Cilt: 13  Sayı: 2 - 2007
Özetleri Gizle | << Geri
1.
Kapak-İçindekiler
Cover-Contents
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi
Sayfalar I - III
DOWNLOAD

2.
AFYONKARAHİSAR ŞEHİR İÇİ KAPLAMALARINDA KULLANILAN AGREGALARIN KAYMA DİRENCİ ÖZELLİKLERİNİN ARAŞTIRILMASI
INVESTIGATION OF SKID RESISTANCE PROPERTIES OF AGGREGATES USED IN AFYONKARAHISAR CITY PAVEMENTS
Cahit GÜRER, Hüseyin AKBULUT, Sedat ÇETİN
Sayfalar 129 - 134
Emniyetli bir sürüş güvenliği için yol üst yapılarının yüzeyinde kullanılan agregaların üstün fiziksel ve mekanik özelliklere sahip olması gerekmektedir. Kazaların çoğunluğu sürücü hatalarından kaynaklanmakla birlikte, yol kaplamasının yüzey özellikleri, kazaların oluşmasında önemli pay sahibidir. Yol kaplamalarının trafik kazalarına etki eden en önemli özelliği yol yüzeyinin kayma direncidir. Bu çalışmada Afyonkarahisar bölgesi sıcak karışım asfalt betonu ve sathi kaplamalarında kullanılan dört farklı agrega üzerinde soyulma, yapışma ve hızlandırılmış cilalanma deneyleri yapılmış ve sonuçlar karşılaştırmalı olarak verilmiştir. Çalışmanın sonucu kireç taşı kökenli agregaların özellikle cilalanma değerleri volkanik kökenli agrega numunesine göre daha zayıf olduğunu göstermiştir. Özellikle aşınma tabakalarında cilalanma direnci daha yüksek agregaların kullanılması sürüş emniyetini arttırıcı bir unsur olacaktır.
For a safe driving, pavement surface aggregates must have superior physical and mechanical properties. Although high rate of accidents is mainly due to drivers errors, pavement surface properties affect significantly occurance of traffic accidents. The most important factor in the highways leading to traffic accidents are the skid resistance. In this study, adherence test with Vialit plate, Nicholson stripping test, accelerated polishing test (PSV) were carried out on four aggregate samples which were used in seal coats and hot mix asphalt in Afyonkarahisar City. Results were compared with values of specification limits. The results showed that particularly limestone aggregates polishing stone values are poorer than volcanic aggregates sample. Especially, use of aggregates having a good polishing resistance, will be an important factor increasing driving safety.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

3.
AISI 304 ÖSTENİTİK PASLANMAZ ÇELİKLERİN TİTANYUM KARBÜR KAPLAMALI KESİCİ TAKIM İLE TORNALAMA İŞLEMİNDE KESME KUVVETLERİNİN İNCELENMESİ
EXAMINATION OF THE CUTTING FORCES OF AISI 304 AUSTENITIC STAINLESS STEEL IN THE TURNING PROCESS WITH TITANIUM CARBIDE COATED CUTTING TOOLS
Özgür TEKASLAN, Nedim GERGER, Mustafa GÜNAY, Ulvi ŞEKER
Sayfalar 135 - 144
Bu araştırmada, AISI 304 östenitik paslanmaz çeliklerin titaniyum karbür kaplı kesici takımlarla tornalama işleminde oluşan kesme kuvvetleri deneysel olarak incelenmiş ve elde edilen sonuçlar teorik sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Deneysel çalışmada, farklı kesme hızları, ilerleme değerleri ve kesme derinlikleri dikkate alınmıştır. Kesme kuvvetleri üç boyutlu kistler dinanometre ile ölçülmüştür. Teorik çalışmada ise; Kienzle formülasyonuna göre kesme kuvvetleri belirlenmiştir. Çalışma sonucunda teorik olarak hesaplanan kesme kuvvetlerinin çeşitli etkenler nedeni ile tam sonucu vermediği, deneysel sonuçlara göre; ortalama % 25’lik fark olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle kesme kuvvetlerinin belirlenmesinde deneysel yöntemin daha kesin sonuçlar verdiği değerlendirilmektedir.
In this study, cutting forces occurring in the machining process of AISI 304 austenitic stainless steel specimen using titanium coated cutting tools are investigated experimentally and the results are compared to theoretical calculations. In the experimental study, various cutting speeds, feed rates and cutting depths are considered. Cutting forces are measured by 3-dimensional Kistler dynamometer. In the theoretically study, cutting forces are determined by Kienzle formulation. Consequently, it is found that the calculation of cutting forces in the theoretical method doesn’t yield the exact results because of various factors and there is a % 25 average differences in accordance with the experimental results. Hence it is evaluated that the experimental technique in the determination of cutting forces yields more accurate results.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

