Cilt: 50  Sayı: 1 - 2020
Özetleri Gizle | << Geri
DERLEME
1.
Geçmişten günümüze antibiyotik duyarlılık testleri
Antibiotic susceptibility tests from past to present
Ahmet Celal Basustaoglu, Rıfat Vedat YILDIRIM, Gizem İnce
doi: 10.5222/TMCD.2020.001  Sayfalar 1 - 9
Louis Pasteur (1822-1895), Robert Koch (1843-1910) ve özellikle Paul Ehrlich'in (1854-1915), antibiyozise ışık tutan yayınlanmış çalışmaları bakteriyolojinin ilk yıllarında, inhibe edici maddelerin organizmalar üzerindeki etkilerini gözlemlediklerini göstermektedir. Alexander Fleming’in (1881-1955) 1928’de penisilin ile ilgili yayınları tıp tarihinde bir dönüm noktasıdır. Daha fazla antimikrobiyal bileşik keşfedildikçe, bu antimikrobiyallerin kullanımı yoluyla bulaşıcı hastalıkların ortadan kaldırılacağı tahmin edilmiştir. Ne yazık ki, bu antimikrobiyallere karşı bakteriyel direnç gelişimi bu iyimserliği çabucak azaltmış ve mikrobiyoloji laboratuvarını, etkenin o ilaca duyarlılığını veya bu ilaca karşı direncini belirlemek için test yöntemleri geliştirmeye itmiştir. İlk araştırmacılar tarafından, antimikrobiyal duyarlılık testlerinin sonuçlarını etkileyen birçok değişken olduğu hızla anlaşılmış ve değişkenlerin standardize edilebilmesi için onlarca metot geliştirilmiş ve çalışma yapılmıştır. Sonuç olarak, bu standardizasyon ihtiyacı, standart antibiyotik duyarlılık test metodolojileri geliştiren birçok organizasyonun oluşturulmasına yol açmış ve günümüzde de geliştirilen bu standartlar kullanılır olmuştur. Bu derlemede, meslektaşlarımıza ışık tutması amacıyla bu yöntemlerin tarihçesi ve gelişimi anlatılmaktadır.
The published studies of Louis Pasteur (1822-1895), Robert Koch (1843-1910), and especially Paul Ehrlich (1854-1915) referring to antibiosis shows that in the early years of bacteriology they had observed the effects of inhibiting agents on organisms. Alexander Fleming's (1881-1955) publications on penicillin in 1928 was a milestone for medical history. As more antimicrobial compounds were discovered, it was predicted that infectious diseases would be eliminated through the use of these antimicrobials. Unfortunately, the development of bacterial resistance to these antimicrobials quickly diminished this optimism and led the microbiology laboratory to develop test methods to determine the susceptibility to these agents. The first researchers quickly understood that there were many variables affecting the results of antimicrobial susceptibility tests, and dozens of methods were developed and evaluated to standardize these variables. As a result, the need for standardization has led to many organizations to produce standard antibiotic susceptibility tests methodologies, and these methodologies are currently being used. In this review, the history and development of these methods are given to guide our colleagues.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

ARAŞTIRMA MAKALESI
2.
Mycobacterium tuberculosis kompleks ve Rifampisin Direncinin Saptanmasında Hızlı Moleküler Yöntemle Konvansiyonel Yöntemlerin Karşılaştırılması
Comparison of a Rapid Molecular Method with Conventional Methods for Detection of Mycobacterium tuberculosis complex and Rifampicin Resistance
Emre Özkarataş, Müge Hacer Özkarataş, Ayşe Aydan Özkütük, Nuran Esen
doi: 10.5222/TMCD.2020.010  Sayfalar 10 - 20
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada, Haziran 2012- Kasım 2016 tarihleri arasında Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Merkez Laboratuvarı’nda kullanılan GeneXpert MTB/RIF (GX) testinin Mycobacterium tuberculosis kompleks (MTK) tanısı ve rifampisin (RIF) direncinin saptanmasındaki performansının mikroskobi ve kültür yöntemleriyle karşılaştırılarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır
YÖNTEM ve GEREÇLER: Klinik istem doğrultusunda Kinyoun boyalı mikroskobik inceleme ve kültür yöntemleriyle birlikte GX testi çalışılan 4199 hasta örneğinin (1361 akciğer, 2838 akciğer dışı örnek) sonuçları retrospektif olarak çalışmaya alınmıştır.
