Cilt: 12  Sayı: 3 - 2006
Özetleri Gizle | << Geri
1.
Kapak-İçindekiler
Cover-Contents
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi
Sayfalar I - III
DOWNLOAD

2.
AA5052 ALAŞIMININ İŞLENMESİNDE İŞLEME PARAMETRELERİNİN KESME KUVVETİ VE YÜZEY PÜRÜZLÜLÜĞÜNE ETKİSİNİN DENEYSEL OLARAK İNCELENMESİ
EXPERIMENTAL INVESTIGATION OF THE EFFECT OF MACHINIG PARAMETERS OVER CUTTING FORCE AND SURFACE ROUGHNESS IN THE MACHINABILITY OF AA5052 ALLOY
Hasan GÖKKAYA
Sayfalar 295 - 301
Bu çalışmada, AA5052 serisi alüminyum alaşımının, kaplamasız sementit karbür takımla işlenmesinde farklı kesme ve ilerleme hızlarının, talaş kaldırma kuvvetlerinden esas kesme kuvveti ve ortalama yüzey pürüzlülüğü üzerindeki etkileri incelenmiştir. Deneylerde sabit kesme derinliği (1.5 mm), dört farklı kesme hızı (200, 300, 400, 500 m/min) ve beş faklı ilerleme hızı (0.10, 0.15, 0.20, 0.25, 0.30 mm/rev) kullanılmıştır. Yapılan deneylerde kesme ve ilerleme hızına bağlı olarak ortalama en düşük esas kesme kuvveti 500 m/min kesme hızı ve 0.10 mm/rev ilerleme hızında 113 N, en yüksek kesme kuvveti ise 200 m/min kesme hızı ve 0.30 mm/rev ilerleme hızında 332 N elde edilmiştir. En düşük ortalama yüzey pürüzlülüğü 200 m/min kesme hızı ve 0.10 mm/rev ilerleme hızında 0.95 µm, en yüksek ortalama yüzey pürüzlülüğü ise 300 m/min kesme hızı ve 0.30 mm/rev ilerleme hızında 6.65 µm elde edilmiştir.
In this study, the effects of different cutting and feed rates over average surface roughness and main cutting force during the machinability of AA5052 aluminum alloy with uncoated cemented carbide insert were evaluated. In the experiments, stable depth of cut (1.5 mm), four different cutting speeds (200, 300, 400, 500 m/min) and five different feed rates (0.10, 0.15, 0.20, 0.25, 0.30 mm/rev) were used. Based on cutting and feed rates, the lowest main cutting force was obtained as 113 in 500 m/min cutting speed and 0.10 mm/rev feed rate and the highest cutting force was obtained as 332 N in 200 m/min cutting speed and 0.30 mm/rev feed rate. The lowest average surface roughness was obtained as 0.95 µm in 200 m/min cutting speed and 0.10 mm/rev feed rate and the highest average surface roughness was obtained as 6.65 µm in 300 m/min cutting speed and 0.30 mm/rev feed rate.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

3.
AKIŞKAN KARGO TAŞIYAN ARACIN FREN DİNAMİĞİNİN İNCELENMESİ
AN INVESTIGATION OF THE BREAKING DYNAMICS OF A VEHICLE WHICH CARRIES LIQUID CARGO
Murat REİS, Yaşar Pala
Sayfalar 303 - 312
Bu çalışmada, harici yakıt tanklarındaki sıvı davranışının aracın fren dinamiği üzerine etkisi incelenmektedir. Çalkantı olarak adlandırılan akışkanın bulunduğu hacim içerisindeki serbest hareketi, özellikle yüksek ivmelerin ve büyük kütlelerin söz konusu olduğu uygulamalarda, araç üzerinde ciddi dinamik yükler oluşturmaktadır. Bu dinamik yükler aracın dinamik davranışını etkilemektedir. Aracın dinamik davranışındaki tepki ise akışkanın hareketini etkilemektedir. Bu çalışmada akışkan kargo taşıyan aracın fren performansı bu etkileşim dahilinde ve sabit sürtünme katsayılı yol kabulü altında farklı doluluk oranları için Msc.Dytran programı yardımı ile yapılan simülasyonlarla ve basit sarkaç yöntemi kullanılarak incelenmiştir. Farklı doluluk oranlarında akışkan hareketinin araç dinamiğine etkisi karşılaştırılmıştır. Ayrıca sarkaç yönteminin kullanılabilirliği tartışılmıştır. Karşılaştırma sonucu % 50 doluluk oranın altında akışkan davranışının araç dinamiğine etkisinin yüksek doluluk oranına göre daha fazla olduğu, sarkaç yönteminin ise araç ivmesinin a ? (1/ 2)g değerindeki ivme değerleri ve % 50’nin altındaki doluluk oranlarında kullanışlı olduğu tespit edilmiştir.
In this study, the effects of fluid motion in external fuel tanks on the dynamics of breaking system are investigated. The unconstrained motion of fluid also called sloshing causes high dynamic loads especially in highly accelerated motion of massive bodies. These dynamic loads affect the dynamic behavior of truck, and, inversely, the reaction of truck affects the fluid motion. The interaction between fluid and truck affects the whole system’s dynamics. In this study, the breaking performance of truck carrying fluid cargo at various ratios of plenitude is investigated using simulation techniques via Msc.Dytran and the swinging pendulum method. The kinetic coefficient of friction is assumed to be constant during the motion. The effect of fluid motion on the system’s dynamic has been compared for various plenitude ratios, and the efficiency of pendulum method is compared. The feasibility of pendulum method is also discussed. As a result of comparison of numerical simulations, it has been concluded that the effect of fluid motion on the truck’s breakage performance in the case of % 50 plentitude ratio is higher than that of the ratios of plenitude greater than % 50. On the other hand, it has been observed that the pendulum method is useful for the plenitude ratios less than % 50 and for accelerations of a ? (1/ 2)g .
Makale Özeti | Tam Metin PDF