4.
ANAHTARLAMALI RELÜKTANS MOTORLARDA FAZ ENDÜKTANSINA ETKİ EDEN FAKTÖRLERİN İNCELENMESİ
INVESTIGATION OF THE FACTORS AFFECT PHASE INDUCTANCE IN SWITCHED RELUCTANCE MOTORS
Ahmet FENERCİOĞLU, İlhan TARIMER
Sayfalar 145 - 150
Bu çalışmada bir anahtarlamalı relüktans motorda, (ARM) faz endüktansının değişimine neden olan faktörler incelenmiştir. AR motorunun faz endüktansı, uyartım akımı ve hareket eden rotor pozisyonunun bir fonksiyonudur. ARM’nin doğrusal olmayışı bağ akılarını, ko–enerji değişimini ve her rotor pozisyonundaki endüktansını tahmin etmek için bir analitik yöntem geliştirmeyi zorlaştırır. Ayrıca faz endüktansının değişimi motor geometrisine, ortamın bağıl geçirgenliğine, doyuma, saçaklanma ve uç-sargı alanlarına bağlıdır. Bu çalışmada, 6/4 bir ARM’de geometrik yapı, geçirgenlik, doyum, saçaklanma ve uç-sargı alanları etkileri analitik ve 3 boyutlu sonlu elemanlar yöntemiyle (Ansoft RMxprt, Ansoft Maxwell 3D kullanarak) incelenmek istenmiştir. Yapılan simülasyon ve analitik çözümlerden elde edilen sonuçlar karşılaştırılmıştır.
In this study, the factors affecting change of the phase inductance in a switched reluctance motor (SRM) have been investigated. The motor inductance is a function of both excitation current and rotor position and it depends on motor geometry, relative permeability, saturation and fringing and end-turn field. Non-linearity of SRM leads to difficulties for the development of analytical methods for predicting the flux linkages, co–energy change and inductance at all rotor positions these effects in the 6/4 SRM obtained from analytical way and predicted by 3D finite element method (Ansoft RMxprt, Ansoft Maxwell 3D) have been investigated. Results of simulations and analytical solutions have been relatively compared.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

5.
BİLYALI RULMAN YUVARLANMA ELEMANI KUSURUNUN TİTREŞİM ANALİZİ YÖNTEMİYLE İNCELENMESİ
INVESTIGATION OF BALL BEARING ROLLING ELEMENT DEFECT BY THE VIBRATION ANALYSIS METHOD
Hakan ARSLAN
Sayfalar 151 - 161
Bu çalışmada, titreşim analizi yöntemi kullanılarak radyal bilyalı rulman yuvarlanma elemanındaki bölgesel bir yüzey kusurunun etkisi analitik ve deneysel olarak incelenmiştir. Bu amaçla bilyalı rulman yuvarlanma elemanı çalışma yüzeyinde yapay bir bölgesel kusur oluşturulmuş ve radyal yöndeki mil titreşimleri kaydedilmiştir. Analitik inceleme için, teorik bir model oluşturulmuş ve bu modele göre sağlam ve kusurlu durumdaki rulmanları analiz edebilen bir simülasyon programı geliştirilmiştir. Bu simülasyon programı, deney setinde kullanılan mil ve rulman boyutları girilerek çalıştırılmış ve farklı mil hızları için milin titreşim spektrumları elde edilmiştir. Analitik ve deneysel yolla elde edilen titreşim spektrumları karşılaştırıldığında her iki durumda da benzer sonuçlar elde edilmiştir.
In this study, a local surface defect in radial ball bearings is studied by analytical and experimental methods using the vibration analysis method. For this purpose, an artificial local defect on the running surface of the rolling element is made and resulting radial shaft vibrations are recorded. For the analytical investigation, a theoretical model for this system is also established and a simulation program is developed for local defects and defect-free bearings. Simulation results are obtained for the same shaft and bearing dimensions used in the experimental set and vibration spectra for different shaft speeds are obtained. When the vibration spectrums obtained analytically are compared with the ones obtained experimentally, similar results have been in both cases.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

6.
BİRİNCİ DERECE A SINIFI LOGARİTMİK ORTAM SÜZGECİNİN BLOK MODELLEME İLE TASARIMI VE GERÇEKLEŞTİRİLMESİ
BY BLOCK MODELLIG DESIGN AND REALIZATION OF A FIRST ORDER CLASS A LOG DOMAIN FILTER
Abdullah T.TOLA, Remzi ARSLANALP, Mehmet ÜNAL, Şaziye SURAV YILMAZ
Sayfalar 163 - 172
Birinci derece A sınıfı bir alçak geçiren logaritmik ortam süzgeci bilgisayar benzetim programı PSpice kullanılarak tasarlanmış ve laboratuvarda gerçeklenmiştir. Giriş işaretinin logaritmasını alan ve seviye öteleyen kısımlarından oluşan giriş katı için değişik alternatifler vardır. Bu alternatiflerden iki tanesi daha iyidir. Bu çalışmada T tipi kullanılmıştır. Süzgeç yaklaşık olarak 260 kHz kesim frekansına sahiptir, transistörlerin DC akımları 10 mA seviyesindedir. Süzgecin kesim frekansı elektronik olarak ayarlanabilmektedir; yani, akım kaynaklarının değerleri değiştirilerek süzgecin kesim frekansı ayarlanabilmektedir. Süzgecin PSpice varsayılan transistörü BF=10000 alınarak ve BC546B/BC557B tipi transistörler kullanılarak PSpice’da benzetimi yapılmıştır. Benzetim sonuçları teorik sonuçları doğrulamıştır. Süzgeç özellikle logaritmik ortam süzgeçleri için tasarlanmamış bu transistörler ile laboratuvarda gerçeklenmiş ve bir dizi test yapılmıştır. Laboratuvar sonuçları ile bilgisayar benzetim sonuçları karşılaştırılmış ve kabul edilebilir sınırlarda farklılık olduğu gözlemlenmiştir. Bu tür süzgeçlerin transistör uyumsuzluklarına hassasiyeti ve tümdevre teknolojisine ihtiyaç duyduğu bilinmesine karşın, tasarlanan süzgecin laboratuvardaki gerçeklenmesi tatmin edici sonuç verdiği gözlemlenmiştir.
A first order low pass Class A type log domain filter is synthesized by using computer simulation program (PSpice), and realized in laboratory. For front-end circuitry, i.e. input logging and level shifting part, number of alternatives exist. Two of these alternatives are known as better choices. T type is chosen in this work. The filter has approximately the cutoff frequency of 260 kHz and the transistors in the filter have 10mA DC currents. The filter’s cutoff frequency is electronically tunable, i.e. changing the magnitudes of the current sources defines the filter’s cutoff frequency. The filter is simulated in PSpice using ‘ideal’, default PSpice model with BF=10000, and BC546B/BC557B type transistors. Simulation results confirmed with the theoretical results. In laboratory, the filter is realized by using these transistors, not specially designed for log domain filtering, and a number of tests are performed. The laboratory results are compared with those of the simulation results. Due to some nonideal laboratory conditions, some acceptable differences are observed. Although such filters are very sensitive for mismatches and require integration technology, we have observed that realization of this filter in the laboratory has provided satisfactory results.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

