Cilt: 26  Sayı: 2 - 2020
Özetleri Gizle | << Geri
1.
Kapak-İçindekiler
Cover-Contents
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi
Sayfalar I - V
DOWNLOAD

2.
Enerji İletim Sistemlerinde Hat Deplasesinin Elektrik Alan Dağılımı ve Güvenli Yaklaşma Mesafeleri Bakımından İncelenmesi
Investigation of Line Displacement in terms of Electrical Field Distribution and Safe Right of Way Distance in Energy Transmission Systems
Celal Fadıl Kumru, Oktay Arıkan
doi: 10.5505/pajes.2019.62593  Sayfalar 279 - 285
Enerji iletim hatlarında incelenmesi gereken önemli konulardan biri de hatların meydana getirdiği elektrik alanın, çevresindeki yaşam alanları üzerindeki etkileridir. Yüksek gerilim nedeniyle oluşan elektrik alanın insan sağlığını etkilemesi ve olası atlama risklerinin engellenmesi için iletim hatları ile yaşam alanları arasında yeterli açıklıkların bırakılması gerekmektedir. Günümüzde, hızla artan nüfus ve genişleyen yerleşim alanları nedeniyle, havai iletim hatlarının yaşam alanları üzerinden geçtiği veya yaklaştığı durumlarla karşılaşılabilmektedir. Bu nedenle, özellikle yaşam alanları içerisinde bulunan iletim hatlarının neden olduğu elektrik alan değerlerinin hesaplanması, ölçülmesi ve insan sağlığı bakımından kritik yaklaşma mesafelerinin belirlenmesi oldukça önemlidir. Bu çalışmada, çift devre 154 kV ve tek devre 400 kV’luk iki hattan oluşan enerji iletim sisteminin ayrı güzergahlarda olması ve deplase edilerek tek devre üzerinde toplanması durumları dikkate alınarak elektrik alan analizleri gerçekleştirilmiştir. Modelleme çalışması, sonlu elemanlar yöntemi tabanlı Comsol Multiphysics yazılımı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Elde edilen sonuçlar yardımıyla uluslararası kriterlere uygun olarak güvenli yaklaşma mesafeleri belirlenmiştir.
One of the important topics to be examined in the energy transmission lines is the effects of the electric field generated by the lines on the public areas around it. It is essential to leave enough spaces between the transmission lines and the living areas in order to prevent the risks of potential discharges and the electric field caused by high voltage. Today, due to the rapidly growing population and expanding residential areas, the situations where overhead transmission lines pass through or get close to living spaces can be encountered. Therefore, it is very important to calculate and measure the electrical field values caused by the transmission lines in the living areas and to determine the critical safe right of way distances in terms of human health. In this study, electric field analysis are performed by taking into account two lines, double circuit 154 kV and single circuit 400 kV, for separate routes and displaced on single tower. Modeling study is performed by Comsol Multiphysics software based on finite element method. By the help of the results obtained, safe right of way distances are determined in accordance with international criteria.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

3.
Hava aralıkları eşit dağıtılmış şönt reaktör modellenmesi
Modelling of the equally distributed air gapped shunt reactor
Ahmet Yiğit Arabul, Emre Kurt, Fatma Keskin Arabul, İbrahim Şenol
doi: 10.5505/pajes.2019.95826  Sayfalar 286 - 294
Elektrik enerjisi günümüzde vazgeçilmez bir yere sahiptir. Elektrik enerjisinin üretildiği tesislerden kullanım alanlarına kadar ulaşmasını sağlayan ise iletim ve dağıtım hatlarıdır. Ancak, uzun iletim hatlarındaki reaktif güç dengesinin sağlanamaması sonucunda iletilen enerji hem kalitesiz olur hem de taşıma sırasında oluşan kayıplar artar. Bu olumsuz durumların yaşanmaması için iletim hatlarının tamamlayıcı bir parçası olarak geliştirilen şönt reaktörler kullanılmalıdır. Şönt reaktörlerin bu işlevi en iyi şekilde yerine getirebilmesi için tasarım aşaması önemli bir yere sahiptir. Reaktör boyutu, hava aralığının toplam uzunluğu, bırakılan hava aralığı sayısı gibi önemli parametreler reaktörün endüktans değerini doğrudan etkilemektedir. Reaktörün endüktans değeri ise iletim hatlarındaki reaktif güç dengesini sağlamak adına yapılacak olan kompanzasyon işleminin sonucunu doğrudan etkileyen bir faktördür. Bu çalışmada; hava aralıkları eşit dağıtılmış farklı hava aralık sayılarına sahip üç ve beş bacaklı nüve yapılı şönt reaktör tasarımı yapılmıştır. Tasarımlara ait benzetim çalışmaları, yüksek doğruluğa ve kararlılığa sahip Sonlu Elemanlar Yöntemi kullanılarak yapılmıştır. Benzetim çalışmalarının sonuçları ile ekonomik analizlerin karşılaştırmalı değerlendirmesi yapılmıştır.
Today, electrical energy has an indispensable place. The transmission and distribution lines deliver electrical energy from power plants to usage areas. However, as the reactive power balance in the long transmission lines cannot be achieved, the transmitted energy is both has poor quality and increases the transportation losses. Shunt reactors developed as an integral part of the transmission lines should be used to avoid these adverse events. Shunt reactors have an important place in the design phase in order to perform this function in the best way. Important parameters such as the reactor size, the total length of the air gap, the number of air gaps, directly affect the reactor's inductance value. The inductance value of the reactor is a factor that directly affects the result of the compensation process to ensure the reactive power balance in the transmission lines. In this study; three-legged and five-legged core shunt reactor designs are done with different air gap numbers and equally distributed air gapped. Simulation studies of the designs are done by using Finite Element Method with high accuracy and stability. A comparative evaluation of the results of simulation studies and economic analyzes are done.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