4.
Al-SiCp MMK’LERDE PARTİKÜL TAKVİYE ORANININ MEKANİK ÖZELLİKLERE VE İŞLENEBİLİRLİĞİNE ETKİSİNİN ARAŞTIRILMASI
INVESTIGATION OF REINFORCEMENT RATE AFFECTING MECHANICAL PROPERTIES AND MACHINABILITY IN Al-SiCp MMCs
Erol KILIÇKAP, Tamer ÖZBEN, Orhan Çakır
Sayfalar 313 - 320
Bu çalışmada, Al Si7 Mg2 metal matriks kompozit malzeme içerisine farklı oranlarda takviye edilen SiCp’in mekanik özelliklere ve talaşlı işlenebilirliğine olan etkisi araştırılmıştır. % 5, 10 ve 15 SiCp takviyeli kompozit malzemenin mekanik özellikleri, takviye oranının artması ile iyileştiği görülmüştür. Farklı kesme hızları (50, 100 ve 150 m/dak) ve ilerleme (0.1, 0.2 ve 0.3 mm/dev) değerlerinde kesici takım aşınması ve yüzey pürüzlülüğü takviye oranına bağlı olarak araştırılmıştır. Sabit kesme hızı ve ilerleme değerlerinde takviye oranının artması ile kesici takım aşınmasının ve yüzey pürüzlülüğünün arttığı görülmüştür. En büyük takım aşınması % 15 SiCp takviyeli metal matriks kompozit malzemenin 150 m/dak kesme hızında işlenmesinde ve en fazla yüzey pürüzlülüğü ise % 15 SiCp takviyeli metal matriks kompozit malzemenin 50 m/dak kesme hızı ve 0.3 mm/dev ilerleme değerinde olduğu tespit edilmiştir.
In this study, the effects of various rate of reinforcement materials (SiCp) addition to Al Si7 Mg2 metal matrix composite on mechanical properties and machinability were investigated. It was noticed that the mechanical properties increased with increasing added reinforcement materials rate in 5, 10 and 15 % SiCp reinforced metal matrix composite. The investigation of tool wear and surface roughness was carried out by using different cutting speeds (50, 100 and 150 m/min) and feed rate (0.1, 0.2 and 0.3 mm/rev) at constant depth of cut (1.5 mm) and reinforcement rates. It was observed that, tool wear and surface roughness increased when reinforcement material rate raised at using the same cutting speed and feed values. The tool life was a maximum when 15 % SiCp reinforced metal matrix composite was machined at 150 m/min of cutting speed. The highest surface roughness was also noticed at 15 % SiCp reinforced metal matrix composite machined at 50 m/min of cutting speed and 0.3 mm/rev of feed.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

5.
COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMİ YARDIMI İLE ISPARTA İLİ KENTİÇİ TRAFİK KAZA ANALİZİ
URBAN TRAFFIC ACCIDENT ANALYSIS BY USING GEOGRAPHIC INFORMATION SYSTEM
Meltem SAPLIOĞLU, Mustafa KARAŞAHİN
Sayfalar 321 - 332
Son yıllarda, ülkemizde ulusal bir problem haline gelen trafik kazaları, doğal afetlerden daha fazla sosyal ve ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Bu problemi çözebilmek, kayıpları azaltabilmek için yol güvenlik projeleri gerçekleştirilmektedir. Ancak bu projelere ayrılan bütçenin sınırlı olması nedeniyle, bazı pratik ve ekonomik çözüm yöntemlerinin bulunması gerekli olmuştur. Bu yöntemlerin en önemlisi; trafik kazalarında, tehlikeli kesimler olarak adlandırılan Kaza Kara Noktalarının tespiti ve iyileştirilmesidir. Yeni teknolojiler, trafik mühendisliğinde ve mühendislik hizmetlerinde hızlı iyileşmelere neden olan gelişme döngüsünü sürekli çevirmektedir. Bu gelişen hizmetlerin daha etkin rol üstlenebilecek ileri görüşlü mühendislik çalışmaları adına önemli bir potansiyel oluşturacağı açıktır. Çalışmada örnek olarak Isparta ilindeki trafik kazalarının yoğun olduğu bölgeler ve kaza kara noktaları Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) kullanılarak tespit edilmiştir. Arcinfo 7.21 programı kullanılarak digitizer ile sayısallaştırılan Isparta ili imar haritası üzerinde, tespit edilen kara noktalar ve kaza meyilli bölgeler gösterilmiştir. Isparta İli Trafik Bölge Müdürlüğü’nden alınan, 1998-2002 yılları arasında meydana gelen trafik kazalarının tespit tutanakları ile veri tabanı oluşturulmuştur. Trafik kazası çarpışma diyagramları ile coğrafi kodlama referans sistemleri kullanılarak topoloji kurulmuştur. CBS’nin kaza analizinde niçin kullanıldığı, çalışmada kullanılan veri tabanının oluşturulması ve kullanılan yöntem gösterilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre tablolar oluşturulmuş ve yorumlanmıştır.
In recent years, traffic accidents that cause more social and economic losses than that of natural disasters,have become a national problem in Turkey. To solve this problem and to reduce the casualties, road safety programs are tried to be developed. It is necessary to develop the most effective measures with low investment cost due to limited budgets allocated to such road safety programs. The most important program is to determine dangerous locations of traffic accidents and to improve these sections from the road safety view point. New Technologies are driving a cycle of continuous improvement that causes rapid changes in the traffic engineering and any engineering services within it. It is obvious that this developed services will be the potential for forward-thinking engineering studies to take a more influence role. In this study, Geographic Information System (GIS) was used to identify the hazardous locations of traffic accidents in Isparta. Isparta city map was digitized by using Arcinfo 7.21. Traffic accident reports occurred between 1998-2002 were obtained from Directory of Isparta Traffic Region and had been used to form the database. Topology was set up by using Crash Diagrams and Geographic Position Reference Systems. Tables are formed according to the obtained results and interpreted.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

