Cilt: 13  Sayı: 3 - Aralık 2015
Özetleri Gizle | << Geri
DERLEME
1.
Erişkin Akut Solunum sıkıntısı sendromu olan hastalarda ektrakorporeal yaşam desteği: Derleme
Extracorporeal life support for patients with acute respiratory distress syndrome: Review
Tülin Akarsu Ayazoğlu, Didem Onk
Sayfalar 95 - 106
Şiddetli Akut Solunum Yetmezliği Sendromu (ARDS) artan pulmoner vasküler geçirgenliğin artması sonucunda, hipoksemi ve bilateral radyolojik opasiteler ile giden, azalmış akciğer komplians ile ilişkili akut diffüz, inflamatuvar akciğer hasarıdır.

Ekstrakorporeal membran oksijenasyonu (ECMO) yenidoğan, çocuk ve yetişkinlerde görülen birincil veya ikincil solunum veya kalp hastalıklarının neden olduğu yetmezliklerde destek tedavisi olarak kullanılmaktadır.
Şiddetli ARDS hastaları ECMO tedavisi için adaydırlar. Birincil geri dönüşümlü hastalıkları olan hastalarda uygulanan ECMO bir tedavi yöntemi değil, bir destek yöntemidir. ECMO tedavisi ile ilişkili olarak - mortalite, morbidite de artış, uzun süreli sakatlık ve yaşam kalitesinin düşmesi- cerrahi alan ve organ kanamaları, böbrek ve çoklu organ yetmezliği ve santral sinir sistemi problemleri görülebilir.
Bu derlemede şiddetli akut solunum sıkıntısı sendromu olan hastalarda ECMO kullanımına ilişkin genel bir bakış sağlamak amaçlanmıştır
Patients with severe Acute Respiratory Distress Syndrome (ARDS) is an acute diffuse, inflammatory lung injury, leading to increased pulmonary vascular permeability with hypoxemia and bilateral radiographic opacities, associated with decreased lung compliance.
Extracorporeal membrane oxygenation (ECMO) has been used to support primary or secondary diseases that cause respiratory or cardiac failures in newborns, children and adults. Patients with severe ARDS are candidates for ECMO therapy.
ECMO is a support modality, not a treatment; it is only beneficial in patients whose primary disease is reversible. ECMO complications – which can lead to mortality, morbidity, long-term disability and reduced quality of life – include surgical and organ bleeding, renal and multi-organ failure and central nervous system problems
The aim of this article will provide a general overview of ECMO use and outcomes patients with severe acute respiratory distress syndrom.
Makale Özeti

ORJINAL ARAŞTIRMA
2.
Türkiye’de bir devlet hastanesi yoğun bakım ünitesi ve cerrahi servislerinde el hijyeni uyum oranları
The compliance rate of hand hygiene in intensive care unit and surgical services at a state hospital in Turkey
Serap Suzuk, Çiğdem Edis, Arzu Çalık, Serpil Akdoğan, Selma Ünal
Sayfalar 107 - 111
GİRİŞ ve AMAÇ: Sağlık hizmetleri ile ilişkili enfeksiyonların korunmasında en etkili ve maliyet olarak en uygun yöntem el hijyenidir. Ancak buna karşın, sağlık çalışanları arasında el hijyeni uyum oranı düşüktür. Bu çalışmada bir devlet hastanesinde sağlık çalışnaları arasında el hijyeni uyum oranlarının değerlendirmesini amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmada Ocak-Haziran 2013 tarihleri arasında toplam 112 sağlık çalışanında (31 doktor ve 81 hemşire) el hijyen uyum oranı 5 endikasyon gözlem yöntemiyle değerlendirildi.
BULGULAR: Değerlendirmeye alınan 1144 fırsatın 754 (%65.9)’ü doğru el yıkama ve ovma ile sonuçlandı. Yoğun bakım ünitesi ve cerrahi kliniklerde çalışan doktor ve hemşireler birlikte değelendirildiğinde, sırasıyla yoğun bakım ünitelerinde 199 fırsatta el hijyeni uyum oranı %51.26 ve cerrahi sevislerde ise 591 fırsatta uyum oranı %66.85 bulundu.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç olarak, gözlemlerin haberli olarak yapılmasının el hijyeni uyumu için iyi bir eğitim aracı olduğunu düşünüyoruz.
