Cilt: 25  Sayı: 3 - 2019
Özetleri Gizle | << Geri
1.
Kapak-İçindekiler
Cover-Contents
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi
Sayfalar I - V
DOWNLOAD

2.
Sırt SırtaTakviyeli Toprak Duvarların Parametrik Analizi
Parametric Analysis of Back-To-Back Reinforced Earth Retaining Walls
Mehrdad Tajabadi Pour, Behzad Kalantari
doi: 10.5505/pajes.2018.22308  Sayfalar 247 - 256
Son yıllarda, Takviye Edilmiş toprak yapılar, uygun performans, tasarım çeşitleri ve inşaat yöntemleri nedeniyle inşaat ve inşaat mühendisliği projelerinde daha cazip hale gelmiştir. Bu yazıda sırt sırta takviyeli toprak duvarların performansı değerlendirilmiş ve incelenmiştir. Bu bağlamda, iç sürtünme açısı, zeminin birim hacim, adezyon gibi farklı parametrelerin 1.5 m kalınlıktaki tabakalardaki farklı zemin malzemelerinin kullanımı ve takviye edici özellikleri gibi tanımlamalar değerlendirildi. Duvarın temelinin geoteknik özelliklerinden ayrıntılı bilgi için, 30 metre derinliğine varan bir sondaj yapılmış ve iranın Hormozgan ilinde geoteknik testler yapılmıştır. Sonuçlar daha az uzunluk ve Çekme mukavemeti daha yüksek iç sürtünme açısı ve Adezyon ile birlikte kullanılabileceğini göstermektedir. Ayrıca, farklı katmanlarda malzeme kullanma daha uygun bir performans üretir, optimizasyon ve azalır mukavemeti Takviye elemanların.
In recent years, Reinforced Earth retaining structures have become more desirable for construction and civil engineering projects because of their suitable performance, variation of design and construction methods. In this article, the performance of back-to-back reinforced earth walls has been evaluated and analyzed. Throughout the article, the effect of different parameters such as angle of internal friction, soil unit weight, cohesion, using different materials in layers with 1.5m thickness and reinforcing elements' specifications has been analyzed. For detailed information from the site of the wall, a borehole was drilled to a depth of 30 meters and geotechnical tests were done in Hormozgan province (Iran). The results show that the lower length and tensile strength can be used with higher angle of internal friction and adhesion. Also, utilizing material in different layers produces a more favorable performance, optimization and decreases the strength of reinforcer elements.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

3.
Deprem Etkisi Altındaki Kirişsiz Döşemeli Betonarme Yapılarda Farklı Analiz Yöntemlerinin Karşılaştırılması
Comparison of Different Analysis Methods in Flat Slab Reinforced Concrete Structures Under Earthquake Effect
Ahmet Özbayrak
doi: 10.5505/pajes.2018.69009  Sayfalar 257 - 267
Betonarme kirişsiz plak döşeme sistemlerinde döşemeler, kirişler olmadan doğrudan kolonlara mesnetlenmektedir. Analitik çalışmalar doğrultusunda deprem etkisi altında betonarme kirişsiz plak döşemeli 4 katlı bir yapı araştırma konusu olarak seçilmiştir. Seçilen yapı 3 farklı analiz yöntemi kullanılarak taşıyıcı sistem kolon ve döşemelerine gelen eğilme momentleri açısından karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada, kirişsiz plak döşeme sistemleri hakkında açıklayıcı bilgiler sunulmuş ve ülkemiz şartnamelerinde kabul edilen farklı çözüm yöntemleri, yatay yükler etkisi altındaki yapısal bir örnek üzerinden karşılaştırılmıştır. Deprem kuvvetleri etkisinde; seçilen taşıyıcı sistem, eşdeğer çerçeve yöntemi, Ünlüoğlu'nun moment geçiş katsayılarını kullandığı yöntem ve sonlu elemanlar yöntemini temel alan SAP2000 programı kullanılarak analiz edilmiştir [1], [2].
Farklı çözüm yöntemlerinden elde edilen sonuçların birbirleri ile karşılaştırılması sonucu tüm katlardaki kolon alt ve üst momentleri, iç ve kenar açıklık kolon şeridindeki döşeme momentleri, tablo ve grafikler yardımıyla ortaya konmuştur. Buna göre Ünlüoğlu’nun moment geçiş katsayıları kullandığı yöntem ve sonlu elemanlar yöntemini esas alan SAP2000 yazılımından elde edilen sonuçlar birbirine son derece yakın çıkmıştır. Eşdeğer çerçeve yönteminden elde edilen sonuçlar ise diğer analiz yöntemlerinden elde edilen sonuçlardan daha farklıdır. Çünkü eşdeğer çerçeve yöntemi yaklaşık bir yöntem olması sebebiyle sonlu elemanlar yöntemi ile elde edilen sonuçlar kadar kesin sonuçlar vermemektedir. Ancak Ünlüoğlu’nun geliştirdiği yöntem sonlu elemanlar yöntemine alternatif olabilir.
Reinforced concrete flat slab systems are supported to columns directly without beams. In this analytical study, a structure which has reinforced concrete flat slab with four storey is investigated under earthquake effect. The structure was analyzed by three different methods to compare bending moments in columns and flat slabs. In this study, explanatory information about flat slab systems was presented and different types of solution methods which are adopted our countries specification was compared through a structural example under the horizontal loads. Under the influence of horizontal earthquake forces; selected bearing system have been analyzed by the equivalent frame method, called the moment transfer coefficients method developed by Ünlüoğlu and finite elements method based SAP2000 software [1], [2].
The result of comparing the findings obtained from different solution methods to each other is presented with the help of column top and bottom moments in all floors, flat slab bending moments in inner and edge column strands, tables and graphs. According to this, the method developed by Ünlüoğlu using moment transfer coefficients and the results obtained from finite elements based SAP2000 software are very close to each other. The results obtained from the equivalent frame method are different from those result of the other methods of analysis. Because the equivalent frame method is an approximate method, it does not give as accurate results as the results obtained by the finite element method However, the method developed by Ünlüoğlu may be an alternative to the finite element method.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