6.
ÇELİK LİFLİ HAFİF BETONUN DENEYSEL ARAŞTIRILMASI
EXPERIMENTAL INVESTIGATION OF LIGHTWEIGHT CONCRETE WITH STEELFIBER
Fatih ALTUN
Sayfalar 333 - 339
Bu çalışmada, 400 dozajlı hafif betona Dramix RC-80/60-BN tipi çelik lifler 10, 20, 30, 40, 50 ve 60 kg/m3 dozajlarında katılmıştır. Numuneler 28 gün sonunda kırılarak birim hacim ağırlıkları, 28 günlük basınç dayanımları, elastisite modülleri ve tokluk değerleri deneysel olarak bulunmuştur. Çalışma sonucunda; çelik lif katkısının sabit çimento dozajlı hafif betonun basınç dayanımı ile elastisite modüllerini değiştirmezken, tokluk değerini artırdığı sonucuna ulaşılmıştır.
In this study, Dramix RC-80/60-BN steel fiber was added into lightweight concrete of 400 cement dosage in the amounts of 10, 20, 30, 40, 50 and 60. The specimens were tested 28 days later to find the measured apparent specific gravity, concrete strength, modulus of elasticity and toughness value experimentally. Our study concluded that the addition of steel fiber has not changed the concrete strength and modulus of elasticity while it has increased the toughness of lightweight concrete of fixed cement dosage.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

7.
ÇERÇEVE TİPİ BETONARME YAPILARDA DÖŞEME SÜREKSİZLİKLERİNİN KESİT TESİRLERİNE ETKİSİ
THE INFLUENCES OF THE SLAB DISCONTINUITIES ON THE INTERNAL FORCES, AT FRAME TYPE REINFORCED CONCRETE STRUCTURES
Mehmet TERZİ, Hasan ELÇİ
Sayfalar 341 - 349
Yapı taşıyıcı sistemlerinin tasarımında, deprem kuvvetlerinin güvenli bir şekilde karşılanması temel unsurlardan biridir. Yapının simetri özelliği taşıması ve düzenli taşıyıcı sisteme sahip olması, depreme dayanıklı yapı tasarımı yaklaşımında en önemli ilkeyi oluşturur. Düzenli yapılar gerek uygulamada gerekse analiz ve boyutlamada daha pratik ve ekonomik olmalarının yanı sıra, hesap davranışı ile gerçek yapı davranışının biri birine yakın olmaları ile, iyi bir tasarım için tercih edilen ilk çözüm seçeneğidirler. Deprem davranışı açısından yapıların yatayda ve düşeyde süreksizlik göstermeleri, ani rijitlik değişimi ile kütle farklılıkları içermeleri kaçınılması gereken olumsuz hallerdir. Bu özellikleri taşıyan yapılar, taşıyıcı sistem bakımından düzensiz yapılar olarak kabul edilirler. Bu tür yapılar pratikte, düzenli yapılara nazaran daha hatalı uygulamaya sebep olabilecekleri gibi, boyutlamada da bazı kesit tesirlerinin büyümesi ile ekonomik olmaktan uzaklaşırlar. Düzenli yapıların deprem analizlerinde kullanılan doğrusal hesap yöntemlerinin, düzensiz yapılarda ne kadar sağlıklı sonuçlar vereceği tartışılır. Yapı sisteminin analizi, Deprem Yönetmeliği esaslarına göre düzenli çerçeveli bir yapıdaki döşeme boşluk oranlarının değişimine göre; Eşdeğer Deprem Yükü ve Modların Birleştirilmesi Yöntemine göre SAP2000 Yapı Analizi Paket Programı ile yapılmıştır. Yapıda, döşemelerinin rijit diyafram olarak çalıştığının kabul edildiği ve edilmediği durumlar da göz önüne alınarak elde edilen kesit tesirleri karşılaştırılmıştır.
To resist earthquake forces in a confidential manner is one of the fundamental requirements of the structural system design of buildings. The main principles of Earthquake-resistant design of buildings have the symetric plan and regular configuration of the structural system. Regular buildings are easier in application, for designing, dimensioning of structural elements and much more economic for consruction cost. Also, the results of the structural system analysis of regular buildings represent the behaviour of the real structure. For these reasons, regular buildings are prefered for the best building design and analysis. Vertical and horizontal discontinuities in building structures, instant stiffness changes and variation of mass distribution are negative states, display good seismic behaviour. The buildings having irregularities in plan and in elevation are accepted as non-regular buildings. In practise, non-regular buildings are not economic in construction cast, lead to stress concentrations hazardous to the structure and causing erroneous application. If the basic methods of structural analysis for regular buildings are applied to non-regular buildings the effects of irregularities must be considered. Analysis of the regular frame type structural systems according to The Turkish earthquake code is performed on a lineer elastic model assuming different cavity ratios of the floor slab by using SAP2000 Structural Analysis Programme applying simplified modal response spectrum analysis methods. Numerical results of the internal forces of the elements of the structural system are obtained and compared for two different casses in one case the floor diaphragms are sufficiently rigid in their plane, in the other case unsuffiently rigid in their plane.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

