Sağlıklı ve dengeli diyet sadece gebelikte değil tüm hayat boyunca önemlidir. Maternal diyet annenin ve besin depolarının, gelişen fetüsün ve laktasyonunun gereksinimini karşılamak için yeterli enerji ve besinlere sahip olmalıdır. Gebelikte annenin enerji, protein, vitamin ve mineral gereksinimi artmıştır. Özellikle demir ve folattan zengin diyet alınmalıdır. Protein gereksinimi hayvansal gıdalardan karşılanmalı ve haftada 2 kez balık tüketilmelidir. Besinler gün içinde bölünerek, sık aralıklarla ve az miktarda alınmalıdır.
Gebelik öncesi normal ağırlıkta olan gebeler için gebelik boyunca 14,5 (11,5- 17) kg’lık artış olmalıdır. Yetersiz kilo alımı düşük doğum ağırlıklı, fazla kilo alımı iri bebek doğumuna sebep olabilir. Ayrıca fazla kilo alımı annede hipertansiyon ve doğum sonu aşırı kilo ve obeziteye sebep olabilir.
Perikonsepsiyonal dönemde ve 1. trimester boyunca folik asit desteği nöral tüp defektini azaltır. Multivitamin desteğinin bazı anomalileri ve çocuklarda beyin tümörlerini azaltabileceği hakkında veriler mevcuttur. Adelosanlarda kalsiyum, demir ve folik asit eksikliği daha sıktır. Bu eksiklik ek besin desteğiyle giderilmelidir. Yine protein ve vitamin B12 eksikliği vejeteryanlarda sık görülür. Özellikle Listeria ve salmonella gibi patojenlerden uzak durmak için gebelikte beslenme hijyenine dikkat edilmelidir. Aşırı alkol ve kafein tüketiminden uzak durulmalıdır. Fetüs gelişimi için zararlı olabilen fazla vitamin A alımından sakınılmalıdır.
Son yıllarda non-anemik gebe bayanlarda demir desteğinin anne ve fetüs için zararlı olabileceği konusunda bilgiler mevcuttur.

A healthy and varied diet is important at all times in life as well as during the pregnancy. The maternal diet must have sufficient energy and nutrients to supply her stores of nutrients to meet the need of mother, the growing fetus and lactation. The requirement of energy, protein, vitamin and mineral is increased during pregnancy. Diet especially rich in iron and folate must be consumed. Protein requirement must be obtained from animal foods and fish must be taken at least twice a week. Nutrients must be consumed frequently and in small amounts throughout the day.
For women with a normal pre-pregnancy weight, an average weight gain of 14.5 (11,5- 17) kg is recommended during pregnancy. Low gestational weight gain is associated with having low birth weight baby, excessive weight gain is associated with macrosomic fetus. Besides excessive weight causes maternal hypertension, overweight and obesity in the mother after the birth.
Folic acid supply in the peri-conceptional period and the along first trimester can reduce the incidence of neural tube defects (NTDs). It has been shown that prenatal multivitamin supplementation is associated with a decrease in several congenital anomalies and a decreased risk for pediatric brain tumors. Calcium, iron and folic acid deficiency is more frequent at teenagers.These must be provided with additional nutrient supply. Also protein and vitamin B12 deficiency is frequent at vegeterians. Pregnant women must be careful about dietary hygien to avoid food pathogens, such as listeria and salmonella. Excessive intake of both alcohol and caffeine must be avoided. They should also be advised to avoid foods which are high in retinol, since excessive intakes are toxic to the developing fetus.
Recently, there are some data that routine iron supplementation to non-anaemic women may be harmful for mother and fetus.