4.
EN50588-1’e uygun Si-Fe Nüveli Dağıtım Transformatörü Tasarımının Ekonomik ve Teknik Açıdan Değerlendirilmesi
Investigation of the Economical and Technical Design Feasibility of Si-Fe Graded Distribution Transformers according to EN50588-1
Mehmet Aytac CINAR
doi: 10.5505/pajes.2019.24306  Sayfalar 295 - 300
Dağıtım transformatörlerinde meydana gelen güç kayıpları elektrik şebekesindeki toplam kayıpların büyük kısmını oluşturmaktadır. EN50588-1 standardı ile yüksek verimli transformatörlerde izin verilen en yüksek boşta ve yükte güç kayıpları yeniden düzenlenmiştir. Elektriksel kısıtlara ek olarak, transformatör üreticileri için maliyet parametresi önemli de bir kriter olmaktadır. Bu çalışmada, EN50588-1 standardında belirtilen kayıp sınıflarındaki dağıtım transformatörlerinin Si-Fe nüve malzemeleri ile üretim imkanı Teknik ve ekonomik yönden değerlendirilmektedir. Bu amaçla, üç ayrı sınıftaki onbir farklı Si-Fe nüve malzemesi kullanılarak yirmi farklı elektriksel tasarım gerçekleştirilmiş olup, bu tasarımların üretilebilirliği teknik ve ekonomik açıdan değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlar, uygun üretim yöntemleri ile A0 ve AA0 kayıp sınıflarındaki transformatörlerin Si-Fe malzemeler ile üretilebileceğini, fakat AAA0 kayıp sınıfındaki dağıtım transformatörü üretimi için amorf malzeme kullanımının zorunlu olduğunu ortaya koymaktadır
Medium power transformers are responsible of the great part of total power losses in the grid. With EN50588-1 regulation, no-load and load losses have strictly classified for high-efficient transformer designs. Manufacturers are currently focusing on obtaining the most efficient design with minimum cost. In this paper, manufacturing feasibilities of Si-Fe graded distribution transformers, considering the requirements of EN50588-1 regulation, are investigated. Eleven different steel types in three grades are evaluated using twenty different electrical designs. A prototype transformer was both simulated and experimentally tested to verify the results of design studies. Obtained results show that the manufacturing of A0 and AA0 class transformers are feasible using Si-Fe grades with suitable manufacturing methods. However, amorphous materials seem to be a mandatory choice for AAA0 class transformers in technical manner.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

5.
İndüksiyon motor denetiminde interpolasyon tekniklerinin kullanımı
The use of interpolation techniques in induction motor control
Özcan Otkun
doi: 10.5505/pajes.2019.51333  Sayfalar 301 - 311
IM’ler (Indüksiyon Motor) farklı yüklerde çalışırken nominal hızın gerisinde kaldıkları bilinmektedir. Bu bağlamda motor sürücüleri önem kazanmaktadır. Bu konu geçmişten günümüze pek çok bilim insanının dikkatini çekmiştir. Bu çalışmada, IMS’nin (Indüksiyon Motor Sürücüsü) başarımını arttırmak amacıyla gerçekleştirilmiştir. IMS’de SD (Skaler Denetim) yöntemi kullanılmıştır. SD’de değişken frekanslı kontrol tekniği tercih edilmiştir. Böylece farklı yüklerde çalışan IM’nin nominal hızda çalışabilmesi için frekans değiştirilecektir. Frekans değişimini sağlamak için GNI (Gregory-Newton Interpolasyon) ve LI (Lagrange Interpolasyon) çözüm teknikleri kullanılmıştır. Bu iki farklı çözüm yöntemi, farklı yüklere karşılık nominal hız için gereken frekansı hesaplayarak sürücüye iletmektedir. Çalışma Matlab / Simulink programında test edilmiştir. Testlerden elde edilen sonuçlar iki interpolasyon tekniğinin de başarılı sonuçlar ürettiğini göstermiştir. Benzer sonuçlar üreten bu iki teknikte; GNI tekniğinin farklı yüklere cevap verme süresi yaklaşık 0.041-0.065 s arasında iken, LI tekniğinin cevap verme süresi 0.003 s’dir. Çalışma sonunda PI (Oransal-Integral) denetleyici ile performans incelemesi yapılmıştır. Önerilen bu tekniklerin performansı şekil ve tablolar halinde verilmiştir. Elde edilen sonuçlar önerilen tekniklerin farklı hız ve yük değişimlerine hızlı cevap verdiği, daha hassas ve kararlı bir hız denetimi sağladığını göstermiştir.
IMs (Induction Motor) are known to remain behind the rated speed when operating at different loads. In this context, motor drivers gain importance. This subject has attracted the attention of many scientists from past to present. In this study, In order to increase the performance of Induction Motor Driver (IMD) was performed. SC (Scalar Control) method was used in IMD. The variable frequency control technique was preferred in SC. Thus, the frequency will be changed so that the IM operating in different loads can operate at nominal speed. GNI (Gregory-Newton Interpolation) and LI (Lagrange Interpolation) solution techniques were used to ensure frequency variation. These two different solution methods calculate the frequency required for the nominal speed in response to different loads to the driver. The study was tested in the Matlab / Simulink program. The results obtained from the tests showed that two interpolation techniques produced successful results. In these two techniques producing similar results; The response time of the GNI technique to the different loads is between 0.041-0.065 s, while the response time of the LI technique is 0.003 s. At the end of the study with PI (Proportional Integral) controller the performance analysis was performed. The performance of these proposed techniques is given in figures and tables. The results showed that the proposed techniques provide quick response to different speed and load changes and provide a more precise and stable speed control.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

