Cilt: 2  Sayı: 2 - 2015
Özetleri Gizle | << Geri
ÖZGÜN ARAŞTIRMA
1.
Kafa travması olan çocuk hastalarda serum S100BB protein düzeyinin yeri
The role of serum S100BB level in pediatric head trauma patients
Ümit Eroğlu, Emel Ulusoy, Aykut Çağlar, Fatma Akgül, Anıl Er, Durgül Yılmaz, Murat Duman
doi: 10.5505/cayb.2015.25744  Sayfalar 55 - 60
GİRİŞ ve AMAÇ: Kafa travması olan çocuklarda serum S100BB düzeyi ile travmatik beyin yaralanması (TBY) arasındaki ilişkiyi değerlendirmek ve beyin hasarının bir göstergesi olarak geçerliliğini ortaya koymaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya ileriye yönelik olarak, kafa travmasıyla çocuk acil bölümüne başvuran 18 yaşından küçük hastalar alındı. Hastalardan başvuru anında S100BB için kan örneği alındı. Şikayet ve fizik muayene bulgularına göre TBY olduğu düşünülen hastalara bilgisayarlı beyin tomografisi çekildi. Kontrol grubu, yaş ve cinsiyet açısından benzer sağlıklı çocuklardan oluşturuldu.
BULGULAR: Çalışmaya ortanca yaşları sırasıyla 6 (IQR= 3-10) yıl ve 6,3 (IQR= 2,3-9,2) yıl olan 109 kafa travmalı ve 37 kontrol olgusu alındı. Çalışma ve kontrol grubu arasında yaş ve cinsiyet açısından istatistiksel farklılık yoktu (p>0,05). Kafa travmalı olguların %82,6’sının Glasgow koma skalası (GKS) 15, %11,9’unun GKS 9-14 ve %5,5’inin GKS <8’di. Olguların %11 (12/109)’inde TBY saptandı. Kafa travmalı hastaların ortanca S100BB değeri (0,049 µg/L, IQR=0,023- 0,116) kontrol grubuna göre (0,015 µg/L, IQR= 0,009- 0,032), TBY olan olguların ortanca S100B değeri (0,418 µg/L, IQR= 0,056- 0,983), olmayan olgulara göre (0,044 µg/L, IQR= 0,020- 0,098), istatistiksel olarak anlamlı yüksek bulundu (sırasıyla, p=0,001 ve p=0,001). Serum S100BB ile GKS arasında istatistiksel olarak anlamlı negatif korelasyon (r= -0,370; p= 0,001) saptandı. TBY varlığını öngörmede çoklu karşılaştırmalı regresyon analizinde, fizik muayenede nörolojik defisit varlığı (RR 21,3, %95 GA 1,7-255, p=0,016) ve serum S100BB (RR 7,2, %95 GA= 1,1-7,2, p=0,039) en anlamlı değişkenler olarak bulundu.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmada çocukluk çağı kafa travmalı olgularda TBY’ını öngörmede serum S100BB düzeyinin geçerli olduğu bulunmuştur. Travma sonrası ilk altı saatte S100BB’nin kullanılması, beyin tomografisi çekilmesi gerekli olan hastaların belirlenmesinde yararlı olabilir.
INTRODUCTION: To assess the relationship between serum S100BB level and children with traumatic brain injury (TBI) and to determine the validity as a marker of brain damage.
METHODS: Prospective cohort of children age 0-18 years presenting to the pediatric emergency department (ED) for evaluation following blunt head trauma and normal controls were recruited for the study. Blood samples for S100BB were obtained on admission to the ED from children with blunt head trauma (BHT) and volunteered healthy control. Computerized head tomography scan (CT) was obtained in patients suspected TBI on history and physical examination.
RESULTS: We enrolled 109 children with BHT and 37 healty controls. The median age was 6 years in the BHT group (IQR= 3-10) and 6.3 years (IQR= 2.3-9.2) in control group respectively. There was no significant difference in gender or age between the two groups (p>0.05). In the BHT group %82.6 had GCS of 15, %11.9 had GCS 9-14, and %5.5 had GCS <8. Twelve patients (%11) had TBI based on head CT scan results. S100B median value was significantly higher in BHT group (0.049 µg/L, IQR=0.023- 0.116) than control group (0.015 µg/L, IQR= 0.009- 0.032). Among patients with BHT the median value for serum S100B was 0.418 µg/L (IQR= 0.056- 0.983) was significantly higher compared to patients with no TBI on head CT (0.044 µg/L, IQR= 0.020- 0.098). A significant inverse relation was found between GCS and serum S100BB values in patients group (r= -0.370; p= 0.001). Multi variable regression analysis revealed that the presence of neurological defisit (p=0.016; RR 21.3, %95 CI 1.7-255) and high serum S100BB values (p=0.039, RR 7.2, %95 CI 1.1-7.2) were the most valuable variables as predicting intracranial injury.
