ve hyperacuity defekt haritaları kaydedildi. Yanlış pozitif ve yanlış negatif yüzdeleri güvenilir olmayan olgular çalışma dışında bırakıldı. FFA’de saptanan KNV yerleşimi ile PHP’de belirlenen tahmini retina lokalizasyonu arasındaki korelasyon incelendi.
BULGULAR: Ortalama yaşları 70.6±7.1 yıl ve ortalama görme keskinliği 0.3±0.2 olan toplam 15 hastanın 20 gözü çalışma kapsamına alındı. FFA ile olguların 7’sinde klasik, 3’ünde baskın klasik, 3’ünde minimal klasik, 5’inde gizli KNV saptanırken 2 gözde sadece pigment epitel dekolmanı (PED) bulundu. PHP’de hyperacuity defekt haritasında belirlenen tahmini retina lokalizasyonunun 18 gözde FFA’de saptanan KNV yerleşimi ile uyumlu olduğu bulundu.
SONUÇ: PHP’de saptanan tahmini retina lokalizasyonları ile FFA’deki membran lokalizasyonlarının büyük oranda örtüştüğü izlenmiştir. PHP, YBMD’na bağlı KNV olgularında gelişen santral makula fonksiyon bozukluğunu çoğunlukla belirliyebilmektedir.
Anahtar kelimeler: Yaşa bağlı makula dejenerasyonu, koroid neovaskülarizasyonu, preferential hyperacuity perimetri.
PURPOSE: To evaluate the efficacy of a new diagnostic tool for the diagnosis of choroidal neovascularization (CNV) secondary to age-related macular degeneration (AMD) known as preferential hyperacuity perimetry (PHP) to detect and localize the lesion.
MATERIALS-METHODS: Patients diagnosed to have CNV related to AMD were enrolled in the study. All participants were evaluated by fundus fluorescein angiography (FFA) after a detailed ophthalmic examination. Central 14°x14° visual field were tested PHP (Foresee PHP, Notalvision). Hyperacuity deviation map and hyperacuity defect maps were recorded by PHP. Patients having high false positive or false negative ratios were excluded. The correlation between the localization of CNV detected by FFA and the possible retinal localization determined by PHP was investigated.
RESULTS: Twenty eyes of 15 patients with a mean age of 70.6±7.1 years and a mean visual acuity of 0.3±0.2 were recruited in the study. In 7 eyes classic, in 3 eyes predominantly classic, in 3 eyes minimally classic, in 5 eyes occult CNV were detected by FFA. Only in 2 eyes pigment epithelium detachment (PED) was found. The estimated retinal localization demonstrated in hyperacuity defect map by PHP was found to be correlated with CNV localization by FFA in 18 eyes.
CONCLUSION: In the majority of cases estimated retinal localization detected by PHP was correlated to CNV localization by FFA. PHP seems to be mostly effective for identifying central macular dysfunction in CNV secondary to AMD.
Abstract | Full Text PDF