4.
Maden sahası atıklarında bağlayıcı materyal ve Thiobacillus thiooxidans varlığının ağır metal mobilizasyonuna etkisinin araştırılması
Investigation of the effect of binding material and Thiobacillus thiooxidans on the heavy metals mobilization in the mine tailings
Derya Aktaş, Görkem Akıncı, Duyuşen Güven
doi: 10.5505/pajes.2018.04496  Sayfalar 268 - 279
Çalışmada, terk edilmiş bir Pb-Zn madeni ve işletilmekte olan bor madeni atıklarındaki arsenik (As), bor (B), kadmiyum (Cd), bakır (Cu), mangan (Mn), kurşun (Pb), talyum (Tl) ve çinko (Zn) elementlerinin toplam konsantrasyonları, kimyasal bağlanma formlarındaki dağılımları ile bu elementlerin bağlayıcı materyal ve asidik bakteri olan Thiobacillus thiooxidans varlığında mobilizasyonları incelenmiştir. Ayrıca atık ve bağlayıcı materyallerdeki sülfür ve karbonat miktarları da belirlenerek, statik testlere göre atıkların asit nötralize etme potansiyeli hesaplanmıştır. Mobilizasyon çalışmaları için iki farklı bölgeden temin edilen atık ile bağlayıcı materyal olarak seçilen leonardit ve evsel katı atık kompostu farklı oranlarda karıştırılmak suretiyle (10/0, 9.5/0.5, 9/1, 8/2) deneyler yürütülmüştür. Ayrıca, sülfür oksitleyen bir bakteri olan Thiobacillus thiooxidans’ın ortama ilave edilmesiyle mobilizasyona olan etkisi çalışılmıştır. Standart bir liç testi olan EPA 1310B Ekstraksiyon Prosedürü kullanılarak mobilize olan ağır metaller tespit edilmiş, bulgular SPSS 24 programı ile istatistiksel olarak değerlendirilerek çalışılan parametreler arasındaki korelasyonlar ortaya çıkarılmıştır. Leonardit ve kompostun maden atıklarına karıştırılmasıyla, ağır metal mobilitesinde istatistiksel olarak anlamlı bir azalma görülmemiştir. Ancak farklı bağlayıcı materyaller, ağır metal türüne göre farklı etkiler göstermiştir. Sonuç olarak, ortamda Thiobacillus thiooxidans olması durumunda ağır metal mobilitesinin arttığı ve bunun öncelikli olarak değişken ve asitle çözülebilir fraksiyonda ve sonrasında indirgenebilir fraksiyon ile organik fraksiyonlarına bağlı metal miktarı ile doğru orantılı olduğu anlaşılmıştır.
The total concentrations of arsenic (As), boron (B), cadmium (Cd), copper (Cu), manganese (Mn), lead (Pb), thallium (Tl) and zinc (Zn) in the mine tailings of an abandoned Pb-Zn mining site and an open boron mining site are investigated in this study. In addition, heavy metals’ distributions in chemical binding forms and their mobilities with the presence of binding materials and acidic bacteria are examined. The amounts of sulfur and carbonate in the waste and binding materials are also determined according to the static method, in order to define the acid neutralization potential of the wastes. For mobilization studies, mine tailings are mixed with with leonardite and domestic solid waste compost in different ratios (10/0, 9.5 / 0.5, 9/1; 8/2). Independent from the binding materials, the mobilization effect of sulfur oxidizing Thiobacillus thiooxidans bacteria has been tested and evaluated. Experiments are conducted using a standard leach test EPA 1310B Extraction Procedure, and correlations between the parameters studied were statistically evaluated using the findings of SPSS 24. Although there is no statistically significant reduction in metals’ mobilization with the use of leonardite and waste compost, it has been concluded that different binding agents may have different impacts due to the metal type. As a result, it is understood that metals mobility increases in the presence of Thiobacillus thiooxidans in the environment, and that the heavy metal mobility is directly proportional to the exchangeable and acid soluble fraction, followed by the reducible fraction and the amount of metals bound to the organic fractions.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

5.
Gökçeada Kıyısal Alan Yüzey Suyunda Anyonik Deterjan ve Fosfat Kirliliğinin Araştırılması
Investigation of Anionic Detergent and Phosphate Pollution in the Coastal Surface Water of Gökçeada
Esra Billur Balcıoğlu
doi: 10.5505/pajes.2018.65471  Sayfalar 280 - 285
Bu çalışma Gökçeada çevresindeki anyonik deterjan ve fosfat kirliliğini belirlemek amacıyla Aralık 2016- Kasım 2017 tarihleri arasında yapılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre çalışma dönemi boyunca Gökçeada çevresinde deterjan konsantrasyonları 0.020 – 0.051 mg/L arasında, fosfat konsantrasyonları ise 0.008 – 0.451 mg/L değerleri arasında bulunmuştur. Ada etrafından alınan su örneklerindeki ortalama anyonik deterjan ve fosfat konsantrasyonları Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’ ne göre değerlendirilmiştir. Buna göre Gökçeada yüzey aktif madde açısından I. Sınıf (kirlenmemiş su), fosfat parametresi açısından ise II. Sınıf (az kirlenmiş su) olarak belirlenmiştir.
This study was conducted to determine the anionic detergent and phosphate pollution in the coastal area of Gökçeada Island between December 2016 and November 2017. According to the results, the anionic detergent concentrations 0.020 – 0.051 mg/L and phosphate concentrations 0.008 – 0.451 mg/L were found between the values. The average concentrations of anionic detergent and phosphate in water samples collected from the island were evaluated according to Water Pollution and Control Regulation in water samples from Gökçeada Island. The island waters were determined as I. class (uncontaminated water) in terms of anionic detergent parameter and II. class (less contaminated water) in terms of phosphate parameter.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

