Volume: 11  Issue: 4 - 2012
Hide Abstracts | << Back
EDITORIAL
1.Editorial
Cuma Yıldırım
Page 0
Abstract | Full Text PDF

RESEARCH ARTICLE
2.Patients Over the Age of 15 Years Admitted for Attempted Suicide to the Emergency Department and the Psychosocial Support Unit
Ataman Köse, Suna Eraybar, Beril Köse, Özlem Köksal, Şule Akkose Aydın, Erol Armağan, Fatma Özdemir
doi: 10.5152/jaem.2012.035  Pages 193 - 196
Amaç: Bu çalışmada özkıyım girişimi nedeniyle acil servise başvuran ve psikososyal destek birimine yönlendirilen 15 yaş üstü olguların sosyodemografik özelliklerinin, özkıyım girişim yöntemlerinin ve nedenlerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca, yakın zamanda acil serviste faaliyet gösteren psikososyal destek birimlerinin önemi vurgulanmıştır.
Gereç ve Yöntemler: Çalışma Şubat ve Kasım 2009 tarihleri arasında Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisine intihar girişimi nedeniyle başvuran ve psikososyal destek biriminde “ İntihar girişimleri geri bildirim formu” kaydı olan 15 yaş üstü olguların geriye dönük olarak incelenmiştir.
Bulgular: Çalışmaya 92’si kadın (%82.2), 20’si erkek (%17.8) toplam 112 olgu dahil edildi. İntihar girişimlerinin en sık 15-24 yaş arasında olduğu saptandı (%71.4). Her iki cinsiyette de ilaç içerek intihar girişiminde bulunmak daha yaygındı ve aile sorunları en yaygın intihar nedeniydi. Olguların neredeyse tamamı ilaç/ zehirli madde alımı yoluyla intihar girişiminde bulunmuştu. İntihar girişimleri en çok mart, nisan ve ekim aylarında görüldü.
Sonuç: Acil servislerde hasta yoğunluğu göz önünde bulundurulduğunda; özkıyım girişimleri konusunda deneyimli ve bu konuya yeterince zaman ayırabilen bir ekibin psikososyal destek ve krize müdahale birimleri bünyesinde çalışıyor olması, hastaların yeterli ve uygun hizmeti alabilmeleri açısından önemlidir. Bu işleyişin acil servislerde kesintisiz bir şekilde yürütülmesi tekrarlayan özkıyım girişimlerinin önlenebilmesi için de katkı sağlayabilir.
Objective: This study aimed to evaluate the demographic characteristics, methods of suicide and its causes in patients over the age of 15 years admitted to the emergency service for attempted suicide. The importance of the psychosocial support unit that has recently become active in the emergency department is emphasized.
Material and Methods: In our study, we retrospectively evaluated the “Suicide Attempt Feedback Forms” of patients over the age of 15 years who were admitted to the emergency service of the Van Education and Research Hospital for suicide attempts between February and November 2009.
Results: A total of 112 cases were enrolled in the study, of whom 92 were female (82.2%) and 20 were male (17.8%). The most prominent age range for suicide attempts was between 15-24 years of age (71.4%). In both sexes, the most common suicide attempt method was drug use, and family problems were the most common cause of suicide. Nearly all patients had made suicide attempts with the use of drugs/toxic substances. Suicide attempts were most commonly seen in March, April and October.
Conclusion: Considering the number of patients in the emergency department, a team working as a psychosocial support and crisis intervention unit with experience in suicide attempts and enough time to address this issue is important for patients to receive adequate and appropriate service. Implementation of this mechanism in an uninterrupted manner in the emergency department can contribute to the prevention of recurrent suicide attempts.
Abstract | Full Text PDF