INTRODUCTION: The most efficient and most cost effective method for preventing health care associated infectious is hand hygiene. Although hand hygiene is the most effective and simple method, compliance rates are very low among health care workers. We aimed that the rate of compliance of healthcare workers were evaluated in the statement hospital.
METHODS: In this study, totally 112 healthcare workers (31 doctors and 81 nurses) were evaluated with the 5-indication observation in a period between January and July 2013.
RESULTS: A total of 754 (65.9%) out of 1144 cases are resulted in right hand washing and hand-rubbing. When the intensive care unit and surgical clinics were evaluated together, it was found that hand hygiene compliance rates were 51.26% in 199 cases, and 66.85% in 591 cases for doctors and nurses respectively.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Consequently, we think that pre-informed observations are important training instruments for hand hygiene compliance.
Makale Özeti

3.
Yoğun Bakım Sedasyonunda Ramsay-Richmond Skalaları ve Hemşire-Doktor Arasındaki Uyumun Karşılaştırılması
The Comparasion of Ramsay and Richmond Scales For ICU Sedation, The Consistency Between Doctors and Nurses
Aslı Hepkarşı, Canan Bor, Kubilay Demirağ, İlkin Çankayalı, Mehmet Uyar
Sayfalar 112 - 116
GİRİŞ ve AMAÇ: Yoğun bakımda özellikle mekanik ventilasyon tedavisi altındaki hastalarda sedasyona günlük ara verilmesi, sedasyonun skalalar yardımıyla monitörize edilerek sedatif ilaçların titrasyonu önerilmektedir. Bu amaçla Richmond Ajitasyon-Sedasyon Skalası (RASS) ve Ramsay Sedasyon Skalası (RSS) gibi skalalar sık olarak kullanılmaktadır. Sedasyon skalalarında sedasyon düzeyleri iyi bir şekilde tanımlanmış olmalarına rağmen uygulayıcılar tarafından farklı algılamalar ve sonuçlar oluşabilmektedir. Bu prospektif gözlemsel çalışma subjektif olan bu değerlerin hemşire, asistan ve uzman doktor düzeyinde uygulayıcılar arasındaki uyumu saptamak, skalanın kolaylık derecesini belirlemek amacıyla yapıldı.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Etik kurul onayı alındıktan sonra yapılan tek merkezli prospektif gözlemsel çalışmada; bilinç açık, motor ve duyu kusuru olamayan 128 erişkin hasta çalışmaya dahil edildi. Her hastada RASS ve RSS hemşire, asistan ve uzman doktor tarafından eşzamanlı değerlendirilerek, hastaya uygun skala puanı ve skalanın uygulama kolaylık derecesi değerlendirenlerin diğerini göremeyeceği şekilde kaydedildi. Veriler Tıp Fakültesi Tıbbi Bilişim ve İstatistik AD tarafından analiz edilerek, uygulayıcılar arasındaki Weighted Kappa değerlerine bakıldı.
BULGULAR: Çalışmaya dahil edilen 128 hastadan toplam 482 gözlem yapıldı. Uygulayıcılar her iki sedasyon skalasını eşzamanlı olarak değerlendirdi. Uygulayıcıların skala değerleri karşılaştırıldığında eşleşen gözlem sayıları arasındaki uyumda Weighted Kappa değerleri 0.71-0.77 arasında bulundu ve bu değerler istatistiksel olarak anlamlı olup uyumluluk “iyi” derecede olarak sonuçlandı. Her iki skalanın uygulama kolaylık derecesi “çok kolay” olarak belirlendi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamız RASS ve RSS arasında farklı eğitim düzeyindeki araştırmacılar arasında korelasyon olduğunu ortaya koymaktadır. Her iki skalanın da uygulanışı “çok kolay” olarak belirtilmiş olup, yoğun bakım izleminde hasta başında değerlendirilerek sedasyon düzeyinin belirlenmesinde uygun bulunmuştur. RASS ve RSS’nin uygulayıcıdan bağımsız olarak hasta sedasyon düzeyini belirlemede güvenle kullanılabilir olduğu sonucuna varılmıştır.
