Cilt: 1  Sayı: 1 - 1995
Özetleri Gizle | << Geri
1.
Kapak-İçindekiler
Cover-Contents
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi
Sayfalar I - III
DOWNLOAD

2.
KABLOLU ALÇAK GERİLİM FİDERLERİNİN OPTİMUM KESİT DEĞERLERİNİN YAPAY SİNİR ADLARI İLE TAYİNİ
DETERMINATION OF OPTIMUM CROSS-SECTION VALUES OF CABLED LOW VOLTAGE FEEDERS BY USING ARTIFICIAL NEURAL NETWORKS
Raşit ATA
Sayfalar 1 - 4
Bu çalışma, yoğun şehir yerleşim bölgelerine ait üç fazlı yeraltı kablolu alçak gerilim fiderlerinin dizaynı için daha önce yapılan bir çalışmanın (Pekiner, 1993) yapay sinir ağları ile uygulamasıdır. Burada yapılan, mevcut verilerden hareketle yapay sinir ağları metodunu kullanarak giriş değerlerindeki değişmelerin, çıkış değerlerini ne şekilde etkileyeceğini belli bir eğitme sonucunda öğretme işlemidir. Bu yaklaşımla giriş değerleri olan yükteki, kayıp faktördeki ve enerji maliyetindeki yıllık büyümelerin değişmesi durumunda çıkış değerleri olan kesitin değişimi rahatlıkla bulunabilmektedir.
This paper is an application of a previous paper (Pekiner, 1993) for the design of 3-phase underground cabled low voltage feeders belonged to the dense city location areas with artificial neural networks. In this study, it is a training operation resulted in an obvious test from moving available values by using artificial neural networks method, variations of input values how to effect to output values. With this approach, we can easily find output values which is variation of cross-section, in that stuation, loss factor of load which is being input values and variation of annually increasing in energy costs.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

3.
YÜZEY NORMALİNDEN OLAN SAPMALARA GÖRE YÜZEY YÜK YOĞUNLUĞU
SURFACE CHARGE DENSITY ON DEVIATIONS FROM THE PRINCIPAL NORMAL LINE
Mustafa TEMİZ
Sayfalar 5 - 6
Bu makalede daha evvel Yuan Zhong Zhang tarafından ileri sürülen bazı meseleler üzerinde durulmuş ve bazı düzeltmeler yapılmıştır. Zhang, Enze'nin "uç" etkisi denkleminin doğru olmadığını söyler. Bu çalışmada denklemde söz konusu olan uygunsuzluklar düzeltilmiştir. Bulunan sonuçlar tablo ile verilen nümerik değerlerde kolayca görülmektedir.
In this paper, we emphasize and make corrections on some matter asserted in an earlier work by Yuan Zhong Zhang. Zhang (Zhang, 1988) says that Enze's equation (Enze, 1986) of the phenomenon called "tip" effects is not correct. Here we correct the inconvenience of the equations in the matters mentioned above and the obtained results are easily presented numerically by a table.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