3.Evaluation of the Cases Who Underwent Thoracotomy after Penetrating Chest Trauma
Serkan Sönmez Sagay, Zeynep Karakaya, Şerafettin Demir
doi: 10.5152/jaem.2012.026  Pages 197 - 199
Amaç: Penetran göğüs travmaları klinik sonuçları ve hasta profili ile en ciddi yaralanmalardan biridir. Bu çalışmada, torakotomi uygulanan hastalardan edinilen klinik deneyimler literatür eşliğinde değerlendirildi.
Gereç ve Yöntemler: Çalışmada Ocak 2009-Temmuz 2011 yıllarında acil servise penetran göğüs travması nedeniyle başvuran ve torakotomi uygulanmış 36 hasta retrospektif olarak incelendi. Sadece konservatif tedavi gören penetran gögüs travmalı hastalar çalışmaya dahil edilmedi.
Bulgular: Olguların 32’si erkek 4’ü kadındı. Penetran toraks yaralanama sebebi 28 hastada delici kesici alet yaralanması ve 8 hastada ateşli silah yaralanmasıydı. En sık rastlanan toraks içi patoloji 28 hastada tespit edilen pulmoner parankim laserasyonuydu. Hastaların 7’sinde toraks dışı organ yaralanması mevcuttu. Toraks dışı organ yaralanmalarında en sık neden 4 hastada gözlenen karaciğer laserasyonuydu. Beş hastada kardiyak yaralanma saptandı ve mortal seyreden 2 hasta da bu gruptaydı. Morbidite görülen 7 hastada en sık morbidite nedini 3 hastada görülen atelektazi gelişimiydi.
Sonuç: Penetran toraks travmaları kardiyorespiratuar sistemde çok çabuk bozulmaya neden olduğundan erken tanı ve tedavi hayat kurtarıcıdır. Eşlik eden toraks dışı yaralanmaları nedeniyle artan mortalite ve morbidite oranları multidisipliner yaklaşımla aşağı çekilebilir.
Objective: Penetrating chest traumas are one of the most serious injuries with clinical outcomes and patients profile. İn this study, we evaluated our clinical experience obtained from thoracotomy patients together with the related literature.
Material and Methods: Records of 36 patients who were treated by thoracotomy and were admitted for penetrating thorax trauma between 2009-2011 were retrospectively reviewed. Only the conservatively treated patients with penetrating chest trauma were excluded.
Results: Thirty-two of the cases were men and 4 were women. Twenty-eight patients had sharp penetrating trauma and eight patients had gunshot wounds. Pulmonary paranchymal laceration was the most common intrathoracic pathology which was detected in 28 patients. Seven patients had extrathoracic organ injury. The most common cause of extrathoracic organ injury was liver laceration, observed in 4 patients. Cardiac injury was detected in 5 patients and mortality occurred in two patients among cardiac injury patients. Morbidty occurred in seven patients and the most common cause was improved atelectasis.
Conclusions: Since penetrating chest trauma causes a disruption of the cardiorespiratory system in a very short time, early diagnosis and treatment is life saving. The accompanying extrathoracic injuries that cause increased mortality and morbidity rates can be minimized through a multidisciplinary approach.
Abstract | Full Text PDF

4.Demographical Features of Patients with Suicidal Drug Intoxication, Glasgow Coma Scale and Revised Trauma Score Relationship with Mortality
Rojşin A. Özhasenekler, Haktan Karaman, Gönül Ö. Kavak, Adnan Tüfek, Zeynep Yıldırım, Feyzi Çelik, Orhan Tokgöz, Ayhan Özhasenekler
doi: 10.5152/jaem.2012.006  Pages 200 - 203
Amaç: Özkıyım amaçlı ilaç zehirlenmesi tanısı ile yatan hastaların demografik özellikleri, mortaliteye etkili faktörler, Glaskow Koma Skorları (GKS) ve Revize Travma Skorları (RTS) ile mortalite arasında bir ilişki olup olmadığını araştırmak amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntemler: Özkıyım amaçlı ilaç zehirlenmesi nedeniyle Reanimasyon Ünitesine yatan ve verilerine ulaşabildiğimiz toplam 120 hasta dosyası retrospektif olarak incelenmiştir.
Bulgular: Hastalarımızın %75.8’ i (n=91) bayan ve Kadın/Erkek oranı 3.13/1 di. Hastalarımızın yaş ortalaması 25.18±10.26 yıl, Ortalama solunum sayıları; 11.54±4.59 solunum/dk, Ortalama arteryel kan basınçları; 85.09±18.08 mmHg, ortalama nabız aralıkları; 105.25±27.07 atım/dk idi. Hastalarımızın ilk başvuru anındaki ortalama GKS; 10.48-3.34, ortalama RTS; 6.52±1.20 idi. Hastalarımızın ortalama yatış süresi 6.43±14.2 gün idi. Hastalarımızın 37’sinin (%30.8) mekanik ventilatör ihtiyacı oldu, Mekanik ventilatör ile takip süreleri ortalama 2.39±9.08 gün idi. Hastalarımızın 11’i (%9.1) öldü. Organik klor (p=0.002) ve Trisiklik antidepresan (p=0.003) ilaç zehirlenmesi ile, ayrıca GKS (p<0.001) ve RTS (p=0.003) ile mortalite arasında anlamlı ilişki bulundu.
Sonuç: Özkıyım amaçlı zehirlenme olguları, acil servislerde ve yoğun bakımlarda karşılaşılan önemli sorunlardan biri olduğundan, alınan ilaç cinsinin yanı sıra, hastanın ilk değerlendirilmesinde ve takibinde kullanılan fizyolojik skorlama sistemlerinin mortalite üzerine etkili olduğu sonucuna varılmıştır.
Objective: It is aimed in this study to analyze whether a relationship exists between mortality and demographical features, Glasgow coma scale (GCS) plus revised trauma scores (RTS) of inpatients diagnosed with suicidal drug intoxication.
Material and Methods: Files of a total of 120 patients admitted in the reanimation unit because of suicidal drug intoxication whose data we could access were analyzed retrospectively.
Results: 75.8% (n=91) of our patients were female while female/male ratio was 3.13/1. The average age of our patients was 25.18±10.26 years whereas mean arterial blood pressure, mean pulse rate and mean respiratory rate were 85.09±18.08 mmHg, 105.25±27.07 and 11.54±4.39, respectively. Mean GCS and RTS values of our patients on initial admission were 10.48±3.34 and 6.52±1.20, respectively. Mean duration of hospital stay of our patients was 6.43±14.2 days. 64 of our patients (53.3%) ingested a tricyclic antidepressant, while 22 (18.3%) took organic phosphorus. 33 (27.5%) cases were multiple-drug intoxication. 37 patients (30.8%) required mechanical ventilation support and mean duration of follow-up under mechanical ventilation support was found to be 2.39±9.08 days. 11 of our patients (9.1%) died. A statistically significant relationship was found not only between mortality and organic chlorine (p=0.002) plus TCA intoxication (p=0.003), but also between mortality and GCS (p<0.001) plus RTS (p=0.003).
Conclusion: Since suicidal drug intoxications are among important issues faced in the emergency room and intensive care units, it was concluded that physiological scoring systems used for initial assessment and follow-up, as well as the kind of drug taken had impacts on mortality.
Abstract | Full Text PDF