DISCUSSION AND CONCLUSION: This results from our study suggest that the serum S100BB level may be valuable in identifying children with BHT and need head CT for evaluation of TBI. Further studies are needed to further investigate the validity of S100B in predcting TBI in childre with BHT
Makale Özeti | Tam Metin PDF

2.
Çocuk Yoğun Bakım Ünitemizde Trakeostomi Açılan Hastalarımızın Değerlendirilmesi
An assesment of pediatric tracheostomy in a pediatric intensive care unit
İlknur Tolunay, Rıza Dinçer Yıldızdaş, Özden Özgür Horoz, Özgür Sürmelioğlu, Faruk Ekinci, Ercüment Petmezci, Naime Gökay
doi: 10.5505/cayb.2015.09797  Sayfalar 61 - 64
GİRİŞ ve AMAÇ: AMAÇ: Bu çalışmada trakeostomi endikasyonları, trakeostomi açılma süresi ve komplikasyonlar hakkındaki deneyimlerimizi literatürle paylaşmak ve karşılaştırmak amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: YÖNTEMLER: Çocuk yoğun bakım ünitemizde Ocak 2012 ve Ekim 2014 tarihleri arasında cerrahi olarak trakeostomi açılan 53 hastaya ait demografik ve klinik bilgiler retrospektif olarak bilgisayar kayıtları, hasta dosyaları ve hemşire gözlemlerinin taranması ile elde edilmiştir.
BULGULAR: 53 hastanın 28(%52,8)’ i kız, 25(%47,2)’ i erkek olup yaş ortalaması 36,88±44,58(2-191 ay) aydır. Trakeostomi açılması için en sık endikasyon nörolojik hastalıklardır (32 hasta, %60,4). On iki(%22,6) hastaya uzamış entübasyon, 6(%11,3) hastaya üst havayolu obstrüksiyonu nedeniyle trakeostomi açılmıştır. Vokal kord paralizisi nedeniyle 2(%3,8) hastaya, travma sonrası 1(%1.9) hastaya trakeostomi açılması gerekli olmuştur. Hastalarımızda trakeostomi öncesi ventilasyon süresi 29,6±39,12 gündür. Trakeostomi açılması işlemine bağlı olarak 14(%26,4) hastada perioperatif komplikasyon gözlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: SONUÇ: Bizim çalışmamızda nörolojik hastalıklar trakeostomi açılması için en sık neden olup sonuçlarımız literatür ile uyumludur. Trakeostomi yoğun bakımlarda yapıldığında düşük mortalite ve morbidite oranlarına sahip bir işlemdir.
INTRODUCTION: The aim of this study was to determine our experience about pediatric tracheostomy indications, timing and complicatons and review of the literature.
METHODS: Retrospective analysis of 53 patients who underwent tracheostomy from January 2012 to October 2014 were evaluated. Data analyzed included age, gender, indications for tracheostomy, tracheostomy timing and complications.
RESULTS: Twenty eight(%52.8) female and 25(%47.2) male total 53 patients were evaluated in this study. The median age was 36.88±44.58(2-191 months) months. Neurological diseases were the most common indications for tracheostomy (32 patients, %60.4). Another indications for tracheostomy were prolonged intubation (12 patients,%22.6), upper airway obstruction (6 patients,%11.3), vocal cord paralysis (2 patients,%3.8) and trauma (1 patient, %1.9) in our study. Mechanical ventilation duration times were 29.6±39.12 days before tracheostomy. There were perioperative complications at 14 patients (26%).
DISCUSSION AND CONCLUSION: In our study, neurological diseases were the most common indications for tracheostomy. Trachoestomy has low mortality and morbidity rates when placed at pediatric intensive care units.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

3.
