Cilt: 3  Sayı: 3 - 2016
Özetleri Gizle | << Geri
DERLEME
1.
Pediyatrik ileri yaşam desteği konusundaki son öneriler: Amerikan Kalp Cemiyeti 2015 rehberindeki güncellemelerin incelenmesi
The last recommendations about pediatric advanced life support: Analyzing of updates in the 2015 guideline by American Heart Association
Yakup Söğütlü, Suat Biçer
Sayfalar 110 - 120
Canlandırma konusunda Amerikan Kalp Cemiyeti tarafından en son 2015 yılında yayımlanan rehberin pediyatrik ileri yaşam desteği konusunda getirdiği son öneriler septik şokta sıvı resusitasyonu, acil trakeal entübasyon öncesi atropin kullanımı, canlandırma sırasında invaziv hemodinamik monitorizasyon, defibrilasyona dirençli ventriküler fibrilasyon ve/veya nabızsız ventriküler taşikardi tedavisinde amiodaron ve lidokain kullanımı, canlandırmada vazopressör kullanımı, hastane içi kardiyak arrestlerde ekstrakorporeal yaşam desteği, canlandırma sonrası vücut sıcaklığı yönetimi, arrest sonrası kan basıncı yönetimi, arrest sonrası hedeflenen parsiyel arteriyel oksijen ve parsiyel arteriyel karbondioksit basınçları, arrest esnası ve arrest sonrası prognostik faktör başlıkları altında özetlenebilir. Bu yazıda, Amerikan Kalp Cemiyeti tarafından yayımlanan son rehberdeki çocuklarda ileri yaşam desteği konusunda son öneriler, adı geçen başlıklar altında incelenmiştir.
The last recommendations about pediatric advanced life support which had published recently in 2015 were summarized as fluid resuscitation in septic shock, atropine for premedication during emergency intubation, invasive hemodynamic monitoring during resuscitation, amiodarone and lidocaine for shock-refractory ventricular fibrillation and pulseless ventricular tachycardia, vasopressors during arrest, extracorporeal CPR for in-hospital pediatric arrest, post–arrest temperature management, post-arrest blood pressure management, intra and post-arrest prognostic factors for arrest. The recent recommendations on the pediatric advanced life support in the last guideline which is published by the American Heart Association have been reviewed under the aforementioned titles.
Makale Özeti

