Cilt: 19  Sayı: 2 - Haziran 2021
Özetleri Gizle | << Geri
DERLEME
1.
Tele-Yoğun Bakım ve Türkiye’deki Mevcut Durum, Fırsatlar, Kısıtlamalar
Tele-Intensive Care and Current Situation in Turkey, Opportunities, Restrictions
Y. Levent Uğur, Necati Gokmen
Sayfalar 54 - 61
Ülkemizde ve dünyada yaşlanan nufüs ile birlikte yoğun bakım tedavi gereksinimlerinin ve yoğun bakım maliyetlerinin artması beklenmektedir. Tele-yoğun bakım (Tele-YB) uygulamaları kritik hastaların takip ve tedavilerinin uzaktan düzenlenmesine, mevcut kaynakların verimli kullanımına imkan sağlayarak yeni bir çözüm aracı olabilir. Tele-YB programları sayesinde yoğun bakım uzmanlarının yer ve zaman sınırlaması olmadan ülkedeki tüm yoğun bakım yataklarına ulaşabileceği, hastalardan gelen tüm verileri elektronik kayıt sistemleri ile değerlendirebileceği ve bu veriler ışığında hastalara kanıta dayalı en iyi tedavi önerilerini sunabilecekleri öngörülmektedir. Ancak Tele-YB’ın kullanılması sırasında karşılaşabilecek alt yapı yetersizlikleri, hasta-hekim, hekim-hasta yakını ilişkisinin bozulmasının yaratabileceği problemler, hasta verilerinin korunması, depolanması ile ilgili güçlükler, yasal mevzuat ve görev tanımlarının eksikliği gibi problemler bu yeni çözüm stratejisinin potansiyel yararının önüne geçebilir. Bu derleme Tele-YB konusunda bilgilendirme, ülkemizde Tele-YB uygulanırsa bu konudaki fırsatlarımızı,eksikliklerimizi ve kısıtlamalarımıza dikkat çekmek ve bu eksikliklerin tamamlanması için gerekli adımların atılmasını sağlamak amacıyla yazılmıştır.
Intensive care treatment needs and costs are expected to increase with the aging population in our country and the world. Tele-intensive care (Tele-ICU) applications can be a new solution to treating critical patients remotely follow up. It can help the efficient use of existing resources. With the Tele-ICU program, intensive care specialists will reach all intensive care beds in the country with no restriction. They will evaluate the patients’ situations with all data from electronic recording systems. However, such as problems with some legal regulations or terms of job descriptions, deterioration of patient-doctor, doctor - patient’s relative relationship, or some infrastructure deficiencies when using the Tele-ICU system could override the potential benefit of the new solution strategy. This review has written to inform about Tele-ICU, draw attention to opportunities, shortcomings, and limitations if Tele-ICU is applied in our country, and ensure that necessary steps are taken to complete these deficiencies.
Makale Özeti

ORJINAL ARAŞTIRMA
2.
Suriyeli hastaların yoğun bakım ünitesinde yatış nedenleri, sepsis gelişimi ve mortalite.
Reasons for hospitalization, sepsis development and mortality among Syrian patients in an intensive care unit.
Yavuz Orak, Şehnaz Pelin Tanır, Hatice Tugba Gungor, Sondemet Çetin, Filiz Orak, Fatih Mehmet Yazar, Ömer Faruk Boran, Adem Doğaner
Sayfalar 62 - 70
GİRİŞ ve AMAÇ: Amacımız;Suriyeli hastaların yoğun bakım (YB) yatış nedenlerini, sepsis gelişimlerini, sepsise neden olan patojenleri ve hastaların ölüm oranlarını araştırmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamız 2012-2016 tarihleri arasında yoğun bakım ünitesinde yapıldı. Hastane bilgi sistemindeki kayıt ve dosyalar geriye dönük olarak analiz edildi.