6.
Benzalkonyum klorürlerin Pseudomonas sp. BIOMIG1 tarafından farklı koşullar altında biyotransformasyon kinetiği
Biotransformation kinetics of benzalkonium chlorides by Pseudomonas sp. BIOMIG1 under different conditions
Fatma Özge Yılmaz, Emine Ertekin, Ulaş Tezel
doi: 10.5505/pajes.2018.85226  Sayfalar 286 - 291
Dezenfektan aktif maddeleri kentsel ve endüstriyel atıksularda oldukça sık rastlanan kirleticilerdir. Bu kirleticilerin biyolojik sistemlerde giderimi oldukça zordur. Yüzeysel sularda da sıkça karşılaşılan bu kirleticiler hem doğal hayatı hem de insan sağlığını tehdit etmektedir. Bu çalışmanın amacı, atıksuda en çok karşılaşılan kirleticilerden biri olan benzalkonyum klorürlerin (BAK’lar) biyolojik sistemlerde en verimli şekilde giderimini sağlayacak koşulların belirlenmesidir. Bu amaçla, atıksudan izole edilmiş BAK gideren bir bakteri olan Pseudomanas sp. BIOMIG1’in farklı koşullarda BAK biyotransformasyon kinetiği belirlenmiştir. Elde edilen veriler ve Michaelis-Menten modeli kullanılarak, bu mikroorganizmanın BAK biotransformasyon kinetiği parametreleri hesaplanmış ve uygulanan koşulların kinetiğe etkisi belirlenmiştir. BIOMIG1, BAK’ları 1.4 mg/L-saat hızında giderebilmekte ve bu kirleticileri amonyak ve karbon dioksite dönüştürmektedir. 105 adet/mL bakteri yoğunluğu gibi düşük bakteri yoğunluklarında bile BAK gecikmeli de olsa yüksek hızda giderilebilmektedir. BAK homologlarının biyotransformasyon hızı karşılaştırıldığında, 14 karbon alkil zincir uzunluğuna sahip BAK en hızlı, 16 karbonlu BAK ise en yavaş biyotransformasyon hızına sahiptir. BAK giderim hızının en yüksek olduğu sıcaklık 35 oC’dir, bu sıcaklık üstündeki sıcaklıklarda BIOMIG1 yaşayamamaktadır. Dolayısıyla yüksek sıcaklıklarda BAK parçalanması ya benzildimetilamin birikmesiyle sonlanmış ya da hiç gerçekleşmemiştir. Bu çalışmanın sonuçları, özellikle BAK gibi mikrokirleticilerin arıtımını hedefleyen ileri arıtma sistemlerinin tasarlanması ve işletilmesinde faydalı olacaktır.
Active ingredients of disinfectants are very common pollutants in urban and industrial wastewater. Removal of these contaminants is very difficult in biological treatment systems. As a result; these pollutants, which are also frequently detected in surface waters, threaten both nature and human health. The objective of this study is to determine the optimum conditions that will provide the most efficient removal of benzalkonium chlorides (BACs), one of the most common contaminants in wastewater, in biological treatment systems. For this purpose, BAC biotransformation kinetics were determined under different conditions using Pseudomanas sp. BIOMIG1, a bacterium that is the key BAC degrader in the environment. Using the data collected and the Michaelis-Menten growth model, BAC biotransformation kinetic parameters were calculated and the effect of the applied conditions on kinetics was determined. BIOMIG1 can transform BACs at a rate of 1.4 mg/L-hour and converts these pollutants into ammonia and carbon dioxide. BAC mineralization can be achieved even at low bacterial densities such as 105 cells/mL after a short delay. When biotransformation rate of BAC homologs was compared, BAC with 14 carbon alkyl chain length had the fastest and BAC with 16 carbons had the slowest rate of biotransformation. The temperature at which the BAC biotransformation rate was the highest was 35 oC.. BAC was converted to benzyldimethylamine which was accumulated in the medium or was not transformed at all at temperatures above 35 oC since BIOMIG1 does not survive above this temperature. The outcomes presented in this study would be used for the design and operation of advanced treatment systems targetting the removal of micropollutants like BACs.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

7.
Maya Endüstrisi Atıksularından Foto-Fenton Yöntemi ile Renk Giderimi
Color Removal From Yeast Production Industry Wastewater Using Photo-Fenton Process
Neval Baycan, Begüm Can
doi: 10.5505/pajes.2018.78872  Sayfalar 292 - 296
Maya üretim endüstrisinin atığı, yüksek miktarda kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ), azot, koyu renk ve biyolojik olarak parçalanmayan organik bileşikler içermektedir. Bu çalışmada, Ege bölgesinde faaliyet gösteren bir maya sanayinin atıksularının, renk giderimi Foto-Fenton (H2O2 / Fe (II) / UV) oksidasyon yöntemi kullanılarak arıtılmaya çalışılmıştır. Box-Wilson istatistiksel deneysel tasarım yöntemi kullanılarak başlangıç oksidan ve katalizör konsantrasyonları ve suyun pH'sı gibi bazı çalışma parametrelerinin renk giderme üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Çalışma süresince renk giderimi izlenmiş ve komple renk giderimi (E =% 100) 120 dakika sonra, 3.7 pH'da 2400mg / L H2O2 ve 121mg/L Fe (II) ilavesinin olduğu UV oksidasyonu işlemi sonucunda elde edilmiştir
The yeast production industry wastewaters contains high amount of chemical oxygen demand (COD), brownish color and recalcitrant organic components. In this work, one of the yeast production plant wastewaters operating in the Aegean region, the color removal were studied with using Photo-Fenton (H2O2/Fe(II)/UV) oxidation processes. In this study, the Box–Wilson statistical experimental design method applied to optimization of decolorization of the yeast production industry wastewater. For this reason, the initial oxidant and catalyst concentrations and pH of water were chosen as the experimental parameters on decolorization. Color removal was observed during the experimental studies. Complete color removal (E=100%) was achieved with the addition of 2400mg/L H2O2 and 121mg/L Fe(II) at 3.7 pH after 120 min. of exposure to the UV irradiation.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