4.
KOYUN KARKASLARINDA ÖN SOĞUTMA VE DONDURMA SIRASINDA MEYDANA GELEN AĞIRLIK KAYIPLARININ ARAŞTIRILMASI
WEIGHT LOSS DETERMINATION OF LAMB CARCASSES DURING THE PRECOOLING AND FREEZING PROCESS
İbrahim YILMAZ, Hüsnü Yusuf Gökalp, Yahya Tülek
Sayfalar 7 - 13
Araştırmada, Et ve Balık Kurumu (EBK) Erzurum Et Kombinasında, Erzurum ve çevre illerden gelen Morkaraman ırkı tokluların kesimini müteakip, uygulanan ön soğutma ve dondurma işlemleri sırasında oluşan ağırlık kayıpları (fire) belirlenmiştir. Ayrıca, tespit edilen ağırlık kayıpları, değişik araştırıcılar tarafından belirlenen değerler ile karşılaştırılarak, ülkemiz şartlarında uygulanan ön soğutma ve dondurma yöntemlerinin iyileştirilmesine yönelik bazı sonuç ve öneriler saptanmıştır. Kesim amacı ile EBK Erzurum Et Kombinasına getirilen koyunlar arasından, her defasında şansa bağlı olarak seçilen 64 toklunun kesimi ile elde edilen karkaslar, ön soğutma ve dondurma depolarına alınmıştır. Yedi kez tekrar edilerek toplam 448 karkas ile gerçekleştirilen işlemler sırasında kombinanın genel uygulamalarına müdahalede bulunulmamıştır. Sonuçta, ön soğutmada ortalama %1.88, dondurmada ortalama %1.3 olmak üzere, toplam %3.18'lik ağırlık kaybının oluştuğu, bu kayıplar üzerine; karkas ağırlığının, soğutma ve dondurma süresinin, depo doluluk oranının, depo ortamında uygulanan hava sirkülasyon hızı ve depo nisbi neminin etkili olduğu saptanmıştır.
Total weight loss of Morkaraman breed lamb carcasses were determined during the precooling and also during the freezing process of the carcasses. Research was carried out in the cooling and freezing rooms of Turkish State Slaughter House (EBK) of Erzurum. Determined results were compared with the literature values given by different researches. Some suggestions were made to optimize the precooling and frozen process. In each trial, 64 lambs were selected randomly from different herds had been come to slaughter. After slaughter and dressing carcasses were showered with cold water, and removing the kidney and peripheral fats, the carcasses were used in precooling and freezing experiments. Precooling, freezing and all the other treatments were done in the practical handling conditions of EBK, that is none of those conditions were rearranged or altered, and what had been happening in those conditions were aimed to be determined. Experiment was repeated 7 times, thus total of 448 whole carcasses were used in the entire research work. At the end of this study, the average precooling and freezing weight losses were 1.88% and 1.3% respectively and their sum was 3.18%. It was determined that duration of precooling and freezing, average carcass weight, relative humidity, air circulation and loading percentage of the rooms were very effective on the weight losses.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

5.
KALE (DENİZLİ) GÜNEYİNDEKİ BÖLGENİN JEOLOJİK VE PETROGRAFİK İNCELEMESİ
THE GEOLOGICAL AND PETROGRAPHICAL INVESTIGATION OF THE REGION IN THE SOUTHERN KALE (DENİZLİ)
Yahya ÖZPINAR
Sayfalar 15 - 24
Kale güneyindeki bölgede üst üste gelmiş tektonik birimler yer alır. Bölgede en altta Üst Kretase - Alt Paleosen pelajik kireçtaşları ve bunların üzerinde uyumlu olarak gelen Üst Paleosen - Alt Eosen flişi yer almaktadır. Bu birimler otokton bir konumda bulunurlar. Bunların üzerine tektonik dokunaklı olarak "Ofiyolitik seri "gelir. İkinci tektonik birim ise, Üst Triyas(?) -Alt Kretase karbonatlarıdır. Oligosen kırıntılı çökeller tüm alttaki birimler üzerinde açısal uyumsuzlukla örtmektedir. Burdigaliyen kireçtaşları da Oligosen çökellerini açısal uyumsuzlukla örter.Kale güneyindeki ofiyolitler, başlıca tektonitler ve bunları kesen damar kayaçları olmak üzere iki ana bileşenden oluşur ve eksik dizi karakterli bir ofiyolit topluluğunu temsil eder. Ofiyolitik serinin şimdiki yerlerine yerleşmesi Orta Eosen veya Orta Eosen - Oligosen arası bir dönemde olmuştur. Ofiyolitik serinin tektonik hatlarında ve tabanlarında "Tektonik dilim " şeklinde metamorfik kayaçlar yer alır. Bunlar, ofiyolitin yerleşimi esnasında tabandan ve çevreden koparılarak ofiyolitik seriye dahil edilmiş kayaç parçalarıdır.
There are tectonical strata which have been thrusted one over the other in Kale region. Upper Cretacaeous-Lower Paleoceneous pelagic limestones are situated at the base of this region. Over this strata the Upper Paleocene-Lower Eocene aged flysh formation is situated. These formations are autochthonous and they are covered by a series of ophiolitic rocks which have tectonic border. A second type tectonic formation are Upper Trias(?) - Lower Cretaceous aged dolomitic limestones and neritic limestone. The Oligocene aged sediments by an angular discordance.Burdigalian aged limestones cover the Oligocene aged sediments by an angular discordance. The ophiolites in the southern part of Kale are composed of two main components. These are called tectonics and vein rocks which cut through the tectonics.These rocks represent a group of ophiolitic rocks which has an incomplete series. The settlement of the ophiolitic rocks to the current location took lace the Middle Eocene or in the period between Middle Eocene and Oligocene. There are metamorphic rocks within the tectonic zones and tectonic base (in the shape of tectonic slice) of the ophioltic series as a result of the settlement of the ophiolite.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