7.
SIKIŞTIRILMIŞ AGREGA DAYANIMI VE ASTM C1252’NİN KARŞILAŞTIRILMASI
COMPARISON OF COMPACTED AGGREGATE RESISTANCE TEST METHOD WITH ASTM C1252
Ali TOPAL, Burak ŞENGÖZ
Sayfalar 173 - 179
Bu çalışma, farklı mineralojik köken ve şekil özelliklerine sahip 14 farklı kaynaktan temin edilen ince agregaların şekil ve yüzey pürüzlülüğü özelliklerinin belirlenmesini kapsamaktadır. Bu amaçla, ASTM C1252 yöntemleri (yöntem A, B ve C) ince agregaların sıkışmamış boşluk yüzdelerini belirlemede kullanılmıştır. Aynı agregalar ve agrega karışımları (M0, M25, M50, M75, M100) üzerinde, standart boyut dağılımında ve ocaktan alındıkları hali ile sıkıştırılmış agrega dayanımı (CAR Test) deneyleri uygulanmıştır. Böylece, ince agregalarda şekil ve yüzey pürüzlülüğü özelliklerinin değerlendirmekte kullanılan CAR Test ve ASTM C1252 deney yöntemleri karşılaştırılabilecektir.
This paper describes the determination of shape and surface texture characteristics of different mineralogical type and shape (both angular and round) of fine aggregates which were received from fourteen different sources. The ASTM C1252 methods (methods A, B, and C) were used to determine the uncompacted void content of fine aggregates. The compacted aggregate resistance (CAR) test was also conducted on the same group of fine aggregates with as received and standard gradation as well as on the aggregate blends (M0, M25, M50, M75, M100) to provide a more performance-based aggregate parameter. In this way, the CAR test and ASTM C 1252 methods for evaluating the shape and surface texture characteristics of fine aggregates can be compared.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

8.
DIŞMERKEZLİK DEĞİŞİMİ ALTINDA BETON BOYUT ETKİSİ
CONCRETE SIZE EFFECT UNDER THE CHANGED ECCENTIRICITY
Varol KOÇ
Sayfalar 181 - 187
Bu çalışmanın amacı beton malzeme göçmesinde dağılı çatlakların doğurduğu boyut etkisinin gösterilmesi ve uygulanan yükleme durumu ve eleman geometrisine bağlı olarak, normal betonda boyut etkisi parametrelerinin belirlenmesi, logaritmik eksen takımlı boyut etkisi eğrisinin çizilerek malzeme davranışının lineer elastik kırılma mekaniği (LEKM) ile dayanım kriteri sınırları arasındaki yerinin bulunmasıdır. Bu amaçla normal dayanımlı betondan hazırlanan iki ayrı seri çift konsol elemanlara, konsol eksenlerine paralel basınç yüklemesi uygulanmıştır. Yüklemeler iki farklı dışmerkezlikte uygulanarak birbirleriyle karşılaştırılmış, dışmerkezliğin malzeme gevrekliğine etkisi incelenmiştir. Her bir seri ve dışmerkezliğe ait sonuçlar boyut etkisi eğrileri şeklinde düzenlenmiş ve boyut etkisi parametreleri elde edilmiştir. Sonuç olarak dışmerkezliğin küçülmesinin, elemanı basınç/kesme göçmesi moduna yaklaştırdığı ve davranışın, belirgin olarak LEKM’ne yönelerek, gevrekleştiği görülmüştür.
The aim of this study is to demonstrate the size effect which is resulted from the distributed cracks causing the collapse of concrete material. For this purpose, it is determined the size effect parameters for normal strength concrete depending on applied load state and element geometry and bilogarithmic plots of size effect relating to material behavior, which are assigned by the border between the linear elastic fracture mechanic (LEFM) and strength criteria. For this purpose two series normal strength concrete double cantilever beams are applied the compressive loads parallel to the cantilever axes. The loads are applied at two different eccentricity and compared with each other. In addition, the eccentricity of material brittle effect is investigated. The results for each series and eccentricities are prepared as the size effect curves and the size effect parameters are found. It is seen that, the elements approach the compression/shear failure mode while the eccentricities are small, and the behavior of elements become brittle.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