6.
Sayısal görüntü üzerinden yüzey alan tabanlı aydınlatma şiddeti ölçümü
Surface area based illumination intensity measurement via digital image
Ümit Çiğdem TURHAL, Yavuz Büyükkoçak
doi: 10.5505/pajes.2019.42949  Sayfalar 312 - 317
Nesnelerin doğru olarak algılanması, ortam aydınlatmasının uygunluğu ile direk olarak ilişkilidir. Bu uygunluk seviyesi, lüksmetre olarak bilinen ve noktasal olarak ölçüm yapan bir ölçüm aleti ile tespit edilmektedir. Ancak, noktasal bazda yapılan bu ölçümlerin, maliyet, uzun işlem süreleri gibi bazı dezavantajları vardır. Son yıllarda bu dezavantajları ortadan kaldırmak için CCD kamera, cep telefonu ve video kameranın lüksmetre olarak kullanıldığı çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalarda, sözü edilen cihazlar direk olarak ışık kaynağının karşısına yerleştirilerek lüksmetre gibi bir ışık toplayıcı olarak kullanılmışlardır. Sonrasında, yakalanan kaynak görüntüleri kullanılarak görüntü işleme ile aydınlatma şiddeti hesaplamışlardır. Sunulan bu çalışmada, kamera direk lüksmetre olarak kullanılmamıştır. Ancak ortamın tamamını temsil eden genel bir görüntü alınmıştır. Aydınlatma şiddeti hesabı için görüntü işlemeye dayalı yeni bir yöntem sunulmuştur. Alınan görüntü homomorfik filtreleme ile frekans düzleminde bileşenlerine ayrılmış, kaynak aydınlatmasını temsil eden aydınlatma bileşeni, alçak geçiren filtre ile tespit edilmiştir. Bu bileşeninin ortalama piksel değeri hesaplanmış ve aydınlatma şiddeti olarak tanımlanmıştır. Önerilen yöntemin kullanılabilirliğinin testi için ortam aydınlatmasını tanımlayan lüksmetre ölçüm sonuçları ile hesaplanan sonuçlar istatistiksel olarak analiz edilmiştir. Bu analiz sonuçları, ölçüm ve hesaplama değerleri arasında tatmin edici R2 değerleri ile bir lineer ilişki olduğu göstermiştir.
The correct perception of objects is directly related to the suitability of the ambient illumination. This level of conformity is determined by a measuring instrument which is known as luxmeter which measures on point based. However, these measurements made on a point basis have some disadvantages such as cost, long processing times. In order to eliminate these disadvantages in recent years, there have been studies in which CCD cameras, mobile phones and video cameras have been used as luxmeters. In these studies, said devices are placed directly opposite the light source and used as a light collector such as a luxmeter. They then calculated the illumination intensity by digital image processing techniques using aquired source images. In this study, the camera is not used directly as a luxmeter. However, an overall image representing the entire environment is taken. A new method based on image processing is presented for illumination intensity calculation. The image acquired is separated into its frequency components in the frequency plane by the homomorphic filtering, and the illumination component representing the source's illumination is detected by the low pass filter. The average pixel value of the illumination component is calculated and defined as illumination intensity. In order to test the usability of the proposed method, the measured illumination intensity with a luxmeter and the computed results of the developed method are statistically analyzed. The results of this analysis showed that there was a linear relationship between the measurement and calculation values with satisfactory R2 values.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