BULGULAR: Çalışma süresi içinde 139 Suriyeli hasta YB’ye yatırıldı. En sık YB yatış tanıları solunum yolu enfeksiyonu (29 hasta: %20.9) ve travma (26 hasta: %18.7) idi. Bu hastaların yoğun bakım tedavileri sırasında 35 hasta sepsis tanısı aldı. Sepsis tanısı alan hastaların kültürlerinin 17'sinde Acinetobacter baumannii ve 12'sinde E. coli üredi. Acinetobacter baumannii trakea kültürlerinde, E. coli idrar kültürlerinde en yaygındı. Ayrıca, yedi hastaya hastaneye müracaat ettiği ilk anda sepsis tanısı kondu. Bu hastalardan 2’sinde H1N1, 3’ünde S. pneumoniae, 1’inde H. influenzae, 1’inde S. aureus ve aspergilloma saptandı. YB’da yatan 139 hastanın 45’i ölmüş iken sepsis tanısı alan 35 hastanın 28’i öldü. APACHE II skorları, mekanik ventilasyon süresi, YB yatış süresi ölenlerde sağ kalan hastalara göre daha yüksekti (p < 0.001, p< 0.001, p< 0.001).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Suriyeli hastalarda en sık YB yatış ve sepsis gelişme nedeni solunum yolu enfeksiyonlarıydı. Bu hastalarda sepsis mortalite için önemli bir faktördü.
INTRODUCTION: Our aim is to investigate causes of hospitalization of Syrian patients in an intensive care unit (ICU), development of sepsis, relevant reasons of pathogens and mortality rates.
METHODS: We carried out this study between 2012-2016.Patient information was analyzed retrospectively from records and files in the information system.
RESULTS: 139 Syrian patients were hospitalized in an ICU during the study period.The most common ICU diagnoses were respiratory tract infection (29 patients: 20.9%) and trauma (26 patients: 18.7%).Of these patients, 35 were diagnosed with sepsis during their treatment in the ICU.Acinetobacter baumannii and E.Coli were isolated in the culture of the patients with sepsis (17,12,respectively).Acinetobacter baumannii was most common in tracheal cultures and E. coli in urine cultures.Additionally, seven patients were diagnosed with sepsis at their first application to the hospital.H1N1 in two,S.pneumoniae in three,H.influenzae in one,S.aureus and aspergilloma in another patient were detected.While 45 of 139 patients died,28 of 35 patients diagnosed with sepsis died.APACHE II scores,duration of mechanical ventilation,number of days spent in ICU were all higher in the deceased patients than in the surviving patients(p<0.001,p<0.001,p<0.001).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Respiratory diseases were the most common causes for Syrian patients’ hospitalization in the ICU and developing sepsis.For these patients,sepsis was still an important factor for mortality.
Makale Özeti

3.
Yoğun Bakım Ünitelerinde İzole Edilen A. baumannii İzolatlarının Kolistin MİK Değerlerinin ve Direnç Genlerinin İrdelenmesi
Investigation The Colistin MICs and Resistance Genes of A. baumannii Isolated in Intensive Care Units
Yücel Duman, Mehmet Sait Tekerekoğlu
Sayfalar 71 - 75
GİRİŞ ve AMAÇ: Acinetobacter baumannii yoğun bakım ünitelerinde yatan hastalarda sağlık bakımı ilişkili enfeksiyonlara neden olan fırsatçı bir patojendir. A. baumannii farklı mekanizmalarla hızlı bir şekilde antimikrobiyallere karşı direnç geliştirebilmektedir. Çoklu ilaç dirençli (ÇİD) izolatlarının oluşturduğu enfeksiyonlar; morbidite ve mortalitesi yüksek, uzun süreli hospitalizasyon gerektiren enfeksiyonlardır. Kolistin, ÇİD sahip A. baumannii izolatlarına karşı kullanılabilen son antimikrobiyallerden biridir. Bu izolatlarının artmasına bağlı olarak kolistin kullanımı tüm dünyada artmıştır. Çalışmamızda yoğun bakım ünitelerinde yatan hastaların kan kültürlerinden izole edilen ÇİD sahip A. baumannii izolatlarında kolistin direnç oranlarının, MİK değerlerinin ve kolistin direncine neden olan plazmid aracılı yayılım gösteren direnç genlerinin araştırılması amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamıza Ocak 2017- Aralık 2018 tarihleri arasında laboratuvarımızda kan kültür örneklerinden izole edilen 97 A. baumannii izolatı alındı. İzolatların kolistin MİK değerleri EUCAST önerileri doğrultusunda broth mikrodilüsyon yöntemiyle araştırıldı. Polimeraz zincir reaksiyonu (PZR) ile kolistin direnç gen bölgeleri mcr 1-5 çalışıldı.