ÖZGÜN ARAŞTIRMA
2.
Alt solunum yolu hastalığı olan çocuklarda yüksek akımlı nazal kanül oksijenasyon tedavisinin yaşamsal bulgular üzerindeki sonuçları
Outcomes of high-flow nasal cannula oxygenation treatment on the vital signs of children with lower respiratory tract diseases
Yakup Söğütlü, Suat Biçer, Gülçin Kurt, Olcay Şah, Medya Namdar, Sevim Togaç, Esen Besli, Çiğdem Kaspar
Sayfalar 121 - 130
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, alt solunum yolu hastalığı olan çocuklarda yüksek akımlı nazal kanül oksijenasyon (YANKO) tedavisinin klinik bulgular ve sonuçlanıma etkilerinin; tedavi öncesi, sırası ve sonrasındaki yaşamsal bulgularda [dakika soluk sayısı (DSS), dakika kalp atım hızı ve arteriyel oksijen saturasyonu (SpO2)] gözlenen değişimler üzerinden değerlendirilmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu ileriye dönük gözlemsel çalışmada çocuk acil serviste uygulanan YANKO tedavisinin etkileri bronşiyolit ve pnömoni tanılı 32 çocuk hastada değerlendirildi. Olguların demografik ve klinik özellikleri, klinik sonlanımları, tedavi öncesi ve sonrası yaşamsal bulgularındaki değişimleri tüm olgularda değerlendirildi ve tanı grupları arasında karşılaştırıldı.
BULGULAR: YANKO tedavisi uygulanan bronşiyolit (n=11) ve pnömoni (n=21) tanılı olguların yaşları 1.5-204 ay arasındaydı (ortalama: 24.59±38.46, medyan: 10 ay). Tüm yaşamsal bulguların 1. saatten itibaren ölçülen ortalama değerleri tedavi öncesine göre anlamlı değişim göstermişti (p<0.05). DSS değerleri tüm çocuklarda tedavinin 1. saatinden itibaren azalmıştı. Ortalama DSS değerindeki azalma 4. saate dek sürmüş ve en düşük ortalama değerine 8. saatte ulaşmıştı. SpO2 değerleri 1. saatin sonunda belirgin olarak artmıştı ve bu artış sonraki saatlerde de devam etmişti. En yüksek ortalama SpO2 değeri tedavinin 24. saatinde saptanmıştı. Olguların tedavi başlangıcından sonraki yaşamsal bulgularının ortalama değerleri iki tanı grubu arasında anlamlı fark göstermiyordu (p>0.05). YANKO tedavisine bağlı olabilecek yan etkiler hiçbir olguda gözlenmedi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Alt solunum yolu hastalığı olan çocuklarda YANKO tedavisi ile yaşamsal bulgularda tedavinin ilk saatlerinden itibaren düzelme görülmüş olması ve tedavi ile ilişkili herhangi bir kötü etki gözlenmemiş olması; bu tedavi şeklinin etkin ve güvenilir olduğu yönünde değerlendirilebilir.
INTRODUCTION: The aim of this study was to evaluate the effects of high-flow nasal cannula oxygenation (HFNC) treatment on clinical findings and outcome before, during and after the implementation, by comparing changes in vital signs [minute respiratory rate (MRR), minute heart rate, and arterial oxygen saturation (SpO2)] in children with lower respiratory tract disease.
METHODS: Within this prospective observational study in pediatric emergency department clinical characteristics and outcomes of 32 children with bronchiolitis and pneumonia treated with HFNCO were compared..Demographical and clinical features, changes in vital signs before and after treatment, and outcomes of all cases were determined and compared between two diagnostic groups.
RESULTS: The age of children with bronchiolitis (n=11) and pneumonia (n=21) treated by HFNCO were n 1.5-204 months (mean: 24.59±38.46, median: 10 months). When compared with the baseline values, all vital sign measurements in mean decreased significantly from the 1st hour after the treatment (p<0.05).MRR in all children decreased significantly from the 1st hour after the treatment. Decline of mean MRR followed on till 4th hour after treatment and reached the lowest level at the 8th hour. SpO2 values were increased significantly at the 1th Hour after treatment, and this increase continued in the next hours. The highest mean SpO2 was measured at the 24th hours after treatment. There was no significant difference in mean values of vital signs between two diagnostic groups (p>0.05). Any probable advers effects related with HFNCO treatment were not observed.
DISCUSSION AND CONCLUSION: It can be considered that the HFNCO treatment method is effective and reliable because of the favourable outcomes observed in vital signs of children with lower respiratory tract diseases from the 1st hour after the treatment and because of no side effects related with HFNCO treatment observed.
Makale Özeti