5.The Effective Factors on Morbidity Due to Penetrating Small Intestine Injuries
Akın Önder, Murat Kapan, Ömer Başol, Abdullah Böyük, Metehan Gümüş, Mesut Gül, Sadullah Girgin
doi: 10.5152/jaem.2012.008  Pages 204 - 207
Amaç: Bu çalışmada penetran travmaya bağırsak ince bağırsak yaralanmalarında morbidite üzerine etkili faktörlerin araştırılması amaçlandı.
Gereç ve Yöntemler: Ocak 2006-Aralık 2010 tarihleri arasında penetran ince bağırsak yaralanmasına bağlı cerrahi uygulanan 114 hasta retrospektif olarak incelendi.
Bulgular: Hastaların 96’sı (%84.2) erkek, 18’i (%15.8) kadın idi. Hastaların ortalama yaşları 32.8±12.3 (15-77) yıldı. En sık etiyolojik neden ateşli silah yaralanmasıydı (%66.7). Hastaların 51’inde (%44.7) izole ince bağırsak yaralanması, 63’ünde (%55.3) ince bağırsakla beraber intraabdominal yandaş organ yaralanması mevcuttu. Yandaş organ olarak en sık kolon yaralanmasının (%66.7) ettiği belirlendi. Hastalara en sık olarak 68’ine (%59.7) primer sutür uygulandı. Hastaların 30’unda (%26.3) morbidite gelişti. En sık görülen komplikasyon yara yeri enfeksiyonuydu. Yandaş organ yaralanmalarının eşlik ettiği ince bağırsak yaralanmalarında morbidite anlamlı olarak artmaktaydı (p=0.006). Kolon yaralanması (p=0.002) mevcut olanlar ile peritonit bulguları (p=0.048) nedeniyle opere edilen hastalarda morbidite anlamlı olarak daha yüksekti. Mortalite gelişimi üzerine kan tranfüzyon miktarı etkiliydi (p<0.001). Hastaların ortalama yatış süreleri 6.9±2.9 (1-21) gün olup, morbidite gelişen grupta anlamlı olarak uzundu. (p=0.002). Mortalite hastalarımızın 6’sında ilk 24 saat içinde hemorajiye ve 1’inde anastomoz kaçağına bağlı sepsis nedeniyle görüldü.
Sonuç: İnce bağırsak yaralanmalarında özellikle kolon ve beraberinde intraabdominal diğer organ yaralanmalarının eşlik etmesi postoperatif morbidite anlamlı olarak arttırmaktadır.
Objective: In this study, we aimed to investigate the effective factors on morbidity due to small intestine penetrating injuries.
Material and Methods: Between January 2006 and December 2010, 114 patients who underwent surgery due to penetrating small intestine injuries were retrospectively reviewed.
Results: The mean age was 32.8±12.3years (15-77), and there were 96 patients, (84.2%) male and 18 (15.8%) female patients. The most common etiologic cause was gun-shot injuries (66.7%). Fifty-one (44.7%) patients had isolated small intestine injuries and 63 (55.3%) had small intestine and additional organ injuries. Colon was the most common additional organ injured (66.7%) Most commonly, 68 (59.7%) patients underwent primary suture. T Postoperative morbidity occurred in 30 patients (25%) and the most common complication was wound infection. The morbidity was significantly higher in the patients with small intestine and additional organ injuries (p=0.006). The morbidity was higher in patients who exhibited signs of peritonitis (p=0.048) and had colonic injuries (p=0.002). The number of blood transfusions was effective in mortality (p<0.001). The mean length of hospital stay was 6.9±2.9 (1-21) days, significantly longer in the patients who developed morbidity (p=0.002). Seven (6.1%) patients died due to hemorrhage in 6 patients and anastomotic leakage in 1 patient.
Conclusion: Small intestine injuries significantly increase the postoperative morbidiy when accompanied by additional intraabdominal organ injuries, especially the colon.
Abstract | Full Text PDF

