Cilt: 24  Sayı: 2 - 2018
Özetleri Gizle | << Geri
ARAŞTIRMA
1.
Fibromiaylji Sendromlu Kadın Hastalarda Yaşam Kalitesi Düzeyi ve İlişkili Faktörler
The quality of life level in female patients with fibromyalgia syndrome and the associated factors
Aliye Bulut, Emel Top
Sayfalar 40 - 45
Amaç: Çalışmamızda, polikliniğe başvuran Fibromiyalji Sendromu (FMS)’lu kadın hastalarımızda yaşam kalitesini ve yaşam kalitesinin sosyo-demografik özellikler ile ilişkisini inceledik.
Gereç ve Yöntem: Çalışmada, 1 Mayıs 2017 - 1 Eylül 2017 tarihleri arasında Fizik Tedavi polikliniğine başvuran ve Fibromiyalji Sendromu (FMS) tanısı alan 108 kadın hasta alındı. Araştırmada kullanılan veri toplama aracı literatür bilgilerine dayanarak araştırmacı tarafından geliştirilen Anket Formu ‘dur. Anket formu, iki bölümden oluşmaktadır. Formun birinci bölümü sosyo-demografik özellikleri sorgulayan soru takımından (15 soru), ikinci bölümü ise, olguların yaşam kalitesini değerlendirmek için kullanılan Yaşam Kalitesi Kısa Ölçeği (SF-36)’nden oluşmuştur.
Bulgular: Bireylerin ekonomik durumlarına göre yaşam kalitesi puanları incelendiğinde; orta gelir düzeyine sahip olan bireylerin emosyonel rol güçlüğü, fiziksel fonksiyon, fiziksel rol güçlüğü ve fiziksel göstergeler skorları diğer gelir gruplarına göre anlamlı derecede yüksektir (p<0,05).
Sonuç: Sonuç olarak; eğitim ile gelir düzeyi yüksek olan ve beden kitle indeksi normal olup, düzenli uyuyan Fibromiyalji tanısı alan kadın hastalarda yaşam kalitesinin daha iyi olduğunu söyleyebiliriz.
Objectives: The quality of life of female patients with Fibromyalgia Syndrome (FMS) applying to outpatient clinic and the correlation between the quality of life and socio-demographic characteristics were examined.
Patients and methods: In the study, 108 female patients applying to Physical Therapy outpatient clinic between 1 May 2017 and 1 September 2017 diagnosed with Fibromyalgia Syndrome (FMS) were included. The data collection tool used in the study was the Questionnaire developed by the researcher based on the literature information. The questionnaire consisted of two parts. While the first part of the questionnaire consisted of a question set checking the socio-demographic characteristics (15 questions), the second part was the Quality of Life Bref (SF-36) used for evaluating the quality of life of the cases.
Results: When the quality of life scores of the individuals according to their economic status were examined; the emotional role functioning, physical functioning, physical role functioning, and physical sign scores of individuals with middle income were significantly higher than other income groups (p<0.05).
Conclusion: Consequently, it can be asserted that the quality of life was better in female patients diagnosed with fibromyalgia who had high educational and income levels, normal body mass index, and a regular sleeping.
Makale Özeti

2.
Romatoid Artrit Tanılı Hastalarda Interlökin-17 ile Osteoporoz Arasındaki İlişki
Association with Interleukin-17 and osteoporosis in patients with rheumatoid arthritis
Sedef Akdeniz, Olcay Akdeniz, Nurdan Sakallı, Gülcan Gürer, Mevlut Ture, Hilal Yesil
Sayfalar 46 - 52
Amaç: Bu çalışmada; romatoid artrit (RA) ve osteoporoz (OP) hastalarında IL 17 düzeylerinin sağlıklı kontrollere göre karşılaştırılması ve RA da hastalık aktivitesi, fonksiyonel durum ve OP varlığının IL 17 ile arasındaki ilişkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntemler: 85 hasta 4 grupta sınıflandırıldı. Grup 1: RA + OP (n: 21). Grup 2: RA (n: 22). Grup 3: 20 sağlıklı gönüllü. Grup 4: OP (n: 22). Demografik veriler, kemik dansitometresi değerleri, serum 25-hidroksi vitamin D ve IL 17 düzeyleri kaydedildi. Hastaların hastalık süreleri, ilaçları, ağrı düzeyleri ve hastalık aktiviteleri de kaydedildi ve hastalık aktiviteleri sağlık değerlendirme anketi (HAQ) ile değerlendirildi.