3.
Pediatrik Yoğun Bakımda Yatan Hastalarda Toraks Patolojilerinin Tanısında Akciğer Grafisi ve Bilgisayarlı Toraks Tomografisi'nin Karşılaştırılması
Comparison of Computed Thorax Tomography and Chest X-rays for the diagnosis of thoracic pathology in PICU
Özlem Saraç Sandal, Gökhan Ceylan, Ferhat Sarı, Rana İşgüder, İlker Devrim, Hasan Ağın
Sayfalar 131 - 134
GİRİŞ ve AMAÇ: Pediatrik yoğun bakımda akciğer hastalıklarının tanısı için genellikle tek başına akciğer grafisi yeterlidir. Ancak ön tanıda şüphe olması halinde ya da mevcut patolojinin daha ayrıntılı görüntülenmesi amacıyla toraks bilgisayarlı tomografi(BT)'ye de başvurulabilmektedir. Çalışmamızda geriye dönük olarak çekilen toraks BT 'lerin tanı koyma ve tedaviyi yönlendirme açısından sağladığı ek faydalar ve çekilen BT lerin ne kadarının gerçekten gerekli olduğu araştırılmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Pediatrik yoğun bakım servisimize 01.01.2013-01.01.2015 tarihleri arasında yatan ve toraks BT çekilen tüm olgular hastane bilgi işlem sistemi kullanılarak değerlendirildi. BT ve akciğer grafisi ile konulan tanıların arasında fark olup olmadığı Mc Nemar testi ile; bu iki tetkik yöntemi arasındaki uyum ise Kappa analizi ile değerlendirildi. İstatistiksel analizler için SPSS 22.0 programı kullanıldı ve p<0.05 düzeyi anlamlı kabul edildi.
BULGULAR: Çalışmamıza dahil edilen 54 olguda tanıları öngörme açısından akciğer grafisi ile toraks BT arasında fark olmadığı (p: 0.518); iki test arasında uyumun iyi derecede olduğu (kappa: 0.632) ve bu uyumun istatiksel olarak önemli olduğu tespit edildi (p<0.001). Olguların %57’inde bilgisayarlı tomografinin tedaviyi değiştirme ve yönlendirmede etkisi saptanmadı. Ayrıca %74’ ünde tanı klinik bulgular ve akciğer grafisi ile konulabildi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Akciğer grafisi ile pek çok hastada doğru tanı konulabilmiş ve tedavi uygun şekilde yönlendirilebilmiştir. Ayrıca istatistiksel olarak da iki tetkik arasında uyum yüksek bulunmuştur. Bu nedenlerle BT, özellikle çocuk hastalarda yan etkileri de göz önünde bulundurulduğunda iyi düşünülerek başvurulması gereken bir tetkikdir. Ancak yinede tanının şüpheli olduğu veya tedaviye cevap vermeyen seçili olgularda teknik üstünlükleri nedeniyle toraks BT'nin öneminin göz ardı edilemeyeceği bir gerçektir.
INTRODUCTION: Chest radiography is usually sufficient for the diagnosis of lung diseases in pediatric intensive care unit.but if there is suspucion for the diagnosis, thorax CT can be referred.In this case it is aimed to determine if chest CT provides more information,diagnosis and treatment changes when it is compared with chest radiography and the necessary of thorax CT is discussed.
METHODS: all the patients between the dates 01.01.2013-01.01.2015 which was underwent chest CT were assessed using hospital data processing system. Whether the difference between CT and chest X-ray diagnosis was assesed with Mc Nemar test and the concordance between the two study methods was displayed by Kappa analysis. SPSS 22.0 software was used for statistical analysis and p <0.05 was considered significant
RESULTS: In terms of predicting diagnosis in 54 patients who were included in our study there was no difference between chest CT and chest radiograph (p = 0.518); The concordance between the two tests is a good degree of agreement (kappa: 0.632), and it was found that this concordance is statistically significant (p <0.001). CT provided no addiotional information or guidance for changing the treatment of thorax patology in %57 of patient. It also could be diagnosed with clinical findings and chest X-ray in %74 of patient.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In many patients correct diagnosis and treatment with chest X-ray could be routed appropriately.Also statistically high correlation was found between the two tests.
For this reason, thorax CT is the diagnostic approach which should be chosen meticulously with regarding its sideffects especially in childhood. However importance of thorax CT is not negligible either in the cases which are nonresponsive to the treatment or the diagnosis is suspicious.

Makale Özeti

4.
Savaş ve çocuk; Suriye iç savaşının sınırdan 750 km uzaktaki bir Çocuk Acil Servisine etkisi
War and Children; Effect of Syria civil war on a Pediatric Emergency Department, 750 km away from the border
Sinan Oğuz, Nilden Tuygun, Emine Polat, Halise Akça, Can Demir Karacan
Sayfalar 135 - 139
GİRİŞ ve AMAÇ: Savaşlar telafisi mümkün olmayan yıkımlara neden olmaktadır. Bu yıkımın etkisi, gereksinimleri için erişkinlere ihtiyaç duyan çocuklar için daha belirgindir. Temiz su ve gıdaya ulaşamama, sağlık bakımı ve koruyucu sağlık hizmetlerinin aksaması, zorunlu göçler ve ebeveyn kayıpları dolaylı olarak çocukları olumsuz etkiler. Bu çalışmada Suriye’de yaşanan iç çatışmalar nedeni ile yaşanan mülteci akımının, çatışmalardan 750 km uzaktaki bir çocuk acil servisine olan yansımalarını incelemek amaçlanmıştır.

YÖNTEM ve GEREÇLER: 2014 yılında çocuk acil servisine başvuran 233 Suriye vatandaşı olgunun demografik ve klinik özellikleri hastane bilgi işletim sitemi taranarak geriye dönük olarak incelenmiştir.

BULGULAR: Olguların 102’si (%44) kız, 131’i (%56) erkek olup yaş ortancası 1,66 yıl (1 gün-17,9 yıl) olarak saptandı. Başvuruların büyük çoğunluğunu solunum ve gastrointestinal sistem yakınmaları oluştururken, olguların %65’i enfeksiyon hastalığı tanısı almıştı. Başvuru sayılarının yıl içerisinde giderek arttığı, akşam saatlerinde de daha sık olduğu saptandı. Olguların beşte birinin 112 Ambulans Servisi ile acil servisimize getirildiği görüldü. Seksensekiz (%38) olgunun tedavisi acil servis gözlem odası veya yataklı servislerde tamamlanmıştı. Kayıtlarda olguların önemli bir kısmında iletişim sorunları yaşandığı görüldü.