9.
AKTİF ÇAMUR ÜZERİNE YÜKSEK KONSANTRASYONLARDAKİ 2.4-DKF’ÜN ETKİSİ
EFFECT OF HIGH CONCENTRATIONS OF 2.4-DCP ON ACTIVATED SLUDGE
Ayla Uysal, Ayşen TÜRKMAN
Sayfalar 189 - 194
2.4-diklorofenol’ün (2.4-DKF) biyolojik olarak ayrışması sürekli işletimli aktif çamur biyoreaktöründe karışık kültür kullanılarak araştırılmıştır. Glikoz büyüme maddesi olarak kullanılmıştır. Deneyler 5 ile 450 mg/l aralığındaki giriş 2.4-DKF konsantrasyonlarında yapılarak, 2.4-DKF ve KOİ arıtım verimleri belirlenmiştir. 350 mg/l’ye kadar olan giriş 2.4-DKF konsantrasyonları için 2.4-DKF giderim verimleri % 96.3-98.6 aralığında ve spesifik giderim hızları 0.007-1.15 mg/mg biyokütle.gün aralığında olmuştur. KOİ için giderim verimleri % 75.66-92.0 aralığında ve spesifik giderim hızları 0.43-1.29 mg/mg biyokütle.gün aralığında olmuştur. 2.4-DKF konsantrasyonu 350 mg/l’den 450 mg/l’ye yükseltildiğinde, 2.4-DKF’ün mikroorganizmalar üzerine olan inhibe edici etkisinden dolayı 2.4-DKF giderim verimi % 42.6’ya ve spesifik giderim verimi 0.77 mg/mg.biyokütle.gün’e azalmıştır. KOİ için giderim verimi % 7.85’e ve spesifik giderim verimi 0.18 mg/mg.biyokütle.gün’e azalmıştır. Bu sonuçlar, aktif çamurun adaptasyonu ile 350 mg/l gibi yüksek 2.4-DKF konsantrasyonuna kadar 2.4-DKF ve KOİ giderim verimlerinin olumsuz olarak etkilenmediğini göstermiştir.
Biodegradation of 2.4-dichlorophenol (2.4-DCP) was investigated with a mixed culture in a continuous activated sludge bioreactor. Glucose was used as co-substrate. Experiments were carried out at the feed 2.4-DCP concentrations between 5-450 mg/l, and the removal efficiencies of 2.4-DCP and COD were determined. The removal efficiencies and specific removal rates of 2.4-DCP for feed 2.4-DCP concentration up to 350 mg/l varied between 96.3-98.6 % and 0.007-1.15 mg/mg X.day respectively. Removal efficiencies and specific removal rates ranged between 75.66-92.0 % and 0.43-1.29 mg/mg X.day for COD. When 2.4-DCP concentration was increased from 350 to 450 mg/l, the removal efficiency and specific removal rate of 2.4-DCP decreased to 42.6 % and 0.77 mg/mg X.day due to the substrate inhibition on the microorganisms. Also, these values decreased to 7.85 % and 0.18 mg/mg X.day for COD. These results indicate that the adaptation of activated sludge could tolerate as high as 350 mg/l 2.4-DCP concentration as to the removal of 2.4-DCP and COD.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

10.
ENDÜSTRİYEL OTOMASYON AĞI İLE ASENKRON MOTORUN UZAKTAN DENETİMİ VE PERFORMANS ANALİZİ
REMOTE CONTROL OF AN INDUCTION MACHINE WITH INDUSTRIAL AUTOMATION NETWORK AND THE PERFORMANCE ANALYSIS
Nihat ÖZTÜRK, Cemal YILMAZ, Arslan KAHRAMAN
Sayfalar 195 - 201
Bu çalışmada, Profibus ağ tabanlı endüstriyel otomasyon sistemi tasarlanmış ve üç fazlı asenkron motorun ağ omurgası üzerinden denetimi gerçekleştirilmiştir. Ağ üzerinden yapılan hız denetimi esnasında, ağda meydana gelen gecikmeler incelenmiştir. Meydana gelen ağ gecikmesinin, ağ üzerindeki veri trafiğine bağlı olarak değişkenlik gösterdiği tespit edilmiştir. Meydana gelen gecikme, hareket sistemlerinde kabul edilebilir, maksimum ağ gecikmesinin sınırları içerisinde olduğu görülmüştür.
In this study, a Profibus network based industrial automation system has been designed and it has been controlled on the spinal network of three phase induction machine. Delay occurred on the network has been examined during the speed control via the network. It has been determined that the network delay that occurred changes depending on data traffic on the network. Delay that occurred has been regarded as it is in the acceptable limits of maximum network-induced delay in motion systems.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

11.
KAMU YAPILARINDA GÖZLENEN YAPISAL KUSURLAR
STRUCTURAL DEFECTS OBSERVED AT STATE BUILDINGS
Hasan KAPLAN, Yavuz Selim TAMA, Hayri ÜN, Salih YILMAZ
Sayfalar 203 - 212
1992 Erzincan depremi ile başlayan ve günümüze kadar geçen 14 yıllık süre içerisinde yaşamış olduğumuz orta ve büyük ölçekli depremlerde, daha yüksek bina önem katsayıları ile tasarlanmalarına rağmen kamu yapılarının da diğer yapılar gibi hasar gördüğü ve yıkıldığı görülmüştür. Sağlık, eğitim, yönetim ve güvenlik amacıyla kullanılan binaların özellikle tasarım depreminde hasar görmemesi ve deprem sonrasında da hemen kullanılabilir durumda olması gereklidir. Bu çalışmada; son yıllarda deprem dayanımları incelenen 105 kamu yapısında taşıyıcı sistem kusurları incelenmiştir. Karşılaşılan kusurlar örneklenmiştir. Diğer yapılarda pek gözlenmeyen bazı değişik problemlere ait örnekler verilmiştir.
Although, state buildings are designed with higher building importance factors with respect to other buildings, they are damaged and collapsed in medium and large scale earthquakes occurred throughout the 14 year period starting from 1992 Erzincan Earthquake. Buildings, used for medical, educational, governmental and security purposes, have to be non-damaged and they should satisfy immediate occupancy after design earthquakes. In this study, structural deficiencies in 105 state buildings, of which seismic vulnerability assessment has been done in recent years, are investigated. Examples of different problems, which are not observed in other buildings mostly, are given.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

