Cilt: 3  Sayı: 1 - 2016
Özetleri Gizle | << Geri
ÖZGÜN ARAŞTIRMA
1.
Pediatric Fractures Secondary to Trampoline Injury: A Prospective Analysis of User Circumstances and Injury Severity with Respect to AAP Policy Statement
Christine Ho, James Phelps, Neil Evans, Pam Okada, Philip Wilson
Sayfalar 1 - 10
INTRODUCTION: The purpose of this study was to prospectively analyze injury patterns and severity with respect to AAP/CSMF safety guidelines, and to report parental safety-awareness and behavior.
METHODS: 299 consecutive patients were enrolled. Measures of severity included the Abbreviated Injury Scale (AIS), and need for sedated procedure/ surgery. Risk factors were defined by the AAP/CSMF recommendations.
RESULTS: Of the 299 patients, 99% (296/299) had severe/serious or moderate AIS scores. 49% (147/299) required a surgical intervention or sedated fracture manipulation. An adult was present during 72% (214/299) of injuries, and 55% (164/299) of injuries occurred with use of protective safety devices. 86% (255/299) of injuries occurred with multiple children on the trampoline. 42% (126/299) of injuries occurred in children less than 6 years of age, and a high risk maneuver was attempted in 23% (70/299). Children less than 6 years old did not sustain more severe injuries compared to older children (p=0.81). Paradoxically, having less children on the trampoline correlated to sustaining more severe injuries (p = 0.03). 83% (248/299) parents reported awareness of the dangers of trampolines prior to their child’s injury.
DISCUSSION AND CONCLUSION: This study reinforces the AAP/CMSF discouragement of home trampoline use, multiple jumpers, and younger children. Safety equipment, avoidance of high risk maneuvers, parental supervision, and parental awareness trampoline dangers did not decrease injury severity. There is no such thing as 'safe' trampolining, and severe injuries occur despite the best vigilance of parents.
Makale Özeti

2.
Ülkemizde 3. basamak bir çocuk yoğun bakım ünitesi’ndeki beyin ölümlerinin incelenmesi; İnsidans, etiyoloji ve organ bağışı
Exploring brain death at a tertiary pediatric intensive care unit in Turkey; Incidence, etiology and organ donation
Nilüfer Yalındağ Öztürk, Feyza İnceköy Girgin, Deniz Birtan, İsmail Cinel
Sayfalar 11 - 14
GİRİŞ ve AMAÇ: Ülkemizde Çocuk Yoğun Bakım Ünitelerinde (ÇYBÜ) travmatik beyin hasarı (TBH) sonrası beyin ölümü sıklığı bilinmemektedir. Amacımız ÇYBÜ’mizde beyin ölümü ve organ bağışı oranlarımızı saptamak, beyin ölümü gerçekleşen hastaların demografik, etiyolojik ve tanımlayıcı ek bilgilerini paylaşmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Mart 2012 ve Aralık 2014 tarihleri arasında 3. Basamak ÇYBÜ’nde saptanan tüm beyin ölümü vakaları beyin ölümü veritabanımızdan, bu tarihler arası yatırılan tüm hasta sayısı ve yatış etiyolojisi tıbbi (elektronik ve dosya) kayıtlardan elde edildi.
BULGULAR: ÇYBÜ’ne yatırılan 889 hastadan 63 tanesi travma nedeniyle yatmış olup 33 tanesinde ağır TBH mevcuttu. Beyin ölümü 10 çocukta tespit edilmişti. Kaba beyin ölümü oranı %1.1 olarak hesaplandı. Beyin ölümü tespit edilen hastaların %70 inde ağır TBH mevcuttu. Bu hastaların ortalama yaş ve ağırlıkları 7.2 (± 3.2) yıl ve 25.7 (± 9.6) kilogram idi. Ağır TBH olan hastalarda ölümün en sık nedenini beyin ölümünün gerçekleşmesi oluşturuyordu (%53). İki hasta organ vericisi oldu (%20).
TARTIŞMA ve SONUÇ: ÇYBÜ’mizde beyin ölümü olgularının çoğunu ağır TBH olanlar oluşturmaktadır. ÇYBÜ’nde beyin ölümü olgularının insidansı ve etiyolojilerinin bilinmesinin farkındalığı arttırarak beyin ölümü tanısını hızlandıracağını, organ bağış oranlarına katkı sağlayacağını düşünmekteyiz.