TARTIŞMA ve SONUÇ: Enfeksiyon hastalıkları, zehirlenme ve yabancı cisim yutma tanılarının sıklığı, barınma ve besleme sorunlarına ve koruyucu sağlık hizmetlerindeki yetersizlikler ile ilişkili olabilir. Yakın zamanda çatışmaların durmayacağı öngörüldüğünde, ileriki dönemlerde daha fazla mültecinin Türk sağlık hizmetlerinden faydalanmak isteyebileceği ve bu konuda çalışmalar yapılması gerekliliği düşünülebilir.
INTRODUCTION: Wars cause decompansated irreversible damages. Lack of access to clean water and food, the disruption of health care and preventive health services, forced migration and bereavement of parents indirectly and adversely affects children. In this study, we aimed to investigate the effects of the refugee migration occurred due to internal conflicts in Syria, on our pediatric emergency department.
METHODS: Demographic and clinical characteristics of 233 Syrian citizens patients were analysed retrospectively by scanning hospital information system in year 2014.

RESULTS: 102 (44%) of the patients were female and 131 (56%) were male and the median age was 1.66 years (1 day-17.9 years). The majority of admission complaints composed of respiratory and gastrointestinal symptoms and 65% of cases received a diagnosis of infectious disease. The number of admissions has increased steadily during the year, it was found to be more frequent in the evening hours. 50 (21,5%) patient were brought to the emergency department by Ambulance. 88 (38%) patients’ treatments were completed in the emergency observation room or inpatient services. Communication problems were seen in a significant number of cases according to the records.

DISCUSSION AND CONCLUSION: The frequency of the diagnoses of infectious diseases, poisoning and foreign body ingestion diagnosis may be associated with housing and nutrition problems and deficiencies in preventive health services. As it seems the conflict will not stop soon, more refugees in the future might want to take the advantages of the Turkish health services and it can be considered the requirement to carry out studies on this subject.

Makale Özeti

5.
Çocuk yoğun bakım ünitesinde izlenen hastaların retrospektif analizi ve mortaliteyi etkileyen faktörlerin incelenmesi
A retrospective analysis of patients and investigation of affecting factors of mortality monitored in the pediatric intensive care unit
Fatma Zehra Kılıç, Yasemin Çoban, Mehmet Davutoğlu, Tahir Dalkıran
Sayfalar 140 - 145
GİRİŞ ve AMAÇ: Yoğun bakımda yatan hastaları retrospektif olarak inceleyip, klinik verilerimizi çıkarmak, mortaliteye etki eden risk faktörlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 01 Aralık 2013-30 Haziran 2015 tarihleri arasında çocuk yoğun bakım ünitesinde 24 saatten uzun süreli yatan, yaşları 1 ay ile 18 yaş arasında değişen, 454 hastanın verileri hastane kayıtlarından retrospektif olarak değerlendirildi.
BULGULAR: : Çalışmaya alınan 454 hastanın 220’si (%48,5) kız, 234’ü (%51,5) erkek olarak tespit edildi. Yoğun bakıma en sık yatış nedeni (110 hasta, %24,2) solunum sistemi hastalıkları idi. Hastaların 213’ünde (%46,9) yoğun bakım yatışları esnasında eşlik eden kronik hastalığı vardı. Mekanik ventilatör ihtiyacı olan hasta sayısı 134 (%29,5), ortalama mekanik ventilasyonda kalış süresi 13 gün (1-114) olarak hesaplandı. Bu hastaların 30’unda (% 22,3) mekanik ventilasyona bağlı komplikasyonlar tespit edildi. Vazoaktif ilaç desteğine ihtiyaç gösteren hastalarda mortalite oranının daha yüksek olduğu tespit edildi (P<0,05). Ayrıca, kronik hastalık varlığının mortalite üzerine olan etkisinin daha yüksek olduğu saptandı (P<0,05). Mortalite skorlaması açısından incelendiğinde eksitus olan hastaların PRISM skoru (9,1 ± 7,6), istatistiksel olarak daha yüksek bulundu (P<0,001). Çoklu organ yetmezliği gelişen hastalarda mortalitenin anlamlı bir şekilde arttığı tespit edildi (P<0,05). Çocuk yoğun bakım ünitemizin mortalitesi %15,6 olarak bulundu.