Abstract | Full Text PDF

Jinekologlar laparoskopiyi pelvik ağrıyı teşhis etmek için en emin yol olarak tanımlamışlardır. Laparoskopinin avantajları iyi kozmetik sonuçları olması, hastanın günlük aktivitelerine hızlı dönebilmesi, hastanede kalış süresini ve postoperatif ağrıyı azaltması, tıbbi maliyetin, intraoperatif kanamanın, postoperatif pulmoner komplikasyonların, yara enfeksiyonunun, azalmasıdır.
Jinekolojik laparoskopik işlemler genellikle günübirlik cerrahi olarak uygulanmaktadır. Anestezi metodu seçilirken, operasyonun uzunluğu, eşlik eden hastalıklar, anestezist ve cerrahın deneyimi, oluşabilecek komplikasyonlar, hastanın isteği ve cerrahın konforu düşünülmelidir. Günübirlik cerrahi uygulanırken ilaçların uzamış etkilerine ve hastanın erken derlenmesine özen gösterilmelidir.
Rejyonel anestezi hızlı derlenme, bulantı, kusma ve postoperatif ağrının az olması, hastanede kalışın kısa sürmesi, maliyetin azalması, hasta tatminin artması, komplikasyonların erken teşhisi ve daha az hemodinamik değişiklikler oluşturması nedeniyle avantajlıdır. Boğaz ağrısı, kas ağrısı, havayolu travması gibi genel anestezi komplikasyonları da izlenmemektedir. Günübirlik laparoskopik cerrahilerde epidural anestezi solunum depresyonu söz konusu olmadığında genel anesteziye göre daha güvenilir bir alternatif olmaktadır.
Genel anestezi laparoskopilerde en sık kullanılan tekniktir. Genel anestezi seçim olmasa da lokal veya rejyonel tekniğin başarısızlığı nedeniyle veya cerrahide beklenmeyen bir komplikasyon olması nedeniyle gerekli olabilir. Genel anestezi endotrakeal entubasyonla ve kontrollü ventilasyonla en güvenilir tekniklerden biridir ve uzun jinekolojik laparoskopik girişimlerde tercih edilmektedir.

Gynecologists declared laparoscopy as a safe way to diagnose pelvic pain. Laparoscopy proved to be advantageous in reduction of postoperative pain, better cosmetic results, quicker return to normal activities, reduction in hospital stay, overall reduction in medical cost, less intraoperative bleeding, less postoperative respiratory complications and less postoperative wound infection.
Laparoscopic procedures are done on an outpatient basis. When choosing the anesthetic method the extent of the operative procedure, the safety of the patient, the patients general condition in accompanying diseases, experience of the anesthesiologist and the surgeon, possible complications, the patient’s choice and the comfort of the surgeon must be taken into account. When performing ambulatory surgery, attention must be paid to using drugs leading to minimal residual effects and rapid recovery of the patient.
Regional anesthesia offers several advantages: quicker recovery, decreased postoperative nausea, less postoperative pain, shorter hospital stay, cost effectiveness, improved patient satisfaction, and overall safety, early diagnosis of complications and fewer hemodynamic effects. General anesthesia complications like throat pain, muscle pain, airway trauma are avoided in regional anesthesia. Epidural anesthesia was considered as a safe alternative to general anesthesia without associated respiratory depression.
General anesthesia is the most common technique used for operative laparoscopies. Even if general anesthesia is not the choice it may be required due to the failure of regional techniques or to an unexpected change in the surgical procedure. General anesthesia with endotracheal entubation and controlled ventilation is the safest technique and favored in long laparoscopic procedures.

Abstract | Full Text PDF

AMAÇ: Rh D alloimmünizasyonu nedeniyle fetal anemi gelişmiş olan gebelerin intrauterin transfüzyonlarla tedavisi ve perinatal sonuçları ile ilgili verilerin değerlendirilmesi.
METOD: Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalında 1994 – 2005 tarihleri arasında Rh D alloimmünizasyonu nedeniyle intrauterin transfüzyon uygulanan 31 gebenin dosya verileri retrospektif olarak değerlendirildi.

BULGULAR: Toplam 31 anemik fetüse 119 intrauterin transfüzyon uygulandı. Olguların 13’ünde başvuru sırasında hidrops fetalis mevcuttu. İntrauterin transfüzyonlar sonrasında hidropik fetüslerin 9/13 (%69,2)’ünde hidrops durumu tamamen düzelirken, 4/13 (%30,8)’ünde hidrops durumu kısmen(persiste eden grup) devam etti. Nonhidropik olgularda fetüsün hayatta kalma oranı 16/18 (%88,9) iken; tamamen düzelen hidrops olgularında 9/9 (%100), kısmen devam eden hidrops olgularında ise 2/4(%50) idi.
SONUÇ: Rh D alloimmünizasyonu sebebiyle oluşan fetal anemi, 35. gebelik haftası sonuna kadar uygulanan intrauterin transfüzyonlarla iyi perinatal sonuçlar sağlayacak şekilde yönetilebilir.