6.Silent Cerebral Ischemia and Infarct Prevelance in Chronic Renal Failure Patients
Sedat Kebapçıoğlu, Ertan Bakoğlu, Mehmet Ertuğrul Kafalı, Sadık Girişgin, Metin Bircan, Mehmet Gül, Sedat Kocak
doi: 10.5152/jaem.2012.004  Pages 208 - 211
Amaç: Serebrovasküler hastalıklar tüm dünyada mortalite ve morbiditenin en önemli sebebidir. İskemik infarktlar, serebrovasküler hastalıklar içerisinde en sık görülen ve en çok ölüme neden olan grubu oluşturur. Sessiz serebral iskemili hastalarda, iskemik infarkt insidansı normal populasyona göre 10 kat daha fazladır. Serebral infarkt geliştikten sonra uygulanan tedavi modaliteleri yeterli olmamaktadır. Bu sebeble risk faktörlerinin tespiti, primer ve sekonder profilaksi, erken tanı, tedavi ve rehabilitasyon için yapılan çalışmalar önem kazanmaktadır. Serebrovasküler hastalıklar diyaliz hastalarında da ölümün major nedenlerinden biridir. Kronik böbrek yetmezliği (KBY) ve diyaliz tedavisinin serebral iskemi ve infarkt gelişimi üzerine etkisi henüz açıklığa kavuşturulamamıştır. Biz bu çalışmada, hemodiyaliz ve periton diyaliz tedavisi alan KBY hastalarında sessiz serebral iskemi ve infarkt prevalansını manyetik resonans görüntüleme (MRG) ile araştırdık.
Gereç ve Yöntemler: Otuz hemodiyaliz ve 40 periton diyaliz hastası vaka grubu olarak, acil servise başvuran nörolojik şikayetleri olamayan 50 hasta ise kontrol grubu olarak çalışmaya alınmıştır.
Bulgular: Vaka ve kontrol grupları benzer demografik özellikler ve risk faktörleri taşımalarına rağmen, KBY’ li hastalarda kontrol grubuna kıyasla sessiz serebral iskemi ve infarkt prevalansının anlamlı şekilde arttığı gözlenmiştir.
Sonuç: KBY’nin serebral iskemi ve infarkt gelişimi üzerine istatistiksel olarak anlamlı etkisinin (MRG ile ortaya konan) olduğu belirlenmiştir. Elde edilen bu sonuçlar, KBY’ nin iskemik strok gelişiminde önemli bir risk faktörü olduğunu, daha geniş klinik ve deneysel çalışmalarla bu konunun araştırılması gerektiğini ortaya koymuştur.
Objective: Cerebrovascular diseases are the most common causes of morbidity and mortality. The ischemic type is the most common and most fatal o among the all cerebrovasculer diseases. In patients having silent cerebral ischemia the incidence of ischemic infarction is ten times greater than in the normal population. The treatment modalities are not efficient after the cerebral infarct has occurred. For this reason academic studies are gaining importance for the determination of risk factors, primary and secondary prophylaxis, early diagnosis, treatment and rehabilitation. Cerebrovascular diseases are also the most common major causes of death in hemodialysis patients. The effect of dialysis treatment and chronic renal failure disease on the development of cerebral ischemia and infarct has not been explained, In this study we analyzed the prevalence of silent cerebral ischemia and infarct in the cronic renal failure patients having hemodialysis and peritoneal dialysis treatment, using magnetic resonance imaging.
Material and Methods: The study included 30 patients with hemodialysis, 40 patients with peritoneal dialysis and control group of 50 patients admitted to emergency department due to complaints other than neurological ones.
Results: Although the case and control groups having similar demographical properties and risk factors, the prevalence of silent cerebral ischemia and infarct is determined as significantly increased in the chronic renal failure patient group.
Conclusion: It is determined by MR that chronic renal failure has significant effects on developing cerebral ischemia and infarct. These findings showed us chronic renal failiure is an important risk factor for developing cerebral ischemic stroke. Additional clinical and experimental studies are needed on this subject.
Abstract | Full Text PDF