INTRODUCTION: Severe traumatic brain injury (TBI) is associated with brain death. The overall incidence of pediatric brain death and specifically in severe TBI is not known in Turkey. We aimed to investigate the rate of brain death determinations and organ donations in our tertiary pediatric intensive care unit (PICU), and to report the demographic and supplementary descriptive data regarding the brain death declarations.
METHODS: We retrospectively evaluated all children who were declared brain dead in our tertiary PICU between March 2012 and December 2014. Pertinent data was obtained from hospital medical records (electronic and chart) and brain death database of the unit.
RESULTS: Out of 889 patients admitted to the PICU, 63 were related to trauma in general and 33 had severe TBI. There were 10 brain death declarations, and only 3 were non trauma related critically ill children. The crude incidence of brain death was 1.1% in our patient population. 70% of brain death declarations were due to severe TBI. Mean (± SD) age and weight of the patients who were declared brain dead were 7.2 (± 3.2) years and 25.7 (± 9.6) kilograms. Out of 13 patients who died due to severe TBI, brain death was the most common mode of death (53%). Two patients became organ donors(20%).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Brain death is a common mode of death after severe TBI, more frequent than non-trauma cases admitted to our PICU. Awareness about the incidence and etiology may lead to timely diagnosis and declarations, and increased organ donation.
Makale Özeti

3.
Batı Karadeniz Bölgesinde yer alan hastanelerin acil servislerinin çocuk hastalara uygunluğunun değerlendirilmesi
Assessment of the suitability of the emergency services of the hospitals in the Western Black Sea Region for pediatric patients
Zühal Örnek, İbrahim Etem Pişkin, Mehmet Karacı, Nazmiye Yüksek, Cem Koray Fırat, Gonca Handan Üstündağ
Sayfalar 15 - 20
GİRİŞ ve AMAÇ: Acil servislerde, doğru ve zamanında yapılan tıbbi müdahale hayat kurtarmakta, en küçük gecikme ise geri dönüşü mümkün olmayan sonuçlara yol açabilmektedir. Bu çalışmada Batı Karadeniz bölgesinde yer alan hastane acil servislerinin çocuk hastalara uygunluğunun, personel sayılarının, bilgi, ilaç ve teknik donanım eksikliklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmanın yapıldığı tarihte yer alan 20 adet kamu ve özel hastane acil servislerinde çalışan sorumlu hekim, hemşire veya sağlık memurlarına anket formları yöneltildi. Ankete katılanlara, çalışan personel sayısı, acilde bakılan çocuk hasta sayısı, acil servis mimarisi, radyolojik açıdan imkanları, triyaj durumları, yapılabilen girişimler, alınan kurslar ve eğitimler, resüsitasyon ilaç ve ekipmanları ile ilgili toplam 37 soru yöneltildi
BULGULAR: Ankete katılan hastanelerin %80’ inde poliklinik şartlarında işlemleri yapılabilecek çocuk hastalar tüm acil başvurularının %50’ sinden fazlasını oluşturmaktaydı. 20 hastanenin sadece 5 tanesinde gece çocuk doktoru mevcuttu, geri kalan hastanelerde pratisyen hekimler görev yapmaktaydı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Ambulanslar taşıdıkları çocuk hasta eğer bir risk altında ise stabilizasyon için en yakın hastanedeki acil servisten yardım alabilmektedirler, bunun için acil servislerdeki tüm personele periyodik olarak çocuk acil eğitimi verilmelidir.
INTRODUCTION: On time and accurate medical interventions in emergency services save lives; as such, a minimal delay may cause irreversible results. The aim of this study was to define the appropriateness of the emergency services of the hospitals in the Western Black Sea region for pediatric patients and to identify the number of personnel, the level of knowledge, and insufficiency of medicine and technical equipment.

METHODS: Survey forms were distributed to the physicians and nurses/medical operators in charge, working in the emergency services of 20 public and private hospitals that were in operation at the time of the study. A total of 37 questions were directed to the participants, including the number of personnel working, the number of pediatric patients examined in the emergency service, architecture of the emergency service, radiological capability, triage conditions, interventions that can be performed, courses received, medicine, and equipment for resuscitation.