Bulgular: RA olan ve olmayan hastaların IL 17 düzeyleri arasında fark saptanmadı (p> 0.05). Benzer şekilde, hastalık aktivitesi ile IL 17 düzeyleri arasında bir ilişki saptamadık. Bununla birlikte, OP'si olmayan hastalarla karşılaştırıldığında, OP'li RA hastalarının IL 17 düzeyleri anlamlı olarak yüksek bulundu. OP'li RA hastalarında RF ve IL 17 düzeyleri daha yüksekti. IL 17 ve Lumbar T skoru ile Femoral BMD arasında anlamlı, negatif korelasyon saptanırken, RA hastalarında diğer değişkenler arasında korelasyon saptanmadı.
Sonuç: RA ve OP’ de IL 17 seviyeleri yüksektir. RA’ da IL17 ile hastalık aktivitesi ve fonksiyonel durum arasında ilişki saptanmaz iken, OP’si olan RA’ lı hastalarda IL17 düzeyleri yüksektir
Objective: In this study; we aimed to compare IL 17 levels in rheumatoid arthritis (RA) and osteoporosis (OP) patients compared to healthy controls, and to determine disease activity, functional status and relationship of OP with IL 17 in RA.
Methods: A total of 85 patients were divided into 4 groups. Group 1: RA + OP (n: 21). Group 2: RA (n: 22). Group 3: 20 healthy volunteers. Group 4: OP (n: 22). Demographical status, bone densitometry values, serum 25-hydroxy vitamin D, and IL 17 levels were recorded. The disease duration for RA, medications, pain levels of the patients and the disease activities were noted and disease activities of the patients were assessed by the health assessment questionnaire (HAQ).
Results: No difference was detected between IL17 levels of patients with and without RA (p>0.05). Likewise, we could not establish a correlation between disease activity and IL17 levels. RF and IL 17 levels were higher for RA patients with OP. While a significant, negative correlation was established between IL17 and Lumbar T score and Femoral BMD, no correlation was detected between other variables in RA patients.
Conclusion: IL-17 levels are elevated in RA and OP. In RA, there is no relationship between IL17 and disease activity and functional status, whereas IL-17 levels in RA patients with OP are high.
Makale Özeti

3.
Yaşlı postmenapozal osteoporozlu hastalarda tedavi sonuçlarımız: Oral ve parenteral bifosfanatların karşılaştırılması
Outcome of treatment in patients with elderly postmenopausal osteoporosis: Oral versus parenteral bisphosphonates
Ahmet Aslan, Anıl Gülcü, Ahmet Özmeriç
Sayfalar 53 - 58
Amaç: Bu çalışmamızda Postopmenapozal osteoporoz tedavisinde kullanılan oral ve parenteral bifosfanatların etkinliğini karşılaştırmayı amaçladık.
Hastalar ve Yöntem: 2010-2015 yılları arasında postmenapozal osteoporoz tanısı konularak, oral ya da parenteral bifosfanat ile tedavi edilen 65 yaş üstü hastalar çalışmaya dahil edildi. Tedaviye göre Oral bifosfanat alan 72 hasta Grup-O ve Parenteral bifosfanat alan 52 hasta Grup-P olarak iki gruba ayrıldı. Tedavilerini düzenli alan ve en az 2 yıl takibi yapılabilen 124 hastanın tedavinin 2. Yıldaki sonuçları değerlendirilerek karşılaştırıldı.
Bulgular: Her iki grupta tedavi öncesine göre; vertebra ve femur kmy ve t skorlarında anlamlı düzelme olduğu görüldü. Vertebra ve femur t skorundaki ve femur kmy değerindeki ortalama düzelme bakımından Grup-P daha iyiydi ve istatistiksel olarak anlamlı fark vardı. Oral bifosfanat grubunda Femur t skorunda Alendronat lehine gruplar arasında istatistiksel anlamlı fark olduğu ve parentaral bifosfanat grubunda ise vertebra ve femur t skorundaki düzelme Zoledronat alt grubunda daha iyiydi ve istatistiksel olarak anlamlıydı.
Tartışma: Çalışmamızın sonuçları; postmenapozal osteoporozun tedavisinde oral ve parenteral bifosfanatların etkili olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte vertebra ve femur t skorlarında ve Femur kmy ortalama düzelme bakımından parenteral bifosfanatlar daha etkili bulundu.
Aim: The aim of this study is to compare the effects of oral or parenteral bisphosphonates in postmenopausal women with osteoporosis.
Patients and Method: Between 2010 and 2015, patients with postmenopausal osteoporosis older than 65 years who were treated oral or parenteral bisphosphonate were included in the study. Patients were separated into groups according to the treatment modality. Group-O: 72 patients who received oral bisphosphonate and Group-P: 52 patients who received parenteral bisphosphonate. The results of 124 patients who were treated regularly and at least 2 years follow up were evaluated and compared.