6.
BAĞKİRİŞLİ -PERDESİSTEMLERDE ÜST KAT BAĞ KİRİŞİ YÜKSEKLİĞİNİN SİSTEM DAVRANIŞINA ETKİLERİ
EFFECT OF UPER-STORY LINTEL BEAM HEIGHT ON THE BEHAVIOUR OF COUPLED SHEAR WALL
Hasan KAPLAN, Yavuz Selim TAMA
Sayfalar 25 - 32
Bu çalışmada, bağ kirişi-perde taşıyıcı sistemlerde, bağ kirişi boyutlarının sistemin davranışına etkisi incelenmiştir. Bir modelde üst kat bağ kirişi yüksekliği değiştirilerek çözümler yapılmştır. Çözümlerde sonlu elemanlar yöntemi kullanuılmıştır. Bu çalışma ile ilgili çözülen modellerin deneysel olarak da incelenmesi husunda bir araştırma projesi yürütülmektedir. Yapılacak olan deneysel çalışmaya bir ön hazırlık teşkil eden çalışmanın sonuçları tartışılmaktadır. Özellikle son kattaki bağ kirişinin daha rijit olması durumunda,boşluklu perdenin davranışının perde davranışına daha yakın olduğu görülmüştür. Perde boyutları, yükler ve diğer bağ kirişlerinin boyutları sabit kalmak üzere, son kat bağ kirişinin yüksekliği arttıkca sistemin yatay ötelenmelerinin azaldığı gözlenmiştir.
In multi-story buildings, shear walls are used against the horizontal loads because their stiffness are greater than those of columns. The lateral deflections of tall building structures due to earthquake or wind is important role on the damage of buildings during the earthquake. The effectiveness of coupled shear walls in resisting horizontal loading depends on strongly on the rigidty of the coupling beams. In this study, In this study, using by finite element the shear walls with coupled lintel beams are investigated. The effects of uperstory lintel beam rigidity on strength and deformation were determined.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

ARAŞTIRMA MAKALESI
7.
TOPRAK DOLGU BARAJLARDAKİ SIZMA OLAYININ SONLU ELEMANLAR MODELİ
THE FINITE ELEMENT MODEL OF LEAKAGE PHENOMENA UNDER THE SOIL DAMS
Mahmud GÜNGÖR
Sayfalar 33 - 38
Bilindiği gibi biriktirme yapısı olan barajlar, haznelerinde milyarlarca m3 su tutabilmektedirler. Bu sebeple yapının stabilitesini tehdit eden sızma olayının iyi incelenmesi gerekir. Bu çalışmada, toprak dolgu barajların haznelerinden sızan sudan dolayı, baraj gövdesinde ve tabanında meydana gelen akim olayı nümerik olarak incelenmiştir. Bunun için olayın sonlu elemanlar modeli kurulmuş, yazılan bilgisayar programı yardımıyla tüm alan için matematiksel bağıntı çözülmüş, baraj gövdesi ve tabanındaki akimin, hız ve potansiyel dağılımı elde edilmiştir. Böylece, daha önce grafik metod olan ve elle çizilen akim ağı yardımıyla bulunan boşluk suyu ve basıncı miktarları sonlu elemanlar yöntemiyle elde edilen hız ve potansiyel değerleriyle daha hassas olarak bulunabilecektir.
Dams can store billions and billions m3 of water in their reservoirs. So leakage phenomenon which threats the stabilitiy of building sould be well examined. In this paper, flow that occurs in the dam’s body and at the bottom of dam as a result of leaking water from the earth filled dam’s reservoir is examined numericaly. For this purpose, the finite elements model of the phenomenon has been set up with the help of a computer program, the mathematical equation for whole area was calculated, velocity and potential distribution of the flow in the dam’s body and at the bottom were obtained. The values of pore water and leak pressure which were previously calculated by graphical method and hand drown flow net can be obtained more precisely by the use of velocity and potential valves obtained by finite element method which is used in this study.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