RESULTS: In 80% of the hospitals included in the survey, pediatric patients that could be treated in outpatient clinics constituted more than 50% of the emergency admissions. Overnight pediatrician coverage was present in only 5 out of 20 hospitals; general practitioners were on duty at the remaining hospitals.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Ambulance personnel can receive medical support from the closest hospital to stabilize the patient when there is a pediatric patient transport at risk. Therefore, all personnel in the emergency services should receive periodic pediatric emergency training.
Makale Özeti

4.
Çocuk yoğun bakım ünitesinde takip edilen zehirlenme olgularının geriye dönük değerlendirilmesi
Retrospective analysis of poisoning cases which followed in pediatric intensive care unit
Nazan Ülgen Tekerek, Adem Dursun, Başak Nur Akyıldız
Sayfalar 21 - 26
GİRİŞ ve AMAÇ: Zehirlenmeler çocuk yoğun bakım üniteleri ve hastane yatışlarında önlenebilir morbidite ve mortalitenin önemli bir kısmını oluşturmakla beraber yoğun bakım gerektiren zehirlenmeler hakkında bilgi sınırlıdır. Bu çalışmada Erciyes Üniversitesi tıp Fakültesi Çocuk Yoğun Bakım Ünitesi’nde tedavi edilen zehirlenme vakalarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 2009-2015 yılları arasında akut zehirlenme nedeniyle yoğun bakım ünitesine kabul edilen 186 hastanın kayıtları geriye dönük olarak incelendi.
BULGULAR: Vakaların yaş aralığı 14 ay-17 yaş arasında değişmekteydi ve kız/erkek oranı 1.6: 1’di. Zehirlenmelerin çoğunluğunun evde (%86.7) ve oral yolla (%91.4) gerçekleştiği belirlendi. Olguların %59.1’inin kaza ile, %28.5 intihar amaçlı, ve %12.4 teropatik hata sonucu zehirlendiği gözlendi. Vakaların yaklaşık üçte ikisi (%60.2) ilaç ilişkili iken %39.8’i ilaç dışı maddelerle gerçekleşti. İlaç ilişkili zehirlenmelerde santral sinir sistemi ilaçları (%27.6) en sık rastlanan ajan iken ilaç dışı etkenlerden en çok koroziv maddeler gözlendi. Bu çalışmada mortalite oranı %5.4 olarak bulundu. İlaç dışı maddelerle mortalite (%4.3) ilaç ilişkili mortaliteden (%1.1) daha yüksekti.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç olarak, potansiyel toksinler, bunların saklanma koşulları ve evde güvenliği sağlayacak genel önlemler konusunda toplumun farkındalığının arttırılması ile birlikte sağlık politikalarında ve endüstriyel aşamada ve düzenlemeler yapılması gerekmektedir.
INTRODUCTION: Although poisonings represent a significant number of preventable cause of morbidity and mortality admissions to the hospital and pediatric intensive care unit (PICU), however data about poisonings requiring PICU care level are limeted. The aim of this study was to evaulate the posining patients treated in the PICU of Erciyes University Faculty of Medicine.
METHODS: The records of 186 patients admitted to the PİCU with acute poisoning between 2009 and 2015 were evaluated retrospectively.
RESULTS: Poisoning cases aged between 14 months- 17 years and the ratio of female/male was 1.6: 1. Poisoning mostly occurred in the home (87.6 %), via the oral route (91.4 %). It was noted that 59.1% of poisoning cases were accidental, whereas 28.5% were suicidal and 12.4% were a result of a therapeutic error. Nearly two-thirds (60.2%) of cases were drug-related, while 39.8% were non-drug-related. Central nervous system drugs (27.6%) were the most comon agent in drug related poisoning however corrosive substances were the morst common in nondrug related poisoning. The overall mortality rate in this study was 5.4%. Mortality from non-drug poisoning (4.3%) was higher than from drug-related causes (1.1%).
DISCUSSION AND CONCLUSION: The results of this study emphasise the need for regulations in industrial and health policies related to the aim of increasing awareness regarding potential toxins, appropriate storage of potential toxins, and general precautions to promote safety in the home.
Makale Özeti

5.
Çocukluk Dönemi Kafa Travmalarında İkilem: Hafif Kafa Travmalı Hastalarda Bilgisayarlı Beyin Tomografisi gerekli mi, değil mi?