12.
KÜRTÜN GRANODİYORİTİ’NDEKİ AYRIŞMIŞ KAYA MALZEMESİNİN SINIFLANDIRILMASINDA VE MÜHENDİSLİK ÖZELLİKLERİNİN TAHMİN EDİLMESİNDE ELASTİK DALGA HIZININ KULLANILMASI
USING ELASTIC WAVE VELOCITY ON CLASSIFICATION WEATHERING ROCK MATERIALS AND PREDICTION OF ENGINEERING PROPERTIES IN KURTUN GRANODIORITE
Şener CERYAN, Şule TÜDEŞ, Nurcihan CERYAN, Ali AYDIN
Sayfalar 213 - 322
Kürtün Baraj yeri ve göl alanında (Gümüşhane, KD Türkiye) ve Kürtün-Doğankent (Giresun, KD Türkiye) karayolunda ayrışmış granitik malzemede çok sayıda heyelan gelişmiştir. Bu nedenle, Kürtün Granodiyoriti’nde kaya malzemesinin mühendislik özellikleri üzerindeki ayrışmanın etkisi araştırılmıştır. Bu çalışmada, söz konusu granitik kayaçlardaki ayrışma nedeniyle oluşan mineralojik ve fiziksel değişimler boyuna dalga hızların kullanılarak tanımlanmıştır. Boyuna dalga hızlarına bağlı olarak tanımlanmış Mineralojik Değişim İndeksi ve Fiziksel Değişim İndeksleri seçilen ayrışma profillerinden alınan örneklerin fiziko-mekanik özellikleri üzerindeki ayrışmanın etkilerini tahmin etmek için uygulanmıştır. Mekanik özelliklerin göreceli değişimi ile bu indeksler arasında istatiksel olarak anlamlı ilişkiler vardır. Ayni zamanda, ayrışmanın Kürtün granodiyoritindeki kaya malzemesinin mekanik davranışı üzerindeki etkisini değerlendirmek için örneğin katı kısmımdaki boyuna dalga hız ile Ceryan (1999a) tarafından suda dağılım indeksi, Mineralojik Değişim İndeksi ve Fiziksel Değişim İndekslerine bağlı olarak tanımlanan Sayısal Ayrışma indeksinin birlikte kullanılabileceği gösterilmiştir.
A great number of landslides occurred in weathered granites outcropped the area in which Kurtun Dams with reservoirs and Gümüshane-Giresun highways pass trough. For this, weathering effect on the rock materials of the Kurtun granodiorite was investigated. In this study, both physical and mineralogical changes on the granitic materials due to weathering are described separately using P- wave velocity in rocks materials. Mineralogical Change Parameter and Physical Parameter defined based on P- wave velocity in rocks materials are applied on the samples from the selected weathering profiles, for the estimation of the effects of weathering on the physicomechanical properties of rock materials. The relative variation of mechanical properties and these indices display a statistically significant correlation. Besides, it is shown that P wave velocity in the solid parts of the samples. and Quantitative Weathering index originally defined Ceryan (1999a) as based on slake-durability index, Mineralogical Change Parameter and Physical Parameter can be used together to evaluate the effect of weathering on the mechanical behavior of rocks material from Kürtün granodiorite.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

13.
MAGNETOELASTİK MALZEMELERİN SÜREKLİ ORTAM HASAR MEKANİĞİNE DAYALI BÜNYE DENKLEMLERİNİN GELİŞTİRİLMESİ
DEVELOPMENT OF CONSTITUTIVE EQUATIONS BASED ON CONTINUUM DAMAGE MECHANICS FOR MAGNETOELASTIC MATERIALS
Mustafa Reşit USAL, Ergün KORKMAZ
Sayfalar 223 - 233
Sürekli-Ortam Hasar Mekaniği; Mikro-çatlak oluşumunun veya mikro boşlukların büyümesinin bir sonucu olarak, yapısal zayıflamaya uğrayan mühendislik malzemeleri ile ilgilenir. Bu çalışmada, magnetoelastik hasarlı malzemelerin bünye denklemlerine ait genel ifadeler sürekli ortam hasar mekaniğinin temel yasalarından türetilmiştir. Bu matematiksel model, mekanik bir yükün etkisi altında kalan ve mikro boşluklar içeren magnetoelastik ortamlar için geliştirilmiştir. Malzeme normalde izotrop bir ortam olup sırf mikro-boşluk dağılımı nedeniyle güçlü bir anizotropi göstermektedir. Bu bağlamda cisim davranış olarak kendisini gerilme, mıknatıslanma ve Gerinme-Enerjisi Yoğunluğunun Değişim Hızı (GEYDH) tarzında ifade edecektir. Sonuç olarak, gerilme, mıknatıslanma ve gerinme-enerjisi yoğunluğunun değişim hızına ait bünye denklemleri maddesel koordinat sisteminde elde edilmiştir.
Continuum Damage Mechanics deals with engineering materials which undergo structural weakening as a result of micro-crack formation or void growth. The general expressions of constitutive equations for isotropic magnetoelastic damaged materials were derived from the basic laws of continuum damage mechanics. This mathematical model represents a magnetoelastic media which has micro-voids and subjected to a mechanical loading. Due to micro-void distribution, overall structure attains a strong anisotropy, despite the fact that the material is otherwise isotropic. In this context the body will respond by means of stress, magnetization and strain-energy density release rate. In the conclusion, constitutive response functions for the stress, magnetization and strain-energy density release rate have been obtained in material coordinates.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