Bir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Yoğun Bakım Ünitesine Başvuran Hastaların Değerlendirilmesi
The Evaluation of Patients Admitted to the Pediatric Intensive Care Unit of a Training and Research Hospital
Okan Öz, Süleyman Bayraktar, Murat Elevli, Hatice Nilgün Selçuk Duru, Mahmut Çivilibal, Kamil Şahin
doi: 10.5505/cayb.2015.35220  Sayfalar 65 - 70
GİRİŞ ve AMAÇ: AMAÇ: Bu çalışmadaki amacımız hasta sonuçlarının değerlendirildiği çalışmaların az olduğu ülkemizde Çocuk Yoğun Bakım (ÇYB) ünitemizin altı yıllık verilerini geriye dönük olarak inceleyerek henüz yeterli sayıda olmayan ünitelerin daha etkin kullanılmasına katkıda bulunmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: YÖNTEMLER: Hastanemizin ÇYB ünitesinde 2007-2013 yılı tarihleri arasında yatırılarak izlenen hastalardan, arşiv kayıtlarına ulaşılabilen 546’sı geriye dönük olarak incelendi. Hastaların yaşları, cinsiyetleri, mekanik ventilatör (MV) ihtiyaçları, MV’de kalış süreleri, transfüzyon durumu, yoğun bakımda kalış süresi, tanıları ve hastaların son durumu kaydedildi.
Elde edilen verilerin istatistiksel analizi için SPSS 15.0 for Windows programı kullanıldı. Rakamsal veriler ortanca ve dağılım aralığı ile, kategorik veriler ise sayı (n) ve yüzde (%) ile ifade edilmişlerdir.

BULGULAR: Ünitemizde 2007- 2013 tarihleri arasında takip ve tedavi edilen toplam 546 hastanın 283’ü erkek (%52), 263’ü kız (%48) idi. Hastalarımızda ortanca yaş 24 ay (1 – 240 ay), yatış günü ortanca değeri 3 gün; yatış günü dağılım aralığı 1 – 430 gün olarak tespit edildi.
Hastaların yatış tanıları incelendiğinde ilk üç sırada solunum sistemi hastalıkları (n=314, %57.5), nörolojik hastalıklar (n=225, %41.2) ve zehirlenmeler (n=96, %17.6) yer alıyordu.
Hastaların 133’ünde (%24.4) MV gereksinimi oldu. Hastaların MV’de kalış süresi ortanca değeri 120 saat (1 saat - 2160 saat) olarak saptandı. Hastaların 19’u (%3,5) trakeostomili idi.
Hastaların 98’i (%17.9) direkt çocuk yoğun bakımımızdan taburcu edildi. Yoğun bakımda takip ettiğimiz hastalarda kaba mortalite oranını %8.8 (n=48) olarak tespit ettik.

TARTIŞMA ve SONUÇ: SONUÇ: Ülkemizde ÇYB ünitelerinde yatan hastaların değerlendirildiği ve bu sonuçlar ışığında ünitelerin teknik ve personel ihtiyaçlarını tespit etmeye yönelik daha çok çalışmaya ihtiyaç vardır.
INTRODUCTION: Since few trials investigate the outcome of patients in pediatric intensive care units, the aim of this study is to evaluate the six year retrospective data of our unit, and contribute to effective use of insufficient number of units
METHODS: The 546 patients who were hospitalized in our PICU between 2007-2013 were assessed retrospectively from the hospital records. Patients' ages, gender, mechanical ventilation (MV) support, duration of MV, transfusion status, length of stay in intensive care, diagnosis and outcome were recorded.
Statistical analysis were obtained using SPSS 15.0 for Windows. The numerical data was presented as median and distribution range,and the categorical data as number (n) and percentage (%).
RESULTS: Of the 546 patients, followed in our unit between 2007-2013, 283(52%) were male 263(48%) were female. The median age of the patients were 24 months (1-240 months) and the median length of stay was 3 days (1-430 days). The most common diagnoses were respiratory tract diseases (n=314, 57.5%), neurological diseases (n=225, 41.2%) and poisonings (n=96, 17.6%). Mechanical ventilation was required in 133 (24.4%) patients. The median of duration of MV was 120 hours (1-2160 hours). Nineteen (3.5%) patients had tracheostomy. 98 of the patients (17.9%) were discharged from the intensive care unit directly to the child’s home. The crude mortality rate was 8.8% (n = 48).
DISCUSSION AND CONCLUSION: More studies are required to determine the equipment and staffing needs in the light of the evaluation of the patients hospitalized in PICUs in our country.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

4.