BULGULAR: MTK saptanmasında kültür referans yöntem alınarak; GX testinin duyarlılığı ve özgüllüğü sırasıyla; tüm örneklerde %74.5 ve %99.1; akciğer örneklerinde %82.7 ve %98.7; akciğer dışı örneklerde %67.2 ve %99.3 olarak hesaplanmıştır. Mikroskobik incelemenin duyarlılık ve özgüllüğü sırasıyla; tüm örneklerde %16.4 ve %99.7; akciğer örneklerinde %28.8 ve %99.2; akciğer dışı örneklerde %5.2 ve %99.9 olarak hesaplanmıştır. Tüm örneklerde ve akciğer ile akciğer dışı örneklerde GX testiyle mikroskobik incelemenin duyarlılıkları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.001). MGIT SIRE yöntemiyle elde edilen RIF duyarlılık sonuçları referans alındığında, GX testinin RIF direncini saptamadaki duyarlılığı %100, özgüllüğü %95.8 olarak hesaplanmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç olarak, GX testinin kolay uygulanabilirliği, iki saat içinde doğrudan klinik örnekten MTK DNA’sı ve RIF direncini birlikte saptayabilmesi, mikroskobik incelemeye göre duyarlılığının daha yüksek olması göz önünde bulundurulduğunda TB hızlı tanısında yararlı bir yöntem olduğu sonucuna varılmıştır. Ancak, test sonuçlarının daima kültür yöntemleriyle doğrulanması önerilmektedir.
INTRODUCTION: In this study, it was aimed to evaluate the performance of GX assay used in the Dokuz Eylul University Hospital Central Laboratory between June 2012 – November 2016 in comparison with microscopy and culture methods for the detection of Mycobacterium tuberculosis complex (MTC) and rifampicin (RIF) resistance.
METHODS: The results of 4199 patient samples (1361 pulmonary and 2838 extrapulmonary) performed with Kinyoun stained microscopy, culture methods and GX test were included to the study.
RESULTS: By using culture as reference method for the detection of MTC; sensitivity and specificity of GX assay were determined as 74.5% and 99.1% for all specimens; 82.7% and 98.7% for pulmonary specimens; 67.2% and 99.3% for extrapulmonary specimens, respectively. The sensitivity and specificity of microscopic examination were found to be 16.4% and 99.7% for all specimens; 28.8% and 99.2% for pulmonary specimens; and 5.2% and 99.9% for extrapulmonary specimens, respectively. The difference between the sensitivities of the GX assay and the microscopic examination was found statistically significant (p <0.001) for all samples and for the pulmonary and extrapulmonary samples. By using the drug susceptibility results of the MGT SIRE as reference method; the sensitivity and specificity of the GX test for detecting RIF resistance was 100% and 95.8%, respectively.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In conclusion, GX assay is useful for rapid diagnosis of TB considering that the test is easily applicable and directly detects MTC DNA and resistance to RIF within 2 hours and is superior in sensitivity than microscopic examination. However, test results should always be confirmed by culture methods.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

3.