Dilemma in pediatric head trauma: Is Cranial Computed Tomography necessary or not in Minor Head Traumas?
Anıl Atmış, Orkun Tolunay, Tamer Çelik, Yurdal Gezercan, Çiğdem Dönmezer, Salim Reşitoğlu, Fahri Aydın, Ulaş Özdemir, Ali İhsan Ökten, Burak Olmaz, Enis Elmas, Ümit Çelik
Sayfalar 27 - 31
GİRİŞ ve AMAÇ: Kafa travmaları çocuk acil servislere başvurunun en sık nedenlerinden biridir ve mortalite ve morbiditenin önemli bir nedenidir.Kafa travmalı hastalarda bilgisayarlı beyin tomografisi (BBT) travmatik beyin hasarını belirlemede altın standart tanı yöntemidir. Ancak BBT’nin radyasyon riski ve çekilebilmesi için çocuklarda sedasyon gerekliliği nedeniyle yol açabileceği zararlar göz önünde bulundurulmalıdır. Bu çalışmadaki amacımız hafif kafa travmalı çocuklarda BBT’nin gerekliliğini tartışmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Ocak 2014 ile Aralık 2015 tarihleri arasında, Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Acil Servisine kafa travması nedeniyle başvuran 0-18 yaş arası çocuklar retrospektif olarak değerlendirildi. Hasta dosyalarından Glasgow koma skalası (GKS) skoru 14-15 olup BBT çekilmiş kafa travmalı hastalar çalışmamıza dahil edildi. Hastaların demografik bulguları, BBT sonuçları ve cerrahi gereksinimleri araştırıldı.
BULGULAR: Çalışmaya toplam 342 hasta dahil edildi. Hastaların 128’i kız (%37,4), 213’ü erkekti (%62,6). Hastaların yaşları ortalama 5,30±5,01 idi. Kazaların %60,8’i (208 hasta) ev içinde gerçekleşirken %39,2’si (134 hasta) ev dışında gerçekleşmişti. Kazaların %12,6’sı (43 hasta) trafik kazasıydı. Kafa travması oluşması hastaların %1,5’inde (5 hasta) araç içi trafik kazası, %11,1’inde (38 hasta) araç dışı trafik kazası, %60,8’inde (208 hasta) evde yüksekten düşme, %25,4’ünde (87 hasta) ev dışında yüksekten düşme ve %1,2’sinde (4 hasta) diğer (spor kazası, darp) sebeplerdi. Bilgisayarlı beyin tomografisinde patoloji olan hasta sayısı 9 idi (%2,6). Hastaların 2’sinde (%0,58) oksipital kemikte, 5’inde (%1,46) frontal kemikte, bir hastada da (%0,29) parietal kemikte fraktür ve bir hastada da epidural kanama saptanmıştı.Hastaların 4’ü (%1,16) servise yatırılarak izlenmiş, epidural kanaması olan bir hastaya (%0,29) cerrahi müdahale gerekmişti. Mortalite gerçekleşmemişti.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Literatüre bakıldığında BBT kullanımı ile ilgili doğru klinik karar verme kurallarının belirtildiği çalışmalar olması, BBT çekilen çocuk sayısının azaltılması için önemlidir. Bu çalışma ile hafif kafa travmalı çocuklarda gereksiz çekilen BBT sayısının, doğru endikasyon ile kar-zarar oranı göz önünde bulundurularak ve daha kapsamlı ve objektif kritelerler belirleyen çalışmalar ile azatılması gerekliliği ortaya konulmuştur.
INTRODUCTION: Head traumas are among the most frequent reasons of pediatric emergency service references and an important cause of mortality and morbidity. Computed tomography scans(CTS) of the head is the standart diagnosis method for defining traumatic brain damage.However, radiation risk of CTS and possible other risks it may bear for children, due to the requirement, of sedation should be taken into consideration. The aim of this study is to discuss the necessity of CTS in children with minor head trauma.
METHODS: Children, aged 0-18 years and who applied to Adana Numune Training and Research Hospital Pediatric Emergency Service with head trauma, were retrospectively evaluated between January 2014-December 2015. Computed tomography scanned patients with head trauma and the patients with Glasgow Coma Score 14-15 were included in our study. Demographic background as well as CTS results and surgical needs were researched.