OBJECTIVE: To analyze a data of Rh D alloimmunized pregnancies due to fetal
anemia and managed with intrauterine transfusions.And to analyze data of perinatal outcomes.

METHOD: Between 1994 to 2005 years, 119 transfusions performed for 31 gravid Rh alloimmunized women.And files data retrospectively in a department of obstetrics and gynecology ( Uludağ University Faculty of Medicine) were analyzed.

RESULTS: Totally 31 RhD immunized pregnant women with complicated fetal anemia were made 119 intrauterine transfusions.13 fetuses were hydropic. While in 9/13(69,2%) of these hydropic fetuses the condition resolved, it persisted in 4/13(30,8%). The fetal survival was 16/18( 88,9%) for nonhydropic, 9/9(100%) for the resolving hydropic, and 2/4(50%) for the persistently hydropic fetuses.
.

CONCLUSION: Fetal anemia due to RhD alloimmunization can be managed with intrauterine transfusions until the end of the 35th week of gestation with a good perinatal outcome.

Abstract | Full Text PDF

Objektif: . Bu çalışmada antenatal betametazon uygulamasının fetal biyofizik profili, fetal ve uterin arter kan akımları ve yeni doğan apgar skoru üzerine olan etkileri değerlendirildi. Planlama: Prospektif kontrollu çalışma
Ortam: Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Hastanesi, Ankara.
Hastalar: Çalışma grubuna preterm eylemin eşlik ettiği, 26-34 haftalar arasındaki 40 hasta dahil edildi.. Kontrol grubuna ise benzer haftalarda normal gebeliğe sahip 40 gebe dahil edildi.
Girişim: Çalışma grubundaki hastalara 24 saat arayla 12 mg betametazon intramüsküler olarak uygulandı. Betametazon uygulaması öncesinde ve uygulamadan sonra 48. ve 96. saatte biyofizik profili, uterin, umbilikal ve orta serebral arter Doppler indeksleri değerlendirildi. Tekrarlı ölçümlü varyans analizi ve Friedman testi ile betametazon uygulaması öncesi ve sonrası değerler karşılaştırıldı. Çalışma ve kontrol grubundaki hastalar doğuma kadar takip edilerek doğum şekli ve Apgar skorları açısından değerlendirildi.
Değerlendirme parametreleri: Betametazon uygulamasının biyofizik profili ve Doppler kan akımları üzerine etkisi

Sonuç: Demografik açıdan kontrol grubu ile çalışma grubu arasında anlamlı bir fark yoktu. İlk dozdan sonra 48. saatte fetal hareket 14 hastada(%35) izlenmedi (p<0.05). Fetal solunum hareketi ise 48. saate 31 hastada(%77.5) izlenmedi (p<0.001). Non-stress test başlangıçta hastaların tümünde reaktifken, 48. saate 14 hastada (%35) reaktivitite de bozulma tespit edildi (p<0.05). Amniyotik sıvı volumu ve fetal tonusta ise çalışma boyunca bir değişiklik saptanmadı. Bozulan biyofizik parametrelerinin 96. saatte tekrar normale döndüğü gözlemlendi. Çalışma boyunca umbilikal arter, uterin arter ve orta serebral arter kan akımlarının Doppler indekslerinde bir bozulma saptanmadı. Çalışma ve kontrol grubundaki hastalar 1. dakika apgar skoru ve doğum şekli açısından benzer olarak bulundu.

Yorum: Antenatal betametazon uygulaması Doppler indekslerini etkilememekte fakat biyofizik parametreleri üzerinde geri dönüşümlü bir baskılamaya neden olmaktadır. Bu durum göz önünde tutularak betametazon uygulanan preterm fetuslarda biyofizik skorlarındaki bozulma fetal sıkıntı olarak değerlendirilmemeli ve erken bir doğum kararı alınmamalıdır.