10.Photodynamic Therapy Versus Combined Photodynamic Therapy - Intravitreal Triamcinolone Acetonide in Treatment of Subretinal Neovascular Membrane Associated with Age-related Macular Degeneration
Mehmet Çakır, Osman Çekiç, Neşe Molla, Şükrü Bayraktar, Ömer Faruk Yılmaz
Pages 144 - 151
AMAÇ: Yaşa bağlı maküla dejenerasyonu (YBMD) sonucu oluşan subretinal koroidal neovasküler membran (SKNM) tedavisinde, oküler fotodinamik tedavi (FDT) ve kombine FDT- intravitreal triamsinolon asetonit (İVTA) tedavisi yöntemlerinin etkinliğinin görme keskinliği ve tedavi sıklığı ile değerlendirilmesi.
GEREÇ-YÖNTEM: Bu çalışmaya yaşa bağlı maküla dejenerasyonuna bağlı olarak gelişen SKNM sebebiyle tek başına FDT (1. grup, n=44) ya da kombine FDT ve 4mg İVTA (2. grup, n=20) yapılan 51 hastanın 64 gözü alınmıştır. Her iki tedavi grubunun fonksiyonel etkinliği için görme keskinlikleri ölçülmüş ve karşılaştırılmıştır. İstatistik karşılaştırmalar için logMAR görme keskinlikleri kullanılmıştır. Ayrıca gruplar arasında tedavi sıklığı değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Her iki grup birlikte ele alındığında yaş ortalaması 72 yıl (yaş aralığı, 52-85) olup ortalama takip süresi 8.5 aydı (en az 3, en fazla 27 ay). SKNM'ler 27'si (%42) klasik, 34'ü (%53) gizli ve 3'ü (%5) minimal klasik olarak sınıflandırıldı. 1. grupta, başlangıç logMAR görme keskinliği (1.04 ± 0.09, ortalama ± SEM) ile son takipteki görme keskinliği (1.05 ± 0.07) arasında bir fark görülmedi (P=0.80). 2. gruptaki başlangıç görme keskinliği de (0.98 ± 0.08) son takipte artmadı (1.05 ± 0.15, P=0.60). Gruplar ortalama FDT sayısı açısından kıyaslandığında 1.grupta uygulanan ortalama FDT sayısı 1.9 ± 0.1 iken 2. grupta uygulanan ortalama FDT sayısı 1.4 ± 0.1 idi. İki grup arasında fark anlamlıydı (P=0.01).
TARTIŞMA: SKNM'li gözlerde, FDT ve kombine FDT-İVTA tedavileri ortalama 8.5 aylık takipte benzer görsel sonuçlar vermektedir. Fakat kombine tedavinin yeniden tedavi sıklığını azaltabileceği göz önüne alınabilir.
PURPOSE: To evaluate the efficacy of ocular photodynamic therapy (PDT) and combined PDT-intravitreal triamcinolone acetonide (IVTA) in the treatment of subretinal neovascular membrane (SRNM) due to age-related macular degeneration (AMD) in terms of visual acuity changes and retreatment rates.
MATERIALS-METHODS: A total of 64 eyes of 51 patients with SRNM due to age related macular degeneration (AMD) were treated with PDT alone (1st group, n=44) or combined PDT- 4 mg IVTA (2nd group, n=20). Functional outcome was evaluated by comparing visual acuitiy in both groups. LogMAR visual acuity was used for statistical analysis. Retreatment rates were also evaluated.
RESULTS: The mean age was 72 years (range 52 to 85 years), and the mean follow-up period was 8.5 months (range 3 to 27 months). Of 64 eyes, 27 (42%) were classified as classic, 34 (53%) as occult and 3 (5%) as minimally classic. In 1st group no significant change was noted between initial (1.04 ± 0.09, mean ± SEM) and final (1.05 ± 0.07) logMAR visual acuity (P=0.80). Likewise, initial visual acuity (0.98 ± 0.08) did not improve in the 2nd group in last examination (1.05 ± 0.15, P=0.60). Average PDT rate was 1.9 ± 0.1 in the 1st group, 1.4 ± 0.1 in the 2nd group (P=0.01).
CONCLUSION: Visual outcomes of PDT and combined PDT-IVTA in the treatment of SRNM were found similar at a mean follow up of 8.5 months. However, it should be kept in mind that retreatement rate is less in combined group.
Abstract | Full Text PDF

11.Factors Which Effect Final Visual Acuity In Eyes With Proliferative Diabetic Retinopathy That Underwent Pars Plana Vitrectomy
Mehmet Çakır, Başak Yılmaz, Osman Çekiç, Ercüment Bozkurt, Şükrü Bayraktar, Ömer Faruk Yılmaz
Pages 152 - 157
AMAÇ: Pars plana vitrektomi (PPV) ameliyatı yapılan proliferatif diyabetik retinopatili (PDR) hastalarda ameliyat sonrası görme keskinliği üzerine etkisi olan parametrelerin incelenmesi.