Amitraz Zehirlenmesinde Klinik, Hematolojik, Biyokimyasal Bulguların Karşılaştırılması ve Nalokson’un Tedaviye Etkisi: Deneysel Çalışma
Comparison of Clinical, Hematologic, Biochemical Findings in Amitraz Poisoning and the Effect of Naloxone to the Treatment: Experimental Study
Metin Topal, Hayri Levent Yılmaz, Salim Satar, Akkan Avcı, Deniz Satar
doi: 10.5505/cayb.2015.30502  Sayfalar 71 - 76
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada amitraz zehirlenmesinde naloksonun tedaviye katkı sağlayıp sağlayamayacağını ve klinik ve laboratuvar bulgularını araştırmayı amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Deneyde ortalama ağırlıkları 220-260 gr olan Wistar albino tipi 60 adet ergin, dişi sıçan kullanıldı. Sıçanlar 4 gruba ayrıldı. 1. 3. ve 4. gruplara orogastrik yoldan 800 mg/kg dozunda amitraz verildi. 2. grup ise kontrol grubu olarak belirlendi. Tüm gruplarda solunum ve kalp hızlarındaki değişiklik her 20 dakikada bir kaydedildi. Üçüncü ve 4. gruplardaki sıçanlarda zehirlenme bulguları görülünce tedaviye başlandı. Tedavi amacıyla peritoniçi yolla 20 ml/kg serum fizyolojik ve kalp hızları 250 atım/dakika altına düşünce 0,1 mg/kg atropin verildi. Dördüncü gruba 3. gruptaki tedaviye ek olarak 0,3 mg/kg nalokson uygulandı. Tüm hayvanlardan anestezi sonrası hematolojik ve biyokimyasal inceleme için kalp içi yoldan kan örneği alınarak hayvanlar öldürüldü. Hematolojik incelemede tam kan sayımı yapıldı. Bk, Rbc, Hgb, Hct, Trombosit sayısı değerlendirildi. Biyokimyasal incelemede BUN, krea, Glukoz, Na+, Ca++, SGOT, SGPT değerlerine bakıldı. Elde edilen veriler SPSS 13.0 programı kullanılarak değerlendirildi.
BULGULAR: Hematolojik değerlendirmede Bk, Rbc, Hgb, Hct değerlerinde gruplar arasında anlamlı ölçüde farklılık belirlenmiştir (p<0,05). Biyokimyasal değerlendirmede BUN, kreatinin, Glukoz, Na+, SGOT, SGPT değerlerinde gruplar arasında anlamlı ölçüde farklılık belirlenmiştir (p<0,05). Nalokson tedavisinin destek tedaviye üstünlüğü istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç olarak, amitraz zehirlenmesinde hematolojik (Bk değerlerinde klinik olarak anlamlı) ve biyokimyasal değerlerde değişiklik olmaktadır ve bu değişiklik destek tedavisi ile düzelmektedir. Naloksonun tedaviye ek bir katkısı yoktur.
INTRODUCTION: We aimed to determine if naloxone has any additive effect in the treatment of amitraz poisoning and clinical and laboratory findings of the toxicity in our study.
METHODS: In the experiment 60 adult female Wistar Albino rats of which mean weight 220- 260 gr were used. The rats were divided to four groups. Eight hundred mg/kg amitraz was administered to groups 1. 3. and 4. by orogastric route while group 2 was control. The change in respiratory and heart rates of four groups were recorded every twenty minutes. When toxicity symptoms in groups 3 and 4 were observed, the treatment was initiated. As treatment 20 ml/kg normal saline and 0,1 mg/kg atropine was administered when heart rate decreased under 250 beats/minutes intraperitonealy. 0,3 mg/kg naloxone was given additionally to group 4. All of the rats were sacrified under general anesthesia by obtaining intracardiac blood samples for hematological and biochemical analyses. Complete blood count (CBC) which contains white blood cell (Wbc), red blood cell (Rbc), hemoglobin (Hgb), hematocrit (Hct) and platelet (Plt) values as biochemical analyses blood urea nitrogen (BUN), creatine (crea), sodyum (Na+), calcium (Ca+), glucose (Glu), serum glutamic oxalasetic transaminase (SGOT), serum glutamic piruvic transaminase (SGPT) values were asseyed. The data were evaluated by SPSS 13.0.