14.
MANYETİK YATAK SİSTEMLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
AN INVESTIGATION OF MAGNETIC BEARING SYSTEMS
Gürcan SAMTAŞ, Abdulkadir GÜLLÜ
Sayfalar 235 - 245
Manyetik yatak, mil ve ekseni etrafında boşlukta asılı kalarak serbest bir şekilde dönen bir yatak sistemidir. Hiçbir şekilde mekaniksel sürtünme ve yağlanmaya maruz kalmadıklarından dolayı, sessiz çalışma ve temizlik gibi birçok avantajlara sahiptirler. Yataklarda oluşan manyetik etkiler, sisteme eklenen stator tarafından sürekli olarak etki altına alınmakta ve bu sayede şaftın boşluk içersinde merkezde tutulması ve radyal olarak havada asılı kalması sağlanmaktadır. Statorun mili manyetik olarak çekme ve itmesi ile meydana gelen elektromanyetik alanın düzenlenmesini ve döngüyü sağlayan elektronik servo devresi kapalı konumdayken bile mil normal durumda eksenel olarak dengede tutulabilmektedir. Rotor ağırlıkları, 1–45400 gr. arasında olabilmektedir. 1985’de yapılan ilk manyetik yatak sadece gaz kompresörleri ve diğer kompresör türlerinde kullanılmaktaydı. Günümüzde ise tıp, ulaşım, makine takım endüstrisi, uzay sanayii, temizlik alanları vb. gibi birçok uygulama alanlarında kullanılmaktadır.
The magnetic bearing consists of levitating a shaft so that it is free to rotate about its axis. The magnetic bearing has the advantages of being very quiet work and very cleanliness because there is no mechanical friction or lubricants. The shaft has two permanent magnets attached to it. These two magnets determine a straight line rotation axis of the rotor shaft. The magnets are radially levitated and centered within a cavity by a passive permanent magnetic field in the adding stator housing assembly. The levitation and centering of the shaft axially is stabilized by a closed loop electronic servo circuit that regulates an electromagnetic field in the stator housing that pushes and pulls on the shaft magnets. The rotor weight can be between one gram and forty five thousand, four hundred grams. In 1985, the first magnetic bearing was developed that it had used to applications of gas turbines and other compressors. In these days, they can be used by many applications which are Medical, Transportation, Machine and Tools Industry, Aerospace, Vacuum and Clean room Environments... etc.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

15.
PLC KULLANILARAK CAM TEMPERLEME FIRINININ OTOMASYONU
AUTOMATION OF GLASS TEMPERING FURNACE BY USING PLC
Abdullah BÜYÜKYILDIZ
Sayfalar 247 - 256
Bu çalışmada, sıcak ortamların gözlenmesi, sıcaklık değişimine ve darbelere dayanıklı cam üretiminde kullanılan temperleme fırınının kontrolü tasarlanmış ve uygulaması gerçekleştirilmiştir. Sistemin otomasyonu PLC kullanılarak yapılmıştır. Malzemenin fırına girişi, fırına ait bölgesel sıcaklık kontrolü, soğutma kontrolü ve malzemenin çıkışı gibi parametreler algılayıcılar ile kontrol edilmiştir. Ayrıca SCADA yazılımı yardımı ile parametrelerin ekrandan izlenebilmesi imkanı sağlanmıştır. Elde edilen ürünler sistemin başarı ile çalıştığını göstermiştir.
In this study, a furnace which is used for observation of environments under high temperature, and also used for manufacturing of glasses which are resisted to high temperature has been designed and implemented. Automation of this system has been done by using PLC. Operating parameters of furnace such as materials entering, the furnace, the local temperature control of furnace, cooling control and materials outing have been sensed with Hall Effect Sensor. Furthermore, the observation of parameters of furnace on screen has been provided with SCADA software. Obtained products have been shown the system works successfully.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