TARTIŞMA ve SONUÇ: Mortaliteyi etkileyen faktörlerin lojistik regresyon testi ile analiz sonucunda artmış PRISM skoru, mekanik ventilasyon ihtiyacı ve kan/kan ürünü transfüzyonu yapılmasının istatistiksel olarak anlamlı şekilde mortaliteyi artırdığını saptadık.
INTRODUCTION: The aim of the present study is retrospectively evaluation of our clinic mortality rate and finds the affecting factors on mortality rate in PICU.
METHODS: The data of 454 patients, which hospitalized more than 24 hours in pediatric intensive care unit were evaluated. Data were obtained from the hospital records, between 01 December2013 and30June2015.
RESULTS: : In this period total 454 patients data were evaluated and 220 of patients them were females (48,5 %) and 234 of them were males (51,5 %). The most common reason of hospitalization in PICU was respiratory system diseases (110 patients, 24,2 %). The 213 patients (46,9 %) had also a chronical disease during the hospitalization in PICU.
The 134 (29,5 %) patient need to mechanical ventilation and the average duration of mechanical ventilation at 13 days (1-114). Thirty of these patients (22.3%) were identified for complications related to mechanical ventilation. The mortality rate was found to be higher in patients requiring a vasoactive drug support (P <0.05). Moreover, the increased was mortality presence of chronic diseases (P<0.05).
According to multivariate analysis the PRISM score of died patient was 9,1 ± 7,6 that higher than others (p<0.001). It was found that mortality increased significantly in patients who developed multiple organ failure (P <0.05). The mortality rate of our PICU determined was 15,6 %.

DISCUSSION AND CONCLUSION: The our institution results show that patient who had high PRISM score, need to mechanical ventilation support and need to blood products effecting on mortality rate by multivariate logistic regression test.
Makale Özeti

6.
Çocuk Acile Başvuran Ev Kazalarının Değerlendirilmesi
Evaluation of Home Accidents Admitted to Pediatric Emergency Care
Ulaş Özdemir, Salim Reşitoğlu, Orkun Tolunay, Tamer Çelik, Can Celiloğlu, Altan Karakılçık, Zeynep Tanyeli, Emel Sarıbaş, Şükriye Tuğçe Kazgan, Duygu Pehlivan, Duygu Uç, Ümit Çelik
Sayfalar 146 - 150
GİRİŞ ve AMAÇ: Ev kazaları evin içinde veya ona ait bahçe, havuz, garaj gibi yakın çevrede meydana gelen kazalardır. Dünyada ve ülkemizde ev kazaları, özellikle okul öncesi yaş döneminde sık görülmesi, ölümle ve sakatlıklarla sonuçlanabilmesi nedeniyle önem taşımaktadır. Ülkeler kendi sosyoekonomik, sosyokültürel yapılarına uygun koruma programları geliştirilmesi amacıyla kazaların tiplerini ve sebeplerini belirleyici çalışmalar yapmaktadır ancak ülkemizde bu kazalarla ilgili yeterli sürveyans sistemi bulunmamaktadır. Bu çalışmada travma ve zehirlenme merkezi olarak görev yapan hastanemiz çocuk acil servisine başvuran ev kazalarını değerlendirmeyi amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Hastanemiz Çocuk Acil Servisine 1 Ağustos 2016 ile 31 Ekim 2016 tarihleri arasında başvuran hastaların kayıtları geriye dönük olarak incelendi. Bu tarihler arasında çocuk acile ev kazası nedeniyle başvuran hastalar çalışmaya dahil edildi.
BULGULAR: Ev kazası nedeniyle başvuran 303 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların yaşları ortalama 4,27±4,18 idi. Hastalar yaş gruplarına göre gruplandırıldığında; 1 yaş altı hasta sayısı 67 (%22,1), 1-5 yaş arası 160 (%52,8), 5-10 yaş arası 38 (%12,5) ve 10 yaş üzeri 38 (%12,5) hasta idi. Ev kazası meydana gelme nedeni 205 hastada (%67,7) çarpma ve düşmeler, 33 hastada(%10,9) yanık, 15 hastada(%5) kesi, 19 hastada(%6,3) ilaç-koroziv madde içme ve 31 hastada(%10,2) diğer sebeplerdi. Hastaların 21’i(%6,9) sı hastaneye yatırılırken bu hastalardan 10’u(%3,3) yoğun bakımda izlenmişti. Çalışma süresi boyunca ev kazası nedeniyle ölen hasta olmamıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çocuklar zamanlarının çoğunu evde geçirmeleri, çevrelerini keşfetme ve öğrenme konularındaki merakları, büyükleri taklit etme özellikleri, devamlı hareket halinde olmaları ve kazalardan kendilerini koruyabilecek gelişimsel beceriye henüz yeterince sahip olamamaları sebebiyle kazaya uğrama oranı en yüksek grubu oluşturmaktadır. Kazalar aslında beklenmedik bir zamanda ve yerde gerçekleşen can ve mal kaybına neden olabilen istenmeyen durumlardır. Ancak ev kazalarının zamanı ve yeri yaşanmış tecrübeler nedeniyle önceden tahmin edilebilmektedir, dolayısıyla önlenebilirler. Ülkemizde de yapılacak toplum tabanlı geniş çalışmalar ile koruyucu ve önleyici programlar oluşturulmalıdır. Ev içerisinde ve çevresinde alınabilecek basit önlemlerle ev kazaları ve bunlara bağlı oluşabilecek sakatlıklar ve ölümler engellenebilir.
INTRODUCTION: Home-accidents happen inside the house or in the garden, pool and garage.Home-accidents are important as they happen frequently with pre-school children and may end with death or disability.States conduct studies investigating types and reasons of the accidents in order to develop safety programmes which fit into their socioeconomic-sociocultural structures.However there is no sufficient surveillance system in our country.In this study we aimed to evaluate home-accidents admitted to Pediatric Emergency of our hospital which operates as a trauma-intoxication centre.
METHODS: Information of patients that applied to our hospital between 1/August/2016-31/October/2016 have been retrospectively examined.Patients that applied because of home-accidents have been included in the study.
RESULTS: The study comprises 303 patients who applied because of home-accidents.Average age of patients was 4.27±4.18.When grouped according to age, numbers have been as following: 67(22.1) below age 1,160(52.8) aged between 1-5, 38(12.5%) aged between 5-10 and 38(12.5%)patients aged above 10.Causes of home accidents were fall and bump in 205(67.7)patients; burning in 33(10.9%), cutting in 15(5%), intake of medicaments or corosive substances in 19(6.3%)and other reasons in 31(10.2)patients.Out of the patients,21(6.9%)have been hospitalised after application to emergency care and 10(3.3%)of them needed intensive care.During the study, none of the patients died because of home-accidents.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Children are the most risky group in terms of accidents as they spent most of their times at home,are curios to explore and learn,are mimicking their elder ones,are continously on the move and have not the ability to safe themselves from accidents. Accidents are undesired situations that may end with loss of life and harm to property.However, home-accidents may be prevented as they are predictable due to their place of happening and previous experience of people.Safety and preventive programmes should be developed based on comprehensive community based research in our country.Home-accidents and resulting death and disablement may be prevented by taking precautions at home.
Makale Özeti