INTRODUCTION: Daily interruption and monitoring of sedation in ICU patients, especially in patients on mechanical ventilation, with the help of sedation scales is recommended for titration of sedative drugs. For this purpose, scales such as Richmond Agitation-Sedation Scale (RASS) and the Ramsay Sedation Scale (RSS) are commonly used. Although these scales definitively describe sedation levels, perceptions and scores can differ between practitioners. The aim of this prospective observational study was to evaluate these subjective assessments and the consistency between nurses, residents and specialists, and to evaluate the degree of ease of these scales.
METHODS: After ethic committee approval, a single-center prospective observational study was planned; 128 adult patients, who were conscious, and had no motor and sensory defects, were included to the study. Each patient was evaluated with the RASS and RSS scales by nurses, residents and specialists simultaneously, the scores and ease of scale were recorded in such a way which did not allow the participants to see each other. Data was analyzed by the Medical Informatics and Statistics department of the university and the Weighted Kappa values between practitioners were measured.
RESULTS: A total of 482 observations were made from the 128 patients included in the study. Practitioners evaluated both sedation scales simultaneously. Upon comparison of the practitioners’ scale values, the consistency between the matching observation numbers showed a Weighted Kappa value between 0.71-0.77, which was found to be statistically significant and the consistency between participants was classified as “good”. The degree of ease of application for both scales was found to be "very easy".
DISCUSSION AND CONCLUSION: Our study reveals a correlation between RASS and RSS scores between practitioners with different educational levels. The implementation of both scales was found "very easy", and both scales were found suitable for bedside sedation monitoring in the ICU. Both RASS and RSS scores were found effective and safe to use for sedation assessment of the patient in the ICU, independent of the practitioner.
Makale Özeti

4.
Yoğun Bakım Ünitesinde Takip Edilen Sentetik Kannabinoid (Bonzai) Zehirlenmesi Olgularının Klinik Özellikleri
Clinical Characteristics of Patients Diagnosed with Synthetic Cannabinoid (Bonsai) Intoxication in ICU
Uğur Altınışık, Hatice Betül Altınışık, Tuncer Şimşek, Tuğba Doğu, Esen Şimşek, Halide Aydın
Sayfalar 117 - 121
GİRİŞ ve AMAÇ: Sentetik Kannabinoid (bonzai) zehirlenmesi son yıllarda ülkemizde sık görülen ve yoğun bakım ünitelerinde takibi gereken bir durumdur. Çalışmamızda yoğun bakım ünitesinde takip edilen sentetik kannabinoid zehirlenmesi olgularının klinik özelliklerini tartışmayı amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ve Çanakkale Devlet Hastanesi Yoğun Bakım Ünitelerinde 2014-2015 yıllarında takip edilen olgular retrospektif olarak tarandı.
BULGULAR: : On iki olgu dahil edildi. Nörolojik sistemde; konfüzyon (n=4), uykuya meyil (n=7), huzursuzluk/ajitasyon (n=5), halusinasyon (n=2), anksiyete/panik (n=3), akut psikoz (n=1), amnezi (n=11) tespit edildi. 1 olgu entübeydi. Kardiyovasküler sistemde; taşikardi (n=3), bradikardi (n=2), hipertansiyon (n=2), hipotansiyon (n=1), aritmi (n=2) gözlendi. Laboratuar testlerinde, lökositoz (n=4), lökopeni (n=1), hipoglisemi (n=3), karaciğer ve renal fonksiyon testlerinde yükseklik (n=1) tespit edildi. Olguların ortalama bilinç açılma zamanı 19,3 saat, ortalama yoğun bakım ünitesi kalış süresi 3 gündü.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sentetik kannabinoid zehirlenmesi olgularında; ilk saatlerde nöbet aktivitesi olabileceği, ilk 3 gün miyokard enfarktüsü riski olduğu akılda tutulmalıdır. Karaciğer ve böbrek fonksiyonlarının takibinin gereklidir. Hipopotasemi en sık görülen elektrolit bozukluğudur. Komplikasyonsuz vakalar, ilk 24 saat içinde düzelmektedir. Ancak her gün yeni sentetik kannabinoid türlerinin piyasaya sürüldüğü de unutulmamalıdır.
INTRODUCTION: In recent years, Synthetic Cannabinoids (bonsai) poisoning is a widely seen case that needs to be treated in ICU in our country. In our study, we aimed to discuss the clinical characteristics of patients diagnosed with synthetic cannabinoid intoxication followed in ICU.