16.
REAKTİF GÜÇ KOMPANZASYONUNDA YENİ BİR RÖLE TASARIMI VE KLASİK RÖLE İLE EKONOMİK OLARAK KARŞILAŞTIRILMASI
A NEW RELAY DESIGN FOR REACTIVE POWER COMPENSATION AND ECONOMICAL COMPARISION WITH CLASSICAL RELAY
Mustafa ŞEKKELİ
Sayfalar 257 - 264
Reaktif güç kompanzasyonu genellikle, şebekeye paralel bağlı sabit kondansatörlerin reaktif güç kontrol rölesi ile otomatik olarak devreye alınıp çıkarılmasıyla yapılır. Bu çalışmada, yeni bir reaktif güç kontrol rölesi dizaynı yapılarak, kondansatörlerin devreye alınıp çıkarılmalarını optimal olarak gerçekleştiren yeni bir yöntem verilmiştir. Bu yöntemde kondansatörler, tek tek yerine 1, 2 veya 3’lü gruplar halinde devreye alınıp çıkarılabilmektedir. Bunun sonucu olarak ta kontaktör ve kondansatörlerin anahtarlama sayısı minimum yapılmış, şebekenin daha az endüktif akımla yüklenmesi sağlanmış ve kayıplar azaltılmıştır. Tasarlanan röle ile klasik röle ekonomik olarak karşılaştırılmıştır. Bu röle imal edilmiş ve deneylerde uygunluğu kanıtlanmıştır.
In most cases, reactive power compensation is otomatically achieved with reactive power control relay by switching on and off, stationary shunt capasitors to the electrical network. İn this study , a new relay has been designed and developed. İn this method, capasitors which is switched on and of are optimally choosen. İn classical relay , only one capasitor can be added or extructed to the network. But,in designing new relay, 1,2 or 3 capasitor banks which are nearest value for desired inductive reactive power can be optimally choosen. As a result , switching number of capacitor and contactor is reduced minimum value and line is loaded less inductive current , it means that less active power losses. New designed relay has been compared with classical one economically . This relay has been manufactured and approved experimantally.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

17.
ŞEHİRLERARASI BÖLÜNMEMİŞ KARAYOLLARINDA ŞERİT VE BANKET GENİŞLİĞİNİN KARAYOLU GÜVENLİĞİNE ETKİSİ
EFFECTS OF LANE AND SHOULDER WIDTH ON THE PREDICTION OF TRAFFIC SAFETY ON RURAL HIGHWAYS
Mustafa KARAŞAHİN, Nuran BAĞIRGAN
Sayfalar 265 - 272
Karayolu geometrisinin trafik kazalarının oluşumunda etkisinin olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada, iki şeritli şehirlerarası bölünmemiş karayollarında trafik kazalarının oluşumunda payı olan şerit genişliği ve banket genişliğinin, karayolu güvenliğine etkisi, bulanık mantık (fuzzy) yaklaşımı ile değerlendirilmektedir. Karayolu güvenliği denildiğinde, içerisine birden fazla değişkenin katıldığı karmaşık bir kavram ortaya çıkmaktadır. Bu kavram üzerinde etkili olan değişkenlerin, ne kadar etkisinin olduğunu belirlemek de oldukça zordur. Trafik kazalarının oluşumunda en önemli pay, sürücü hatalarına verilmektedir. Karayolu geometrisinin, karayolu üst yapısının, hava koşullarının, yolun çevresinin vb. kazalarda ne kadar paya sahip olduğunu tam olarak söylemek oldukça zordur. Karayolu güvenliğinde etkili olan değişkenlerin etkisini sayısal olarak söyleyebilmek için daha önceki verilerden yararlanarak tahmin yapılabilmektedir. Örneğin, şehirlerarası bölünmemiş bir karayolu yapımı planlanmaktadır. “Bu karayolunun güvenliği için en etkili değişken ya da değişken grupları ne olacaktır?”. “Şerit genişliğini çok geniş, banket genişliğini ise dar almak karayolu güvenliğinde ne kadar etkili olacaktır?”. Tüm bunlar oldukça karmaşık görünmektedir. Üstelik her ülkenin kendi kültürünün de karayolu güvenliğinde etkili olduğu bilinmektedir. Karayolu güvenliği konusundaki karmaşıklık ve belirsizlikler, bu konunun bulanık mantık ile çözümlenmesinin yarar sağlayacağını düşündürmektedir.
Effects of lane and shoulder widths on accident rates in the two-lane rural roads are examined by using a fuzzy logic approach. As is well known, driver errors are the most common reasons leading to accidents. Moreover, climate conditions, environmental structure of the highways, the geometry and pavement of the roads greatly affects occurrence of accidents. On the other hand, determining contribution of each parameter on the accidents is a complex task. For this reason, we have developed a fuzzy logic approach synthesizing statistics of mentioned reasons previously held.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

18.
UÇUCU KÜL VE FOSFOALÇININ YAPI ELEMANI ÜRETİMİNDE KULLANIM OLANAKLARI
USABILITY OF FLY ASH AND PHOSPHOGYPSUM IN MANUFACTURING OF BUILDING PRODUCTS
Nurhayat DEĞİRMENCİ, Arzu OKUCU
Sayfalar 273 - 278
Bu çalışmada uçucu kül, kireç ve fosfoalçı kullanılarak uçucu kül-kireç-fosfoalçı esaslı bir bağlayıcı üretilmiştir. 28 günlük numunelerin su emme, kuru birim ağırlık, basınç ve çekme dayanımları tayin edilmiştir. Deney sonuçlarına göre fosfojips basınç ve çekme dayanımını azaltırken, uçucu kül dayanımları arttırmaktadır. Kür koşulları da dayanımlar üzerinde etkili olmaktadır. Uçucu kül-kireç-fosfoalçı esaslı bu bağlayıcı 28 günden sonra dayanım kazanmaktadır. Dayanım gerekliliği nedeniyle fosfoalçı oranı %20 olarak sabit tutulmalıdır. Numunelerin su emmesi ve ısı iletkenliği fosfoalçı oranı ile artmaktadır. Aynı zamanda fosfoalçı oranındaki artış birim ağırlığın azalmasına neden olmaktadır. Deney sonuçları geliştirilen bağlayıcının blok eleman, harç ve düşük dayanımlı malzeme üretiminde kullanılabileceğini göstermektedir.
In this study, the class-C fly ash, lime and phosphogypsum were used with water to produce fly ash-limephosphogypsum (FaL-G) based binders. The dry unit weight, water absorption, compressive and flexural strength of the specimens was determined after 28 days of their preparation. On the basis of the test results, it was concluded that phosphogypsum decreased the compressive and flexural strength while fly ash increased. It was also concluded that the curing conditions have an important influence on the strengths of FaL-G specimens. These binders gain furthers strength after 28 days. For the strength requirements, phosphogypsum content should be constant as 20%. The water absorption and thermal conductivity of the specimens increases with the increase in phosphogypsum content. Also the increase in the amount of phosphogypsum addition caused a reduction in the dry unit weight of the specimens. The test results show that these binders may be utilized in production of construction elements such as blocks, masonry mortars and controlled low-strength materials.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