7.Analysis of Patients Presenting to the Emergency Department with Acute Abdominal Pain
Selman Yeniocak, Süha Türkmen, Özlem Uzun, Yunus Karaca, Özgür Tatlı, Süleyman Türedi, Abdülkadir Gündüz
doi: 10.5152/jaem.2012.033  Pages 212 - 215
Amaç: Akut karın ağrısı acil servise sık başvuru nedenlerindendir. Karın ağrısının ayırıcı tanısı acil hekimi için kolay değildir. Bu çalışmada acile akut karın ağrısı ile başvuran hastaların muayene bulguları, biyokimyasal değerleri ve radyolojik bulguları değerlendirildi. Bu bulgular literatür ile karşılaştırıldı.
Gereç ve Yöntemler: Çalışma kesitsel tanımlayıcı bir çalışma olarak planlandı. Çalışmaya toplam 166 hasta dahil edildi. Hastaların fizik muayene bulguları, amilaz, D-dimer, lökosit değerleri, radyolojik bulguları ve operasyon bulguları değerlendirilmeye alındı.
Bulgular: Hastaların tamamında karında fizik muayane bulgusu vardı. Sadece hassasiyet bulgusu olan hasta sayısı 72 (%43.4) idi. Ultrasonografi yapılan hastalardan 33’ünde (%28.0) safra kesesi patolojisi tespit edilirken, 36 (%30.7) hastada herhangi bir patolojiye rastlanmadı. Karın tomografisi çekilen 37 (%22.3) hastanın 3’ünde (%8.1) kitle, 4’ünde (%10.8) apandisit, 3’ünde (%8.1) safra kesesi patalojisi, 4’ünde (%10.8) ileus-volvulus ve 6’sında (%16.2) mezenter iskemi tespit edildi.
Sonuç: Görüntüleme ve labarotuvar yöntemlerindeki gelişmelere rağmen akut karın ağrısı olgularının büyük bir kısmı bu çalışmada da olduğu gibi non spesifik karın ağrısı olarak değerlendirilmekte, kesin tanı konulamamaktadır. Çalışma yapılan merkeze seçilmiş vakaların sevk ediliyor olması literatürle uyumsuzluk yaratabilmektedir. Bu çalışmada safra yollarına bağlı hastalıklar literatüre göre yüksek, akut apandisit olguları ise literatüre göre çok düşük bulundu.
Objective: Acute abdominal pain is a common cause of admission to the emergency department. Differential diagnosis of abdominal pain is not easy for the emergency physician. In this study, the results of physical examination, blood biochemical analysis and radiological imaging in patients presenting to the emergency department with abdominal pain were evaluated. These findings were compared with the literature.
Material and Methods: This study was designed as a cross-sectional descriptive study. One hundred and sixty-six patients were included. Patient physical examination findings, amylase, D-dimer and leukocyte values and radiological and surgical findings were evaluated.
Results: All patients had abdominal physical examination findings. Seventy-two (43.4%) patients had only abdominal sensitivity, 33 (28%) patients showed gall bladder pathology by ultrasound and no pathology was found in 36 patients (30.7%). A mass was determined in three (8.1%) of 37 (22.3%) patients, appendicitis in four (10.8%), gall bladder pathology in three (8.1%), ileus-volvulus in four (10.8%) and mesenteric ischemia in six (16.2%) patients who were examined by abdominal tomography.
Conclusion: Despite advances in imaging and laboratory techniques, the great majority of cases with acute abdominal pain cannot be definitively diagnosed, as in this study, and are evaluated as non-specific abdominal pain. The fact that selected cases are transferred to the center where the investigation is performed may create a discrepancy with the literature. In this study, the frequency of gall duct-related diseases was higher than in the literature and cases of acute appendicitis were much less frequent.
Abstract | Full Text PDF