Objective: To evaluate the effects of antenatal betamethasone administration on fetal biophysical activities, Doppler flow indices of the fetal and uterine arteries and neonatal apgar scores.
Design: Prospective controlled study
Setting: Etlik Zübeyde Hanım Women’s Hospital
Patients: Forty women at risk of preterm delivery between 26-34 weeks gestation were taken as study group. 40 pregnant women with the same demographic characteristics and the same gestational age were taken as controls.

Interventions: Patients in study group received two consecutive doses of intramuscular betamethasone 24 hours apart. Fetal biophysical profile and Doppler examinations were performed prior to (0 h), 48 h and 96 h after administration of the first dose. We used Friedmans test and one way analysis of variance of repeated measures All patients were followed until delivery and evaluated for apgar scores

Main outcome measures: Effects of antenatal betamethasone administration on fetal biophysical activities and Doppler flow indices.

Results: Study and control group were similar in respect to demographic charecteristics and basal doppler values. Biophysical profile were normal before betamethasone in all patients. There was a statistically significant difference in the frequency of absence of body movements in 14(35%) patients at 48 h(P<0.05), absence of breathing movements in 31(77.5%) patients 48 h(P<0.05) and non-reassuring fetal heart rate tracings in 14(35%) patients at 48 h(P<0.05). All the parameters returned to normal at 96 h. None of the Doppler indices was found to be affected by the steroid administration. There was no difference between two groups with respect to the type of delivery Apgar scores

Conclusions: Antenatal betamethasone administration can cause a transient suppression of fetal biophysical profile parameters, resulting in decreased biophysical profile scores but doppler indices were found to be unaffected. Awareness of this effect might prevent unnecessary iatrogenic delivery of preterm fetuses.

Abstract | Full Text PDF

AMAÇ: Nöral tüp defektleri (NTD) çoğu zaman yaşam boyu kalıcı deformitelere yol açan doğumsal malformasyonlardır. Perikonsepsiyonel folik asit kullanımı ve prenatal tanı yöntemleriyle önlenebilmektedir.
Gereç ve YÖNTEMLER: Afyonkarahisar ve çevre illerden hastanemize başvuran ve NTD saptanan gebeler incelenmiştir.
BULGULAR: Kadın Hastalıkları ve Doğum servisimizde 1403 adet doğum olup, bunlardan 43 tanesi NTD’li fetüs doğurmuştur. Fetüsların %41,3’ü meningomyelosel, %17,4’ü meningosel, %21,7’si ensefalosel, %8,7’si anensefali, %4,3’ü iniensefali olarak değerlendirildi.
SONUÇ: Bölgemizde NTD sık görülmekte olup coğrafi bölgeler, beslenme ve diğer sosyoekonomik faktörler bu sıklıkta etkili olabilir. Anne eğitimi ve perikonsepsiyonel dönemde düzenli folik asit alımının sağlanması NTD sıklığını azaltacaktır.

OBJECTIVE: Neural tube defects are congenital malformations those mostly causing life-long morbidities. They are prevented by the periconseptional folic acid usage and prenatal diagnostic methods.
MATERIALS-METHODS: Pregnants from Afyonkarahisar and neighbourhood cities applied to our hospital and determined NTD, were investigated.
RESULTS: In our obstetrics clinic 1403 delivery were made and 43 of them had fetus with NTD. Among these fetuses 41.3% had meningomyelocel, 17.4% had meningocel, 21.7% had encephalocel, 8.7% had unencephali and 4.3% had iniencephali.
CONCLUSION: Incidence of NTD is high in our region and geographic region, nutrition and other socioeconomic factors may be related to the high incidence. Education of the mother and periconceptional folic acid usage may reduce teh incidence of NTD.