OLGU SUNUMU
7.
Hayatı Tehdit Eden Kalsiyum Kanal Blokeri ve Beta Bloker Zehirlenme Olgusunda Başarılı İntravenöz Lipit İnfüzyon Tedavisi
Successful Intravenous Lipid Infusion Therapy in a Case with Life-Threatening Poisoning due to Calcium Channel and Beta Blockers
Fatih Durak, Fulya Kamit Can, Neslihan Zengin, İkbal Durak, Kerem Yıldız, Ayşe Berna Anıl
Sayfalar 151 - 154
Kalsiyum kanal ve Beta reseptör blokerleri ile olan zehirlenmelerde hayatı tehdit edici kardiyovasküler kollaps bulguları gelişebilmekte ve tedavi için spesifik bir antidot bulunmamaktadır.
13 yaşında kız olgu, aşırı doz karvedilol ve verapamil alımını takiben ciddi hipotansiyon ve bradikardi bulguları ile getirildi. Kardiyovasküler kollaps tablosu sıvı tedavisi, kalsiyum glukonat ve yüksek doz vasopressör infüzyonuna dirençli idi. Hiperinsülinemik öglisemi tedavisi ile de dirençli hipotansiyonu devam eden olguya intravenöz lipit infüzyonu izleminin 1. saatinde uygulandı. Olgunun hemodinamik stabilitesi lipit uygulamasından yarım saat sonra sağlandı.
Kalsiyum kanal ve Beta reseptör blokerleri ile olan zehirlenmeler, hayatı tehdit edebilen zehirlenmelerdir. Bu zehirlenmelerde önerilen klasik destek tedavileri yetersiz kalabilmekte, intravenöz lipit infüzyonu ile başarılı sonuçlar alınabilmektedir. Biz de bu olgu ile hayati tehlike yaratabilen bu zehirlenmelere tekrar dikkat çekmek ve diğer tedavilere yanıtsız vakalarda intravenöz lipit infüzyonu tedavisinin başarılı olabileceğini vurgulamak istedik.
Life threating cardiovascular collapse symptoms can develop in the intoxication of calcium channel and beta-receptor blockers and there are no specific antidotes for treatment.
13 years old girl was admitted with severe hypotension and bradycardia after ingestion of carvedilol and verapamil overdose. Cardiovascular collapse was resistant to fluid therapy, calcium gluconat and high dose vasopressor infusion. Intravenous lipid infusion was administered to the patient who has resistant hypotension with hipereinsulinemic euglycemia on the first hour of hospitalization. Hemodynamic stability of the patient was achieved 30 minutes after lipid administration.
The intoxication with calcium channel and beta-receptor blockers can be life threating intoxications. Classical therapies that are suggested in these intoxications can be insufficient. Successful results can be obtained after intravenous lipid infusion. In this case we want to draw attention to those intoxications that can be a threat to life and emphasize that intravenous lipid infusion therapy can be successful in patients refractory to other treatments.
Makale Özeti