8.
ÇELİK VE ALÜMİNYUM ÇUBUKLARDA BURKULMANIN DENEYSEL İNCELENMESİ
EXPERIMENTAL INVESTIGATION OF THE PHENOMENON OF BUCKLING FOR STEEL AND ALUMINIUM STRUTS
Durmuş TÜRKMEN
Sayfalar 39 - 43
Bu çalışmada burkulma olayı basit çubuklar kullanılarak denendi. Elde edilen değerler daha sonra teorik tahminlerle karşılaştırıldı. Deney sırasında değişik uzunluklarda üç çelik çubuk kullanıldı. Bunlardan birisi sabit olarak diğer ikiside hareket edebilecek şekilde mesnetlendi. Yükleme her bir çubuk için farklı olmak üzere eksantirik olarak sağlı sollu yüklemeye tabii tutuldu. Buna ek olarak değişik uzunluklarda altı aluminyum çubuk üzerinde deney yapıldı. Her bir çubuk için ölçülen kritik yükleme buna karşılık gelen Euler ve Southwell tahminleriyle karşılaştırıldı.Çelikten üretilmiş bir çubuk için; burkulmanın, simetri eksenin sağında ve solunda aynı olması beklenirken çubukların yapısındaki kusurlar nedeniyle aynı olmamaktadır. Yapılan deneylerde çubukların yarım sinus dalgası şeklinde burkulduğu; çubuğun bir tarfinin sabit mesnetli olarak yüklendiği durumda etkin uzunluğun azaldığı ve kritik yükün arttığı gözlenmiştir. Aluminyum çubuklarda deformasyon sırasındaki plastik davranış nedeniyle kritik yükün tespiti çok büyük zorluk göstermektedir. Çeliklerden üretilmiş çubuklar için hem Euler hem de Southwell formülleri kritik yükün tahmininde çok yakın sonuçlar vermektedir.
The experiment was carried out to investigate the phenomenon of buckling using simple struts. These results were then compared with the theoretical predictions. Three steel struts of different length were used in the experiment; one of them had fix/pinned-end all the others had pin/pin-end joint. The applied load was placed at different eccentricities for each strut. Six aluminium pin-end struts of varying length were also tested. The measured critical load for each strut was compared against the corresponding Euler and Southwell predictions. For a steel strut, it would be expected that buckling would be symmetrical for left and right eccentricities. However, this was not the case due to imperfections in the struts. The struts buckled with half sine-wave and if one end of the strut was fixed the effective length was reduced and the critical load was increased. In the case of the aluminium struts, due to plastic behaviour in the deformation it was much harder to find the critical load. For steel struts both Euler and Southwell predictions were close to initial estimates of critical load.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