RESULTS: In hematological evaluation there was statisticaly significant difference between groups for the values of Wbc, Rbc, Hct, Hgb as well as in the biochemical evaluation for BUN, crea, Glu, Na, SGOT, SGPT (p<0,05). Naloxone treatment was not superior to supportive treatment statisticaly.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In conclusion hematological and biochemical values varies in amitraz poisoning and this can be cured by supportive treatment. Naloxone has no additive effect to the treatment.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

5.
Çocuk Acil Servisine Akut Karın Ağrısı İle Başvuran Olgularda Klinik Bulguların Yeri
The Value of Clinical Findings in Children Admitted to Pediatric Emergency Department with acute abdominal pain
Murat Duman, Durgül Yılmaz, Fatma Akgül, Ayşe Özgün Arlı, Hakkı Akman, Erdal Karakaya, Oğuz Ateş
doi: 10.5505/cayb.2015.53825  Sayfalar 77 - 82
GİRİŞ ve AMAÇ: Akut karın ağrısı çocuk acil servise başvuruların en sık nedenlerinden biridir. Çocuklarda akut karın ağrısının büyük çoğunluğu özgül olmayan nedenlere bağlıdır ve sadece % 5’inde acil cerrahi girişim gerekmektedir. Cerrahi girişim gerektiren bu hastalara zamanında ve doğru tanı konulması mortalite ve morbidite üzerine etkileri nedeni ile büyük önem taşımaktadır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmada çocuk acil servisine akut karın ağrısı ile başvuran ve akut batın ön tanısı ile yatırılarak tedavi edilen hastaların dosyaları geriye dönük olarak incelenmiş, başvuru sırasındaki fizik muayene ve laboratuvar bulguları değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Çalışmaya alınan 160 hastanın 96’sı (%60,0) erkek ve yaş ortalaması 10,2 ± 4,7 yıl olarak saptanmıştır. Olguların 45’i (%28,1) özgül olmayan karın ağrısı tanısı alırken, 115 (%71,9) hasta ameliyat edilmiştir. Ameliyat edilen hastaların 94’ünde (%81,7) akut ve/veya perfore apandisit, 9 (%7,8) vakada invaginasyon, 3 vakada over kisti, 2 vakada Meckel divertikülü, 2 hastada brid ileus, 1 vakada mide perforasyonu saptanmış ve 4 vakada ise cerrahi patoloji gözlenmemiştir. Akut batın tanısı ile yatırılıp ameliyat edilen ve edilmeyen hastaların başvurudaki semptom ve bulguları karşılaştırıldığında; ateş yüksekliği açısından iki grup arasında anlamlı fark saptanmazken, iştahsızlık, sağ alt kadran lokalizasyonlu ağrı, bulantı ve ağrıyı takip eden kusma ameliyat edilen hastalarda anlamlı oranda yüksek saptanmıştır. İki grubun fizik muayene bulguları karşılaştırıldığında defans, rebound ve sağ alt kadran hassasiyeti bulgularının ameliyat edilen hasta grubunda anlamlı oranda yüksek olduğu bulunmuştur. Ameliyat edilen hastalarda yaş ortalamasının ve lökosit sayısının anlamlı olarak yüksek olduğu görülmüştür.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç olarak; bu bulgular iyi bir anamnez ve fizik muayenenin akut karın ağrısında özgül ve özgül olmayan nedenleri saptamada ve operasyon kararı vermede değerli olduğu görüşünü desteklemiştir.
INTRODUCTION: Acute abdominal pain is one of the most common causes of admission to pediatric emergency department. The vast majority of acute abdominal pain in children is caused by non-specific reasons and 5% of patients require emergency surgery. An accurate and early diagnosis is very important for the patients requiring surgical intervention because of its impact on morbidity and mortality.
METHODS: Patients who admitted to emergency department with acute abdominal pain and hospitalized with a diagnosis of acute abdomen were analyzed retrospectively from hospital records. Initial physical examination and laboratory findings at admission were evaluated.