7.
Evrişimsel sinir ağı ve QRS imgeleri kullanarak EKG tabanlı biyometrik tanıma yöntemi
ECG based biometric identification method using QRS images and convolutional neural network
Hakan Gurkan, Ayca Hanilci
doi: 10.5505/pajes.2019.32966  Sayfalar 318 - 327
Medikal uygulamalarda yaygın olarak kullanılan elektrokardiyogram (EKG) işaretleri, aldatma saldırılarına karşı güçlü kılan yaşam işareti olma özelliği sayesinde, biyometrik uygulamalar için bir biyometrik büyüklük olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bilgisayar sistemlerinin hesaplama güçlerinin artmasına bağlı olarak kişi tanıma ve sınıflandırma doğruluğunu arttırmak amacıyla son yıllarda EKG biyometrik tanıma için birkaç evrişimsel sinir ağı (ESA) tabanlı yöntem sunulmuştur. Bu çalışmada, QRS (QRS dalgası) imgeleri ve 2 boyutlu ESA yapısı kullanılarak EKG işaretleri tabanlı bir biyometrik tanıma yöntemi önerilmiştir. Önerilen yöntemde, ilk olarak EKG işaretleri gürültü temizleme ve QRS belirleme algoritmalarından geçirilerek QRS bölütlerine ayrılmıştır. Elde edilen bu bölütler R noktalarına göre hizalandıktan sonra 256x256 büyüklüğünde QRS imgesi olarak adlandırılan 2 boyutlu EKG işaretlerine dönüştürülmüştür. Son olarak elde edilen bu QRS imgelerinin giriş olarak uygulandığı 2 boyutlu bir ESA modeli geliştirilerek biyometrik tanıma gerçekleştirilmiştir. Önerilen yöntemin başarımı diğer ESA tabanlı EKG biyometrik tanıma yöntemleri ile karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Önerilen yöntem 46 kişiden oluşan bir EKG veri kümesi üzerinde %98.08 doğruluk oranı ve %99.275 kişi tanıma oranı sağlamıştır.
Electrocardiogram (ECG) signals, which are commonly used in medical applications, have been started to use as a biometric modality for biometric applications thanks to its liveness indicator that makes it stronger against spoofing attacks. Due to improving computational power of computer systems, several convolutional neural network (CNN) based methods have been recently proposed for ECG biometric identification in order to increase identification performance and classification accuracy. In this work, we proposed an ECG based biometric identification method using QRS (QRS wave) images and two-dimensional CNN. In the proposed method, ECG signals were segmented by applying noise removing and QRS detection algorithms. After these segments were aligned according to their R-points, they were transformed to two-dimensional ECG signals called QRS images of size 256x256. Finally, biometric identification task was achieved by developing a CNN based ECG biometric identification method which uses the QRS images as an input. The identification performance of the proposed method was compared to other CNN based ECG biometric identification methods proposed in the literature. The experimental results show that the proposed method provides an accuracy of 98.08% and an identification rate of 99.275% for a public ECG database of 46 persons.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

8.
Beyin osilasyonlarına ilişkin enerji değişimlerinin dalgacık dönüşümü temelli yeni bir yaklaşım ile saptanması ve haritalanması: Epilepsi örneği
Determination and mapping of energy changes related to brain oscillations with a new approach based on wavelet transform: An epilepsy example
Evren Değirmenci, Okan Yalçın, Özge Çekirge, Cansu Gelgeç, Zülal Kızılaslan, Ülkü Çömelekoğlu
doi: 10.5505/pajes.2019.80270  Sayfalar 328 - 334
Beyin osilasyonlarının nicel analizi, başta epilepsi olmak üzere çeşitli beyin patolojilerinde beyin dinamiklerinin anlaşılmasına katkıda bulunur. Bu çalışmada dalgacık dönüşümü temelli yeni bir nicel yaklaşım kullanılarak beyin osilasyonlarının enerji değişimlerinin saptanması ve haritalanması amaçlanmıştır. Çalışmada sinyal analizinde EEG’yi dört temel alt frekans bandına ayrıştıran ve ardından bu bantların enerji değerlerini nicelleştiren bir yaklaşım önerilmiştir. Ayrıca, bu enerji değerleri kullanılarak kafa yüzeyi enerji haritaları oluşturulmuştur. Önerilen yöntemi test etmek için CHB-MIT Scalp EEG Database veri tabanından alınan epilepsili hastalara ait EEG kayıtları kullanılmıştır. Analiz edilecek sinyaller nöbet anı ortada olmak üzere nöbet süresi uzunluğu kadar öncesi ve sonrasını kapsayacak şekilde tüm kayıttan ayrılarak hazırlanmıştır. Elde edilen sayısal veriler kullanılarak epilepsili hastalarda beyin osilasyonlarının enerji dağılım haritası oluşturulmuş ve her bir alt bant enerji yüzdesi için nöbet öncesi, nöbet anı ve nöbet sonrası enerji farklılıkları istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Bulgular nöbet öncesi, nöbet anı ve nöbet sonrası beyin osilasyonlarında nicel olarak anlamlı farklılıklar ortaya koymuştur. Bu çalışmada sunulan yöntemin epilepsi ve diğer beyin patolojileri için kayıtlanan tüm EEG’ler için uygulanarak beyin dinamikleri hakkında bilgi edinilebileceği ve aynı anda çok sayıda montajdan kayıt alınması durumunda beyin patolojilerine yol açan odakların belirlenmesinde diğer beyin görüntüleme yöntemleriyle birlikte kullanılabileceği düşünülmüştür.
The quantitative analysis of brain oscillations has an importance in understanding brain dynamics for various brain pathologies. In this study, it is purposed to determine and map the change in energy of brain oscillations using a new quantitative approach, based on wavelet transform. An approach, seperating the EEG records to four main sub-band and then quantizing the energy values of them, is proposed in this study. Moreover, energy maps of scalp surface are formed using these energy values. To test the suggested method, EEG records of epileptic patients, obtained from CHB-MIT Scalp EEG database, were utilized. Analyzed signals were prepared such that the seizure was in the middle and the signal consists of pre-seizure and post-seizure as long as the seizure time. By using the quantitative data obtained, energy distribution maps of brain oscillations for epileptic patients are constructed and energy differences of each sub-band are statistically analyzed for pre-, during and post-seizure terms. Results show significant quantitative differences for these terms. It is thought that the suggested method can be applied to EEGs recorded for epilepsy and other pathologies to be informed about brain dynamics. In addition, the method can be used for localization of sources causing brain pathologies.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