BULGULAR: Çalışılan A. baumannii izolatlarının 8’i(%8.2) dirençli, 89’u(%91.8) duyarlı saptandı. Kolistin MİK50 değeri 0.5µg/ml, MİK90 değeri 2µg/ml olarak bulundu. Kolistin direncinin horizontal yayılım tehlikesi açısından araştırılan plazmid aracılı mcr gen bölgeleri (1-5 mcr genleri) belirlenemedi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Kolistin hastanemiz yoğun bakım ünitelerinde yatan hastaların, A. baumannii izolatlarına bağlı enfeksiyonlarının tedavisinde hala etkin olarak kullanılabilecek önemli bir antimikrobiyaldir. Ancak kolistine karşı direnç gelişimini önlemek için, irrasyonel antibiyotik kullanımı engellenerek antimikrobiyal duyarlılık testi sonuçlarına göre tedavi uygulanması gerekmektedir. Ayrıca dirençli izolatların hastanelerde kolonizasyonunun önlemesi için gerekli enfeksiyon kontrol önlemlerinin alınmasının önemli olduğu kanısındayız.
INTRODUCTION: Acinetobacter baumannii is an opportunistic pathogen that causes healthcare-associated infections in hospitalized patients in intensive care units. A. baumannii can quickly develop resistance to antimicrobials through different mechanisms. Infections caused by multidrug resistant (MDR) isolates have high-morbidity and mortality and requiring long-term hospitalization. Colistin is one of the last antimicrobials that can be used against MDR A. baumannii isolates. Due to the increase of these isolates, the use of colistin has increased all over the world. In our study, we aimed to investigate colistin resistance rates, MIC values and plasmid-mediated resistance genes in isolates from blood cultures of patients hospitalized in intensive care units.
METHODS: A 97 of A. baumannii isolates from blood culture samples included in our study. Colistin MIC values of the isolates were investigated by broth microdilution method according to EUCAST recommendations. Colistin resistance gene regions mcr 1-5 were studied by polymerase chain reaction.
RESULTS: Eight (8.2%) of the A. baumannii isolates were resistant and 89 (91.8%) of were sensitive. Colistin MIK50 value was 0.5µg/ml, MIK90 value was 2µg/ml. The plasmid-mediated mcr gene regions (1-5 mcr genes) investigated for the risk of horizontal spread of colistin resistance could not be determined.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Colistin is an important antimicrobial that can still be used effectively in the treatment of infections due to A. baumannii isolates in our intensive care units. However, in order to prevent the development of resistance against colistin, irrational antibiotic use should be prevented and treatment is required according to the results of antimicrobial susceptibility test. In addition, we believe that it is important to take the necessary infection control measures to prevent colonization of resistant isolates in hospital settings.
Makale Özeti

4.
Yoğun Bakım Ünitesi Saygı Ölçeği'nin Türkçe’ye Uyarlama, Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması
The Turkish Adaptation, Validity and Reliability Study of The ICU-RESPECT Scale
Özlem İbrahimoğlu, Sevinç Mersin, Eda Akyol
Sayfalar 76 - 81
GİRİŞ ve AMAÇ: Yoğun bakım üniteleri (YBÜ), hastalar ve aileleri için birçok zorluk içermekte olup, hastalara ve ailelerine saygı duyulması iyileşmeye olumlu katkıda bulunabilir. Bu çalışmanın amacı YBÜ-SAYGI ölçeğini Türkçe’ye uyarlayarak psikometrik özelliklerini belirlemektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışma, metodolojik ve kesitsel bir tasarım kullanılarak Nisan-Eylül 2019 tarihleri arasında bir eğitim ve araştırma hastanesinin farklı yoğun bakım ünitelerinde toplam yüz hasta ve aile üyesi ile gerçekleştirilmiştir. Veriler; Sosyo-Demografik Form, YBÜ-SAYGI Ölçeği, Yoğun Bakım Ünitesi Memnuniyet Anketi ve Newcastle Hemşirelik Bakım Memnuniyet Ölçeği ile toplanmıştır. Ölçeğin uyumuna ilişkin olarak, dil geçerliliği ve içerik geçerliliği çalışılmıştır. Ölçeğin yapı geçerliği faktör analizi ile analiz edilmiştir. Ölçeğin güvenirliği güvenirlik katsayısı ile değerlendirilmiş ve ölçek benzer ölçüm araçları ile test edilmiştir.