8.The Evaluation of Demographic and Clinical Features of Isolated Abdominal Trauma
Ethem Acar, Ahmet Baydın, Türker Yardan
doi: 10.5152/jaem.2012.009  Pages 216 - 222
Amaç: İzole karın travması nedeniyle acil servise başvuran 16 yaş ve üzerindeki erişkin olguların; demografik özelliklerini, karın travmalarının klinik ve laboratuar bulgularını, tedavilerini, mortalite oranlarını incelemeyi ve bu konuda ülkemizdeki literatüre katkıda bulunmayı amaçladık.
Gereç ve Yöntemler: Bu Çalışma Ocak 2005-2009 tarihleri arasında hastanemiz acil servisine izole karın travması nedeniyle başvuran erişkin 106 hastayı kapsamaktadır. Hastaların dosyalarından elde edilen veriler SPSS 15.0 bilgisayar programına yüklendi. Gruplar arasındaki karşılaştırmalarda sürekli veriler için Mann-Whitney U testi, kesikli veriler için ki kare testi uygulanmıştır.
Bulgular: Karın travmalı olguların %79.2’si erkekti ve yaş ortancası 31 idi. Karın travması oluş mekanizması açısından incelendiğinde en sık penetran travmanın (%52.8), nedeni açısından bakıldığında ise en sık trafik kazalarının (%35.8) görüldüğü saptandı. Olguların %76.4’ünün ilk 3 saat içinde acil servise başvurduğu, başvuru anında en sık şikayetin karın ağrısı olduğu ve fizik muayenede olguların %20.8’inde rebound tespit edildiği görüldü. Olguların %22.6’nın hipotansif olduğu ve bu hipotansif hastaların %91.7’sinin cerrahi olarak tedavi edildiği görüldü. Olguların %45.3’üne eritrosit replasmanı yapılırken, 2 ünite ve üzerinde eritrosit replasmanı ihtiyacı olanların cerrahiye girme olasılığının arttığı gözlemlendi (p<0.05).
Sonuç: Karın travmalarına en sık trafik kazaları neden olmakta ve hastaların acil servise başvuru anındaki sistolik kan basıncının 90 mmHg’dan düşük olması cerrahi tedavi olasılığını arttırmaktadır.
Objective: We aimed to investigate the demographical features, clinical and laboratory findings, treatment, rates of mortality of patients above 16 years admitted to emergency department with isolated abdominal trauma and who contribute to our country’s literature.
Material and Methods: This study involves 106 adult patients admitted to the emergency service of our hospital with isolated abdominal trauma between January 2005 and 2009. Data collected from files were loaded to the SPSS 15.0 computer programme. For continuous data in comparison of groups, Mann-Whitney U test; and for discontinuous data Chi-Square test was performed.
Results: 79% of abdominal trauma patients were male and median age was 31. The most frequent mechanism of injury was penetrating trauma. The most frequent etiology was motor vehicle accident. We determined that 76.4% of patients were admitted in the first 3 hours. The most common complaint was abdominal pain, and rebound was observed in 20.8% of cases. We observed that 22.6% of the patients were hypotensive and, of those hypotensive patients, 91.7% underwent surgery. 45.3% of cases had erythrocyte therapy replacement and those who had 2 units and more replacement requirement had a higher probability of undergoing surgery (p<0.05).
Conclusion: The main cause of abdominal trauma is motor vehicle accidents and a systolic blood pressure less than 90 mmHg increases the possibility of surgical treatment.
Abstract | Full Text PDF

9.Analysis of Hospital Admissions 2011 Universiade
Atıf Bayramoğlu, Ethem Acar, Ayhan Aköz, Arif Onur Eden, Özlem Bilir
doi: 10.5152/jaem.2012.043  Pages 223 - 226
Amaç: Olimpiyat oyunları gibi, kitlesel toplantılar, belirli bir yerde, belirli bir zamanda organize edilen 1000’den fazla kişinin katıldığı aktivitelerdir. Modern dünyada bu tür organizasyonların sıklığı gün geçtikçe artmaktadır. Bu tür kitlesel olaylarda halk sağlığı açısından hedefler; katılımcılar, izleyiciler ve görevliler için hastalık ve yaralanmaları önlemek ve ya en aza indirmek ve güvenliği en üst seviyeye çıkarmayı içermektedir.
Gereç ve Yöntemler: Yirmi beşinci Universiade kış oyunları 27 Ocak-6 Şubat 2011 tarihleri arasında Türkiye’de 52 ülkeden 1593 sporcu ve 844 resmi görevli olmak üzere 2483 kişinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Universiade 2011 boyunca yaklaşık 2500 hastalık ve yaralanma başvurusu yapılmıştır. Oyunların hastane ile ilgili sağlık hizmetleri 3. Basamak Eğitim ve Araştırma hastanesi olan hastanemiz tarafından sağlanmıştır. Bu amaçla acil servis bünyesinde bir hasta karşılama ve ayaktan tedavi birimi, hastaların yatışı için de bir servis düzenlenmiştir. Yoğun bakım yatışları dışındaki bütün yatışlar bu servise yapılmıştır.
Bulgular: Oyunlar boyunca 351 hasta hastaneye başvurmuş, başvurulardan 332’si ayaktan tedavi verilip taburcu edilirken 17 vakanın yatışı yapıldığı tespit edilmiştir.
Sonuç: Bütün başvurular göz önünde bulundurulduğunda en sık karşılaşılan tanıların sırasıyla solunum yolu enfeksiyonu, travma olduğu görülmüştür.
Objective: Mass organizations such as the Olympic Games are activities that are held at a specific time and location, and more than 1000 people participate The frequency of these organisations is increasing day by day in the modern world. In these organisations, the objectives of the public health teams include preventing or minimizing diseases and injuries and maximizing safety for participants, spectators and officials.
Material and Methods: The twenty-fifth Winter Universiade games took place between 27 January to 6 February 2011 in Turkey with the participation of 1593 athletes and 844 officials from 52 countries. During the games, approximately 2500 cases presented because of an illness or injury. The hospital division of the health services was provided by our Regional Training and Research Hospital. Therefore, a unit was organised in the emergency department for first assesment and outpatient treatment and also a unit for inpatient treatment in the hospital. All admissions to the hospital except the intensive care unit were made in this unit.
Results: During the games, 351 patients were admitted to the hospital. Of these patients, 332 were discharged after initial treatment and 17 were hospitalized.
Conclusion: The most frequent diagnoses were upper respiratory tract infections and trauma, respectively.
Abstract | Full Text PDF