9.
16-QAM Polarizasyon Bölmeli Çoğullamalı Evre-Uyumlu Optik OFDM Sistemlerde Kompleks Sabit Noktalı BBA Kullanarak Frekans Düzlemi Kanal Kestirim Verimliliğinin Artırılması
Improving The Efficiency of Frequency Domain Channel Estimation in 16-QAM Polarization Division Multiplexing Coherent Optical OFDM Systems Using Complex Fixed-Point ICA
AHMET GÜNER
doi: 10.5505/pajes.2019.08504  Sayfalar 335 - 341
Polarizasyon bölmeli çoğullamalı evre-uyumlu optik OFDM (PDM-CO-OFDM) sistemleri uzun mesafeli haberleşmelerde, ışığa ait genlik, faz ve polarizasyon bilgilerinin aynı anda kullanımına imkan vererek yüksek veri hızlarına ulaşılmasını sağlayan bir yöntemdir. Fakat optik kanalın bozucu etkileri, veri iletim performansını düşürmektedir. Bu yüzden alıcıda bozucu etkileri düzeltmek için sinyal işleme tekniklerinden olan kanal denkleştiriciler kullanılmaktadır. Genel olarak kanal denkleştiricilerde, kanal bilgisinin kestirimi için periyodik eğitim sembolleri kullanılır. Fakat eğitim sembollerinin kullanımı, iletilen veri boyutunu artırmakta ve spektral verimliliği azaltmaktadır. Bu çalışmada, PDM-CO-OFDM sistemleri için eğitim sembollerine ihtiyaç duymayan, kompleks sabit noktalı bağımsız bileşen analiz (BBA) temelli kör kanal denkleştirici yöntemi, 16-QAM sinyaller için önerilmiştir. Elde edilen sonuçlar, kompleks sabit noktalı BBA algoritmasının eğitim sembollerine ihtiyaç duymadan kanal denkleştirici başarımını iyileştirdiği göstermektedir. Bu durum, başlatma gücü ve optik işaret gürültü oranı (OSNR) değerlerinin değişimine göre elde edilen sinyallerin bit hata oranı (BER) değerleri ile gösterilmiştir. Özellikle fiber kablonun doğrusal olmayan bozucu etkisinin etkin olduğu bölgede, önerilen yöntem diğer kanal denkleştiricilerden daha iyi başarıma sahip olduğu benzetim sonuçlarıyla gösterilmiştir.
Polarization division multiplexing coherent optical OFDM (PDM-CO-OFDM) systems are a method that provides to be achieved high data rate, offering the possibility for the use of information regarding polarization, amplitude and phase simultaneously. However, the impairment affects related to optic channel decrease the data transmission performance. For this reason, in the receiver, the channel equalizer, one of the signal processing techniques, are used for the impairments in order to compensate. Even though the periodic training symbols are generally used for the estimating of channel information in the channel equalizers, the use of training symbols increase system redundancy and decrease spectral efficiency. In this study, a blind channel equalizer based on complex fixed-point ICA without training symbols is suggested for the PDM-CO-OFDM systems with 16-QAM signals. The results show that the complex fixed-point ICA algorithm improves the performance of channel equalizer without the training symbols. This situation is indicated by the BER values of the signals obtained according to the change of the launch power values and optical signal noise ratio (OSNR) values. Simulation results have shown that the suggested channel equalizer has better performance than other channel equalizers, especially in the region where the effect of the fiber nonlinearity is effective.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

10.
Yenileme korelasyon tespiti kullanılarak toplanır beyaz gauss gürültülü kanal üzerinden ikili faz kaydırmalı anahtarlama modülasyonunun bit hata analizi
Bit error analysis of binary phase shift keying modulation over additive white gaussian noise channel using replica correlation detection
Eren Küren, Akın Cellatoğlu
doi: 10.5505/pajes.2019.06253  Sayfalar 342 - 346
İletişim sistemlerinde daha iyi veri aktarım sonuçlarına ulaşmak için yenileme korelasyonu uygulanmıştır. İletilen darbe paketinde çoğaltma korelasyon tespitine sahip bir darbe kodlu sinyal örüntüsü kullanılması, gürültülü iletişim kanallarında yüksek performans sağlanmasını sağlayan önemli bir gerekliliktir. Bu yazıda, bir sistem yazılımı ile bir BPSK modülasyon tasarımı, kanallardaki çeşitli gürültülü ortamlar altında performansı incelemek için önerilmiştir. Bu tasarımı kullanarak, iletişimde kayıpsız veri elde etmek için 7 hücreli ve 9 hücreli çoğaltma korelasyon modeli uygulanmaktadır. Darbe tipi iletişim sistemlerinde sistemin gelişmiş performansını gösteren sonuçlar üretilmiştir.
Replica correlation is performed for reaching better data transfer results in communication systems. The use of a pulse code signal pattern with replica correlation detection in a transmitted pulse packet is an important requirement to ensure high performance in noisy communication channels. In this paper, a BPSK modulation design with a system software is proposed to study the performance under varied noise inclusions in the system channels. Using this design, 7-cell and 9-cells replica correlation model are applied to get lossless data in communication systems. The results are produced to show the improved performance of the system in pulse type communication.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