Yetişkinlerde Solunum Yolu Viral Etkenlerinin 2010-2018 Yılları Arasındaki Prevalansı ve Mevsimsel Dağılımı
MERT AHMET KUSKUCU, Bilgul Mete, Fehmi Tabak, Kenan Midilli
doi: 10.5222/TMCD.2020.021  Sayfalar 21 - 26
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada akut solunum yolu enfeksiyonu (ASYE) olan erişkinlerde yaygın solunum yolu viruslarının etiyolojik rolü ve epidemiyolojik profilinin belirlenmesi amacıyla Ocak 2010 - Haziran 2018 tarihleri arasında üniversite hastanemize ait sekiz yıllık retrospektif veriler sunulmuştur.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya 788 ASYE hastasından alınan nazofarengeal sürüntü örnekleri dahil edildi. Örneklere influenza virusları (A, B) para-influenza virusları (PIV) 1-4, insan rinovirusları (hRV), solunum sinsityal virusü (RSV) A/B, insan metapnömovirus (hMPV), insan koronavirusları (hCoV; OC43, 229E, NL63 ve HKU), adenovirus (ADV), enteroviruslar (EV), parekhovirus ve insan bokavirus (hBOV) dahil olmak üzere sık görülen yaygın solunum yolu viruslarının araştırılması için çoklu PCR yöntemi (2010-2016 Seeplex® RV15 ACE Detection Kit, SeeGene, Kore, 2016-2018 FTD Respiratory pathogens 21 Kit, Fast Track Diagnostics, Ltd Malta) kullanıldı.
BULGULAR: Hasta örneklerinin %51,78'inde viral patojenler tespit edildi ve hastaların %7,23'ünde birden fazla virus pozitif bulundu. İnfluenza virusları saptanan dominant ajanlardı (toplam %16,88, A %11,42 ve B %5,46 idi), ardından hRV (%14,85), hCoV (%8,63), RSV (%7,11), hMPV (%4,06), ADV (%3,93), PIV (%3,55) saptandı. EV ve hBOV de bu grupta %1’in altında tespit edildi. Mevsimsel olarak değerlendirildiğinde influenza A virusunun kış aylarında, influenza B’nin ilkbahar döneminde, hRV’nin ilk ve sonbaharda, hCOV’nin yaz aylarında, RSVA/B’nin kış döneminde, PIV’ın yaz-sonbahar döneminde, hMPV ve ADV’nin kış döneminde daha sık saptanan etkenler olduğu gözlendi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çoklu moleküler testler yetişkinlerde görülen solunum yolu enfeksiyonlarında viral etkenlerin rolünün daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır. Bu infeksiyonlarda etkene yönelik tanınıyla viral ajanın tespitinin, doğru tedavi uygulaması ile antibiyotiklerin gereksiz kullanımını engellemekte faydalı olacağı ve infeksiyon kontrol önlemleri için hızlı ve doğru yönetim kararlarının alınmasını sağlayacağını düşünmekteyiz.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

4.
pADU94, kloramfenikol direncine sahip klonlama ve ekspresyon vektörü
pADU94, cloning and expression vector with chloramphenicol resistance marker
Hanife Salih, Erman ORYASIN, BÜLENT BOZDOGAN
doi: 10.5222/TMCD.2020.027  Sayfalar 27 - 34
GİRİŞ ve AMAÇ: Günümüzde, beta laktam direnç genlerinin karakterizasyonu ve özelliklerinin klonlama yoluyla araştırılması için vektör ihtiyacı bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı, beta-laktam direnç genlerininin klonlanmasını sağlayacak vektör yetersizliğini ortadan kaldırmaktadır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Geleneksel restriksiyon yöntemiyle vektör konstrüksiyonundan farklı olarak, pUC19 plazmidindeki beta-galaktozidaz direnç geni dışlanarak PCR yoluyla vektör iskeleti oluşturulmuştur ve kloramfenikol direnç geni yerleştirilmiştir. İnşa edilen pADU94 vektörünün işlevselliğinin incelenmesi amacıyla bla, gfp ve tsst klonlamaları yapılmıştır.
BULGULAR: İnşa edilen pADU94 vektörünün hücreye plazmidik kloramfenikol direnç kazandırdığı tespit edilmiştir. pADU94 vektörüne bla’nin klonlanması ile hücreye plazmid beta laktam direnci kazandırılmıştır. tsst’nin klonlaması ile mavi beyaz seçilim yapılabileceği, gfp klonlanması ile vektörün klonlanan genin ekspresyonuna imkan vereceği kanıtlanmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Elde edilen sonuçlara göre, inşa edilen pADU94 vektörü kloramfenikol direnç geni, mavi-beyaz görüntüleme ve protein ekspresyonu yetisine sahip bir vektördür. pADU94 vektörünün bilinmeyen beta laktam direnç genlerinin klonlanarak karakterize edilmesinde ya da bilinen beta laktam direnç genlerinin klonlama vasıtasıyla özelliklerinin araştırılmasında kullanılabilecek uygun bir vektör olduğu belirlenmiştir.