METHODS: Patients followed in ICU of Çanakkale Onsekiz Mart University and Çanakkale State Hospital between 2014 and 2015 were studied retrospectively.
RESULTS: 12 cases were included. In neurological system; confusions (n=4), drowsiness (n=7), restlessness/agitations (n=5), hallucinations (n=2), anxieties/panics (n=3), psychosis (n=1) and amnesias (n=11) were detected. One patient was intubated. In cardiovascular system; tachycardias (n=3), bradycardias (n=2), hypertensions (n=2), hypotension (n=1), arrhythmias (n=2) were observed. In laboratory tests, leukocytosis (n=4), leukopenia (n=1), hypoglycemias (n=3), elevation in liver and renal function tests (n=1) were identified. Mean recovery time was 19,3-hours and mean ICU stay was 3-days.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In the synthetic cannabinoid intoxication cases; it should be kept in mind that seizure activities may occur in the first hours, myocardial infarction risk in the first 3-days. Liver-kidney functions should be monitored. Hypopotasemia is the most common electrolyte disorder. Cases without any complication are expected to recover in 24-hours. However, new types of synthetic cannabinoids are put on the market every day.
Makale Özeti

5.
Yoğun Bakım Ünitelerinde Gürültü kaynakları ve Gürültü Düzeyleri
Noise Sources and Levels in Intensive Care Units
Emine Kol, Emine İlaslan, Serpil İnce
Sayfalar 122 - 128
GİRİŞ ve AMAÇ: Gürültü hastanelerde hem hastalar hem de sağlık çalışanları için önemli bir problemdir. Çalışma yoğun bakım ünitelerinde gürültü kaynakları ve gürültü düzeylerini belirlemek amacı ile yapılmıştır.

YÖNTEM ve GEREÇLER: Gürültü düzeyi ölçümleri 01 Mart 2012 ve 01 Nisan 2012 tarihleri arasındaki dört hafta içinde gerçekleştirilmiştir. Ölçümler Extech 407780 ses ölçer ile 24 saatlik süre boyunca yapıldı. Aynı zaman sürecinde gürültü kaynaklarını belirlemek amacı ile araştırmacı tarafından gözlem yapıldı ve en yüksek ses kaynakları not edildi. Ses ölçer cihazlar her iki hasta yatağının ortasına ve hemşire istasyonuna duvar üzerine yerleştirildi.
BULGULAR: Yoğun bakım ünitelerinde ölçümler sonucu elde edilen en yüksek gürültü kaynağı hemşire istasyonundan gelen personel konuşmaları (84,1 dB-A) ve perfüzör alarmı (83,2 dB-A) olarak belirlendi. Takip eden gürültü kaynakları; pulse oksimetre alarmı (83,2 dB-A), nebülizatör sesi (80,1 dB-A), monitor alarmı (78. 6 dB-A), telefon zil sesi (77,4 dB-A), infüzyon pompa cihaz alarmı (76 dB-A) ve ventilatör alarmı (75 dB-A) olarak belirlendi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Gürültüye neden olan personel konuşmaları, bakım aktiviteleri ve cihaz alarm yönetimi yoğun bakım çalışanlarının kontrolündedir. Bu nedenle özellikle hemşirelerin gürültü ve kontrolü konusunda bilgilendirilmesi gürültü kontrolünde önemlidir.
Anahtar kelimeler: Gürültü kaynakları, yoğun bakım ortamı, Gürültü kontrolü, hastanelerde gürültü
INTRODUCTION: Noise has been an important problem for both patients and healthcare workers at hospitals. The study was aimed at determining noise sources and noise levels intensive care units.
METHODS: Noise measurements aimed at determining the unit’s present level of noise were made over four weeks between 01 march 2012 and 01 April 2012. Noise measurement was made using a Extech 407780 sound level meter during 24 hours. At the same time observation was performed to identify the sound sources and the highest noise sources were noted by researcher. The sound level meter was placed on the wall between two patient beds and the nurses’ station.
RESULTS: The sources of the highest noises were the voices coming from the nurses’ station (84,1 dB-A) and perfusor alarm (83,2 dB-A). Additional sources of noise were the alarm sounds from the pulse oximetry (81.1 dB-A), nebulizator (80,1 dB-A), monitor (78. 6 dB-A), ringing phones (77,4 dB-A), infusion pump (76 dB-A) and ventilator (75 dB-A).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Staff conversations, caring activities and monitor alarm management are controlled by health Professionals. Therefore, it is particularly important in informing nurses about noise control.