RESULTS: 160 patients enrolled in the study, 96 (60,0%) were male and the average age was 10,2 ± 4,7 years. While 45 of the patients (28,1%) have diagnosis of non-specific abdominal pain, 115 (71,9%) patients treated surgically. Of the patient operated with diagnose of acute abdomen, 94 (81,7%) were acute and/or perforated appendicitis, 9 (7,8%) were invagination, 3 cases were ovarian cyst, 2 cases were Meckel's diverticulum, 2 cases were bride ileus and 1 case was gastric perforation. We couldn’t observe any surgical pathology in 4 patients. When we compare the signs and symptoms of hospitalized patients with a diagnosis of acute abdomen and treated surgically and conservatively, there was no significant difference between the two groups in terms of fever. Anorexia, localized right lower quadrant pain, nausea and vomiting after pain were significantly higher in surgically treated patients. Compared two groups of physical examination; defense, rebound and right lower quadrant tenderness were significantly higher in surgically treated patients. The average age and the number of leukocytes were significantly higher in surgically treated patients.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In conclusion; these findings suggest that a good medical history and physical examination are important for differential diagnosis of specific and non-specific causes of acute abdominal pain and for making a decision of surgery.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

OLGU SUNUMU
6.
Yabancı cisim aspirasyonunda klinik çeşitlilik ne kadar geniş olabilir?: olgu sunumu
Wide spectrum of clinical variation in foreign body aspiration: case report
Osman Yeşilbaş, Hasan Serdar Kıhtır, Hamdi Murat Yıldırım, Sadig İsmayılov, Esra Şevketoğlu
doi: 10.5505/cayb.2015.33042  Sayfalar 83 - 86
Yabancı cisim aspirasyonları birçok farklı belirti ve bulguyla karşımıza çıkabilmektedir. Kliniğimize status epileptikus ve pnömoni nedeniyle sevk edilen olgumuza açıklanamayan respiratuar semptomları nedeniyle yatak başı bronkoskopi yapıldı. Bronkoskopide sağ ana bronşu tıkayan yabancı cisim gözlendi. Yabancı cisimin çıkarılması sonrasında belirtiler hızla düzeldi. Son 20 yıldır yoğun bakım ünitelerinde bronkoskopinin tanı ve tedavi amaçlarıyla kullanımı giderek artmıştır. Bu yazıda bronkospazm ve bilinç değişikliği sebebi ile status epileptikus zannedilen ve yoğun bakım ünitesinde yapılan bronkoskopi ile hızlıca tanı konulan yabancı cisim olgusunu sunduk.
Foreign body aspiration may present with various clinical signs and symptoms. We performed bronchoscopy to a patient who was refered to our pediatric intensive care unit for status epilepticus and unexplained respiratory symptoms. We saw a foreign body which was totally obstructing the right main bronchus. After removal of the foreign body, symptoms were improved rapidly. There is increasing use of bronchoscopy in pediatric intensive care unit for purposes of diagnosis and treatment of unexlained pulmoner symptoms over the last two decades. We present a case of foreign body aspiration who was initially treated as status epilepticus because of bronchospasm and unconsciousness.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

7.
İzole sol pulmoner agenezi: Olgu sunumu
Isolated left pulmonary agenesis: Case report
Tuğçe Çelik, Sinem Sarı Gökay, Özlem Tolu Kendir, Hayri Levent Yılmaz, Alper Avcı
doi: 10.5505/cayb.2015.09719  Sayfalar 87 - 90
Pulmoner agenezi, akciğer parankiminin, bronşların ve kan damarlarının tüm olarak bulunmadığı nadir bir konjenital anomalidir. Nedeni bilinmemektedir. Olguların %50’sinde özellikle de sağ pulmoner agenesiste, kardiyovasküler, kas-iskelet, gastrointestinal ve renal anomaliler eşlik eder. Sol pulmoner agenezis ve kardiyak anomali eşlik etmeyenlerde prognoz daha iyidir. Bu yazıda, başka konjenital malformasyonlar olmaksızın, sol akciğer agenezisi olan 5 yaşında bir erkek çocuk sunulmuştur.
Pulmonary agenesis is a rare congenital anomaly, consisting of complete absence of the lung parenchyma, bronchi, and pulmonary vessels. The cause is unknown. In 50% of cases, especially in cases of right lung agenesis, cardiovascular, musculoskeletal, gastrointestinal, and renal malformations are also present. The prognosis is better in cases of left lung agenesis and when there is no cardiac malformation. Herein, we report the clinical case of a 5-year-old boy with left lung agenesis, without any other congenital malformations.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

8.