11.
Sayısal Modülasyonların η-µ/Gamma Karma Sönümlenmeli Ortamlardaki Hata Olasılığı Üzerine Bir Çalışma
A Study on the Error Probability of Digital Modulations over η-µ/Gamma Mixed Fading Environments
Mehmet Bilim
doi: 10.5505/pajes.2019.04379  Sayfalar 347 - 351
Bu çalışmada, evre uyumlu olmayan frekans kaydırmalı anahtarlama ve farksal faz kaydırmalı anahtarlama sayısal modülasyon türlerini kullanan haberleşme sistemlerinin η-µ/Gamma karma sönümlenmeli kanallardaki başarım analizi verilmiştir. Yapılan analiz olasılık yoğunluk fonksiyonu tabanlı olup, matematiksel olarak temel fonksiyonlar içermektedir. Bu sebeple, sunulan analiz matematiksel açıdan oldukça kolay ve anlaşılabilirdir. Yapılan analizler sonucunda kapalı formda ortalama hata ifadesi türetilmiştir. Türetilen hata ifadesi kullanılarak elde edilen nümerik sonuçlar ile simülasyon sonuçları kıyaslamalı olarak verilerek türetilen ifadenin doğruluğu gösterilmiştir.
In this study, performance analysis of η-μ/Gamma mixed fading channels of communication systems using noncoherent frequency shift keying and differential phase shift keying digital modulation types is presented. The analysis is based on probability density function and contains mathematically basic functions. For this reason, the proposed analysis is quite simple and understandable from a mathematical point of view. As a result of the analyzes, the closed form average error probability expression is derived. The numerical results obtained by using the derived error expression are compared with the simulation results and the accuracy of the derived expression is shown.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

12.
Karmaşık ağ analizi kullanılarak açık-kaynak yazılım sistemlerinin fonksiyon-çağırma graflarının analizi
Analysis of function-call graphs of open-source software systems using complex network analysis
Volkan Tunalı, Mehmet Ali Aksoy Tüysüz
doi: 10.5505/pajes.2019.63239  Sayfalar 352 - 358
Yazılım sistemleri genellikle sistemin işlevsel sorumluluğunun optimal bir şekilde altsistemler, modüller, paketler, sınıflar, metodlar, ve fonksiyonlar gibi çok sayıda işlevsel yazılım elemanına ayrıştırıldığı, modüler ve hiyerarşik bir biçimde tasarlanırlar. Bu elemanlar birbirleriyle çeşitli ilişki türleri ile bağlıdırlar ve bunların etkileşimleri doğal olarak bir graf veya ağ yapısı oluşturur. Bu çalışmada, etkileşim halindeki en temel eleman türü olarak birbirini çağıran fonksiyonları dikkate alarak, çeşitli açık-kaynak yazılım sistemlerinin statik fonksiyon-çağırma graflarını oluşturduk. Ardından, karmaşık ağ analizi teknikleri kullanarak, çağırma graflarını hem görsel hem de topolojik olarak analiz ettik. Daha önceki çalışmaların bulgularına benzer olarak, grafların ölçekten-bağımsız ve küçük-dünya ağı özellikleri sergilediklerini gördük. Ek olarak, çeşitli merkezîlik ölçütleri kullanarak, her bir çağırma grafındaki en merkezi ve önemli fonksiyonları tespit ettik. Ayrıca, topluluk analizi gerçekleştirdik ve çağırma graflarının topluluk oluşturma eğilimi gösterdiğini bulduk. Son olarak, yazılım sistemlerinin statik fonksiyon-çağırma graflarının karmaşık ağ analizi yoluyla analizinin, sistemlerle ilgili yararlı bilgiler sağlama potansiyeli olduğunu gösterdik.
Software systems are usually designed in a modular and hierarchical fashion, where functional responsibility of a system is decomposed into multiple functional software elements optimally such as subsystems, modules, packages, classes, methods, and functions. These elements are coupled with each other with some kind of dependency relationships to some degree, and their interactions naturally form a graph or network structure. In this study, we generated the static function-call graphs of several open-source software systems, where functions were the most basic type of interacting elements calling each other. Then, we analyzed the call graphs both visually and topologically using the techniques of complex network analysis. We found the call graphs to reveal scale-free and small-world network properties similar to the findings of the previous studies. In addition, we identified the most central and important functions in each call-graph using several centrality measures. We also performed community analysis and found that the call graphs exhibited a tendency to form communities. Finally, we showed that analysis of static function-call graphs of software systems through complex network analysis has the potential to reveal useful information about them.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