Abstract | Full Text PDF

AMAÇ: Preterm doğum bebek ve yenidoğan morbidite ve mortalitesini arttıran, sosyal ve ekonomik sonuçları olan bir süreçtir. Bu çalışmanın amacı spontan preterm doğum sıklığı ve ilişkili faktörleri incelemektir.
Metot: Tanımlayıcı olarak yapılan çalışma, Konya il merkezinde bulunan Dr Faruk Sükan Doğum ve Çocuk Hastanesi doğum servisinde yapılmıştır. Çalışma evreni doğum eylemi için hastaneye başvuran kadınlardan oluşmaktadır. Olasılıksız örnekleme yöntemi kullanılmış, 15 Şubat/31 Mart 2007 tarihleri arasında vaginal doğum yapan 300 kadın çalışmaya alınmıştır. Verilerin toplanmasında bir anket formu kullanılmıştır. Veriler bir araştırmacı tarafından doğumdan sonra 24 saat içinde hastanede yüz yüze görüşme yöntemi ile toplanmıştır. İstatistiksel analizlerde yüzde ve ortalama dağılımı, student t ve Ki-kare testi kullanılmıştır.
BULGULAR: Kadınların % 79.3’ünün okur-yazar, ilkokul mezunu olduğu saptanmıştır. Çalışma grubunda spontan preterm doğum prevalansı % 17.3’dür. Çalışma grubundaki spontan preterm doğum yapan kadınların % 51.9’u sularının erken geldiğini, % 48.1’i sancılarının erken başladığını belirtmiştir. Erken doğum ile yaş, evlilik süresi, gebelik sayısı, doğum sayısı, en son doğan bebeğin kilosu, kendisi ve annesinin erken doğum öyküsü, gebelikte kanama öyküsü, eşin ailesi ile sorun yaşama, gebelikte vaginal duş, gebelikte sigara içme, çoğul gebelik ve gebelik hipertansiyonu arasında bir ilişki saptanmıştır (p<0.05).
SONUÇLAR: Preterm doğum anneler ve bebekler için önemli bir sağlık sorunudur. Preterm eylemin erken tanılanması ve erken girişimin yapılması yönünden prenatal izlemlerin sıklığı ve kalitesi önem kazanmaktadır. Sağlık profesyonellerinin preterm eylem belirti ve bulgularının farkında olması, gebelerin farkındalığının artırması sorunun çözümünde önemli görülmektedir.

OBJECTIVE: Preterm birth is a process that has social and economical consequences which increase morbidity and mortality of infant and newborn. The aim of this study is to examine the prevalence of spontaneous preterm birth and related factors.
METHODS: This descriptive study was conducted in Faruk Sükan maternity and child hospital in Konya province. The universe was composed of the women who apply to hospital for delivery. The three hundred women who had vaginal delivery between February 15 and March 31, 2007 were included in study as using non-randomly sampling method. A questionnaire was used to collect data. Data were collected by a researcher with face to face interview during postpartum 24 hours in hospital. Percentage and mean distribution and student t and chi-square test were used for statistical analyses.
RESULTS: Of women, 79.3 % were illiterate and primary school graduated. The prevalence of preterm birth in study group was 17.3 %. In study group who experiencing preterm birth, 51.9 % of the women were reported that they had premature rupture of membranes and 48.1 % had early uterine contraction. It was determined a relationship between preterm birth and age, length of marriage, number of delivery, weight of the last child, history of preterm birth of women and her mother, history of bleeding during pregnancy, having problem with husband’s family, vaginal douching during pregnancy, smoking during pregnancy, multiple pregnancy, hypertension during preganacy.
CONCLUSIONS: Preterm birth is an important health problem for mothers and newborns. It becomes important the frequency and quality of preterm follow-up in terms of early diagnosis and early intervention of preterm birth. It seems important that health professionals should be aware of symptoms of preterm birth, making the pregnant women be aware of this symtoms to solve the problem.

Abstract | Full Text PDF

Amaç

Adolesan çağda çocukları olan annelerin profilaktik Human Papilloma virus (HPV) aşıları hakkındaki bilgi ve görüşlerinin araşırılması.

Metod
Bu çalışma Başkent Üniversitesi Tıp fakültesinin Türkiye’deki 4 ayrı araştırma ve uygulama hastanesindeki kadın hastalıkları ve doğum polikliniklerine başvuran ve başvuru anında 10-15 yaşındaki çocuğu olduğunu ifade eden 618 kadın üzerinde yapılmıştır. Çalışmaya alınan kadınların HPV aşıları hakkındaki bilgi ve görüşlerini öğrenmek için 22 soruluk bir anket formu ile demografik bilgiler yanında kendileri ve kız ve erkek çocukları için HPV aşısını kabul etme oranları araştırılmıştır.