INTRODUCTION: Nowadays, there is a need for a vector to investigate the characterization and properties of beta-lactam resistance genes by cloning. The aim of the research is to resolve the vector insufficiency to cloning of the beta-lactam resistance genes.
METHODS: Unlike the conventional restriction method of vector construction, the beta-galactosidase resistance gene in plasmid pUC19 was excluded and the vector skeleton was generated by PCR without disturbing, and the chloramphenicol resistance gene was inserted. To examine the functionality of the constructed pADU94 vector, bla, gfp and tsst cloning was performed.
RESULTS: The constructed pADU94 vector was determined to gain plasmidic chloramphenicol resistance to the cell. The cell gained plasmidic beta-lactam resistance by the cloning of bla into the pADU94. It has been proven that the pADU94 can be used for the blue white screening by the cloning of tsst into the pADU94. Also, by gfp cloning, the vector has been shown to enable expression of the cloned gene.
DISCUSSION AND CONCLUSION: According to the results, the constructed pADU94 vector is a vector has chloramphenicol resistance gene and capable of the blue-white screening and protein expression. The pADU94 vector has been found to be a suitable vector that can be used to characterize unknown beta-lactam resistance genes by cloning or to investigate the properties of known beta-lactam resistance genes by cloning.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

5.
İÜ-C Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne Başvuran Hastalarda 2013-2018 Yılları Arasında Toxoplasma gondii, Rubella ve Sitomegalovirus Seropozitifliği ile Avidite Test Sonuçlarının Retrospektif Olarak Değerlendirilmesi
Retrospective Evaluation of Toxoplasma gondii, Rubella and Cytomegalovirus Seropositivity and Avidity Test Results in patients admitted to İU-C Cerrahpaşa Medical Faculty Hospital Between 2013-2018
Esra Demir, Harika Öykü Dinç, Doğukan Özbey, Seher Akkuş, Sevgi Ergin, Bekir S Kocazeybek
doi: 10.5222/TMCD.2020.035  Sayfalar 35 - 43
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Seroloji/ELISA Laboratuarı’na Ocak 2013-Aralık 2018 yılları arasında çeşitli klinik endikasyonlar nedeniyle gönderilen Toxoplasma gondii, rubella ve Cytomegalovirus (CMV) enfeksiyonu şüpheli yada gebelik izlemiyle ilgili rutin kontrol amaçlı olguların serum örneklerinde IgM ve IgG antikor seropozitifliği ile IgG avidite test sonuçlarının retrospektif olarak değerlendirilmesi amaçlandı.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 2013-2018 yılları arasında İÜ-C Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne başvuran 84.807 hastaya ait serum örneklerinde immun capture ELISA yöntemi ile çalışılmış T.gondii, rubella ve CMV IgM antikorları ve indirekt ELISA yöntemiyle saptanan T.gondii, rubella ve CMV IgG antikorları değerlendirildi. Ayrıca indirekt ELISA yöntemi ile T.gondii, rubella ve CMV IgG avidite test incelemesi yapılan 916 olgunun IgG avidite test sonuçları irdelendi
BULGULAR: Çalışmamızda T. gondii, rubella ve CMV için IgM/IgG pozitifliği sırasıyla%2,2/%97,8, %0,24/%99,7 ve %3,1/%94 olarak saptanmıştır. IgM ve IgG pozitif olan, her üç etkene dönük avidite indeks testi istenen olgu sayısı 274 (%30) olup, T.gondii, rubella ve CMV için düşük avidite indeksi saptanma oranı sırasıyla; 44 (%16), 9(%3,2) ve 8(%2,9)’dir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Retrospektif değerlendirme sonucunda elde ettiğimiz her üç etkenle ilişkili seropozitiflik oranlarının ülkemizde yapılmış seroepidemiyolojik temelli çalışmalara ait veriler ile benzerlik gösterdiği belirlenmiştir. T. gondii, rubella ve CMV IgG avidite düşük saptama olgu sıklığı hem popülasyonda etkene dönük reaktivasyon/ reenfeksiyon riski fazla olduğundan avidite testinin önemini tekrardan vurgulamıştır.