19.
YAKLAŞIK HESAPLAMA METODU İLE SİNYALİZE KAVŞAKLARDA GECİKME BİLEŞENLERİNİN MATEMATİKSEL ÇÖZÜMÜ
MATHEMATICAL SOLUTIONS OF VEHIULAR DELAY COMPONENTS AT SIGNALIZED INTERSECTIONS BASED ON APPROXIMATE CALCULATION METHOD
Halim CEYLAN, Özgür BAŞKAN, Hüseyin CEYLAN, Soner HALDENBİLEN
Sayfalar 279 - 288
Bu çalışmada geliştirilen yaklaşık hesaplama metodu (YHM) ile sinyalize kavşaklardaki ortalama taşıt gecikmelerinin bileşenleri, koordinat transformasyon tekniği kullanılarak çözülmüştür. Kavşak performans göstergeleri doygunluk üstü durumlar için iki farklı yaklaşım ile ve doygunluk altı linkler için kuyruk oluşup oluşmaması durumlarına göre incelenmiştir. Yapılan hesaplamalarda, kararlı denge ve deterministik kuyruk irdelenerek zamana bağlı dönüşümler yapılarak yaklaşık matematiksel ifadeler çıkarılmıştır. Geliştirilen YHM örnek sinyalize kavşak üzerine uygulanmış ve YHM’nin performansı mevcut durum ile Webster metoduna göre test edilmiştir. Geliştirilen metot ile seçilen kavşağın ortalama performansının % 500 oranında arttığı bulunmuştur. Ayrıca sinyal parametrelerinin mevcut durum ve Webster sinyal kontrolünden oldukça büyük farklılık gösterdiği belirlenmiştir.
This study develops approximate mathematical expressions for delay components at signalized intersections. Delay components are solved with the coordinate transformation method. The performance indicators for the signalized intersection are determined as an oversaturated and under saturated cases. During the analysis, the steady-state and the deterministic queuing theory are investigated first, and then time-dependent transformation is made. Developed model, called YHM, is applied to an example signalized intersection. Results are compared with the current situation and the Webster method. YHM is improved the intersection performance by about 500 % for this example. Moreover, signal parameters are significantly differs from the current and Webster signal control.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

20.
YÜKSEK FIRIN CÜRUFU İKAMELİ PARKE VE BORDÜR ÜRETİMİ
PRODUCTION OF PAVING BLOCK AND KERB INCORPORATING BLASTFURNACE SLAG
İsa YÜKSEL, Ömer ÖZKAN, Turhan BİLİR
Sayfalar 289 - 296
Bu çalışmada granüle yüksek fırın cürufunun (GYFC) beton parke ve bordür üretiminde ince agrega olarak kısmi yer değiştirmesini (ikamesini) konu alan bir laboratuar çalışması sunulmaktadır. GYFC, kum ile çeşitli oranlarda yer değiştirilerek beton parke ve bordür numuneleri üretilmiştir. Üretilen bu numunelere kontrol numuneleriyle birlikte dayanım ve dürabiliteyi belirlemeye yönelik bazı testler uygulanmış ve sonuçlar karşılaştırılmıştır. Elde edilen deney sonuçlarına göre, GYFC bu beton elemanların basınç dayanımını bir miktar düşürmektedir. Buna karşın, başta aşınma olmak üzere bazı dayanıklılık özellikleri gelişmekte, bazılarında ise iyi veya kötü yönde bir gelişme görülmemiştir. Bu tür elemanlarda dayanıklılığa yönelik özelliklerin daha önemli olduğu dikkate alınarak GYFC’ nun belirli bir orana kadar kullanılabilir olduğu sonucuna varılmıştır.
This paper presents results of an experimental study about partial substitution of granulated blast-furnace slag (GBFS) as fine aggregate in production of concrete paving blocks and kerbs. GBFS is replaced sand for different GBFS/sand ratios in concrete during production of kerb and paving block specimens. Some tests orienting towards strength and durability were applied on these specimens including control specimens that are produced with normal concrete. Then, the results of tested properties of GBFS-replaced specimens and control specimens were compared. GBFS decreases the compressive strength of paving blocks and kerbs according to the results. However, some durability properties which are more important than strength for these elements are improved with GBFS replacement. The most improved property was abrasion resistance. It is concluded that it is feasible to use GBFS in paving block and kerb production with an optimum replacement ratio for these specimens.
Makale Özeti | Tam Metin PDF