Results: According to the treatment in both groups; vertebra and femur showed significant improvement in the [bone mineral dansity] bmd and t-scores. The mean improvement in vertebral and femur t-scores and femur bmd values was better in Group-P and there was significant difference. İt was between groups in the group-O in favor of alendronate in Femur t score. Also in the group-P the improvement in the vertebra and femur t-score was better in the subgroup of Zoledronate and statistically significant.
Conclusion: The results of this study; demonstrate that oral and parenteral bisphosphonates are effective in the treatment of postmenopausal osteoporosis. However, parenteral bisphosphonates were found to be more effective in terms of t-scores and Femur bmd average improvement.
Makale Özeti

VAKA SUNUMU
4.
Kronik Hepatit B’li hastada adefovir tedavisi sonrası gelişen osteoporoz ve hipofosfatemik osteomalaziye bağlı patolojik femur kırığı
Pathological femoral fracture due to hypophosphatemic osteomalacia and osteoporosis caused by adefovir therapy in a patient with chronic Hepatitis B
Sevilay Batıbay, Duygu Geler Külcü, Nilgün Mesci, Borçak Çağlar Ruhi, Zerrin Şahin, Hasan Gündoğdu
Sayfalar 59 - 62
Adefovir dipivoksil, kronik hepatit B tedavisinde kullanılan bir nükleotid analoğudur. Proksimal renal tübüler fonksiyon bozukluğu, bu ajanın yan etkilerinden biridir ve hipofosfatemi ve osteomalazi ile karakterizedir. Bununla birlikte, adefovir dipivoksil tedavisine bağlı kırık ile kemik mineral dansitesinde azalma daha önce bildirilmemiştir. Burada 10 yıldır kronik hepatit B tedavisi için düşük dozda adefovir kullanan (10 mg/gün) 55 yaşındaki erkek hastada hipofosfatemik osteomalazi sonucu gelişen proksimal femur kırığı olan bir hastayı bildirmeyi amaçladık.
Adefovir dipivoxil is a nucleotide analogue used for chronic hepatitis B treatment. Proximal renal tubular dysfunction is one of the side effects of this agent and characterized with hypophosphatemia and osteomalacia. However, reduced bone mineral density with fracture due to adefovir dipivoxil therapy has not been reported. We aimed to report a 55-year-old male patient with proximal femur fracture who developed hypophosphatemic osteomalacia while using low doses of adefovir (10 mg / day) for chronic hepatitis B treatment for 10 years.
Makale Özeti

5.
Herpes Zoster Sonrası Kompleks Bölgesel Ağrı Sendromu: Olgu Sunumu
Complex Regional Pain Syndrome After Herpes Zoster: A Case Report
Fulya Bakılan, Sibel Ösken, Ayşe Ekim
Sayfalar 63 - 66
Herpes Zoster enfeksiyonu tanılı 78 yaşında erkek hastanın sol elinde renk değişikliği, tutukluk, şişlik ve yanıcı ağrısı mevcuttu. El eklemleri ağrılı, eklem hareket açıklığı azalmış, ve hiperpigmente, sol C5-C6 dermatomal bölgede makuler lezyonlar tespit edildi. Medikal ve fizik tedavi programı sonrası semptomlar anlamlı şekilde azaldı. Kompleks bölgesel ağrı sendromu (KBAS) şişlik, eklemlerde tutukluk, vasküler instabilite, distrofik cilt değişiklikleriyle ağrılı bir bozukluktur. Semptomlar sıklıkla travma, inme, cerrahi, myokard enfarktüs, kırık, kanser sonrası görülür. Bu olguda kompleks bölgesel ağrı sendromunun olağandışı bir nedeni olan herpes zoster bildirilmiştir. Bugüne kadar sadece birkaç olgu rapor edilmiştir. Bu olgu sunumunda KBAS 'ın birçok durumun komplikasyonu olarak görülebileceği vurgulanmaktadır. Erken teşhis ve tedavi, olumlu sonuçlara yol açmaktadır.
A 78 years old male patient, diagnosed with herpes zoster infection, had burning pain and swelling, stiffness, color change in on his left hand. Hand joints were painful, decreased range of motion and hyperpigmented, maculer lesions on the left C5-6 dermatome was determined. After medical and physical therapy programme, symptoms decreased significantly.
Complex regional pain syndrome (CRPS) is a painful disorder with swelling, stiffness in joints, vasculer instability, dystrophic skin changes. Symptoms most commonly occur after trauma, stroke, surgery, myocardial infarction, fracture, cancer. In this case, an unusual cause of CRPS, herpes zoster, was reported. Only a few reports have been published to date. This case report was presented to emphasize that CRPS can occur as a complication of many conditions. Early recognition and appropriate treatment will lead to better outcomes.
Makale Özeti