INTRODUCTION: Aim of this study was to evaluate retrospectively IgM and IgG antibody seropositivity and IgG avidity test results in serum samples cases of suspected Toxoplasma gondii, rubella and Cytomegalovirus (CMV) infections or routine control for pregnancy follow up which sent to Cerrahpaşa Medical Faculty Medical Microbiology Serology/ELISA Laboratory between January 2013 and December 2018 due to various clinical indications
METHODS: T.gondii, rubella and CMV IgM antibodies examined by ımmunocapture ELISA method and T.gondii, rubella and CMV IgG antibodies detected by indirect ELISA method were evaluated in serum samples of 84,807 patients who applied to İU-C Cerrahpaşa Medical Faculty Hospital between 2013-2018.In addition, IgG avidity test results were examined in serum samples of T.gondii, rubella and CMV IgG avidity tests were performed by indirect ELISA of 916 cases.
RESULTS: In the study, IgM / IgG positivity was found to be 2.2% / 97.8%, 0.24% / 99.7% and 3.1%/ 94% for T. gondii, rubella and CMV, respectively. IgM and IgG positive, the number of cases avidity index tests for all three agents was 274 (30%). The rate of low avidity index for T.gondii, rubella and CMV were; 44 (16%), 9 (3.2%) and 8 (2.9%) respectively.
DISCUSSION AND CONCLUSION: As a result of the retrospective evaluation, the seropositivity rates associated with all three agents were similar of the seroepidemiological studies conducted in our country. The incidence of T. gondii, rubella and CMV IgG low avidity case reiterated the importance of avidity test both in terms of causative reactivation/re-infection risk in the population
Makale Özeti | Tam Metin PDF

6.
Klinik Örneklerden İzole Edilen StenotrophomonasmaltophiliaSuşlarınınAntimikrobiyal Direnci Açısından İncelenmesi
Investigation of Antimicrobial Resistance of Stenotrophomonasmaltophilia Birds Isolated from Clinical Specimens
Melike Orkide Taşçılar, zafer habip, tuncer özekinci, Mücahıde ESRA Koçoglu
doi: 10.5222/TMCD.2020.044  Sayfalar 44 - 48
GİRİŞ ve AMAÇ: Stenotrophomonas maltophilia son yıllarda daha sık izole edilen, nozokomiyal bir enfeksiyon etkenidir. Antimikrobiyal ajanların büyük çoğunluğuna karşı intrinsik dirence sahip olması nedeniyle tedavisi oldukca zordur. Bu çalışma çeşitli klinik örneklerden izole edilen S.maltophilia suşlarında antimikrobiyal direnç oranlarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamıza laboratuvarımıza 1 Ocak 2017 – 31 Aralık 2018 tarihleri arasında servislerden gönderilen tüm kültür örnekleri dahil edilmiştir. Patojen olarak değerlendirilen suşların 105’i, Matrix-AssistedLaserDesorption/Ionization time of flight, MassSpectrometry (MALDI-TOF MS, BioMerieuxInc., Fransa) cihazı ile S.maltophiliaolarak tanımlanmıştır. Trimetoprim-sülfametoksazoliçin antibiyotik duyarlılık testleri Vitek 2 compact (BioMerieuxInc., Fransa) cihazı ve KirbyBauer Yöntemi ile paralel çalışılmıştır. TheEuropeanCommittee on AntimicrobialSusceptibilityTesting (EUCAST) kriterleri doğrultusunda dğerlendirilmiştirLevofloksasin ve seftazidimiçin antibiyotik duyarlılıkları için antibiyotik gradient test (E-test, bioMérieux, Fransa)çalışılmıştır. Antibiyogram sonuçlarının değerlendirilmesinde CLSI standartları kullanılmıştır.