8.
KONTROLÖR ALAN AĞI ESASLI BİR ATM ALAN TAŞITININ TASARLANMASI
DESIGNING A CAN BASED ATM FIELDBUS
Mahmut TENRUH, İlhan TARIMER
Sayfalar 351 - 358
Kontrolör Alan Ağı (KAA) taşıtı başlangıçta otomotiv uygulamaları için önerilmiş fakat düşük maliyeti yüksek hızı ve güvenilirliği sayesinde endüstriyel dağılımlı gerçek zamanlı kontrol uygulamalarında da bir standart haline gelmiştir. ATM veri, ses ve görüntü gibi tüm haberleşme türlerini bir network yapısı içerisinde birleştirmeyi hedefleyen hızlı bir ağ teknolojisidir. Ethernet ve Token Ring gibi mevcut ağ türlerinin ATM ile bağlanması için çeşitli çalışmalar sürdürülmüştür. Kontrol Taşıtı haberleşmesinin de bu çerçevede ele alınması önem taşımaktadır. Bu çalışma ATM teknolojisinin Kontrol Taşıtı haberleşmesi ile birlikte kullanılmasını amaçlamaktadır. Bu kapsamda KAA esaslı ATM Taşıt yapısı sunulmaktadır. Bu yapı aynı zamanda Kontrol Taşıt ağlarının ATM ağları ile doğrudan bağlanabilmesi için de bir imkan sunmaktadır. Önerilen modelin geçerliliğini görmek amacıyla simülasyon çalışmaları yürütülmüş ve sonuçlar sistemin ek avantajlarla uygulanabilir olduğunu göstermiştir.
The Controller Area Network (CAN) bus was initially introduced for automotive applications, but due to its low cost, high speed and high reliability, it has also become a standard in industrial distributed real-time control applications. Asynchronous Transfer Mode (ATM) is a high speed network technology that aims to combine all types of communication, that is, data, voice, and image in a single network structure. Various studies have been carried to incorporate existing network types such as Ethernet and Token Ring with ATM. It is also important to cover the FieldBus communication in this concept. This study aims to incorporate ATM technology with the FieldBus communication. In this concept, CAN based ATM bus structure is introduced. This structure also introduces an opportunity to connect FieldBus networks with ATM seamlessly. Simulation studies have been carried out to validate the introduced model and the results showed that it is feasible to implement the system.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

9.
ENERJİ ANALİZÖRLERİ İÇİN GELİŞTİRİLEN DELPHI TABANLI BİR ENERJİ İZLEME YAZILIMI
A DEPLHI BASED POWER MONITORING SOFTWARE DEVELOPED FOR ENERGY ANALYZERS
A. Serdar YILMAZ, Murat GÖRMEMİŞ
Sayfalar 359 - 368
Bu makalede, enerji analizörleri için geliştirilen Deplhi tabanlı bir arayüz yazılımı sunulmaktadır. Güç analizöründen elde edilen elektriksel büyüklüklerin gerçek zamanlı olarak bilgisayara aktarılması bu yazılım yardımıyla gerçekleştirilmiştir. Ayrıca geliştirilen yazılım ile analizörden alınan akım, gerilim, güç, harmonik distorsiyonu vb büyüklüklerin gerçek zamanda kaydedilmesi ve kaydedilmiş verilerin karşılaştırmalı olarak grafik halinde gösterilmesi mümkündür. Sunulan yazılım Merlin Gerin Powerlogic PM 800 güç analizörü için geliştirilmiştir ve ayrıca Modbus protokolünü kullanan farklı marka ve modeller içinde kullanılabilmektedir. Önerine yazılım maksimum 256 cihaz arasında haberleşme ve izlemeye imkan tanımaktadır. Veri tabanına kaydedilen veriler, kullanıcı tarafından istenen zaman aralığında tablo ve grafiksel olarak görüntülenmesi yapılabilmektedir. Çalışmada hızlı ve esnekliğinden dolayı Borland Delpi V.7.0 yazılımı tercih edilmiştir. Geliştirilen yazılım enerji dağıtımı otomasyonunda, enerji akışı ve enerji kalitesi takibinde kolaylıkla kullanılabilir olup, kullanımı kolay ve pratiktir.
In this paper, a Delphi based interface software developed for energy analyzers is presented. Transferring the electrical parameters which is read from the energy analyzer to the computer in real-time has been achieved by using the developed software. It is also possible to record the parameters such as current, voltage, power, harmonic distortion and etc in real-time and to illustrate these recorded parameters in comparison with each other and graphically. Presented software is developed for Merlin Gerin Powerlogic PM 800 power analyzers and also it is usable for different trademarks and models which use Modbus protocol. Proposed software permits intercommunication and observation between maximum 256 devices. Recorded data can be monitorized in table and graphic form for requested time and date intervals by the users. In the study, Borland Delphi v.7.0 is preferred due to flexible and fast. Developed software can be easily used for energy distribution automation and monitoring of the power flow and power quality and also it is a user friendly interface.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