GEREÇ-YÖNTEM: PDR tanısıyla PPV uygulanan 42 hastanın (ortalama yaş 57 yıl) 42 gözü çalışmaya alındı. Ameliyat öncesi ve sonrası görme keskinliği, ön ve arka segment bulguları ile ameliyat esnasında ve sonrasında gelişen komplikasyonlar kaydedildi.

BULGULAR: Ortalama takip süresi 6.3 ± 3.9 (± SEM) aydı. En sık ameliyat endikasyonları vitreus içi kanama (n=21, %50) ve traksiyonel retina dekolmanı (TRD) ve/veya traksiyonel makula dekolmanı (TMD) ile birlikte vitreus içi kanamaydı (n=18, %43). Ameliyat sonrası görme keskinliği, gözlerin %67’sinde en az 1 Snellen sırası artarken, %10’unda azaldı, %24’ünde değişmedi. Ameliyat esnasında en sık rastlanılan komplikasyonlar: retinada mikrokanamalar (%5) ve iyatrojenik retina yırtığıydı (%5). Ameliyat sonrası erken dönemde en sık gözlenen komplikasyon geçici GİB yükselmesi (%14) idi. Katarakt gelişimi en sık görülen geç dönem komplikasyonuydu (%26). TRD sebebiyle PPV yapılan hastaların postoperatif Snellen görme keskinliği (0.13 ± 0.05), TRD bulunmayan hastalarınkine (0.20 ± 0.05) göre daha düşüktü (P=0.04). Son muayenedeki görme keskinliğine etkisi olmayan faktörler ise: Diyabetin tipi (P=0.07), cinsiyet (P=0.11), ameliyat öncesinde panretinal fotokoagülasyon mevcudiyeti (P=0.79) ile ameliyat esnasında göziçi tamponad olarak kullanılan gaz veya silikon yağının tercihi idi (P=0.26).

TARTIŞMA: PPV, PDR’li gözlerde görme keskinliğini büyük ölçüde arttırmaktadır. TRD’li gözlerdeki görme artışı, TRD’siz gözlere oranla daha az olmaktadır.
PURPOSE: To investigate the factors which affect postoperative visual acuity in patients underwent pars plana vitrectomy (PPV) for diabetic retinopathy.

MATERIAL-METHODS: Forty two eyes of 42 patients (mean age 57 years) who underwent PPV for proliferative diabetic retinopathy (PDR) were included in this study. Pre- and postoperative visual acuity, anterior and posterior segment examination findings and peroperative and postoperative complications were recorded.

RESULTS: Mean follow up time was 6.3 ± 3.9 (± SEM) months (range, 3-15 months). The most common indication for PPV was persistent vitreous hemorrhage (n=21, 50%). Eighteen patients (43%) underwent PPV for tractional retinal detachment (TRD) and/or tractional macular detachment (TMD) with vitreous hemorrhage. Final visual acuity after PPV increased at least 1 Snellen line in 67% of patients, decreased in 10% of patients, remained stable in 24% of patients. The most common complications during operation were retinal microhemorrhage (5%) and iatrogenic retinal detachment (5%). The most common complication reported at early postoperative examinations was transiently increased intraocular pressure (14%). Cataract development was detected in 26% of patients during late postoperative examinations. Postoperative Snellen visual acuity (0.13 ± 0.05) after PPV in eyes with TRD was lower than that of (0.20 ± 0.05) eyes without PDR (P=0.04). Factors which did not effect final visual acuity were type of diabetes mellitus (P=0.07), sex (P=0.11), preoperative panretinal photocoagulation (P=0.79) and tamponade type used during operation (P=0.26).