BULGULAR: 41trakealaspirat, 16 kan, 14 idrar, 12 balgam, 7 yara, 6 bronkoalveolar lavaj, 5 aspirat, 2 doku ve 2’si safra sıvısı örneklerinden izoleedilen toplam105 adet S.maltophiliaizolatı çalışılmıştır. Tüm suşların%12,6’si Trimetoprim-sülfametoksazoldirençli bulunmuştur. Alternatif antibiyotikler olan levofloksasin veseftazidimiçin direnç oranları sırasıyla %14,5ve %65,9’dir. Kan kültüründen elde edilen izolatlarıntrimetoprim-sülfametoksazol, levofloksasin ve seftazidim için direnç profili sırasıyla %43,8, %8,3 ve %33,3’tür.
TARTIŞMA ve SONUÇ: S.maltophilia enfeksiyonlarında levofloksasin, trimetoprim-sülfametoksazol’e iyi bir alternatif gibi görünmektedir. Antimikrobiyal direnç oranları değişiklik gösterebileceği için her hastane kendi antimikrobiyal direnç oranlarını takip etmeli, ampirik tedavi politikası her hastanenin kendi direnç durumuna göre belirlenmelidir.
INTRODUCTION: Stenotrophomonas maltophilia is a nosocomial infection agent has been isolated more frequently in recent years. Treatment is quite difficult because of it has intrinsic resistance to the majority of antimicrobial agents.This study was carried out to determine the antimicrobial resistance rates of S.maltophilia strains isolated from clinical specimens.
METHODS: Culture samples sent between 1-January-2017 and 31-December-2018 were included in our study.105 of the strains that considered as pathogens were identified as S.maltophilia with the Matrix-AssistedLaserDesorption / Ionization time of flight, Mass Spectrometry (MALDI-TOF MS, BioMerieuxInc., France).Antimicrobial susceptibility tests for trimethoprim-sulfamethoxazole were conducted in parallel with the Vitek 2 compact (BioMerieuxInc., France) device and KirbyBauer Method. Levofloxacin and ceftazidim antibiotic susceptibilities were studied byantibioticgradient test (E-test, bioMérieux, Fransa). Sensitivity results were evaluated according to The European Committee on Antimicrobial Susceptibility Testing (EUCAST) criteria, CLSI standards were used to evaluate that results not found in EUCAST.
RESULTS: Total of 105 S.maltophilia strains isolated from 41 tracheal aspirates, 16 blood, 14 urine, 12 sputum, 7 wounds, 6 bronchoalveolar lavage, 5 aspirates, 2 tissues are included to study. 12.6% of the strains were resistant to trimethoprim-sulfamethoxazole.Resistance rates for levofloxacin and ceftazidime that alternative antibiotics are 14.5% and 65.9% respectively.The resistance profile of the isolates obtained from blood culture for trimethoprim-sulfamethoxazole,levofloxacin and ceftazidime were 43.8%, 8.3% and 33.3% respectively.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Levofloxacin appears to be a good alternative to trimethoprim-sulfamethoxazole in S.maltophilia infections.Since antimicrobial resistance rates may vary regionally, each hospital should follow its own antimicrobial resistance rates,and the empirical treatment policy should be determined according to each hospital's own resistance status.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

7.