13.
Mobil Adli Bilişim Yazılımı Geliştirilerek Elde Edilen Veriler İle Kullanıcılar Arası İlişkilerin Derecelendirilmesi
Rating Of The Relationship Between Users Using The Data From The Implemented Mobile Forensic Software
Faruk Süleyman BERBER, Ecir Ugur Kucuksille
doi: 10.5505/pajes.2019.29599  Sayfalar 359 - 370
Adli bilişim sürecinde çok çeşitli yazılımlar ve donanımlar kullanılmaktadır. Teknolojinin hızlı gelişimine paralel olarak dijital delillerin toplandığı cihazlar da hızla çeşitlenmektedir. Android mobil telefonlardan toplanan dijital deliller yardımı ile bu telefona sahip kişinin arkadaşlarının ve bu arkadaşları ile ilişkilerinin derecelendirilerek tespit edilmesi, literatürde çalışılmış ve üzerinde çalışılmaya devam eden konulardan biridir. Bu çalışmada geliştirilen yazılım, android işletim sistemine sahip mobil cihazlardan fiziksel ve mantıksal imaj alma, imajın incelenmek üzere açılması, imaj içinde farklı dosya türlerinin incelenmesi, veritabanı incelemeleri gibi dijital delil niteliği taşıyan bir çok veriye erişilmesini sağlamaktadır. Delil elde etme, delilleri inceleme ve raporlama işlemlerini yapabilen bu yazılım aynı zamanda geliştirilen analiz modeliyle mobil cihazlardan elde edilen sosyal medya uygulama verileri, telefon rehberi ve görüşme kayıtları arasındaki ilişkileri inceleyerek suçlunun veya hesapları incelenen kişilerin, ilişkili olma ihtimali yüksek kişileri tespit edebilmektedir. Birçok işlemi tek bir arayüzden yapabilmesi ve veri analiz yöntemi bakımından, özgün bir çalışma olarak gerçekleştirilen yazılımla incelenen deliller ve elde edilen bulgular bu çalışmada sunulmuştur.
During the digital forensic process, different software and hardware tools are used. The devices from which the digital evidences are collected have been varied in parallel with the developments in technology. The issue of identifying the mobile phone owner’s friends and assessing his relationship with them with the help of digital evidences collected from the Android mobile phones has been studied in the literature and it is still under investigation. The software developed in this work enables accessing a variety of data that have evidential value in the court proceedings; these include physical and logical acquisition of images from mobile phones with Android operating system, extracting images for investigations, examining different file types in images, and databases. This software can collect and examine the evidences and then produce reports. At the same time, it can identify criminals or people with potentially have connections to those people whose accounts are under investigations by using developed analysis model which examines the relationships between social media applications` data, phone contacts and calling histories collected from the mobile devices. In this work, the evidences examined by using a novel software developed by the authors which performs multiple tasks using a single interface and the corresponding results are presented.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

14.
Çok yüksek çözünürlüklü renkli İHA görüntülerinden kentsel alanlarda araç tespiti
Vehicle detection in urban areas from very high resolution UAV color images
Müslüm Altun, Mustafa Türker
doi: 10.5505/pajes.2019.69649  Sayfalar 371 - 384
Kentsel alanlarda uzaktan algılama görüntülerinden bina, ağaç, araç, vb. coğrafi nesnelerin otomatik olarak tespiti oldukça gerekli ve önemlidir. Bu çalışmada, çok yüksek konumsal çözünürlüklü renkli (Kırmızı, Yeşil, Mavi) stereo insansız hava aracı (İHA) görüntülerinden kentsel alanlarda sabit araçların tespiti yapılmıştır. Kullanılan yaklaşımın ilk adımında stereo İHA görüntülerinden sayısal yüzey modeli (SYM) oluşturulmaktadır. Sonra, SYM verisinden sayısal arazi modeli (SAM) ve SYM kullanılarak İHA görüntülerinden ortofoto oluşturulmaktadır. Ardından, yalnız yer üstü nesneleri elde etmek için SYM ve SAM verilerinin farkı alınarak normalize edilmiş sayısal yüzey modeli (nSYM) hesaplanmaktadır. Daha sonra, elde edilen nSYM verisi ek bant olarak kullanılmak suretiyle ortofotonun çoklu çözünürlük segmentasyonu ve ardından nesne-tabanlı sınıflandırması yapılmaktadır. Yaklaşım, Hacettepe Üniversitesi, Beytepe Yerleşkesi’nde farklı özelliklere sahip iki alan üzerinde uygulanmıştır. Oluşturulan referans veriyle yapılan karşılaştırma neticesinde, araç tespiti doğruluğu birinci test alanı (Alan#1) için %78.53 ve ikinci test alanı (Alan#2) için %92.15 olarak hesaplanmıştır. Elde edilen sonuçlar, önerilen yaklaşımla sabit araçların çok yüksek konumsal çözünürlüklü İHA görüntülerinden tespitinin yüksek doğrulukla yapılabildiğini göstermiştir.
It is very essential and important in urban areas for the automatic detection of geographical objects such as buildings, trees, and vehicles by using remotely sensed images. In this study, the stationary vehicles were detected from very high spatial resolution stereo color (Red, Green, Blue) unmanned aerial vehicles (UAV) images in urban areas. In the first step of the approach used, digital surface model (DSM) is generated from the stereo images. Then, digital terrain model (DTM) is generated from the DSM, and by using the DSM orthophotos are generated from IHA images. Next, the normalized digital surface model (nDSM) is calculated by taking the difference between the DSM and DTM to obtain only the ground objects.
After that, using the obtained nDSM data as an additional band, the multi-resolution segmentation and then object-based classification of the orthophoto are carried out. The approach was applied on two areas with different characteristics at Hacettepe University, Beytepe Campus. After comparing the results with the reference data, the vehicle detection accuracy was computed as 78.53% for the first test field (Field # 1) and it was computed as 92.15% for the second test field (Field # 2). The results show that the detection of stationary vehicles from very high spatial resolution UAV images can be performed with high accuracy using the proposed approach.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