9.
GEÇİŞLİ HAL ISI İLETİMİ PROBLEMİNİN SONLU ELEMANLAR METODU İLE ÇÖZÜMÜ
SOLUTION OF TRANSIENT HEAT CONDUCTION PROBLEM BY THE FINITE ELEMENT METHOD
Süleyman TAŞGETİREN, Muzaffer TOPCU
Sayfalar 45 - 51
Makina tasarımında sıcaklık dağılımının belirlenmesi, genellikle malzeme seçimi, çalışma esnasında normalin dışında sıcaklık etkisine maruz kalan parçaların tasarımı gibi konularda bir ilk adım oluşturur. Bu sırada da çevre şartlarının belirlenmesi, karmaşık geometrilerin modellenmesi ve en temel sabit özellikleri olan izotrop malzemeden her doğrultuda farklı özellikler gösteren kompozit malzemeye kadar çok çeşitli malzemelerin dikkate alınması gerekmektedir. Bu noktada elemanların hem ısıl hem de mekanik analizinde benzer yöntemlerin kullanılıyor olması nedeniyle sonlu elemanlar metodu büyük bir kullanım imkanı bulur. Bu çalışma lamel grafitli dökme demirden yapılmış dikdörtgen kesitli bir çubuğun 600 oC ile oda sıcaklığı arasında tekrarlı ısıtılması ve su ile soğutulması sırasında mevcut bir çatlakta meydana gelen değişmenin incelendiği bir projenin ilk basamağını oluşturmaktadır (Taşgetiren, 1992). Isıl döngü sırasında çubuk kesitinde meydana gelen sıcaklık dağılımının elde edilmesi ve düzgün olmayan bu sıcaklık dağılımının oluşturduğu gerilmelerin hesaplanması projenin en önemli iki basamağını teşkil etmektedir. Bu çalışmada genel geçişli hal ısı iletimi probleminin iki boyutlu sonlu eleman formülasyonu verilmiş, geliştirilmiş olan bilgisayar programı kullanılarak konveksiyon sınır şartı etkisindeki dikdörtgen kesitli çubuk için örnek çözümler yapılmıştır.
Determination of temperature distribution is generally the first step in the design of machine elements subjected to ubnormal temperatures in their service life and for selection of materials. During this heat transfer analysis, the boundary and enviromental conditions must be modeled realistically and the geometry must be well represented. A variety of materials deviating from simple constant property isotropic material to composit materials having different properties according to direction of reinforcements are to be analysed. Then, the finite element method finds a large application area due to its use of same notation in heat transfer analysis and mechanical analysis of elements. In this study, the general formulation of two dimensional transient heat conduction is developed and a sample solution is given for arectangular bar subjected to convection baundary condition.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

10.
HİDROLİK YÖN KONTROL VALFLERİNDE AKIŞ KAYBI
LEAKAGE IN HYDRAULIC DIRECTIONAL CONTROL VALVES
Erdem KOÇ, Betül ÖZDEMİR
Sayfalar 53 - 58
Bu çalışmada endüstriyel hidrolik devre elemanlarından olan yön denetim valfeleri teorik olarak analiz edilmiştir. Yüzeyleri paralel işlenmiş valf sürgüsü ile valf gövdesi (silindir) arasındaki viskos akışkan kaçağı belirlenmiştir. Sürgü yüzeyinin konik olması halinde analiz genişletilmiştir. Valf perfonmansı için akışkan kaçağının mümkün mertebe az olması istendiğinde eksen kaçıklığı, piston boyu ve koniklik değerlerini uygun değerlerde seçilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Çalışma boyutsuz parametrelerle yürütülmüştür.
In this study directional control valves being the elements of industrial hydraulic circuits have been examined. A viscous fluid leakage between the spool ( piston of which the surfaces being machined parallel to each other ) and the valve body has been obtained. It has been seen that the misalignment within the piston-cylinder system increases the fluid leakage. Analysis has been expanded to cover the conical spool surfaces. It was concluded that for reduced leakage (as far as possible ) the misalignment, piston length and the value of surface coning should be selected properly. The study has been performed by non-dimensional parameters.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