REVIEW
10.Occupational Accidents and Emergency Medicine
Ünal Karakurt, Salim Satar, Ayşegül Bilen, Ayça Açıkalın, Müge Gülen
doi: 10.5152/jaem.2012.037  Pages 227 - 237
Sanayi devrimi ile birlikte etkilenen çalışma hayatına hemen her alanda makineleşme girmiş ve bu durum kitlesel üretime geçişle paralel başka sorunları beraberinde getirmiştir. Bu sorunların en başında ise iş kazaları gelmektedir. Acil servisler iş kazalarının doğal olarak ilk uğrak yerleridir ve bu tip olguların acil servislerin yapısında tıbbi bakım yanı sıra sosyal ve hukuksal boyutu da içeren bir özel durumu söz konusudur. Bu derlemede biz iş kazalarının acil servis yapısında varolan bu özel durumunu irdelemeye çalıştık.
With the industrial revolution, mechanization has affected nearly all aspects of working life, and mass production is associated with a number of problems. One major problem is occupational accidents. Emergency services are the first point of care for occupational accidents, and these cases have special status in terms of the social and legal impact of medical care in the emergency department. In this review, we tried to examine the special status of occupational accidents in the organization of emergency services.
Abstract | Full Text PDF

CASE REPORT
11.Two and a Half Year Old Girl with Ischemic Stroke Due to Trauma (Lollipop Syndrome)
Leila Rasi Marzabadi, Samad Shams Vahdati, Sara Alavi
doi: 10.5152/jaem.2011.068  Pages 238 - 240
Trauma to the soft palate and retropharyngeal tissue is an uncommon event during childhood. Neurological complications may occur following by asymptomatic intra oral trauma. There is usually dilation in diagnosis of non-penetrating traumas until the time neurological complications appear. In blunt carotid traumas headache is the most common symptom. Other typical symptoms are unilateral neuralgic deficits as hemiplegia, aphasia, or visual loss. Neurological complications are mostly caused by thrombus formation in carotid artery. Early anticoagulation therapy and antiplatlate therapy are good non operative methods which can help cure trauma.
A 2.5 year-old child is presented here, with hemiplegia and aphasia following by a blunt trauma of pharynx, which is caused by a fall whilst carrying a pencil in her mouth. The injury was without bleeding and the neurological symptoms appeared after 17 hours.
Computed tomography of the brain revealed a big hypo dense area in Middle Carotid Artery (MCA). Antiplatlet was undertaken and good clinical results obtained.
Abstract | Full Text PDF

12.Possible False Positive Heart Fatty Acid Binding Protein in Patient Who Has a High Level of Creatinine Kinase
Ayça Açıkalın, Nihat Söylemez, Mehmet Kanadaşı
doi: 10.5152/jaem.2011.056  Pages 241 - 242
Heart fatty acite binding protein (H-FABP) erken dönemde akut miyokard enfarktüsünü gösteren yeni hassas bir belirteçtir. Troponin’den daha az özgüldür, çünkü ayrıca iskelet kasında da bulunur. Son zamanlarda iskelet kası yıkımına bağlı CK yüksekliği bulunan ve beraberinde hatalı pozitif H-FABP yüksekliği saptanan 3 hasta gözlemledik.
Serum heart fatty acid binding protein (H-FABP) is a novel sensitive marker for early diagnosis of acute myocardial infarction. However, H-FABP is less specific than troponins, because it is also found in skeletal muscle. Recently, we have observed 3 patients had high CK levels due to destruction of skeletal muscle and they had false positive high H-FABP levels.
Abstract | Full Text PDF