10.
GIDA ENDÜSTRİSİNDE YÜKSEK HİDROSTATİK BASINÇ UYGULAMALARI
APPLICATIONS OF HIGH HYDROSTATIC PRESSURE IN THE FOOD INDUSTRY
Yahya TÜLEK, Gökçe FİLİZAY
Sayfalar 369 - 377
Isıl işlem teknikleri, gıda maddelerinin mikrobiyolojik ve biyokimyasal değişimlerden korunması ve raf ömrünün uzatılması amacıyla günümüzde yaygın olarak kullanılmaktadır. Isıl işlem teknikleri, mikroorganizmaların hem vejetatif hem de spor formlarının tamamını yok edebildiği için, uygulandıkları gıdanın mikrobiyolojik olarak güvenilir bir gıda olmasını sağlamaktadır. Bununla birlikte, ısıl işlem uygulamalarının, kullanılan sıcaklık seviyesine bağlı olarak, gıda maddesinin beslenme değerinde ve duyusal kalite özelliklerinde azalmaya ve toksik bileşenlerin oluşmasına neden olduğu bilinmektedir. Beslenme değerinde ve duyusal özelliklerinde en az kayıpla üretilen, daha taze gıda ürünlerine artan müşteri talebinin karşılanması ve kabul edilebilir bir raf ömrü elde edilebilmesi için yapılan çalışmalar, son on yıllık dönemde, özellikle ısıl işlem içermeyen (non-thermal) inaktivasyon teknikleri üzerine yoğunlaşmıştır. Bu makalede, ısıl işlem içermeyen tekniklerden birisi olan yüksek hidrostatik basınç tekniğinin gıdalar için uygulamaları ve etkileri ayrıntılı olarak irdelenmiştir.
Nowadays, thermal processes are used in order to preserve food from microbiologic and enzymatic changes and extend the shelf life. Thermal treatments are particularly safe, assures a total inactivation of vegetative microorganism cells and spore. On the other hand it present some disadvantages related to the high temperature employed, such as denaturation of proteins, vitamins, productions of toxic compound, undesirable organoleptic features. The last decade, non-thermal inactivation techniques have been a major research issue, driven by an increased consumer demand for nutritious, fresh like food products with a high organoleptical quality and an acceptable shelf life. Present article represents studies on application aspects and effects of high hydrostatic pressure in foods.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

11.
ISIL İŞLEMLE SERTLİĞİ 53 HRC’YE ÇIKARILMIŞ AISI 1050 ÇELİĞİNİN KAPLAMALI KARBÜR TAKIMLA İŞLENMESİNDE TAKIM AŞINMASININ DEĞERLENDİRİLMESİ
THE EVALUATION OF TOOL WEAR IN THE MACHINING AISI 1050 STEEL HARDENED UP TO 53 HRC WITH COATED CARBIDE TOOL
Ali Rıza MOTORCU
Sayfalar 379 - 388
Bu çalışmada, ısıl işlemle sertliği 53 HRC’ ye çıkarılmış AISI 1050 çeliği, TP100-Ti (C, N)/Al2O3/TiN içerikli ve TP1000-Ti (C, N)/Al2O3/Ti (C, N)/TiN içerikli kaplamalı karbür takımlarla işlenmiştir. Talaş kaldırma deneyleri sabit talaş derinliği ve ilerleme miktarında kuru kesme şartları altında yapılmıştır. Yan kenar aşınma yüzeyleri optik mikroskop altında incelenmiştir. Farklı kesme hızlarında oluşmuş yan kenar aşınması verilerinden takım ömrü eğrileri ve Taylor Takım Ömrü Denklemi sabitleri (n, C) elde edilmiştir. Deneysel sonuçlar, kesme hızı artışının takımların performansı üzerinde belirgin etkisi olduğunu göstermiştir. Yan kenar aşınması ve talaşlanma/kesme kenarındaki kırılmalar etkin aşınma tipi olarak tespit edilmiştir. TP1000 takımı TP100 takımından daha uzun takım ömrü vermiştir.
In this study, the machining of AISI 1050 steel which is hardened up to 53 HRC is carried out with two carbide tool materials (three layer coated carbide of TP100 containing Ti (C, N)/Al2O3/TiN and (multi layer coated carbide of TP1000 containing Ti (C, N)/Al2O3/ Ti (C, N)/TiN. Cutting tests are performed with constant depth of cut and feed rate under dry cutting conditions. The flank wear is examined using an optical microscope. Tool life curves and Taylor Tool Life Equation constants (n, C) are obtained via the flank wear data at various cutting speeds. The test results show that tools’ performance is adversely affected by increasing cutting speed due to increased temperatures and stress generated at the cutting edges during machining. Flank wear and chipping/fracture of the tool edges are identified the major failure modes at the cutting conditions. TP1000 multilayer coated inserts give longer tool life than those of TP100 three layer coated inserts.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