Bitkisel içerikli zayıflama ürünü ile intihar girişimi: Bir adolesan olgu
Suicide attempt with herbal weight loss product: A adolescent patient
Neslihan Zengin, Fulya Kamit Can, Ender Can, Nihan Şık, Ayşe Berna Anıl
doi: 10.5505/cayb.2015.57441  Sayfalar 91 - 94
Son yıllarda bitkisel içerikli zayıflama ürünleri basında geniş yer almaları ve kolay ulaşılabilir olmaları nedeniyle sık kullanılmaktadır. Bu ürünlerin içerikleri ve bunların vücudumuza etkileri tam olarak bilinmemekle birlikte bunlarla ilgili yan etkiler hatta ölümler bildirilmektedir.
İntihar amaçlı bitkisel içerikli zayıflama ürünü içimi sonrasında gelişen taşikardi ve hipertansiyon nedeniyle çocuk yoğun bakım ünitesinde izlenen ve sağlıklı olarak üçüncü gün taburcu edilen on altı yaşında kız hasta; bitkisel içerikli zayıflama ürünlerinin istenmeyen etkilerine ve hatta intihar amaçlı kullanılabileceğine dikkat çekmek için sunulmuştur.
Herbal slimming products are consumed frequently, due to attractive advertisement and easy accessibility. As the content of these products and their impact on health are not totally known, potential side effects could be expected, which might lead to lethal consequences.
A sixteen-year-old girl was admitted to the pediatric intensive care unit after a suicide attempt with a herbal slimming product. She presented with tachycardia and hypertension. After 3 days of treatment in the unit, she was discharged in good health. This case was reported to highlight the potential side effects of these drugs and their potential use for suicide attempt.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

9.
Karadul türü örümcek ısırması sonrası ciddi hipertansiyon
Severe hypertension after black widow spider bite
Mesut Saka, Hakan Tekgüç, Aydın Topçu, Oğuz Dursun
doi: 10.5505/cayb.2015.99608  Sayfalar 95 - 98
İki yüzden fazla örümcek türü; cilt lezyonları, sistemik hastalıklar, nörotoksisite ve ölüme neden olabilen venom üretebilmektedir. Latrodectus sp. (Karadul) türü örümcekler dünya geneline dağılmış durumdadır ve latrodectism’e neden olabilir. Bu makalede örümcek ısırmasına bağlı dirençli ciddi hipertansiyon gelişen 11 yaşındaki nadir bir erkek hasta sunulmuştur. Hasta öncesinde sağlıklı idi. Örümceğin fotoğrafları bir uzman ile konsülte edilerek, Latrodectus cinsine ait bir tür olduğu tespit edilmiştir.
More than 200 species of spiders produce toxic venoms that can cause skin lesions, systemic illnesses, neurotoxicity and death. Black widow spiders (Latrodectus sp.) are distributed worldwide and can cause latrodectism. We report a rare case of a previously healthy 11 years old boy who developed acute severe hypertension caused by the spider’s envenomation. Photographic consultation with an expert in this field revealed the spider as a member of Latrodectus genus.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

10.
Pediatrik Hastada Nadir Bir Enfeksiyon: Herpetik Dolama
Rare Infections in Pediatric Patients: Herpetic whitlow
Mehmet Acikgoz, Ahmet Guzel, Hakan Tuncer, Ayse İrem Sofuoglu, Emine Malhun Sahiner
doi: 10.5505/cayb.2015.29491  Sayfalar 99 - 101
Herpetik dolama herpes simpleks virüsünün neden olduğu en sık parmak distal falanksını daha nadir olarak da ayak distal falanksını etkileyen ağrılı bir deri enfeksiyonudur. Nadir görülen herpetik dolama, eritem ve ağrılı nonpürülan veziküller ile karakterizedir. Bakteriyel enfeksiyonlar ile karıştığından sıklıkla yanlış tanı ve uygunsuz tedaviye neden olmaktadır. Herpetik dolama tanı ve tedavisine dikkati çekmek için 13 aylık bir herpetik dolama vakasını sunduk.
Herpetic whitlow is a painful cutaneous infection caused by the herpes simplex virus that affects most commonly the fingers and occasionally the distal phalanx of the toes. This rare form of herpes virus infection is characterized by painful and non-purulent vesicles. Misdiagnosis of herpetic whitlow usually leads to inappropriate interventions. We presented a 13 month old patient with herpetic whitlow to increase awareness of its diagnosis and management.
Makale Özeti | Tam Metin PDF