8.
Yanlışlıkla sepsis olarak değerlendirilen bir çocukta nitrat intoksikasyonuna bağlı ciddi methemoglobinemi
Severe methemoglobinemia due to nitrite intoxication in a child who was misdiagnosed with sepsis
Aykut Çağlar, Anıl Er, Utku Karaarslan, Emel Ulusoy, Fatma Akgül, Gözde İnci, Tolga Fikri Köroğlu, Murat Duman, Durgül Yılmaz
Sayfalar 155 - 158
Bu yazıda eczacı tarafından yanlış hazırlanmış ilaç alımı sonrası, sodyum nitrit ve postasyum nitrite bağlı ciddi bir methemoglobinemi olgusu sunulmaktadır. İlk fizik muayenesinde hasta taşikardik ve taşipneikdi. Hastanın siyanozu ve gri – mavi bir cilt rengi vardı. Bilinen bir kardiyak hastalığı olmamasına rağmen, %100 oksijen ile saturasyonu %85 idi. Geldiğinde siyanoz, bilinç değişikliği, konvülziyonu ve hipotansiyonu olan hasta entübe edildi. Alınan venöz kan gazında methemoglobinemi (%86,2) ve metabolik asidoz saptandı. Hastaya hızla metilen mavisi 2 mg/kg İV ve 500 mg İV askorbik asid uygulandı. Takibinde methemoglobin seviyesi 12 saat içinde tedrici olarak geriledi ve klinik düzelme görüldü. Methemoglobinemi, ciddi bulgulara ve ölüme sebep olabilecek bir durumdur. Klinik bulgular septik şok ile karışabilmektedir. Acil hekimleri oksijene yanıt vermeyen siyanoz durumlarında methemoglobinemi olabileceğini mutlaka düşünmelidir.
We present here, a child with extremely high level methemoglobin which is caused by inadvertently prepared sodium nitrite and potassium nitrite by pharmacist. On physical examination, he had tachycardia and tachypnea. He had cyanosis, and mottled and blue – gray color of skin. Oxygen saturation was 85% on room air. He was intubated due to seizure and arterial hypotension. Although he had no history of cyanotic heart disease, cyanosis was resistance to 100% oxygen therapy. Venous blood gas sampling revealed metabolic acidosis and methemoglobinemia (MetHb: 86.2 %). The methylene blue dye at a dosage of 2 mg/kg and ascorbic acid at a dosage of 500 mg were administered intravenously and the clinical improvement was observed in 12 hours. The methemoglobinemia can cause severe systemic findings and mortality. The clinical findings can mimic septic shock. The emergency physicians should have awareness of methemoglobinemia in patient with cyanosis that is unresponsive to oxygen.
Makale Özeti