12.
LED’İN ELEKTRİKSEL KARAKTERİSTİKLERİNİN OPTİK KARAKTERİSTİKLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİN İNCELENMESİ
AN INVESTIGATION ON THE EFFECTS OF ELECTRICAL CHARACTERISTICS ON OPTICAL CHARACTERISTICS OF LED
Erdem ÖZÜTÜRK
Sayfalar 389 - 396
Bu çalışmada LED’in elektriksel karakteristiklerinin optik karakteristikleri üzerine olan etkileri incelenmektedir. Elektriksel karakteristiklerle optik karakteristikler arasındaki etkileşim, jonksiyonda ortaya çıkan ve jonksiyon sıcaklığının artmasına sebep olan ısı aracılığıyla oluşmaktadır. LED’in ışık şiddeti LED akımıyla doğru orantılı, jonksiyon sıcaklığıyla ise ters orantılıdır. LED akımının arttırılması ışık şiddetini ve LED üzerinde harcanan gücü arttırır. LED’in akım-güç ve akım-ani direnç değişimlerinin LED’in optik karakteristiği olan akım-ışık şiddeti karakteristiği üzerinde önemli rolü bulunmaktadır.
In this study, the effects of electrical characteristics on optical characteristics of LED have been investigated. These effects between them have been occured via heat. LED radiant power is proportional with LED current and inverse proportional with junction temperature. Increasing the current of LED causes increasing radiant power and power dissipation of LED. The power-current and instantaneous resistance-current variations have important effect on the radiant power- current optical characteristic.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

13.
MUTFAK TİPİ ISITMA UYGULAMALARI İÇİN İKİ ÇIKIŞLI BİR İNDÜKSİYON ISITMA İNVERTERİ TASARIMI
DESIGN OF A TWO OUTPUT INDUCTION HEATING INVERTER FOR HOME COOKING APPLICATIONS
Sevilay ÇETİN, Bekir Sami SAZAK
Sayfalar 397 - 401
Bu çalışmada, evlerde mutfak tipi ısıtma işlemlerinde kullanılmak üzere alternatif bir indüksiyon ısıtma sistemi geliştirilmiştir. Mutfak tipi uygulamalarda kullanılan indüksiyon ısıtma sistemleri genellikle farklı çaplardaki tencereler için birden fazla ısıtma bobinine sahiptirler ve her bobin ayrı bir inverter devresi tarafından beslenmektedir. Bu da toplam sistem maliyet ve boyutlarını arttırmaktadır. Bu çalışmada sunulan sistemde ise, farklı frekanslarda farklı çıkış gücü verebilen iki adet ısıtma bobini aynı inverter devresi tarafından kontrol edilebilmektedir. Bu sayede bir yarıiletken anahtar ve kontrol devresinden tasarruf edilmiş toplam sistem maliyeti düşürülmüştür. Sunulan sistemin tasarımı yapılmış ve laboratuar ortamında küçük güçlü çalışan bir prototipi gerçekleştirilmiştir.
In this study, an alternative induction heating system is developed for home cooking application. Induction heating appliances used for cooking includes more than one heating coil for vessels of different diameter and each coil usually being controlled by a separate inverter system. This method is heavy in terms of component numbers. The main aim of this paper is to control two coil separately at a different frequency and power output by using the same inverter system. This method decreases cost of system eliminates one switching component and its control circuit. Proposed system is designed and a working prototype of low power is verified in laboratory.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

14.
NEMLENDİRME SİSTEMLİ VE KURU OFSET BASKI TEKNİKLERİNİN ARAŞTIRILMASI VE ÜRETİM SONUÇLARININ KARŞILAŞTIRILMASI
INVESTIGATION OF DAMPENED SYSTEM AND DRY OFFSET PRINTING TECHNIQUES AND COMPARISON OF REPRODUCTION RESULTS
Sinan ULU, Erdoğan KÖSE, İhsan KORKUT
Sayfalar 403 - 410
Baskı; şekil, yazı, grafik ve resimlerin gerçeğe en yakın biçimde, bir yüzey üzerine çoğaltılması ve hızlı olarak aktarılması işlemidir. Nemlendirme sistemli ofset baskı bir düz baskı sistemidir. Suyun mürekkep içerisindeki yağ ile birbirine karışmaması prensibine dayanır. Kalıp üzerindeki baskılı ve baskısız alanlar aynı seviyededir. Bu sebeple kalıp iki farklı kimyasal özellik taşır. İş olmayan kısımların suyu tutup mürekkebi itmesi, iş olan kısımların ise suyu itip mürekkebi tutması, prensibiyle baskı işlemi gerçekleştirilir. Kuru ofset sistemi ise; flekso ile nemlendirme sistemli ofset yöntemlerinin birleşimidir. Bu yöntemde baskı kalıbının rölyefli kısımları görüntüyü düzgün yüzeyli kauçuk baskı silindirine aktarır ve oradan da görüntü basılacak materyale transfer edilir. Nemlendirmek için su kullanımına gereksinim duyulmaz. Yani kalıbın baskıdan önce ıslanması gerekmez. Kuru ofset baskı yöntemi ile resim yada dia pozitifler değil, yalnız el ile yapılan çizimler çok hassas ve ince ayrıntılı tasarımlar, oldukça küçük metinler altı renge kadar basılabilir. Bu çalışmada, her iki tekniğin işlem aşamaları ve üretim sonuçlarının karşılaştırılması konusunda bir değerlendirme yapılmıştır.
Printing ; is the process of reproduction rapid transfering of the images, inscriptions, figures and graphics on to a surface in the original format. The dampened system offset printing is the smooth printing system. Smooth printing is based on the principal of repelling of the water by the oil inside the ink and not to be mixed with. The printed and unprinted surfaces on the plate has a chemical characteristic. The process of printing occurs in the way that. The unprinted areas captures water and repell ink, the printed areas captures ink and repell water.The dry offset system is; the combination of the flexo and dampened system offset methods. In the method the relief part of the plate transfers the image to the smooth surfaced rubber printing cylinder and the image is transferred to the material by the cylinder. Water is not needed for humidification. So the plate is not wetted before printing. The pictures or positive dias are not printed by dry ofset method but, the hand dravings, very detailed desings and quite small texts could be printed to the range of six colors. In this study, an evaluation of the comparison of the process stages and reproduction results of the two techniques is conducted.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