RESULTS: In total, 342 patients were included in the study. Average age was 5,30±5,01. In patients where head trauma emerged the causes were as following: %12,6 traffic accidents; %86,2 falling from height; %1,2 other causes. The number of patients with pathology in the computed tomography scan was 9 (%2,6). Fractures were seen in 2 patients in the occipital bone;in 5 patients in the frontal bone and in one patient in the parietal bone. Epidural bleeding was observed in one patient. 4 of the patients were monitored by hospitalization. Surgery was needed for one patient (%0,29) with epidural bleeding. No mortality happened.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Literature provides studies suggesting convenient clinical decision making rules in CTS application.This is important to decrease the number of children on which CTS is used. This study revealed the fact that unnecessary CTS on children with minor head trauma can be reduced by right indication and taking into account cost-benefit ratio and with studies that lay down more comprehensive and objective criteria.
Makale Özeti

OLGU SUNUMU
6.
Ağır Seyirli Stafilokoksik Haşlanmış Deri Sendromlu bir olgu
Staphylococcal scalded skin syndrome: A case report
Serhat Emeksiz, Tanıl Kendirli, Oktay Perk, Ebru Azapağası, Fikret Asarcıklı, Tuba Erat, Ergin Çiftçi, Gülsan Yavuz
Sayfalar 32 - 35
Stafilokokal haşlanmış deri sendromu (SHDS), eksfoliatif toksin A ve B üreten S. Aureus tarafından oluşur, çoğunlukla yenidoğan ve çocuklarda görülür. Komplikasyonlar zamanında tedavi edilmediğinde ortaya çıkabilir. Çocuklarda mortalite oranı yaklaşık %4’tür. Bu yazıda aldığı kemoterapi tedavisinin yedinci gününde cildinde soyulma görülen fibrosarkom tanılı 42 günlük erkek bebek sunuldu. Nikolsy belirtisi müspet olan olguya, cilt biyopsisi yapılarak SHDS tanısı konuldu. Uygun sistemik antibiyotik tedavisi ve lokal cilt bakımı ile SHDS yaklaşık 21 günde tamamen iyileşti.
Staphylococcal scalded skin syndrome (SSSS) is formed by S. Aureus that producing exfoliative toxins A and B, and mostly seen neonates and children. Complications may occur unless it treated rightly on time. Mortality in children with SSSS is approximately 4%. This report presented a 42-day-old infant who developed exfoliation and peeling on the skin at the seventh day of chemotherapy that given for fibrosarcoma. The Nikolsy sign was positive so we performed skin biopsy to confirm the diagnosis of SSSS. Appropriate systemic antibiotic theraphy and local dermatologic care strategy skin lesions showed complete recovery in approximately 21 days.
Makale Özeti

7.
Sünnet sırasında uygulanan prilokain anestezisi ile ilişkili methemoglobinemi
Methemoglobinemia associated with prilocaine anesthesia administered during circumcision
Murat Çağlar Erol, Nuri Alaçakır, Oğuz Dursun
Sayfalar 36 - 38
Çeşitli eksojen ve endojen nedenlere bağlı olarak hemoglobin yapısında bulunan +2 değerlikli demirin +3 değerlikli hale gelmesi ile methemoglobinemi (MetHb) meydana gelir. MetHb oksijen dissosiasyon eğrisinde sola kaymaya neden olur ve dokulara oksijen bırakılamaz. Çocuk Yoğun Bakım Ünitesine lokal anestezik ile yapılan sünnet sonrası gelişen hipoksemi nedeni ile sevk edilen ve methemoglobinemi tanısı alan iki olgu sunulmuştur. Her iki hastada da intravenöz metilen mavisi tedavisi sonrası sekelsiz klinik düzelme gözlenmiştir. Prilokain yenidoğanlarda ve küçük çocuklarda edinsel methemoglobineminin görece sık sebeplerinden biridir. Günümüzde yaygın olarak ulaşılabilen non-invazif yöntemlerle hastanın methemoglobin düzeyinin belli bir süre izlenmesi bu tür olası ciddi sorunları önleyebilir.