Key words: Noise resources, intensive care environment, noise control, noise at hospitals
Makale Özeti

OLGU SUNUMU
6.
Santral Venöz Kateterizasyon Komplikasyonu: Gecikmiş Tanılı Venöz Perforasyon ve Hemotoraks
Central Venous Catheterization Complication: Delayed Diagnosis of Venous Perforation and Hemothorax
Murat Bağcı, Hacer Yeter, Aydın Fırıncıoğlu, Kerem Erkalp, Ayşin Alagöl
Sayfalar 129 - 134
Giriş: Santral venöz kateterizasyon (SVK)’un mekanik komplikasyonları arasında arter ponksiyonu, damar yaralanmaları, kateter malpozisyonu, pnömotoraks, hemotoraks, hava embolisi, ciltaltı hematomu ve aritmiler bulunmaktadır. Bu yazıda; SVK sırasında fark edilmeyen venöz perforasyon sonrasında, multilümen kateter (MLK) malpozisyonuna bağlı hemotoraks gelişen olgu sunuldu.
Olgu Sunumu: Kesici delici alet ile sağ kolundan yaralanan 21 yaşındaki kadın hastaya acil operasyonda, MLK; sol internal juguler ven (IJV)’e, seldinger yöntemi ile ikinci denemede takıldı. Eritrosit süspansiyonu, sıvı replasmanı, noradrenalin infüzyonuna rağmen; Hct değerinde artış olmaması, hipotansiyon ve taşikardinin devam etmesi üzerine, kateterin kullanımına son verildi. Tüm infüzyonlar periferik damar yollarına taşındı. Postoperatif dönemde akciğer grafisinde sol hemitoraksı kaplayan opasite, Toraks BT’de solda belirgin plevral effüzyon ve pnömotoraks görüldü. Sol tüp torakostomi ve sualtı drenajı uygulandığında hemorajik mayi boşaltıldı. Vital bulgularının stabil olması nedeniyle konservatif tedavi uygun görüldü.
Tartışma: İJV’den yapılan SVK uygulamasında; komplikasyon oranı düşük, başarı oranı yüksektir. Sağ İJV’den SVK uygulamasında, sola göre malpozisyon olasılığı nadirdir. Sol İJV’ den uygulanan SVK’da MLK’in malpozisyonuna neden olan keskin bir dönüş vardır. Kateterden aspirasyonla kan gelmemesi, kan dışında hava, şilöz mayi vs. gelmesi ve kanın pulsatil olmaması durumlarında kateter malpozisyonundan şüphelenilmelidir. Kateter uygulaması sonrası gelişen dispne, taşikardi, takipne, hipotansiyon ve desaturasyon uyarıcı olmalıdır.
Introduction: Mechanical complications of central venous catheterization (CVC) include artery puncture, vein injuries, catheter malposition (CM), pneumothorax, hemothorax, air embolism, subcutaneous hematoma and arrhythmia. This report aimed to present the case which developed hemothorax due to multilumen catheter (MLC) malposition during CVC.
Case Presentation: A 21-year old female patient was planned urgent surgery due to a sharp object injury on the right arm. MLC was inserted to left internal jugular vein (IJV) using the seldinger technique in the second attempt. Despite administration of erythrocyte suspension, fluid and noradrenaline infusion through the MLC, patient’s Hct did not increase, hypotension and tachycardia were continued. Catheter was not used and peripheral venous vascular access was used for replacement and infusions. Postoperatively, on the chest radiograph was covered the entire opacity, chest CT was revealed left pleural effusion and pneumothorax. MLC was removed and tube thoracostomy drainage were administered. Hemorrhagic fluid was drained from thorax. Due to the conservative treatment of stable vital signs after chest tube application was deemed appropriate.
Discussion: The complication rate is low and success rate is high in CVC from IJV. Malposition is rare at right IJV than the left. There is a sharp curve in the left IJV, which frequently leads to malposition of the MLC. Catheter malposition should be suspected with no aspiration of blood through catheter or aspiration of another substance such as air, chylous fluid, etc. and non-pulsatile blood flow. If dyspnea, tachycardia, tachypnea, hypotension and desaturation develop after catheter administration we should be alert.