Sonuçlar
Çalışmaya katılan annelerin ortalama yaşı 34.5±7.2 (aralık 21-56) idi. Çalışmaya alınan kadınların %45’i HPV’yi duyduklarını söylerken %55’ı daha önceden duymadıklarını ifade etmiştir. Annelerin %41’i HPV ile serviks kanserinin ilişkili olduğunu bilirken %59’u bu konu hakkında bir fikri olmadığını ifade etmiştir. Görüşülen annelerin %69’u HPV aşısını kendileri için, %68’i kızları ve %62’si de erkek çocukları için kabul edebileceklerini ifade etmiştir. HPV aşısının kız çocukları için kabulünü etkileyen faktörleri tespit etmek için yapılan multivaryant analizde HPV aşısını kendisi için kabul etmek (OR=48, CI: 21.2-111, P<0.0001) ve erkek çocukları için kabul etmiş olmak (OR=72, CI: 30.5-172.7, P<0.0001) bağımsız faktörler olarak tespit edilmiştir.

Sonuç
Annelerin büyük bir çoğunluğu koruyucu HPV aşısını çocuklarına uygulanmasını kabul edebileceklerini ifade etmiştir. Annelerin kendileri için HPV aşısını yaptırma istekleri ve HPV virüsü hakkında önceden bilgileri olması ile çocukları için HPV aşısını kabul etmeleri arasında güçlü bir ilişki bulunmuştur.

Abstract

Objective
To determine basal knowledge of mothers about human papillomavirus (HPV) and HPV vaccine acceptance for their 10- to 15-year-old adolescents.

Method
This study included 618 mothers of 10 to 15 years-old adeloscent from 4 different cities of Turkey who completed a questionnaire that assessed their knowledge of HPV, and their acceptance of HPV vaccine for their daughter and sons.

Results
The median age of the participants was 34.5 ± 7.2 years (range: 21-56 years). Among the mothers, 45% had heard of HPV, and 55% had no knowledge about HPV. Of the parents, 41% knew HPV is related to cervical cancer, while 59% had no opinion about the subject.
Of the parents interviewed, 69% reported they would accept HPV vaccination for themselves, 68% for their daughters, and 62% for their sons. Multivariant analysis revealed that acceptance of HPV vaccine for themselves (OR=48, CI: 21.2-111, P<0.0001) and sons (OR=72, CI: 30.5-172.7, P<0.0001) were independent variables for the vaccination acceptance for daughters.

Conclusion
Majority of the mothers would accept HPV vaccine for themselves and their childrens without any intervention. There is a strong relation between mother’s opinion about HPV vaccine and and willingness of their child’s vaccination.

Key words: HPV, preinvasive cervical neoplasia, cervical cancer, HPV vaccine, Cancer prevention; parents, health knowledge, attitudes

Abstract | Full Text PDF

AMAÇ: Ektopik gebelikte medikal tedavinin bir çeşidi olan 50mg/m² tek doz methotrexat tedavisinin etkinliğini, kitle büyüklüğü- kür ilişkisi ve methotrexat tedavisi sonrası fertilite potansiyelini belirlemek.

GEREÇ-YÖNTEM: Ankara Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ nde 1998-2000 yılları içinde dış gebelik tanısı olan 98 olgu çalışma kapsamına alındı. Olguların başvuru nedenleri, klinik muayene bulguları, yaş, gravida, parite gibi anamnez bulguları ve laboratuvar verileri değerlendirildi. Tüm olgularda ultrasonografi ile ektopik gebelik tanısı teyid edildi ve dış gebelik kesesi esas alınmak üzere ölçümleri yapıldı, olgulara 50mg/m² im tek doz methotrexat uygulandı.
β-HCG sıfır olduktan sonra 3 ay içinde tedavinin tubal hasar düzeyini değerlendirmek üzere hastalar histerosalpingografiye (HSG) çağrıldı. Ayrıca tüm olguların tedavi sonrası ilk bir yıldaki fertilite durumları değerlendirildi.