BULGULAR: Kaiser-Meyer-Olkin katsayısı ve Bartlett'in küresellik testi sonuçları verilerin faktör analizi için uygun olduğunu belirlemiş olup toplam varyansın %73.56'sına sahip olan tek bir faktör bulunmuştur. Ölçeğin iç tutarlılık güvenirlik katsayısı 0.95 olarak hesaplanmıştır. Ölçekler arasında güçlü pozitif korelasyon saptanmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışma YBÜ-SAYGI ölçeğinin Türk popülasyonu için geçerli ve güvenilir bir araç olduğunu göstermektedir.
INTRODUCTION: Intensive care units have many challenges for patients and families, therefore, respecting them may contribute positively to the recovery. The aim of this study is to determine the psychometric properties of the Turkish version of the ICU-RESPECT scale.
METHODS: A methodological and cross-sectional study design were used. It was conducted in different types of intensive care units between April-September 2019 with a hundred patients and family members. Data were collected with Socio-Demographic Form, The ICU-RESPECT Scale, The Family Satisfaction in The Intensive Care Unit Survey, and The Newcastle Satisfaction with Nursing Scales. For regarding the adaptation of the scale, language validity and content validity were studied. The construct validity of the scale was analyzed by factor analysis. The reliability of the scale was evaluated with the reliability coefficient and the scale was tested with similar measurement tools.
RESULTS: The Kaiser-Meyer-Olkin coefficient and Bartlett's sphericity test results determined the data are suitable for factor analysis and a single factor that had 73.56% of the total variance was found. The reliability coefficient for the scale was 0.95. A strong positive correlation between scales was determined.
DISCUSSION AND CONCLUSION: The ICU-RESPECT scale is a valid and reliable instrument for the Turkish population.
Makale Özeti

5.
Sepsiste Mortalite Prediktörleri: Retrospektif Bir Çalışma
Mortality predictors in Sepsis: A retrospective study
Ummahan Dalkilinc Hokenek, Funda Gumus, Mehmet Salih Sevdi, Kerem Erkalp, Aysin Selcan
Sayfalar 82 - 89
GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışmamızda, sepsis tanılı hastalarda enfeksiyona sebep olan mikroorganizmaların, hastalık ciddiyet skorlamalarının ve biyobelirteçlerin mortalite prediktörü olarak özgüllük ve duyarlılıklarını tespit etmeyi amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamızda hastanemiz Reanimasyon Ünitesinde 01.01.2017 - 01.01.2018 tarihleri arasında sepsis tanısı alarak takip ve tedavi edilen 18 yaşından büyük 76 hastanın kayıtları retrospektif olarak incelendi. Hastaların demografik verileri, yoğun bakım ünitesine yatış tedavileri, nedenleri ve süreleri, biyokimyasal analizleri, ilk yirmidört saatinde hesaplanan Akut Fizyoloji ve Kronik Sağlık Değerlendirmesi Skoru (APACHE II) ve Ardışık Organ Yetmezliği Değerlendirme Skoru(SOFA) ile kültür analizi sonucunda üreyen mikroorganizmalar mortalite ve morbidite prediksiyonu açısından duyarlılık ve özgüllükleri kıyaslandı.
BULGULAR: Hastaların %46,05'i kadın,%53,95'i erkek, yaş ortalamaları 62,67±18,1 yıl, mortalite oranı %51,31 olarak tespit edildi. Hastaların %60,53 cerrahi operasyon sonrası, %39,47 dahili nedenler ile sepsis tanısı almış olup ortalama tedavi süresi 35±43,7 gündü. Enfeksiyona neden olan etken en sık Klebsiella pneumoniae, ikinci sıklıkta Staphylococcus aureus, fungal etken olarak ise Candida spp. olarak bulundu. Tedavilerin ilk 24 saatinde ölçülen yüksek SOFA, APACHE II skorlarının, PCT değeri ve Enterococcus faecalis enfeksiyonu mortalite için bağımsız birer risk faktörü olarak belirlendi (p<0,05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sepsisli hastalarda mortalite prediksiyonunda, skorlama sistemlerinin yanında Enterococcus faecalis enfeksiyonun da bağımsız bir risk faktörü olması yüksek mortalite açısından dikkate alınmalıdır.