8.
Çokdeğişkenli analiz ile katalitik hızlı pirolizin biyoyağ bileşenlerinin değerlendirilmesi
Evaluation of bio-oil compounds of catalytic fast pyrolysis by multivariate analysis
Hasan Merdun, İsmail Veli Sezgin, Begüm Güzelçiftçi
doi: 10.5505/pajes.2018.91370  Sayfalar 297 - 303
Katalitik hızlı piroliz yöntemi ile üretilen biyoyağdaki kimyasalların varlığı ve verimleri proses parametreleri tarafından etkilenmekte, dolayısıyla, kimyasallar ve proses parametreleri arasındaki ilişkiler çokdeğişkenli analiz teknikleri ile detaylı bir şekilde araştırılmalıdır. Bu çalışma temel bileşenler analizi (PCA) ve hiyeraraşik sınıflama analizini (HCA) kullanarak belediye katı atıklarının katalitik hızlı piroliz deneylerinin 24 örneğine (konusuna) bağlı olarak biyoyağ içerisinde en fazla bulunan 11 kimyasal maddeyi sınıflandırmaktadır. Üç temel bileşen oluşmuş, fakat bunların ilk ikisi toplam değişkenliğin %74’ünü açıklamıştır. PCA’inde örnekler ve değişkenler (kimyasallar) sırasıyla 4 ve 2 farklı grupta toplanmıştır. HCA’inde ise örnekler ve değişkenler 2 ana grup ve birkaç alt grupta toplanmıştır. PCA ve HCA’nin her ikisinin sonuçları da örneklerde ve değişkenlerde açık bir gruplanmanın olduğunu göstermiştir.
The presence and amounts of chemicals in bio-oil produced by catalytic fast pyrolysis are affected by the process parameters, hence, the relationships between the chemicals and process parameters need to be investigated in detail by multivariate analysis techniques. The present work classifies the most available 11 chemicals in bio-oil based on the 24 samples (treatments) of catalytic fast pyrolysis experiments of municipal solid wastes by using principle components analysis (PCA) and hierarchical cluster analysis (HCA). There were 3 principle components (PCs), but the first 2 PCs explained 74% of the total variance. The samples and variables (chemicals) were clustered into 4 and 2 different groups, respectively, in PCA. The samples and variables were clustered in 2 main groups and a few subgroups in HCA. Both PCA and HCA results showed that there was a clear grouping in the samples and variables.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

9.
Sürdürülebilir ve Çevre Dostu Biyoyakıt Hammaddesi: Mikroalgler
Sustainable and Eco-Friendly Raw Materials for Biofuels: Microalgae
Sevil Çalışkan Eleren, Burak Öner
doi: 10.5505/pajes.2018.93992  Sayfalar 304 - 319
Son yıllarda petrol rezervlerinin hızlı tüketilmesi ve buna bağlı olarak meydana gelen sera gazlarının çevre üzerinde olumsuz etkileri neticesinde, endüstriyel ekonomi ve toplum tüketimi için sürdürülebilir ve çevre dostu alternatif enerji kaynağı olan mikroalgler ön plana çıkmıştır. Bu çalışma kapsamında, biyoyakıt üretim proseslerinin seçimini etkileyen mikroalglerin kimyasal kompozisyonu, mikroalg kültürü yetiştirilmesini etkileyen faktörler, kültür yetiştirmede kullanılan sistemler, biyoyakıt üretim prosesleri ve ekonomik analizleri incelenmiştir. Mikroalglerin içeriği, dönüştürme proseslerini etkilemekte ve elde edilen biyoyakıtlar farklılık göstermektedir. Bu inceleme neticesinde, mikroalgler kullanılarak biyodizel, biyoetanol, metan ve mikroalg kalıntılarının yakılması veya gazlaştırılması ile ısı ve elektrik üretiminin söz konusu olabileceği tespit edilmiştir. Mevcut teknolojiler ile biyoyakıt üretimi için alg yetiştirilmesinin tam ölçekli uygulamaları oldukça pahalıdır. Alg üretim maliyetlerini azaltmak için bölgesel enerji santralleri veya endüstriyel baca gazı ve atıksu arıtma tesisleri etkili ve entegre bir şekilde kullanılabilir.
Microalgae, a sustainable and environmentally friendly alternative energy source for the industrial economy and community consumption, has come to the forefront in recent years due to the rapid depletion of oil reserves and consequent negative effects of greenhouse gases on the environment. In this study, the chemical composition of microalgae affecting the selection of biofuel production processes, factors affecting microalgae cultivation, cultivated systems, biofuel production processes and its economic analysis are examined. The content of microalgae affects the conversion processes, and the obtained biofuels from microalgae show differences. As a result of this investigation, it has been concluded that the heat and electricity production may be obtained from burning or gasification of microalgae residues. Biodiesel, bioethanol and methane can also be produced using microalgae. The full-scale applications of algae cultivation for biofuel production with existing technologies are quite expensive. To reduce algal production costs, the regional power plants or the industrial flue gas and the wastewater treatment plants should be used in an effectively and integrally.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