11.
TAŞIT DİNAMİĞİ UYGULAMALARINDA KULLANILAN LASTİK TEKERLEK MODELLERİ VE TAŞIT KAZA SİMULASYONLARINDA KULLANILMALARI
TIRE MODELS USED IN VEHICLE DYNAMIC APPLICATIONS AND THEIR USING IN VEHICLE ACCIDENT SIMULATIONS
Osman ELDOĞAN
Sayfalar 59 - 63
Taşıt ile yol arası ilişki lastik tekerlek ile olduğu için tekerlek modeli, taşıt modellemelerinde çok büyük öneme sahiptir. Taşıt modelleri, taşıt tasarımında kullanılan dinamik modeller olabileceği gibi kaza simulasyonlarında kullanılan modeller de olabilir. Bu önemi dolayısıyla tekerlek modellemesi üzerine çok sayıda çalışma yapılmış olup, bu modellemelerde teorik, deneysel ve bu ikisi arası değişik kombinasyonlar kullanılmıştır. Bu çalışmada tekerlek modellerinin gelişimi ve yapılan çalışmalar hakkında bilgi verilmiş ve bunların trafik kaza simulasyonlarında kullanılmaları hakkında bir değerlendirme yapılmıştır.
Wheel model is very important in vehicle modelling, it is because the contact between vehicle and road is achieved by wheel. Vehicle models can be dynamic models which are used in vehicle design, they can also be models used in accident simulations. Because of the importance of subject, many studies including theoretical, experimental and mixed type have been carried out. In this study, information is given about development of wheel modelling and research studies and also use of these modellings in traffic accident simulations.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

12.
UZAMA SERTLEŞMELİ MALZEMEDEN YAPILMIŞ BİR ŞAFTIN ELASTİK-PLASTİK BURULMA PROBLEMİ ÜZERİNE ANALİTİK BİR İNCELEME
ON THE ELASTIC-PLASTIC TORSION OF A BAR MADE OF WORK HARDENING MATERIAL
Yaşar PALA
Sayfalar 65 - 68
Bu çalışmada, uzama serleşmeli malzemeden yapılmış şaftların elastik-plastik burulma problemini ele alınmıştır. Problemin çözümünde ortaya çıkan ve şu ana kadar analitik çözümü bilinmeyen non-lineer kısmi diferensiyel denklem, dönüşüm fonksiyonları yardımıyla çözümleri çok iyi bilinen Laplace diferensiyel denklemine indirgenmekte ve τ xy, τ xz gerilmeleri ile T torku eliptik ve dairesel kesitler için bulunmaktadır. Ayrıca, gerilmeler ile burulma momentinin gerilme uzama bağıntısındaki n sabitine bağlı olmadığı da ispat edilmektedir.
In this study, we reconsider the problem of an elastic-plastic torsion of a bar made of work hardening material. Nonlinear partial differential equation derived is reduced to a well known Laplace equation by means of transformation functions and stresses τ xz, τ yz and the torque T are analytically found for elliptical and circular cross sections. It is further shown that the stresses and the twisting moment do not depend on the value of n in the stress-strain law.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

13.
FARKLI IŞIKLANMA SÜRELERİNDE YETİŞTİRİLEN BUĞDAY (Triticum aestium L.) IN VERİM VE KLOROFİL KAPSAMINA YAPRAKTAN UYGULANAN GLİKOZUN ETKİSİ
THE EFFECT OF FOLIAR APPLIED GLUCOSE ON THE YIELD AND CHLOROPHYLL CONTENT OF WHEAT (Triticum aestium L.) GROWN AT DIFFERENT PHOTOPERIODS
Aydın GÜNEŞ, Ali İNAL
Sayfalar 69 - 72
Bu çalışmada, büyütme odasında 3, 6, 12 ve 24 saatlik ışıklanma periyodunda yetiştirilen buğday bitkisinin verim ve klorofil kapsamına yapraktan glikoz uygulamasının etkisi araştırılmıştır. Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre, bitkilerin verim ve klorofil kapsamları artan ışıklanma süresi ve glikoz uygulamasi ile artmıştır. Glikozun ürün ve klorofil kapsamındaki etkisi uzun ışıklanma periyodunda yetiştirilen bitkilerde daha yüksek olmuştur.
The effect of foliar glucose application on the yield and chlorophyll content of wheat grown in the growth camber at 3, 6, 12 and 24 hour photoperiods was investigated. According to experimental results, yield and chlorophyll content of the plants increased with the increasing photoperiods. The effect of glucose on the yield and chlorophyll content was found more effective in the plants grown at long photoperiods.
Makale Özeti | Tam Metin PDF