Türkiye’den Elde Edilen Kutanöz Leishmaniasis Etkeni İzolatların Sıvı Besiyerlerindeki Üremelerinin Karşılaştırılması
The Comparison of Reproductions of Isolates, Obtained in Turkey, with Cutaneous Leishmaniasis in Liquid Culture Media
Yalçın Demir, ibrahim Çavuş, Ahmet Özbilgin
doi: 10.5222/TMCD.2020.049  Sayfalar 49 - 55
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu proje, moleküler araştırmalarda, izoenzim analizlerinde ve ilaç çalışmalarında kullanılabilecek olan Leishmania promastigotlarını en kısa sürede en fazla üreten sıvı besiyerini saptamak amacıyla planlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Sıvı azot tankında saklanan, Türkiye’deki kutanöz leishmaniasis (KL) hastasından elde edilen Leishmania spp. suşları uygun ortamda çıkarılıp canlandırılmış ve Novy-McNeal-Nicolle (NNN) besiyerine ekimleri yapılmıştır. NNN besiyerinde üretilen izolatlar çalışmaya alınmıştır. Üremeleri sağlanan izolatların gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu yardımıyla internal transcribed spacer-1(ITS-1) gen bölgesine özgü primer ve problar ile genotiplemeleri yapılmıştır. Türkiye’deki KL hastalarından elde edilen ve yapılan genotipleme sonucu Leishmania tropica, L. major ve L. infantum/donovani olarak tür tayinleri yapılan izolatlardan birer tanesi çalışmaya alınmış ve RPMI 1640, M199, Schneiders Medium, Nutrient Broth, Brain Heart Broth besiyerlerine ekimleri yapılmıştır. Ekimleri yapılan besiyerleri Thoma lamı yardımıyla 12 gün boyunca kontrolleri yapılarak üreme yoğunlukları hesaplanmıştır.
BULGULAR: Türkiye’deki KL hastalarından elde edilmiş ve tür tayini yapılmış L. tropica, L. major ve L. infantum/donovani izolatlarının 8. günden itibaren RPMI 1640 besiyerindeki üreme yoğunluğu M199, Schneiders Medium, Nutrient Broth, Brain Heart Broth besiyerlerine göre daha fazla olduğu görülmüştür (p<0.05). Ekim yapılan promastigotların her 3 tür içinde 10. günden sonra kullanılacak yoğunluğa ulaştığı görülmüştür.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Türkiye’den izole edilen KL etkeni Leishmania türlerinde çok sayıda Leishmania promastiogotuna gereksinim olduğu durumlarda en iyi sıvı besiyerinin RPMI 1640 olduğu saptanmıştır. Daha sonra ise sırasıyla M199, Schneiders Medium, Brain Heart Broth ve Nutrient Broth besiyerlerinin tercih edilmesinin uygun olacağı kanısına varılmıştır.
INTRODUCTION: The aim of this study is to ascertain the liquid culture medium reproducing Leishmania promastigotes, to be used in molecular studies, isoenzyme analyses and drug studies, at most and within the shortest time.
METHODS: Leishmania spp. strains stored in liquid nitrogen were vitalized in an appropriate occasion and inoculated into NNN culture medium. The isolates reproduced in the culture medium were genotyped via the method of real time polimerase chain reaction with primers and probes spesific to internal transcribed spacer-1 sequence. The isolates, obtained from the patients with cutaneous leishmaniasis in Turkey and determined as Leishmania tropica, L.major and L.infantum/donovani in the wake of genotyping, were inoculated into RPMI 1640, M199, Schneiders Medium, Nutrient Broth and Brain Heart (infusion) Broth culture media. Inoculated culture media were controlled on every day up to 12th day after inoculation and reproduction density of those was assessed in Thoma slide.
RESULTS: It is observed that Leishmania tropica, L.major and L.infantum/donovani isolates, obtained from the patients with cutaneous leishmaniasis in Turkey, can be reproduced in RPMI 1640 culture medium better than M199, Schneiders Medium, Nutrient Broth, Brain Heart Broth culture media, used in the study, with much more promastigote reproduction for all Leishmania spp. beginning from 8th day (p<0.05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: It was ascertained that the best liquid culture medium is RPMI 1640 if promastigote reproduction of Leishmania spp., causing cutaneous leishmaniasis, obtained from Turkey is needed at most. Later on, it was concluded that M199, Schneiders Medium, Brain Heart Broth and Nutrient Broth mediums would be suitable.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

8.