10.
Kolajen hidrolizat/karboksimetil selüloz filmlerinin mekanik ve bariyer özelliklerinin SiO2 nanoparçacıkları kullanımı ile geliştirilmesi
Development of the mechanical and barrier properties of collagen hydrolysate/carboxymethyl cellulose films by using SiO2 nanoparticles
Buğra Ocak
doi: 10.5505/pajes.2018.80688  Sayfalar 320 - 324
Küresel bir sorun olan kirlilik ve biyolojik olarak parçalanmayan plastik ambalaj filmlerinin artan kullanımı çevresel kaygılara neden olmuştur. Dolayısıyla, biyolojik olarak bozunabilir filmler gibi doğal polimer materyalleri kullanma eğilimi artmıştır. Bu makale, paketleme/kaplama uygulamaları için yeni kolajen hidrolizat/karboksimetil selüloz/nano-SiO2 filmlerini hazırlamayı ve karakterize etmeyi amaçlamaktadır. Sonuçlar, filmlere nano-SiO2 katılımının % 1'den % 4'e arttırılmasıyla, kalınlık ve çekme mukavemetinde belirgin bir artışa (p < 0.05) neden olduğunu, ancak kopma uzamasını önemli ölçüde azalttığını göstermektedir. Nano-SiO2, filmlerin su buharı geçirgenliği ve suda çözünürlük değerlerini büyük ölçüde düşürmüştür. Ayrıca, filmlerdeki nano-SiO2 oranındaki artışlar şeffaflık değerlerini arttırmış, ultraviyole ve görünür aralıktaki ışık geçirgenliğinde azalma sağlamıştır. Bu çalışma, nano-SiO2'nin kolajen hidrolizat/karboksimetil selüloz filmlerine ilavesinin, üretilen filmin özellikleri üzerinde önemli etkiler verdiğini göstermektedir. Kolajen hidrolizatı/karboksimetil selüloz filmlerinin özelliklerinin geliştirilmesi, filmlerin kaplama/ambalaj amaçlı kullanım potansiyelini arttıracaktır.
Pollution is a global problem and the increased use non-biodegradable plastic packaging films have caused environmental concerns. Thus, there is a tendency to use natural polymer materials, such as biodegradable films. This paper aims to prepare and characterize novel collagen hydrolysate/carboxymethyl cellulose/nano-SiO2 films for packaging/coating applications. The results indicate that the incorporation of nano-SiO2 in films from 1% to 4% caused significant increase (p < 0.05) in thickness and tensile strength but significantly decreased the elongation at break. Nano-SiO2 drastically reduced the water vapor permeability and water solubility values of films. Furthermore, the increments in nano-SiO2 proportion in films increased the values of transparency and provided a reduction in the light transmission in the ultraviolet and visible range. This study demonstrates that nano-SiO2 addition to collagen hydrolysate/ carboxymethyl cellulose films gives significantly effects on properties of film produced. The enhancement of film properties shows the potential for using collagen hydrolysate/carboxymethyl cellulose films for coating/packaging purposes.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

11.
Meke ve Acıgöl (Karapınar-Konya) volkanitlerinin petro-kimyasal özellikleri
The petro-chemical properties of Meke and Acıgöl (Karapınar-Konya) volcanites
Bahattin Güllü, Yusuf Kağan Kadıoğlu
doi: 10.5505/pajes.2018.28159  Sayfalar 325 - 335
Meke Gölü ve Acıgöl kraterleri Konya ili sınırları içerisinde Karapınar ilçesinin 6 km güneydoğusunda yer almaktadır. Bölgede Pliyo-Kuvaterner’de etkili olan volkanizmanın son evresinde oluşan kraterler petrografik olarak karşılaştırıldığında Meke Gölü çevresinde daha çok bazalt ve bazaltik andezit kayalar yer alırken Acıgöl çevresinde andezit ve trakiandezit bileşimli kaya gruplarının yer aldığı belirlenmiştir. Ana mineralojik bileşimi plajiyoklazların (Meke An56-80; Acıgöl An46-68) oluşturduğu volkanitlerde mafik bileşen olarak piroksen (Meke Wo37-51; Acıgöl Wo40-48), amfibol ve biyotit gözlenmektedir. Meke volkanitlerinde ise bu mafik bileşenlere olivinler (Fo70-85) eşlik etmektedir.
Bölgede yüzeyleyen kaya gruplarının ana element oksit değerleri SiO2 % 51.32-64.88, K2O%1.16-3.09, Na2O %2.39-3.92, MgO%1.2-3.39, Al2O3 %14.24-17.85, P2O5 %0.18-0.35, CaO %5.59-9.46, MnO %0.09-0.15 ve Fe2O3 ise %5.17-10.21 arasında değişim göstermektedir. Ana Element Oksitlerin dağılım aralıklarına bakıldığında, Meke gölü çevresinde yer alan kayaların daha bazik karakterde olduğu tespit edilmiştir.
Bölgedeki kaya gruplarının MORB’a göre normalize edilen iz element dağılımlarında, LIL elementlerce zenginleşmeyi, HFS elementler bakımından ise kısmen tüketilmeyi yansıtan dağılım desenleri gözlenmektedir. Petrografik, jeokimyasal ve jeotermobarometrik çalışmalar, Acıgöl volkanitlerinin 1093-1107 ˚C – 0.9-1 kb; Meke volkanitlerinin ise 1133-1141 ˚C – 4.7-5.3 kb koşullarında kristallenen kıtasal yay karakterli, kalkalkalen bir magmanın ürünleri olabileceğini ortaya koymaktadır.
The Craters of Meke Lake and Acıgöl are located in the district of Konya Province border and 6 km southeast of Karapinar. Compared with petrographical signatures, craters formed during the final stage of volcanism that effective in Plio-Quaternary comprise basalt-andesite and andesitic rocks and are found around the Meke crater, whilst the andesite and trachyandesite lithologies have been observed in Acıgöl. Volcanics formed by the main mineralogical composition plagioclases (Meke An56-80; Acıgöl An46-68), pyroxene (Meke Wo37-51, Acıgöl Wo40-48), amphibole and biotite are observed as mafic components. In Meke volcanics, these mafic components are accompanied by olivines (Fo70-85).
The major element oxides of the rocks outcropping in the region show values the values of 51.32-64.88% SiO2, 1.16- 3.09 K2O%, 2.39-3.92% Na2O, MgO 1.2-3.39%, 14.24-17.85% Al2O3, 0.18-0.35% P2O5, 5.59- 9.46 %CaO, 0.09 to 0.15 %MnO and the 5.17 to 10.21 %Fe2O3. The Harker-type variation diagrams suggested that more basic characters of major oxides are observed in the rocks cropping out around the Meke Lake.
MORB-normalized trace element patterns reflect strongly LILE enrichment and slightly HFSE depletion. The petrographic and geochemical studies indicate that the volcanic rocks of Meke and Acıgöl are characterized by the continental arc setting and the calc-alkaline to alkaline in nature. The petrographic, geochemical and geothermobarometric studies indicate that Acıgöl and Meke volcanics crystallized under respectively 1093-1107 ˚C - 0.9-1 kb and 1133-1141 ˚C - 4.7-5.3 kb conditions. Meke and Acıgöl are characterized by the continental arc setting and the calc-alkaline in nature.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