Methemoglobinemia (MetHb) occurs when the ferric iron with the valence of +2 contained in hemoglobin becomes +3 ferric iron due to various exogenous and endogenous reasons. MetHb shifts the oxygen dissociation curve to the left, and consequently, oxygen cannot be released to the tissues. In this paper we present two cases who were referred to the Pediatric Intensive Care Unit due to hypoxemia after their circumcisions with local anesthesia, and who were eventually diagnosed with methemoglobinemia. There was clinical recovery without sequelae following intravenous methylene blue treatment in both patients. Prilocaine is one of the relatively frequent causes of acquired methemoglobinemia in infants and young children. Monitoring methemoglobin levels of the patients for a certain period of time using the non-invasive methods widely accessible today may prevent severe problems of this kind.
Makale Özeti

8.
Tanısı Ailesi Tarafından Reddedilen Bir Olgu: Karbonmonoksit Zehirlenmesi
A case in which the diagnosis was rejected by the Family: Carbon Monoxide Poisoning
Özlem Tolu Kendir, Hayri Levent Yılmaz, Sinem Sarı Gökay, Ahmet Kağan Özkaya, Tuğçe Çelik
Sayfalar 39 - 41
Karbonmonoksit (CO) renksiz, kokusuz, tatsız ve irritan olmayan bir gaz olması nedeniyle zehirlenildiğinin fark edilmesi oldukça zordur. İstatistikler, ülkemizde CO zehirlenmesi ve buna bağlı ölümlerin en çok ısınma amaçlı kullanılan sobalardan kaynaklandığını göstermektedir. Bulantı, baş ağrısı ve sersemlik hissinden, komaya kadar değişen klinik görünümü olabilir. Bu çalışmada, iki kez aynı tabloda acil servisimize başvuran, CO zehirlenmesi düşünülen, temas öyküsü olmayan, tüm aile fertlerinin de farkında olmadan etkilendiği bir olgu sunulmuştur.
It is very difficult to recognize carbon monoxide (CO) poisoning since CO is a colorless, odorless, tasteless, and non-irritating gas. Statistical data indicates that CO poisoning and related deaths in Turkey mostly result from the coal stoves used for heating. There are a wide variety of clinical features, ranging from nausea, headache and dizziness to coma. In this study, we present a case who attended the accident and emergency department twice with the same clinical signs. The case was considered to be CO poisoning, had no anamnesis of exposure, and all family members were affected without being aware of it.
Makale Özeti

9.
Jüvenil idiyopatik artrite ikincil gelişen makrofaj aktivasyon sendromu
Macrophage activation syndrome secondary to juvenile idiopathic arthritis
Samet Özer, Ayşe Hendekçi, Nafia Özlem Kazancı, Ergün Sönmezgöz, Resul Yılmaz
Sayfalar 42 - 45
Hemofagositik sendrom (HS) hayatı tehdit eden müdahalede gecikildiğinde ölümcül olabilen sistemik bir hastalıktır. HS birincil olarak ya da ikincil nedenlerle ortaya çıkabilir. Jüvenil idiyopatik artrit (JİA) ile takip edilen 16 yaşındaki kız hastamız çocuk sağlığı ve hastalıkları polikliniğine eklem ağrılarında artma, eklemlerde şişme, eklemlerini hareket ettirmede güçlük, halsizlik, iştahsızlık ve 3 gündür devam eden ateş yüksekliği şikayeti ile başvurdu. Ateşin 5. gününde yaygın cilt döküntüsü olan hastanın tetkiklerinde Wbc: 5800/mm3, Plt: 146000/mm3, CRP: 129 mg/L, ESH: 17 mm/h, ferritin: >2000 ng/mL, LDH: 403 U/L, trigliserid: 127 mg/dl ve fibrinojen: 289 mg/dl saptandı. İzlemde ateşin 7 günden uzun sürmesi, bisitopeni, ferritin ve trigliserid değerlerinde artış, kemik iliği aspirasyon incelemesinde hemofagositoz olması, karaciğer ve dalak boyutlarında artış olması üzerine JİA’ya ikincil makrofaj aktivasyon sendromu tanısı kondu. Yüksek doz steroid ve siklosporin tedavisine ragmen ateşi devam eden, bisitopenisi derinleşen ve splenomegalisi artan, ferritin değeri 2000 ng/mL’in üzerinde ve LDH: 1372 U/L olan hastaya plazma değişimi yapıldı. JİA ikincil hemofagositik sendromunun en önemli nedenlerindendir. Bundan dolayı makrofaj aktivasyon sendromunun önemli nedenlerinden biri olan JİA’da ateşin uzun sürdüğü durumlarda klinisyenlerin makrofaj aktivasyon sendromu (MAS) gelişebileceği konusunda dikkatli olmalıdır. Hayatı tehdit eden bu hastalığın tedavisinin hemen başlatılması gerekmektedir.