15.
PERDE ÇERÇEVE SİSTEMLERİN DEPLASMAN ESASLI DİZAYNI İÇİN DEPLASMAN PROFİLİ
DISPLACEMENT PROFILE FOR DISPLACEMENT BASED DESIGN OF WALL-FRAME SYSTEMS
Altuğ YAVAŞ, Şerif SAYLAN
Sayfalar 411 - 421
Son on yılda yapıların dizaynının hedef deplasman veya deplasman profili için yapıldığı direkt deplasman esaslı dizayn metodu, birçok yapı tipinin dizaynı için kullanılmaktadır. Bu çalışmada moment aktaran çerçeve tipi yapılar için geliştirilen Direkt Deplasman Esaslı Dizayn (DDED) metodu perde çerçeve tipi yapıların dizaynı için genişletilmiştir. Perde çerçeve yapıların DDED’ının yapılabilmesi için perde çerçeve tipi yapılar ait lineer olmayan deplasman profilinin belirlenmesi gerekir. Bu nedenle, perde çerçeve tipi yapıların deplasman profillerinin elde edilmesi için DDED ve lineer olmayan dinamik analizin birlikte kullanıldığı iteratif bir yöntem önerilmiş ve bu yöntem kullanılarak sistemde tek bir perdenin kullanıldığı, çerçevenin ortasında olduğu, altı katlı yapı için lineer olmayan deplasman profilli elde edilmiştir. Ayrıca farklı perde yerleşiminin ve farklı açıklık sayısının deplasman profiline etkisi araştırılmıştır.
Direct displacement based design that designs the structure for a given target displacement profile is used for the design of several types of structures in the last decade. In this study, the direct displacement based design (DDBD) method developed for the design of moment resisting structures is extended for the design of wallframe type structures. Displacement profiles of the wall-frame type structures must be determined for the DDBD of wall frame structures. Therefore, an iterative method that uses DDBD and nonlinear time history analysis together is proposed for determining the displacement profiles. Displacement profiles for six storied four span wall-frame type structures that have one wall in the middle of the frame are determined. Also the affects of the location of the wall and the number of the span is investigated.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

16.
PULSE-DTMF ARAMA TABANLI BİNA GÜVENLİK SİSTEMİ TASARIMI VE UYGULAMASI
DESIGN AND IMPLEMENTATION OF BUILDING SECURITY SYSTEM BASED ON PULSE-DTMF
Cemal YILMAZ, Nihat DALDAL
Sayfalar 423 - 428
Bu çalışmada, Pulse ve DTMF arama metotlarının birlikte kullanılmasına yönelik bir kontrol seti tasarlanmış ve uygulaması gerçekleştirilmiştir. Geliştirilen kontrol seti bir bina güvenlik sisteminde alarm durumunun bildirilmesi ve önlemlerin alınması için kullanılmıştır. Tasarımda, assembly dilinde programlanan bir Atmel mikroişlemci kullanılmıştır. Kontrol ünitesi arama yöntemini belirler ve tasarlanan devre ile arama işlemi gerçekleştirilir. Sistemde kayıtlı numaralara, alarm tipine uygun mesajlar gönderilerek alarm durumu bildirilir.
In this study, a control unit has been designed and implemented using Pulse and DTMF calling methods together. The developed control set has been used to declare alarm status and taking measures in a building security system. The designed system is based on an Atmel microprocessor which is programmed in Assembly language. The control unit determines calling method and performs the calling operation using a calling circuit. The alarm status is announced the registered numbers in system by means of sending messages according to the alarm type.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