DISCUSSION: PPV procedure has favorable effects on the anatomical and visual prognosis in eyes with PDR. PPV improves visual acuity better in eyes without TRD than that with PDR.
Abstract | Full Text PDF

12.Photodynamic Therapy at Retinal Capillary Hemangioma
Erol Coşkun, Muhammet Kazım Erol, İbrahim Arif Koytak, Nihal Aşık, Yusuf Özertürk
Pages 158 - 160
AMAÇ: Fotodinamik tedavi (FDT) ile başarılı bir şekilde tedavi edilen retina kapiller hemanjiomalı bir vakayı sunmak
Vaka Takdimi: 33 yaşında kadın hasta son iki haftadır sol gözde az görme şikâyetiyle başvurdu. Görme keskinliği sol gözde el hareketi seviyesinde idi. Ön segment muayenesi her iki gözde normal olarak değerlendirildi. Fundus muayenesinde sol gözde yaklaşık 1500 µ çapında, maküla temporalinde, eksudasyona ve maküla ödemine sebep olan retina kapiller hemanjiomu tespit edildi. Sağ göz Fundus muayenesi doğaldı. Hasta tek seans FDT ile tedavi edildi. 4 hafta sonraki kontrolünde görme keskinliği 20/200 idi. Sekiz ay sonraki kontrolünde görme keskinliği 20/20’ye ulaştı. 24 aylık takip sonrası nüks izlenmedi.
SONUÇ: FDT retina hemanjiomunda etkili bir tedavi metodu olabilir.
Anahtar kelimeler: Retinal kapiller hemanjiom, fotodinamik tedavi
PURPOSE: To present a patient with retinal capillary hemangioma that was successfully treated with photodynamic therapy (PDT).
CASE: 33 year old female patient presented with a loss of visual acuity in her left eye for the last two weeks. Visual acuity of left eye was hand motion. Anterior segment examination is normal in both eyes. Fundus examination of left eye revealed a retinal capillary hemangioma which is about 1500 µ diameter, located in temporally to macula, causing exudation and macular edema. The patient was treated with single session of PDT. Visual acuity improved to 20/200 four weeks after PDT. Visual acuity was 20/20 after eight months. Patient remains stable 24 months following PDT.
CONCLUSION: PDT seems effective way of treatment for retinal capillary hemangioma.
Abstract | Full Text PDF

13.A Case with Ophthalmia Nodosa
Umut Aslı Dinç, Muhsin Altunsoy, Deniz Oral, Ebru Görgün, Melda Yenerel, Canan Aslı Utine, Demir Başar
Pages 161 - 163
Bu vaka sunumunda oftalmia nodosa tanısı konulan bir olgu tartışılmaktadır. Sol gözünde batma ve ağrı şikayetleri nedeniyle kliniğimize başvuran 25 yaşındaki kadın hastada korneada çok sayıda küçük filamantöz yabancı cisimler ve çevreleyen kornea dokusunda reaksiyon tespit edilmiştir. Görme düzeyleri her iki gözde tam olan olgunun geri kalan oftalmolojik muayenesi normal sınırlarda bulunmuştur. Biyomikroskopide ulaşılabilen yüzeyel yerleşimli yabancı cisimler çıkarılmış ve korneadaki inflamasyon topikal kortikosteroid tedavisi ile kontrol altına alınmıştır. Benzer tablo ve oküler enflamasyon varlığında oftalmia nodosa ayırıcı tanıda mutlaka düşünülmeli ve gerekli tedavi süratle gerçekleştirilmelidir.
We descibe a case with ophthalmia nodosa. A 25-years-old female referred our clinic with a stingy sensation and pain in the left eye. Multiple tiny filamentous corneal foreign bodies and reaction in the surrounding corneal tissues were detected. Visual acuity was 20/20 in both eyes and the remaining ophthalmological examination was unremarkable. The superficial foreign bodies were removed under biomicroscopy and corneal inflammation was treated with topical corticosteroid drops. In case of similar clinical picture and ocular inflammation, ophthalmia nodosa should be considered in differential diagnosis and should be treated promptly.
Abstract | Full Text PDF