INTRODUCTION: In our study we aimed to assess the specificity and sensitivity of three predictors of mortality in patients with sepsis: the presence of infection-causing microorganisms, the severity of disease classifications, and biomarkers.
METHODS: We retrospectively analyzed the files of 76 patients. All patients were over the age of 18, diagnosed with sepsis, and admitted, treated, and followed up in our hospital's Reanimation Unit between 01/01/2017 - 01/01/2018. Patients' demographic data, treatments in the ICU, causes and durations, biochemical analyses, 24 hour acute physiology and chronic health evaluation (APACHE II) scores, sequential organ failure assessment (SOFA) scores, and microorganisms detected through culture analysis were analyzed in terms of their specificity and sensitivity in predicting mortality and morbidity.
RESULTS: Of the patients analyzed, 46.05% were women and 53.95% were men. The average age was 62.67±18.1 years, and the mortality rate was 51.31%. While sepsis developed post-operatively in 60.53% of patients, 39.47% of patients developed sepsis due to internal medical pathology. The average duration of treatment was 35±43.7 days. The most common infection-causing pathogen was Klebsiella pneumoniae, followed by Staphylococcus aureus. In terms of fungal infections, Candida spp. was found to be the most common. In the first 24 hours of treatment, high SOFA, APACHE II, procalcitonin (PCT) values, and infection with Enterococcus faecalis were all found to be independent risk factors for mortality (p<0.05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: In patients with sepsis, severity of disease classifications and Enterococcus faecalis infection are independent risk factors of high mortality rates. They should be considered when evaluating patients.
Makale Özeti

OLGU SUNUMU
6.
Human Metapneumovirus Infection in Adults as the Differential Diagnosis of COVID-19
COVID-19 Ayırıcı Tanısı Olarak Yetişkinlerde İnsan Metapnömovirüs Enfeksiyonu
Lerzan Dogan, Canan Akıncı, Zeynep Tuğçe Sarıkaya, Hande Simten Demirel Kaya, Rehile Zengin, Orkhan Mammadov, Aylin Ilksoz, ilkay kısa özdemir, Meltem Yonca Eren, Nazire Afsar, Sesin Kocagöz, Ibrahim Ozkan Akinci
Sayfalar 90 - 93
İnsan metapnömovirus (HMPV), SARS-CoV-2'den 18 yıl önce tanımlanan yeni solunum yolu virüsüdür. Bilinen diğer viral solunum yolu enfeksiyonlarına benzer klinik semptomlarla sahip olup, her iki virüs de akut solunum yetmezliğine neden olabilir. HMPV çocukluk çağı solunum yolu enfeksiyonu olarak bilinsede, yetişkinlerin çoğunda hafif ve kendini sınırlayan enfeksiyonlara neden olur, hatta riskli hastalarda klinik seyir komplike olup ciddi morbidite ve mortaliteye neden olabilir. Yetişkinler viral enfeksiyon durumunda rutin olarak HMPV için taranmadığından Türkiye'de HMPV enfeksiyonlarının prevalansı bilinmemektedir ve önceki rapor edilen olgular pediatrik popülasyonda yer almaktadır. COVID-19 pandemisi sırasında özellikle solunum bulgularına nörolojik komplikasyonlar eklendiğinde akılda tutulmalıdır. Bu raporda HMPV pnömonisi ve ensefaliti olan iki yetişkin olguyu sunmaktayız.
Human metapneumovirus (HMPV) is a respiratory tract virus identified 18 years before SARS-CoV-2. Both viruses cause acute respiratory failure characterized by rapid onset of widespread inflammation in the lungs with clinical symptoms similar to those reported for
other viral respiratory lung infections. HMPV, known more like childhood viral infection, causes mild and self-limiting infections in the majority of adults, but clinical courses can be complicated in risky groups and associated morbidity and mortality are considerable. Adults are not routinely screened for HMPV and prevalence of adult HMPV infections in Turkey is unknown, previous reports were in the pediatric population. It should always be kept in mind during COVID-19 pandemic especially when neurological complications are added to respiratory findings. We report two adult cases with HMPV pneumonia and encephalitis.
Makale Özeti

7.