12.
Kayaçların fiziko-mekanik özelliklerinin delinebilirlik üzerindeki etkisinin araştırılması
Investigation of the effect of physico-mechanical properties of rocks on drillability
Ali Rıza Karadal, Nazmi Şengün
doi: 10.5505/pajes.2018.07455  Sayfalar 336 - 341
Bu çalışmada, altı farklı açık maden ocağında (4 adet kalker, 1 adet kil ve 1 adet feldspat ocağı) yapılan delme çalışmaları sırasında delici uç ve makine çalışma parametreleri (darbe miktarı, baskı kuvveti, hava basıncı ve dönme hızı) sabit tutularak delme hızları yerinde ölçülmüştür. Bu ocaklardan, laboratuvar deneyleri için şekilsiz bloklar ve delme işleminden çıkan kırıntılardan numuneler alınmıştır. Alınan kırıntı numunelerden pasa irilik katsayısı, blok numunelerden ise kayaçların fiziksel ve mekanik özellikleri belirlenmiştir. Ayrıca bu kaya birimlerinin delme oranı indeks (DRI) değerlerini belirlemek için Sievers minyatür delme deneyi ve kırılganlık deneyleri yapılmıştır. Çalışmalar sonunda, araziden alınan delme hızı verileri ile laboratuvarda yapılan deney sonuçları birlikte değerlendirilerek istatistiksel olarak irdelenmiştir. Arazi üzerinde ölçülen ilerleme hızları ile kayacın fiziksel ve mekanik özellikleri arasında anlamlı ilişkiler elde edilmiştir. Laboratuvar ortamında belirlenen delinebilirlik değerlerinin delme-patlatma çalışmalarında ilerleme hızının tahmin edilmesinde güvenilir bir şekilde kullanılabileceği belirlenmiştir.
In this study, drilling speeds were measured in situ by keeping the drill bit and machine working parameters (impact, pressure, air pressure and rotation) constant during drilling-blasting operations on six different open mines (4 limestones, 1 clay and 1 feldspar quarries). From these quarries, shapeless blocks samples and rock chipping specimens from blasting holes were taken for laboratory experiments. The physical and mechanical properties of the rocks from the block samples and coarseness index from chip samples were determined. Sievers miniature drilling tests and brittleness tests were also performed to determine the drilling rate index (DRI) values of the rocks. As a result, the results of the laboratory tests and insitu drilling data were evaluated statistically. Significant relationships were found between the physical and mechanical properties of the rock and the measured drilling speed. It has been determined that the drillability values determined in the laboratory can be reliably used in predicting the rate of penetration in drilling-blasting operations.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

13.
Yoğunağaç- Karakoçan ve Dedebeğ- Mazgirt sıcak ve mineralli sularının Peri Çayı Suyu üzerine etkileri
The impacts of the Yoğunağaç- Karakoçan ve Dedebeğ- Mazgirt thermal and mineral waters on the Peri Stream Water
Özlem Öztekin Okan, Leyla Kalender, Bahattin Çetindağ
doi: 10.5505/pajes.2018.08058  Sayfalar 342 - 351
Öz