13.Diaphragmatic Irritation Caused by Nail-gun: An Unusual Cause of Bradycardia
Fırat Bektaş, Secgin Söyüncü
doi: 10.5152/jaem.2011.057  Pages 243 - 244
Kırk iki yaşında bir inşaat işcisi, yaklaşık 1 metreden çivi tabancasının kazara ateşlemesi sonucu, çivinin sağ ön aksiller hattın onuncu interkostal aralığı kestiği bölgeden girmesi nedeniyle acil servise getirildi. Hastadaki tek pozitif bulgu, hastanın sedye üzerinde hareketleriyle ortaya çıkan bradikardi atakları idi. Çivi ameliyathanede, lokal anestezi altında çıkarıldı.
A 42-year-old construction worker presented following an accident in which a nail gun had been fired 1 meter away from him and the nail had entered his chest at the anterior axillary line in the tenth right intercostal space. The only positive symptom of the patient was the decrease of the pulse rate while turning round in the stretcher. The nail was removed without operative debridement under local anesthesia in the operating room.
Abstract | Full Text PDF

14.Brugada Syndrome: Case Report and Overview
Murat Yüce, Fethi Yavuz, Musa Çakıcı, İbrahim Sarı, Cuma Yıldırım, Behçet Al, Vedat Davutoğlu
doi: 10.5152/jaem.2011.054  Pages 245 - 248
Brugada sendromu anormal EKG bulgularıyla karakterize, ani kardiyak ölüm riski olan otozomal dominant geçiş gösteren genetik bir hastalıktır. EKG’de sağ prekordiyal derivasyonlarda (V1-V3) sağ dal bloğu paterni ile birlikte ST segment yüksekliğinin olması sendromun tipik EKG bulgusudur. Brugada sendromu ile ilgili son zamanlarda klinik olarak tanı zorlukları ve yanlış tanı problemlerinin yaşandığı gözlenmektedir. Amacımız BS tanısının son yayınlar ışığında tanı ve tedavi çerçevesini ortaya koymak ve bu anlamda tipik bir olguyu paylaşmaktır.
Brugada syndrome is an autosomal dominant geneticl disease which is characterised by abnormal ECG and risk of sudden cardiac death. A typical finding of this syndrome is the presence of ST segment elevation in precordial V1, V2 and V3 leads with concomitant right bundle branch block on ECG. We observed that misdiagnosis or difficulty in diagnosis are generally encountered in routine clinical practice for Brugada syndrome. Herein we would like to share a typical case and overview of Brugada syndrome in the context of the latest published literature.
Abstract | Full Text PDF

15.Ectopic Pregnancy with Atypical Presentation
Payman Moharramzadeh, Samad Shams Vahdati, Shiva Salmasi
doi: 10.5152/jaem.2012.044  Pages 249 - 251
Ectopic pregnancy is a term used for implantation of the fertilized ovum in a location other than the uterine mucosa. This patient was referred without specific symptoms and after several examinations, ectopic pregnancy was finally diagnosed after sonography. Then salpingectomy was done.
Abstract | Full Text PDF

LETTER TO EDITOR
16.
Bali Kazanı Patlarsa Neler Yaşayacağınızı Biliyor musunuz? 41 Vakalık Deneyim
Serhat Koyuncu, Ali İhsan Kilci, Nurullah Günay, Toros Mert Saraçoğlu
doi: 10.5152/jaem.2012.045  Page 252
Abstract | Full Text PDF

BRIEF REPORT
17.
Amerika’da Bir Gözlem İki Hastane
Uğur Lök
doi: 10.5152/jaem.2012.046  Pages 253 - 257
Aralık 2011 ve Mart 2012 tarihleri arasında YÖK kanununun 39 maddesi ne göre Amerika Birleşik Devletleri New York Üniversitesi Suny Downstate ve Kings County hastanelerinde gözlem ve incelemelerde bulundum. Burada acil tıp sistemi, acil tıp eğitimi, ultrason ve triaj konusunda inceleme yaptım. Bu yazıyı yazmaktaki amacım edindiğim bilgileri acil tıp camiası ve doktorlarımızla faydalı olabileceği düşüncesi ile paylaşmaktır. Buradaki yazılanların tamamı kendi gözlemlerime dayalıdır.
Abstract | Full Text PDF