Haemophagocytic syndrome (HS) is a life-threatening systemic disease that can be fatal if the treatment is delayed. HS can occur either primarily or secondary to other systemic diseases. A 16-year old female patient who had been followed with a diagnosis of juvenile idiopathic arthritis (JIA) was admitted to our hospital with joint pain, joint swelling, and difficulty in moving the joints, malaise, anorexia, and fever that continued for 3 days. Skin eruptions appeared on day 5 of the fever. Her laboratory findings were as follows: white blood cells, 5800 /mm3; platelets, 146,000 /mm3; C-reactive peptide, 129 mg/L, erythrocyte sedimentation rate, 17 mm/h; ferritin>2000ng/mL; lactate dehydrogenase, 403 U/L; triglycerides, 127 mg/dL; and fibrinogen, 289 mg/dL. Her follow up revealed that fever had continued over 7 days, the patient had bicytopenia, elevated laboratory findings, particularly ferritin of >2000 ng/mL, triglycerides, and she had hemophagocytosis in the bone marrow, increased liver and spleen size and she was diagnosed with macrophage activation syndrome secondary to JIA. Although high dose steroid and cyclosporin treatments were given, plasma exchange was also performed because of continued fever, bicytopenia, hepatosplenomegaly, increased ferritin and LDH levels of >2000 ng/mL and 1372 U/L, respectively. JIA is a major cause of secondary haemophagocytic syndrome. This suggests that clinicians should be aware of the potential development of macrophage activation syndrome if fever persists in children with JIA. Treatment of this life-threating disease must be started immediately.
Makale Özeti

10.
Akut İnfantil Hemorajik Ödem: Bir Olgu Sunumu
Acute Hemorrhagic Edema of Infancy: A Case Report
Mehmet Acikgoz, Ahmet Güzel
Sayfalar 46 - 48
Akut İnfantil Hemorajik Ödem ateş, ödem ve purpurik deri döküntüleri ile karakterize derinin lökositoklastik vaskülitidir. Etiyolojisinde infeksiyonlar, immunizasyon ya da ilaçlar sorumlu olabilmektedir. Hastalığın başlangıcı oldukça gürültülü bir seyir izlemesine karşın, klinik gidiş benign karakterde olup kısa sürede tamamen iyileşmektedir. Burada akut infantil hemorajik ödemli 13 aylık bir erkek çocuğu sunulmuştur. Klinik izlem ve tedavi açısından farklı yaklaşımlar gerektiren özellikle Henoch-Schönlen purpurası, meningokoksemi, purpura fulminans gibi hastalıklarla ayırıcı tanıda akut infantil hemorajik ödemin de düşünülmesi gerektiğini vurgulamak istedik.
Acute Infantile Hemorrhagic Edema is a leukocytoclastic vasculitis of skin characterized by fever, edema and purpuric rashes. Infections, immunization and drugs can be responsible in the etiology of the disease. Although it presents with severe symptoms, clinical course is benign and the disease resolves in a short time. Herein, a 13-month-old male infant with acute hemorrhagic edema of infancy was presented. We emphasize that acute infantile hemorrhagic edema should be kept in mind in the differential diagnosis of Henoch-Schonlein purpura, meningococcemia, and purpura fulminans.
Makale Özeti

EDITÖRE MEKTUP
11.
Salbutamol Tedavisine Sekonder Gelişen Bir Supraventriküler Taşikardi Olgusu
A case report with supraventricular tachycardia secondary to salbutamol treatment
Okşan Derinöz
Sayfa 49
Makale Özeti

12.
Editöre Mektup: Salbutamol Tedavisine Sekonder Gelişen Bir Supraventriküler Taşikardi Olgusu
Letter to Editor: A case report with supraventricular tachycardia secondary to salbutamol treatment
Suat Biçer, Tuba Giray
Sayfalar 50 - 51
Makale Özeti