Bu çalışma ile, farklı iki dönemde (Mayıs/Eylül), Peri Çayı akım yönü boyunca, bölgede yer alan Yoğunağaç- Karakoçan ve Dedebeğ- Mazgirt sıcak ve mineralli sularının, soğuk sular üzerine etkisi belirlenmiştir. Mayıs ayında, incelenen sıcak ve mineralli suların Peri Çayına karışım noktasında iyon ve bazı bileşiklerin dağılımları, K, Al, Cu, Mn, Pb azaldığını, Cl, Mg, HCO3, Ca, Na, SO4, As, B, Ba, Fe, Sb ve Sr değerlerinin ise arttığını göstermektedir. Aynı lokasyondan, Eylül ayında alınan su örneğinde ise sıcak ve mineralli suların etkisiyle Peri Çayı'nda Cl, Mg, HCO3, Ca, Na, B, Mn, Al ve Sb içeriği yükselirken, SO4, K,Pb, Fe ve Sr içeriğinin düştüğü görülmektedir. Mayıs ayında yağışların fazla olması nedeni ile iyon çeşitliliğinin arttığı belirlenmiştir. Hesaplanan doygunluk indislerine bağlı olarak, Peri ve Ohi Çayları ile sıcak ve mineralli suların özellikle hematit ve götit gibi Fe bileşenli minerallere aşırı doygun oldukları belirlenmiş ve yüksek Fe içeriğinin akarsular ile sıcak ve mineralli suların volkanik, sedimanter ve metamorfik kayaçlarla olan etkileşiminden kaynaklandığı düşünülmektedir. Suların kaolinit ve illit gibi kil minerallerine doygunlukları ise bölgedeki etkin tektonizmayla ilişki olarak kırık ve çatlak yüzeylerinde oluşan kil mineralleri ile suların etkileşimi sonucu olmalıdır. Peri Çayı suyu ile sıcak ve mineralli suların karışım noktasından alınan su örneği, kıta içi su kaynakları ortalamalarına göre değerlendirildiğinde, yüksek Ca, Mg, Na, K, Cl, SO4, HCO3, Al, Mn ve Pb içerikleri bakımından düşük kaliteli su sınıfı içerisinde yeralmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Peri Çayı, Sıcak ve mineralli sular, jeokimya
In this study, the effects of the thermal and mineral waters in Yoğunağaç-Karakoçan and Dedebeğ-Mazgirt on the surface waters along the direction of the Peri Stream were determined that the samples were taken in two different periods (May / September). The distributions of the studied ions and some complex ions at the mixture setting Peri Stream and thermal and mineral waters are shown to decrease of K, Al, Cu, Mn and increase of Cl, Mg, HCO3, Ca, Na, SO4, As, B, Ba, Fe, Sb and Sr in May, while increasing of Cl, Mg, HCO3, Ca, Na, B, Mn, Al and Sb, decreasing SO4, K, Pb, Fe and Sr in the Peri stream water in September. While increasing of ion diversity due to rain fall during in May. According to the calculated saturation indices, Peri, Ohi streams and thermal and mineralized waters are oversaturated with minerals containing Fe, such as goethite and hematite. High Fe concentrations in stream and thermal and mineral waters should be related to the dissolution of Fe-bearing minerals in volcanites, sedimentary rocks and metamorphites. Oversaturation of the waters with clay minerals such as illite and kaolinite is related with the dissolution of clay minerals occurred in fractures and faults related with the active tectonism in the study area.The Peri Stream water sample when mixed with thermal and mineral waters, is classified as low quality water in terms of its contents of Ca, Mg, Na, K, Cl, SO4, HCO3, Al, Mn and Pb when assessed according to the averages of intra-continental water resources.
Key words: Peri Stream, Thermal water, geochemistry
Makale Özeti | Tam Metin PDF

14.
Gazipaşa (Antalya) kıyı akiferinin hidrojeolojik kavramsal modeli
Hydrogeological conceptual model of Gazipaşa coastal aquifer (Antalya)
Çağlar Bozan, Pınar Avcı, Naciye Nur Özyurt, Celal Serdar Bayarı
doi: 10.5505/pajes.2018.58855  Sayfalar 352 - 363
Doğu Akdeniz havzasında, Antalya ili sınırları içinde bulunan Gazipaşa kıyı ovasında temel geçim tarıma dayalı olup, tarımsal sulama suyu ihtiyacı yüzey ve yeraltısuyundan sağlanmaktadır. Yüzeysularının ardışık yıllarda gerçekleşen kuraklıktan olumsuz etkilenmesi nedeniyle kıyı akiferinin sürdürülebilir kullanımı tarımsal üretim açısından önemli bir risk unsuru oluşturmaktadır. Bu durumda kıyı akiferi rezervine ilişkin oldukça eski olan bilgilerin güncel araştırma yaklaşımları ile yenilenmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada jeolojik, hidrolojik, hidrojeokimyasal ve çevresel izotopik veriler ile Gazipaşa kıyı akiferinin kavramsal hidrojeolojik modelinin oluşturulması ve su bütçesi bileşenlerinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Değerlendirmelere göre ovadaki yeraltısuyu yük dağılımı yağışlı ve kurak dönemler arasında salınım göstermekle birlikte uzun dönemde değişmemiştir. Yeraltısuyu ağırlıklı olarak Ca-HCO3/CO3 fasiyesinde olup, deniz suyu katkısı kıyıya yakın iki noktada gözlenmiştir. Duraylı izotop verilerine göre örneklerin tamamı Küresel Meteorik Su Doğrusu’nun (Döteryuz fazlası değeri (Dex) 10) solunda, Dex değeri +16 olan Antalya Meteorik Su Doğrusu ile Yerel Meteorik Su Doğrusu (Dex=+18) arasında bulunmaktadır. Bu değerler yeraltısuyunun Akdeniz kökenli nemin oluşturduğu yağışlardan beslendiğini göstermektedir. Duraylı izotop içeriklerinden kıyı bölgesinde yüzeye yakın bazı yeraltısuyu örneklerinin buharlaşmaya uğradığı anlaşılmaktadır. Yüzey ve yeraltısuyu örneklerinin trityum içerikleri 3.08 TU ile 0.33 TU arasında değişmekte olup, ortalama değer 1.95 TU’dur. Dolaşım süresi uzun yeraltısularında, sığ dolaşımlı sulara göre trityum içeriği düşük, özgül iletkenlik değeri ise yüksektir. Kıyı akiferine ait yeraltısuyu bütçesine göre yıllık beslenim 71.1 Mm3 olup bunun 32.0 Mm3’ü yağıştan, 39.1 Mm3 ise alüvyon akiferi çevreleyen kireçtaşı ve mermer birimlerinden sağlanmaktadır. Yeraltısuyu boşalım bileşenleri, buharlaşma-terleme kaybı (25.3 Mm3), yüzeysel akış (10.6 Mm3), sulama suyu ihtiyacı (10.9 Mm3), evsel su ihtiyacı (2.4 Mm3), yeraltısuyundan (0-2 m) buharlaşma (1 Mm3), denize boşalım (20.9 Mm3) olarak belirlenmiştir.
Gazipaşa coastal plain is located in the Eastern Mediterranean basin, within the borders of Antalya province. The mainstay in the coastal plain based on agriculture and the irrigation water need is provided from surface water and groundwater. The sustainable use of coastal aquifer constitutes an important element of risk in view of agricultural production as surface waters are affected adversely by the droughts that occur for consecutive years. In this case information on coastal aquifer reserve is rather old and needs to be updated with contemporary research approaches. In this study, it was aimed to establish a conceptual hydrogeological model of the Gazipaşa coastal aquifer based on geological, hydrological, hydrogeochemical and environmental isotopic data and quantified the water budget components. According to the evaluations, the groundwater head distribution in the plain fluctuates between wet and dry periods during a year, but has not changed at all in the long term. The groundwater chemistry belongs to Ca-HCO3/CO3 facies and the sea water contribution was observed at only two sites near the coast. According to stable isotope data, all of the samples are located on the left side of the Global Meteoroic Water Line deuterium excess value (Dex) of 10, between the Antalya Meteoric Water Line with (Dex=+16) and Local Meteoric Water Line with Dex= +18. These values suggest that the groundwater is recharged by precipitation originating from the moisture over Mediterranean Sea. 3H value of surface and groundwater samples vary between 3.08 TU-0.33 TU and the average value is 1.95 TU. Compared to shallow-circulating groundwater, tritium content of the deep-circulating groundwater is lower and the specific conductivity value is higher. According to alluvial groundwater budget calculations, total annual groundwater recharge of 71.1 Mcm is supplied by precipitation (32.0 Mcm) and by recharge from limestone and marble units (39.1 Mcm) surrounding the alluvium. Groundwater’s discharge components include evapo-transpiration loss (25.3 Mcm), surface flow (10.6 Mcm), irrigation water use (10.9 Mcm), domestic use (2.4 Mcm), evaporation from water table up to 2 m from ground surface (1 Mcm) and, groundwater discharge in to the sea (20.9 Mcm).
Makale Özeti | Tam Metin PDF