15.
Yeni doğan kuzularda bilgisayar destekli tanı
Computer-aided diagnosis in neonatal lambs
Pınar Cihan, Oya Kalıpsız, Erhan Gökçe
doi: 10.5505/pajes.2019.51447  Sayfalar 385 - 391
Ülkemizde küçükbaş hayvan sayısı her geçen gün çeşitli sebeplerden dolayı azalmaktadır. Küçükbaş hayvan sayısının azalmasına paralel olarak, hayvansal üretimde de önemli azalmalar görülmektedir. Küçükbaş hayvan sayısının azalmasını önlemenin bir yolu da hastalıklarla ilgili tahmin ve analizlerin başarılı bir şekilde yapılabilmesidir. Makine öğrenmesi ile yapılan bilgisayar destekli tanı çalışmaları sayesinde, sağlık hizmetlerinin kalitesi artarken sağlık sektöründeki maliyetler azalmaktadır. Bu çalışmanın amacı makine öğrenmesi yöntemleri ile kuzularda erken hastalık teşhisi yapmaktır. Bunun için çalışmada karar ağaçları, saf bayes, k-en yakın komşu, yapay sinir ağları ve rassal orman yöntemleri kullanılmıştır. Bu sınıflandırma yöntemlerinin performansları doğruluk, dengeli doğruluk, seçicilik, duyarlılık, F-ölçütü, kappa ve ROC eğrisi altında kalan alan (AUC) ölçütleri ile analiz edilmiştir. Çalışma sonucunda bilgisayar destekli tanı için Saf bayes yöntemi diğer yöntemlerden daha başarılı sonuçlar üretmiştir. Basit ve uygulaması kolay olan Saf bayes yöntemin diğer karmaşık yöntemlerden daha başarılı sonuçlar elde etmesi oldukça önemlidir.
In our country, the number of small ruminant animals is decreasing day by day due to various reasons. In parallel with the decrease in the number of small ruminants, significant decreases are seen in animal production. One way to prevent the reduction in the number of small ruminants is to be able to make successful predictions and analysis related to the diagnosis. Thanks to computer-aided diagnostic studies performed with machine learning, the quality of health services increases while the costs of the health sector decrease. The aim of this study is to perform computer aided diagnosis in neonatal lambs using machine learning methods. Hence in study, decision tree, naive bayes, k-nearest neighbors, artificial neural networks and random forest methods were used. The performances of these classification methods were analyzed with accuracy, balanced accuracy, specifity, recall, F-measure, kappa and area under the ROC curve (AUC) criteria. As a result of the study, the Naive bayes method more successful results than other methods for computer aided diagnosis produced. It is very important that, the Naive bayes method is simple and easy to apply, achieves more successful results than other complex methods.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

16.
5 serbestlik dereceli (SD) seri robot manipülatörü tasarımı, uygulaması ve analitik yöntem ve basit arama tekniği yoluyla ters kinematik çözümü
5-DOF serial robot manipulator design, application and inverse kinematic solution through analytical method and simple search technique
Sabri Uzuner, Nihat Akkus, Metin Toz
doi: 10.5505/pajes.2019.95881  Sayfalar 392 - 401
Bu çalışmada, beş serbestlik derecesine (SD) sahip seri robot manipülatörü tasarlandı ve test edildi. Robot mekanizmasının kesin analitik çözümü (üç boyutlu alanda önceden tanımlanmış bir uç işlevcisi konumu için yalnızca bir ters kinematik çözümü) olmayan ters kinematik problemi, analitik yöntem ve basit bir arama metodu kombinasyonu kullanılarak çözülmüştür. Ayrıca, uygulanan mekanizmayı kontrol etmek için, Visual Basic programlama dili kullanılarak bir kullanıcı arayüzü programı yazılmıştır. Son olarak, önerilen ters kinematik çözüm yöntemi, 58 noktadan oluşan yay şeklinde bir yörünge ve 29 noktaya bölünmüş doğrusal bir yörünge dahil olmak üzere iki farklı yörüngede test edilmiştir. Elde edilen sonuçlar, önerilen yöntemin, tasarlanan mekanizmanın ters kinematik problemini çözmede başarıyla kullanılabileceğini ortaya koydu.
In this study a five Degrees of Freedom (DOF) serial robot manipulator was designed and implemented. The inverse kinematics problem, which has not exact analytical solution (only one inverse kinematic solution for a predefined end effector position in three dimensional space), of the robot mechanism was solved by using the combination of the analytical method and a simple search method. Moreover, in order to control the implemented mechanism, a user interface program was written by using Visual Basic programming language. Finally, the proposed inverse kinematic solution method was tested on two different trajectories including an arc shaped trajectory that composed of 58 points and a linear trajectory divided into 29 points. The obtained results revealed that the proposed method can be used successfully in solving the inverse kinematic problem of the designed mechanism.
Makale Özeti | Tam Metin PDF