Septik Şok ve Akut Böbrek Hasarı Olan Böbrek Nakil Alıcısında Yeni Bir Terapötik Yaklaşım: Bir Olgu ile
A novel therapeutic approach for renal transplant recipient with septic shock and acute kidney injury: A case report
Fatma İrem Yeşiler, Beyza Meltem Yurtsever, Ender Gedik, Pınar Zeyneloğlu, Mehmet Haberal
Sayfalar 98 - 104
oXiris® hemofiltre gibi ekstrakorporeal tedavi (ET) yöntemlerinini kullanımı, özellikle yoğun bakım ünitelerinde septik akut böbrek hasarı (ABH) olan hastaların yönetiminde giderek artmaktadır. Sepsis ve ABH olan immünsüprese böbrek nakil alıcısında oXiris® hemofiltre ile sürekli renal replasman tedavisinin (SRRT) etkin kullanımını göstermeyi amaçladık.
2015 yılında kadavradan böbrek transplantasyonu yapılan 45 yaşında kadın hasta, akut solunum sıkıntısı sendromu (ARDS) ve Escherichia Coli’ye bağlı idrar yolu enfeksiyonu nedeniyle septik şok ile yoğun bakım ünitesine kabul edildi. Akut fizyoloji ve kronik sağlık değerlendirme skoru 23, sepsise bağlı organ yetmezliği skoru 11 ve Glasgow koma skalası 15 idi. Orta derecede ARDS nedeniyle entübe edildi ve hemodinamik disfonksiyon nedeniyle vazopresör desteği başlandı. İmmünsüpresif tedavi için metilprednizolon 2x 40 mg uygulandı. İntravenöz meropenem, linezolid, trimetoprim-sülfametoksazol, vorikonazol ve oseltamivir ile çoklu antimikrobiyal tedavi uygulandı. Septik ABH ve metabolik asidozu mevcuttu. Böbrek Hastalığı; Küresel Sonuçları İyileştirilmesi (KDIGO) Çalışma grubuna göre evre 3 olarak sınıflandırıldı ve YBÜ’ ye kabulden sonraki 11. saatte oXiris® hemofiltre ile SRRT başlandı. Kabulden 7 gün sonra transplante böbrek fonksiyonunda ve diürezde tam bir iyileşme gözlendi. Dokuz gün sonra servise devredildi ve 2 hafta sonra renal replasman tedavisi ihtiyacı olmadan taburcu edildi
ET, sepsis ve ABH için adjuvan bir tedavi olarak önerilmektedir. Yeni bir tedavi yöntemi olarak oXiris® hemofiltre ile SRRT’ nin erken kullanımı, septik ABH olan solid organ nakil alıcılarında sağkalımı ve klinik sonuçları iyileştirebilir.
The use of extracorporeal blood purification (EBP) therapies such as oXiris® hemofilter for management of septic acute kidney injury (AKI) patients is more popular worldwide in intensive care units. We present a successful clinical report of an immunocompromised renal transplant recipient with sepsis and AKI treated with CRRT using a oXiris® hemofilter.
A 45-year-old female who underwent cadaveric renal transplantation in 2015 was admitted with septic shock secondary to escherichia coli urinary tract infection- bacteremia and acute respiratory distress syndrome (ARDS). The acute physiology and chronic health assessment score was 23, sepsis-related organ failure score was 11 and Glasgow coma scale was 15. She was intubated because of moderate ARDS and given vasopressor support due to hemodynamic instability. For immunosuppressive therapy, methylprednisolone was administered 40 gm q12h. Antimicrobial therapy with intravenous meropenem, linezolid, trimethoprim-sulfamethoxazole, voriconazole and oseltamivir were administered. She exhibited metabolic acidosis and septic AKI. She was classified as Kidney Disease Improving Global Outcomes stage 3, so CRRT with oXiris® hemofilter was used on 11th hour after admission. A full recovery of transplant renal function and diuresis was observed after 7 days from the admission. She was transferred to ward after 9 days and discharged after 2 weeks without requirement for renal replacement therapy.
EBP is proposed as an adjuvant therapy for sepsis and AKI. Solid organ transplant recipients with septic AKI may benefit from early usage of oXiris® hemofilter with CRRT as a novel approach to improve survival and clinical outcomes.
Makale Özeti