14.A Case Of Orbital Metastatic Neuroblastoma Misdiagnosed As Orbital Trauma
Meral Yıldız, Bülent Yazıcı, Metin Demirkaya, Betül Sevinir
Pages 164 - 167
Nöroblastoma ilk kez orbita metastazına bağlı belirtilerle kendini gösterebilir. Bu durum orbita travmasıyla karışabilir. Bu yazıda daha önce orbital travma tanısı konan metastatik orbita nöroblastomlu 10 aylık bir hasta sunulmaktadır. Hastanın başvuru belirtileri sol proptozis ve rakun gözü görünümüydü. Nöroblastoma tanısı, tipik radyolojik inceleme, kan ve idrar bulguları ve kemik iliği aspirasyon biyopsisiyle kondu. Gözle ilgili belirtiler, çok ilaçlı kemoterapiden sonra geriledi ve tedaviden 5 ay sonra tümüyle kayboldu. Ancak tedavinin başlangıcından 10 ay sonra, kemik ve akciğer metastazı ve febril nötropeniye bağlı fulminan sepsis nedeniyle hasta kaybedildi.
Neuroblastoma may manifest with symptoms due to metastasis to the orbit. This condition may be mistaken for orbital trauma. In this report, a 10 months-old patient with metastatic orbital neuroblastoma who was previously diagnosed as orbital trauma has been presented. The presenting sypmtoms were left proptosis and the appearance of racoon eyes. The diagnosis of neuroblastoma was made by typical radiological study, blood and urine findings and bone marrow aspiration biopsy. The ophthalmological findings regressed after multiple chemotherapy with multidrug and disappeared 5 months after the treatment. However, 10 months after the initiation fo the treatment, the patient was lost due to bone and lung metastasis and fulminating sepsis secondary to febrile neutropeni.
Abstract | Full Text PDF

15.Principles and novel clinical applications of optical coherence tomography
Tarkan Mumcuoğlu, Cüneyt Erdurman, A. Hakan Durukan
Pages 168 - 175
Son yıllarda, optik koherens tomografi (OKT) özellikle retina hastalıkları ve glokomda önemli bir tanısal görüntüleme teknolojisi olarak öne çıkmaktadır. Bu teknoloji, retinada funduskopi ile zor fark edilen patolojileri, yüksek çözünürlüklü görüntülerle gösterebilmektedir. Bununla birlikte sonuçlar tekrar edilebilirdir ve kantitatif veriler vermektedir. OKT sonuçlarının bu gibi özelliklerinden dolayı, dünyada yaygın kullanılmaktadır. Tüm diğer görüntüleme yöntemlerinde olduğu gibi bazı artefaktların görülmesi mümkündür. Klinik kullanımı için, bu teknolojinin görüntü elde etme ve veri işleme ile ilgili basit fizik prensiplerini bilmek önemli bir konudur. Klinik uygulamada, bu yeni görüntüleme yönteminin bazı kısıtlılıkları olduğu bilinmelidir. Retina görüntülemesindeki duyarlılık ve görüntüleme hızı artışı için önemli ilerlemeler yapılmaktadır. Bu teknolojinin yakın gelecekte, retina hastalıkları ve glokomun tanısı ve tedavisindeki rolü daha da artacak gibi görünmektedir.
In the recent years, optical coherence tomography (OCT) has become one of the important diagnostic technologies in the ophthalmology, especially in retinal diseases and glaucoma. This technology provides high resolution cross-sectional images for detecting retinal pathologies even though the microscopic retinal abnormalities are easily noticeable. Additionally, the results are reproducible and exceedingly quantitative. Because of the properties of the OCT results, this technology is in use worldwide. However, as in any other imaging technique, some artifacts are expected to occur. Understanding of the basic physical principles in image acquisition and data processing of this technology is very important issue for clinical use of OCT. Clinicians have to be aware of some limitations of this new imaging device. Significant progress in the field of OCT retinal imaging has been made to improve the sensitivity and imaging speed. It is quite likely that the role of this technology as a method for diagnosis and management of retinal diseases and glaucoma will be further defined in the near future.
Abstract | Full Text PDF