15.
Ergene Havzası, Çorlu Formasyonu, Sarılar Köyü Çevresinde Akifer Oluşturacak Stratigrafik Kapanların Düşey Elektrik Sondajları ile Görüntülenmesi
Imaging of Stratigraphic Trap Forming Aquifer in the Ergene Basin, Corlu Formation, in the Vicinity of Sarilar Village with Vertical Electrical Sounding
Fethi Ahmet Yüksel, Nihan Hoşkan
doi: 10.5505/pajes.2018.70457  Sayfalar 364 - 372
Yeraltı suyu aramalarında düzenli ardalanma gösteren tabakalı yapıların aksine stratigrafik kapanlar (kum, çakıl, kil mercekleri) daima bir sorun oluşturmaktadır. Merceksi yapıların jeolojik özelliklerinin yanı sıra bu merceklerin yerleri, boyutları, kalınlıkları ve derinlikleri gibi geometrik özellikleri ve iletkenlik, özdirenç, gözeneklilik gibi fiziksel özelliklerini belirlemek amacıyla jeofizik yöntemler kullanılır.
Çalışma sahası Marmara bölgesinin Tekirdağ kesiminde Çorlu Sarılar Köyünün kuzeyinde, KD-GB yönünde akan Çorlu Deresinin batı kesiminde yer alır. Çalışma sahasının en düşük kotu 123 m ve en yüksek kotu ise 146 m’dir. Çalışma bölgesinde Pliosen yaşlı Çorlu formasyonunun içinde değişik seviyelerde ve boyutlarda stratigrafik kapanların modellenmesi için jeoelektrik yöntemler kullanılarak bu jeolojik oluşumlar araştırılmıştır. Jeofizik çalışmada açılım uzunlukları (AB/2)=300 m olan Schlumberger dizilimi kullanılarak Düşey Elektrik Sondaj (DES) yöntemi 21 noktada uygulandı. Ölçülen DES özdirenç değerlerinden yararlanılarak iki boyutlu jeoelektrik kesitler ve özdirenç kat haritaları oluşturularak çalışma alanındaki stratigrafik kapanların geometrik konumları görüntülenmiş ve fiziksel özellikleri belirlenmeye çalışılmıştır. Bölgede özdirenç değerleri 18.5 Ohm-m ile 7.0 Ohm-m arasında değer alırken, düşük özdirençli bölgelerin daha sığ derinlikte olduğu gözlenmiştir.
In exploration of groundwater, unlike the layers showing regular sequence, stratigraphic traps (sand, gravel, clay lens) are always a problem. In addition to geological characteristic of the lens structures, geophysical methods are used to identify geometric features of the lens such as locations, dimensions, thickness and depth. It also identifies physical features such as conductivity, resistivity and porosity.
The study area is located in the north of Corlu Sarilar village of Tekirdag (Marmara region). It is also located in the west part of Corlu creek flowing in the direction of NE-SW. The lowest level of the study area is 123 mt. and the highest level is 146 mt. In the study area, geological structures were analyzed for modelling the stratigraphic traps in the different level and dimension of Pliocene aged Corlu formation using the geoelectric method. In the geophysical study, Vertical Electrical Sounding (VES) method was applied in 21 points using Schlumberger array. Line length (AB/2) is 300 m. Geometric locations of stratigraphic traps was monitored and physical features were tried to define by generating resistivity level map and two dimensional geoelectric profile obtained from VES resistivity values. Resistivity values in the region is between 18.5 Ohm-m and 7.0 Ohm-m, while low resistivity zones are observed at shallower depth.
Makale Özeti | Tam Metin PDF