Leishmania spp. Plasmodium spp. ve Toxoplasma gondii’nin Gerçek Zamanlı Polimeraz Zincirleme Tepkimesi ile Tanısı: Limit Saptama Pilot Çalışması
Diagnosis of Leishmania spp., Plasmodium spp. and Toxoplasma gondii with Polymerase Chain Reaction: Limit Determination Pilot Study
Tuba Oyur, Özgür Kurt, İbrahim Çavuş, Ahmet Ozbilgin
doi: 10.5222/TMCD.2020.056  Sayfalar 56 - 62
GİRİŞ ve AMAÇ: Kan ve dokularda yerleşen paraziter hastalıklar insan sağlığı için büyük tehlike oluşturmaktadır. Sıtma, leishmaniasis ve toksoplazmoz her yıl çok sayıda kişinin hayatını kaybetmesine neden olmakta, tedavi maliyetleri ve iş gücü kaybı nedeniyle ülke ekonomilerine büyük yük getirmektedir.
Bu çalışmada, Plasmodium spp., Leishmania spp. ve Toxoplasma gondii’nin Gerçek Zamanlı Polimeraz Zincir Reaksiyonu (GZ-PZR) ile klinik örneğin mikrolitresinde tespit edilebilecek en düşük parazit sayısının belirlenmesi, test validasyonlarının yapılması ve GZ-PZR testinin rutin laboratuvarlara dahil edilmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Leishmania tropica (promastigot ve amastigot), L. infantum (promastigot ve amastigot), T. gondii Thoma lamı ile mikroskop altında sayılarak P. falciparum ve P. vivax ise yayma preparatlar hazırlanıp giemsa ile boyandıktan sonra mikroskop altında incelenerek parazitemi yoğunluğu saptanmıştır. Daha sonra bu parazitlerin PBS solüsyonu ile mikrolitrede 1, 5, 10, 25, 50, 100, 500, 1000, 2500, 5000 ve 10.000 parazit olacak şekilde dilüsyonları yapılmıştır. Tüm parazit süspansiyonlarından DNA izolasyonu yapılarak GZ-PZR ile pozitif sonuç alınan en düşük parazit süspansiyonu tespit edilmiştir. Daha sonra da negatif sonuç alınan süspansiyon ile bir önceki pozitif süspansiyon arası tekrar dilüsyon yapılarak testin saptayabildiği en düşük parazit sayısı belirlenmiştir.
BULGULAR: GZ-PZR testinde P. falciparum ile L. tropica ve L. infantum’un promastigot ve amastigot formlarında en düşük parazit sayısı 10, P. vivax ve T. gondii parazitlerinde ise 12 olarak bulunmuştur.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Leishmania spp., Plasmodium spp. ve T. gondii’nin GZ-PZR ile tanısında çok düşük sayıdaki parazitlerin başarı ile saptanması, bu testin her üç parazitin moleküler tanısında güvenle kullanılabileceğini düşündürmüştür.
INTRODUCTION: Parasitic diseases that involve blood and tissues pose a significant threat to human health. Malaria, leishmaniasis and toxoplasmosis kill thousands of people worldwide annually, and create a great burden on national economies due to treatment costs and loss of labour power of people.
The aims of this study are to determine the lowest number of parasites which is detectable by Real Time Polymerase Chain Reaction for Plasmodium spp., Leishmania spp. and T. gondii and to validate the RT-PCR test, and add RT-PCR in routine laboratories applications.
METHODS: Leishmania tropica and L. infantum (promastigotes and amastigotes), T. gondii were counted by a haemocytometer, while Giemsa-stained smears of P. falciparum and P. vivax were examined under the microscope to define their parasitic load. Then, dilutions as 1, 5, 10, 25, 50, 100, 500, 1000, 2500, 5000 and 10000 parasites/ul were prepared in PBS solutions. DNA isolation was performed from all parasite suspensions and the lowest parasite suspension which was positively detected by RT-PCR method was identified. This was followed by further dilutions between the first negative and last positive dilutions, to further determine the lowest number of RT-PCR could eventually identify.
RESULTS: Our assessments showed that the lowest number of parasites necessary for positive RT-PCR were 10 for P. falciparum and amastigotes and promastigotes forms of L. tropica/L. infantum, while 12 for P. vivax and T. gondii.
DISCUSSION AND CONCLUSION: These results show that RT-PCR is a reliable diagnostic option for the detection of Leishmania spp., Plasmodium spp. and T. gondii, even for infections with low parasitemia.
Makale Özeti | Tam Metin PDF