Makale Özeti

7.
Baklofen Entoksikasyonu
Baclofen Intoxication
İclal Karaca, Canan Bor, Özge Karakoç, Doç.dr İlkin Çankayalı, Prof.dr.kubilay Demirağ, Prof.dr Mehmet Uyar
Sayfalar 135 - 138
Baklofen gama-aminobutirik asit (GABA)’in β-ρ-klorofenil derivesi olup genellikle spinal kord orjinli spastisite, trigeminal nevralji, inatçı hıçkırık, hemifasiyal spazm ve tardif diskinezi tedavilerinde kullanılır(1). Önerilen günlük doz 40-80 mg olup total dozun günde 80 mg üzerine çıkılmaması gerektiği bildirilmektedir(2,3). Migren tedavisi amacıyla baklofen kullanan 41 yaşında kadın hasta şiddetli baş ağrısının ardından 37 adet 10 mg baklofen tablet alarak suisid girişiminde bulunmuştur. Acil servise gelişinde uykuya eğilimli, bilinci açık, koopere, pupiller normoizokorik, ışık refleksi bilateral pozitif olarak değerlendirilen hasta, takibinde solunum yetmezliği gelişmesi ve bilincinin kapanması üzerine orotrakeal entübe edilerek ileri tetkik ve tedavi amacıyla yoğun bakım servisine kabul edildi. Kraniyal bilgisayarlı tomografide patoloji saptanmadı. Bilinci kapalı, Glasgow Koma Skoru 3/15 (E1M1VE), pupilleri middilate, bilateral ışık refleksi alınamayan mekanik ventilasyon desteği altında takip edilen hasta, yoğun bakım izleminin 19. saatinde, bilinci açık, koopere, oryante olması üzerine mekanik ventilatörden ayrılarak entübe spontan solunuma alındı. Solunmsal ve hemodinamik açıdan stabil, bilinç açık koopore olan hasta yoğun bakım izleminin 31. saatinde ekstübe edildi. Sonuç olarak; baklofen toksisitesinin derin komaya neden olabilmesi nedeniyle derin koma yapabilecek diğer nedenler arasında ayırıcı tanıda baklofen toksistesinin de düşünülmesi gerektiği görülmektedir. Tanısal amaçlı toksikolojik incelemeler her zaman mümkün olmadığından öykü ve klinik bulguların önemli olduğu; nörolojik muayenenin sık aralıklarla tekrarlanması, semptomatik destek tedaviler ve ekstrakorporeal teknikler ile baklofen entoksikasyonunda yüz güldürücü sonuçlara ulaşılabileceği kanısındayız.
Baclofen is a β-(ρ-chlorophenyl) derivative of the neurotransmitter gamma-aminobutyric acid (GABA) and is usually prescribed for spasticity of spinal cord origin, intractable hiccup, trigeminal neuralgia, hemifacial spasm, and tardive dyskinesia(1).The usual recommended daily dose ranges from 40-80 mg, and the total dose should not exceed 80 mg per day(2,3). A 41 year old woman using baclofen for migraine therapy intended suicide after a bitter headache attack by taking 37 tablets, 10 mg in each. On arrival to emergency room, she was consciouss and cooperable, but somnolant, her pupils were normoisocoric and light reflex was intact bilaterally. On follow up, respiratory insufficiency and unconsciousness was observed so she was entubated orotracheally and transferred to intensive care unit (ICU) for advanced tests and therapy. No pathology was determined on cranial CT. On ICU follow up, she was uncounciouss and mechanically ventilated, her Glasgow Coma Scale was 3/15 (E1M1VE) and pupils were middilated with no light reflex. Because she was again conciouss, oriented and cooperable on 19th hour of arrival to ICU and 20th hour of arrival to emergency room, spontaneous breathing trials was started. Extubation was carried out on her 31th hour of arrival to ICU and 32th hour of arrival to emergency room. As conclusion; because baclofen overdose may cause deep coma, it should also be included in differential diagnosis. According to our opinion, performing diagnostic toxicologic tests is not always possible that’s why history and physical examination is fundemental in case of baclofen intoxication and we can get good results by giving frequent neurological examination, supportive and extracorporeal therapy in such a case.
Makale Özeti