BULGULAR: Methotrexat uygulanan 98 hastanın 81’ inde (%82,7) kür sağlanmış olup, 17 olguda (%17,3) cerrahi girişim ihtiyacı duyulmuştur. Tedavi sonrası ilk 3 ay içinde tubal açıklık değerlendirilmesi yapılan 27 olguda %74,1 (20/27) tubal açıklık saptanmışken, %25,9 (7/27) olguda tubal oklüzyon saptanmıştır. Tedavi sonrası ilk bir yıl içindeki fertilite durumlarının değerlendirilmesi yapıldığında; methotrexat uygulanan olgularda fertilite ilk bir yıl için %92,1 olarak bulunmuşken, cerrahi uygulama yapılmak zorunda kalınan olgularda bu oran %41,4 olarak saptanmıştır.

SONUÇ: Seçilmiş olgularda 50mg/m² tek doz methotrexat tedavisi oldukça etkili olup; maliyet, kür şansı ve yüksek fertilite potansiyeli bakımından cerrahi tedaviye alternatif bir yöntemdir.

ANAHTAR KELİMELER: Ektopik gebelik, methotrexat, fertilite

OBJECTİVE: To determine the eficacy the magnitude cure relationship of single dose 50mg/m² mothotrexat treatment wich is a modality of medical treatment in ectopic pregnancy as well as anderstanding and finding out the fertility potential in post-methotrexat tretment.

MATERİAL AND METHODS: 98 cases diagnoses to have ectopic pregnancy within the years 1998-2000 in Ankara Zekai Tahir Burak Education and Aplication Hospital of Gynecology.Some anemnesis like the cause of the referral of the cases, the clinical findings, age, gravida,parity and laboratory findings were evaluated.Ectopic pregnancy diagnosis were made in all of the cases by way of ultrasonography and due measurements were made being based upon ectopic pregnancy sac.Single dose 50mg/m² im methotrexat was aplied.After β-hCG become zero the patients were called for Histerosalpingography in order to evaluate the tubal defect level of the treatment in tree months.Besides, the first one years of fertility conditions of the cases during the treatment were evaluated.

RESULTS: Of the 98 cases, 81 were found to have a cure (82,7%), in 17 of the cases (17,3%) surgical intervention was needed.İn 27 cases who were evaluated in terms of tubal opening in the posttreatment 3 months, 74% (20/27) of tubal opening was detected,in 25,9% (7/27) cases tubal oclusion was detected.When the fertility conditions in the post-treatment one year were evaluated, in the cases being assesed in terms of methotreaxat, this rate for fertility was 91,2%,whereas in the cases undergoing surgical procedure this rate found to be 41,4%.

CONCLUSİON: 50mg/m² im single dose methotrexat treatment in selected cases is very much effective and it is an alternative to the surgical treatment in terms of its cure chance and high fertility potential.

KEY WORDS: Ectopic pregnancy, methotrexat, fertility

Abstract | Full Text PDF

Ektopik gebelik fertilize ovumun endometrium dışında herhangi bir yere implante olmasıdır. En sık lokalizasyon fallop tüpünde ve özellikle de ampuller segmentte lokalize olursa da, bir çok yerde lokalizasyonu söz konusudur. Nadir olarak görülen ovaryan ektopik gebelik, tüm ektopik gebeliklerin %1-3’ünü oluşturmaktadır. İnsidans ise 1/7000 ile 1/60000 doğum olarak değişmektedir.
IUI yapılan olgumuzda, takiplerinde sağ overde gebelik tesbit edildi. Hastaya laparoskopi yapılarak gebelik kesesi, over korunarak çıkarıldı.

Ectopic pregnancy is defined as implantation of a fertilized ovum in an area other than endometrial lining of uterus. The most common localization for ectopic pregnancy is the ampuller portion of the tuba uterina, but it can be to exist anywhere in the intraabdominal space.
Ovarian pregnancy is a rare form of ectopic pregnancy and represents 1 –3% of all the ectopic pregnancies. The incidence is 1 per 7000 to 1 per 60,000 deliveries
Pregnancy was determined at the right ovary after IUI. Laparoscopy performed and ectopic ovarian pregnancy was removed by protecting the ovary.

Abstract | Full Text PDF