17.
STEINER MİNİMUM YAYILAN AĞAÇ PROBLEMİNİN ÇÖZÜMÜNDE GENETİK ALGORİTMANIN KULLANILMASI
USING GENETIC ALGORTIHM TO SOLVE STEINER MINIMUM SPANNING TREE PROBLEM
Öznur İŞÇİ, Serdar KORUKOĞLU
Sayfalar 429 - 437
Genetik algoritmalar (GA) stokastik bir arama yöntemidir ve bu nedenle optimum ya da optimuma yakın çözümler verebilmektedir. GA son yıllarda gezgin satıcı problemi, karesel atama, yerleşim, atölye çizelgeleme, ders/sınav programının hazırlanması, iletişim şebekelerinin tasarımı, montaj hattı dengeleme, en küçük yayılan ağaç problemi ve benzeri bir çok kombinatoryal optimizasyon problemlerine başarılı bir şekilde uygulanabilinmektedir. Bu çalışmada Steiner minimum yayılan ağaç probleminin genetik algoritma ile çözümü için java programı geliştirilerek performansı incelenmiştir. Literatürde daha önce çözülmüş test problemleri üzerinde yapılan denemeler sonucunda bu çalışmada önerilen GA yaklaşımı ile optimuma yakın sonuçlar elde edilmektedir. Çalışmada belirlenen noktalar için Steiner minimum yayılan ağaç problemi ve minimum yayılan ağaç problemi için uzunluklar ve kazanç değerleri hesaplatılmıştır.
Genetic algorithms (GA) are a stochastic research methods, and they produce solutions that are close to optimum or near optimum. In addition to GA's successful application to traveling salesman problem, square designation, allocation, workshop table, preparation of lesson/examination schedules, planning of communication networks, assembling line balanced, minimum spanning tree type many combinatorial optimization problems it would be applicable to make the best comparison in optimization. In this study a Java program is developed to solve Steiner minimum spanning tree problem by genetic algorithm and its performance is examined. According to the tests carried out on the problems that were given before in the literature, results that are close to optimum are obtained in by GA approach that is recommended in this study. For the predetermined points in the study, length and gain are calculated for Steiner minimum spanning tree problem and minimum spanning tree problem.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

18.
ÜÇ BOYUTLU PARÇA BİLGİLERİ VE UNSUR TANIMA YAKLAŞIMLARI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
A SURVEY ON 3D PART DATA AND FEATURE RECOGNITION APPROACHES
Adem ÇİÇEK, Mahmut GÜLESİN
Sayfalar 439 - 448
BDT (Bilgisayar Destekli Tasarım) ve BDÜ’nün (Bilgisayar Destekli Üretim) entegrasyonu için herhangi bir BDT sisteminde tasarlanan parçaların üretim bilgilerinin çıkarılması gerekmektedir. Bu parçaların BDT veri tabanındaki üretim bilgileri çağdaş BDT/BDÜ uygulamalarında genellikle yetersiz kalmaktadır. Bundan dolayı, parçaları ve parçalar üzerindeki unsurları tanımlamak ve bu tanımlamaları BDT/BDÜ uygulamalarında kullanmak için bir çok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalar neticesinde çeşitli parça bilgileri ve unsur tanımlama yöntemleri geliştirilmiştir. Bu makale, parça bilgileri ve unsur tanıma konusunda yayınlanan yirmi iki çalışmanın içeriği taranarak hazırlanmıştır. Bu makalelerdeki algoritmalar parça ve unsur tanıma yöntemlerine göre sınıflandırılmıştır.
To integrate the CAD and CAM, extraction of manufacturing data on parts designed in any CAD system is required. The manufacturing data belonging to these parts within CAD database is usually not sufficient for the contemporary CAD/CAM applications. Therefore, many research works have been performed to define the parts and the features on the parts, and to utilize these definitions in CAD/CAM applications. Various part data and feature recognition methods have been developed in consequence of these research works. This paper was prepared by scanning the content of twenty two research works published on part data and feature recognition. The algorithms in this paper were classified according to part data and feature recognition methods.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

19.
ÜRE VE BORAKS ÇÖZELTİLİ GÜNEŞ HAVUZLARININ ISI DEPOLAMA KARAKTERİSTİKLERİNİN DENEYSEL OLARAK İNCELENMESİ
EXPERIMENTAL INVESTIGATION OF HEAT STORAGE CHARACTERISTIC OF UREA AND BORAX SALT GRADIENT SOLAR PONDS
Hüseyin KURT, Mehmet ÖZKAYMAK, Emrah DENİZ
Sayfalar 449 - 455
Güneş havuzları, güneş enerjisini toplayan ve depolayan düşük maliyetli basit bir sistemdir. Yapılan bu çalışmada, güneş havuzunda, farklı yoğunluklara sahip üre ve boraks çözeltilerinin doğal ortamda ısı depolama karakteristikleri deneysel olarak incelenmiştir. Havuz içerisinde farklı konsantrasyonlarda yoğunluk gradyeni oluşturularak, sıcaklık ve yoğunluk gradyenlerindeki değişim dört farklı deneyde gözlemlenmiştir. Aynı dış ortam şartlarında üre çözeltili havuzda maksimum 28 °C depolama sıcaklığı ölçülürken, boraks çözeltili havuzda maksimum 36 °C depolama sıcaklığı ölçülmüştür. Havuz tabanı ile yüzeyi arasındaki sıcaklık farkı, üre çözeltili havuzda 13 °C olurken, boraks çözeltili havuzda 17 °C olmuştur. Bu sonuçlara göre, boraks çözeltili havuzun ısı depolama karakteristiğinin, üre çözeltili havuzun ısı depolama karakteristiğinden daha iyi olduğu tespit edilmiştir.
Salt gradient solar ponds are simple and low cost solar energy system for collecting and storing solar energy. In this study, heat storage characteristic of urea and borax solutions in the solar pond were examined experimentally. Establishing density gradients in different concentration, variations in the temperature and density profiles were observed in four different experiments. Maximum storage temperatures were measured as 28ºC and 36 ºC for the ponds with urea and borax solution, respectively. The temperature difference between the bottom and the surface of the pond were measured as 13 ºC for urea and 17 ºC for borax- solutions. According to these results, heat storage characteristic of the solar pond with borax solution was found to be better than urea solution.
Makale Özeti | Tam Metin PDF