9.
Yabancı cisim yutulmasına yönelik yapılan endoskopi sonrası gelişen mediastinal apse: atipik klinik prezentasyon
A Mediastinal Abscess Developing After Endoscopy To Remove An Ingested Foreign Body: An Unusual Clinical Presentation
Emel Ataş Berksoy, Feray Arı, Özlem Bekem Soylu, Şenol Öztürk, Murat Arı, Tanju Çelik, Miray Karakoyun
Sayfalar 159 - 161
Çocukluk çağında, yabancı cisim yutma olayları sık karşılaşılan bir durumdur. Hastaların ancak %10-20’lik kısmı endoskopik müdahaleye ihtiyaç duyar. Perforasyon endoskopik girişimin en ciddi komplikasyonu olup görülme sıklığı %0,03-0,1 arasındadır. Burada özofagusta yabancı cisim nedeniyle yapılan endoskopik işlem sonrası mediastinal abse gelişen olgu sunulmuştur.
Karın ağrısı yakınması ile başvuran hastanın fizik bakısında opistotonus pozisyonu, batında istemli defans, torakospinal alanda palpasyonla belirgin hassasiyet saptandı. Diğer sistem bakıları olağandı. Yapılan incelemelerinde akut faz yüksekliği mevcuttu. Olası spinal kaynaklı patolojileri dışlamak amacıyla yapılan spinal magnetik rezonans görüntülemesinde orta ve alt mediastende, özofagus lokalizasyonunda, kalın duvar yapısı gösteren ve yoğun kontrastlanan, içerisinde hava ve sıvıya bağlı sinyal değişiklikleri bulunan kitle; abse saptandı. Olgunun öyküsü derinleştirildiğinde bir gün öncesinde özofagus birinci darlığında para takılması nedeniyle rijid endoskopi uygulandığı öğrenildi.
Sonuç olarak, yabancı cisim yutma, çocukluk çağında sık karşılaşılan bir durum olmakla beraber endoskopik girişimler sonucu nadir de olsa komplikasyonlarla karşılaşılmaktadır. Hastalar, çok farklı klinik tablolarla acil servislere başvurabilirler. Olgu atipik prezentasyonu ve ayırıcı tanıda anamnezin öneminin vurgulanması nedeniyle sunulmuştur.
In childhood, foreign body ingestion is a common household accident. Interestingly, 10–20% of such cases require endoscopy. Perforation is the most serious complication of endoscopic procedures, and patients with esophageal perforations can develop mediastinitis and mediastinal abscesses. Early diagnosis reduces mortality, but diagnosis is often delayed because patients who develop mediastinal abscesses present differently. A 9-year-old female patient was admitted to the hospital with abdominal pain. Remarkably, she was in the opisthotonus position. When her history was analyzed in detail, she was found to have recently undergone endoscopy to remove an ingested coin. She was diagnosed with a mediastinal abscess by thoracic magnetic resonance imaging (MRI).
In this case report, we describe the unique presentation of a patient admitted to the emergency department with abdominal pain who had developed a mediastinal abscess after upper gastrointestinal system (GIS) endoscopy to remove an ingested coin.
Makale Özeti

10.
Benign Paroksismal Tortikollis: Olgu Sunumu
Benign Paroxysmal Torticollis: A Case Report
Nilgun Erkek, Latife Öz, Öznur Bozkurt, Özgür Duman
Sayfalar 162 - 164
Benign paroksismal tortikollis (BPT) tekrarlayan servikal distoni atakları ile seyreden, nonepileptik, bir hastalıktır. Baş, boyun ve omuzda tek bir tarafa eğilme şeklinde postur değişikliği tipiktir. Ataklar sırasında kusma, irritabilite, ataksi, apati, uyuşukluk, solukluk ve bazı olgularda tortipelvis denilen gövdenin de bir tarafa eğilmesi kliniğe eşlik edebilir.
İlk atağını 3,5 aylık iken geçirmiş ve başvuruya kadar atakları 10 kez tekrarlamış olan, iki yaş dört aylık kız hasta pediatri pratiğinde çok aşina olunmayan bu nadir tablonun hatırlatılması ve ayırıcı tanının tartışılması amacı ile sunulmuştur.
Benign Paroxysmal Torticollis (BPT) is a nonepileptogenic disease which courses recurrent cervical dystonic episodes. It’s characterised by posture of the head, neck and shoulder tilts to one side. Vomiting, irritability, ataxia, apathy, drowsiness, pallor and in some cases torso tilt to one side that called tortipelvis accompanied during episodes.
A two years and four months of age girl who had 10 recurrent episodes was started at 3.5 months is present for reminding to pediatricians this unfamiliar entity and looking over the differential diagnosis
Makale Özeti

EDITÖRE MEKTUP
11.
Türkiye genelinde yaşanan elektrik kesintisinin evde teknolojiye bağımlı çocuklara etkisi: Çocuk acil deneyimi
Impact of country-wide power failure in Turkey to the technology dependent children in home: Pediatric Emergency Experience
Sinan Oğuz, Nilden Tuygun, Can Demir Karacan
Sayfalar 165 - 166
Makale Özeti